|
Yakın geçmişimizde akla bile gelmeyecek bir çok işimizi artık bilgisayarımızdan, telefonumuzdan birkaç dakika içinde yapmamız mümkün. Biz de sizlere her hafta e-dönüşüm programında dijital yaşamın sunduğu imkanları anlatacağız, e-dönüşüm uygulamalarıyla değişen şirketleri tanıtacağız, e-devletin size sunduğu olanakları anlatacağız. Ofislerdeki dolapları süsleyen yığınla dosya, kağıt, evrak... Tüm bunların küçük disketlere sığmasına ya da mektup yerine e-maille haberleşmeye hızla alışıyoruz. Ancak bilişim teknolojileri de bir o kadar hızlı gelişiyor. nüfus kağıdını internetten çıkaran vatandaşların ya da bankaya gitmeden havale yapanların sayısı her geçen gün artıyor, ancak yine de bilişim teknolojilerinin hızına yetişmek güç. Çünkü kafa yapıları aynı hızla değişmiyor. Daktilo tıkırtıları tarihe karışalı epey zaman geçti, ancak ofislerde elektronik dönüşüme ayak uydurmak için biraz daha çaba gerekiyor. e-dönüşüm bilgi ve iletişim teknolojilerinin yanında insanların yaşam anlayışının değişimini, dijital hayata geçişi simgeliyor. Satıştan insan kaynaklarına , üretimden pazarlamaya iş akışını tamamen değiştiren bir kavram, e-dönüşüm. Herkesin yaşamını her yönüyle etkileyen, kolaylaştıran, devletin vatandaşına sunduğu hizmetleri farklı bir boyuta taşıyan yepyeni bir anlayış. devlet, özel sektör ve bireyler, herkes bu değişimin bir parçası aslında. Ve dünyada çoktan başlamış olan bu değişimde Türkiye bir yol ayrımında. Sanayi devrimiyle tarım toplumundan endüstri topluma geçen dünya, şimdi de bilgi toplumuna geçiyor. güç sahibi olmanın yolu da, dijital yaşama uyum sağlamaktan...Sanayi devriminde geç kalan Türkiyenin önünde iki yüz yıl sonra yeni bir fırsat var; elektronik devrim. Krizlerden kurtulmanın, Avrupa Birliği hayalinin, kısaca daha güzel bir yaşamın anahtarı. fırsatları yakalamak güzel ancak alışkanlıkları kırmak zor. fabrikalar, evler, ofisler, kamu daireleri bu devrimle değişiyor, dünyaya entegre oluyor. Her işçi, her öğrenci, her ev hanımı, her memur farkında olmasa da aslında bu e-devrimin bir parçası. Ve hiç bitmeyecek bir yolculuğun henüz başındaki Türkiyenin yapması gereken ise özel sektörü, vatandaşı ama en çok da devleti ile önündeki bu fırsatı değerlendirmesi. Koç Bilgi Grubu, e-dönüşümün Türkiyedeki öncülerinden. Kendi şirketlerinde bu yolla verimliliği arttiran grup, bu devrimin tüm Türkiyeye yayilmasi için çalişmalarini sürdürüyor. Koç Bilgi Grubu Başkani Ali Koç, e-dönüşüm fikrinin nasil doğduğunu ve Türkiye için önemini anlattı. Özel sektörde rekabet yaratmanin önemli koşullarindan biri e-dönüşümü yakalayabilmek. Koç topluluğu da, elektronik dönüşüm denince akla gelen ilk şirketlerden. Koç, geçtiğimiz yil e-dönüşüm 2003 projesi adı altında değişim sürecini başlattı. Şimdiki amaçları da kendi şirketlerinde yaşadıklari bu olumlu değişimi Türkiyeye yaymak. Koç Bilgi Grubu Başkanı Ali Koç, Türkiyede öncülüğünü yaptıkları e-dönüşüm kavramının doğuşunu anlattı. ALİ KOÇ e birşey bulmamız lazımdı. e-değişim vardı, e-transformasyon vardı. e-dönüşüm vardı. Ama biz daha fazla dönüşümün üzerinde yoğunlaştık. Niye yoğunlaştık, çünkü bunun daha bir canlı bir süreç olduğunu düşündük. Dönüşümün daha bir dramatik değişiklik olduğuna inandık ve e-dönüşüm kelimesini kullanmayı uygun bulduk. Fakat bunu seçerken de bunun kamuoyu tarafından bu kadar yaygın bir şekilde kabul edileceğini de düşünmüyorduk, dolayısıyla kendimize burada kredi vermek istiyoruz. şu anda e-dönüşüm artık kamuoyunda da resmi bir kavram haline geldi. e ön eki ile başlayan kavramlar artık hayatımızın birer parçası. çünkü bu soyut kavramların yarattığı kolaylıkları farkında olmadan iş hayatında da özel yaşamda da hergün yaşıyoruz. ALİ KOÇ e-dönüşüm, ön eki e olan bir sürü kavramla karşı karşıyayız. e devlet e yaşam e dönüşüm e değişim. Bu bilişim teknolojilerinin yarattığı süreçlerdeki farklılaşmadan kaynaklanıyor. Şimdi bunu biraz örneklerle açmamız lazım, çünkü örnek kullanmadığımız zaman, sokaktaki kişiye tam hitap etmeyebiliriz. Benim en çok kullandığım örneklerden bir tanesi basın sektörü, sizin sektörünüz yani, mesela bir kar yağdığı zaman Babıaliye eskiden Anadoluya gazete gitmezdi. Şimdi ne oluyor, son dakikaya kadar İstanbulda tesislerde sayfalarınızı hazırlıyorsunuz. daha sonra modemlerle değişik şehirlere yollayıp, oralarda basılıyor gazeteler ve dağıtılıyor. Dolayısıyla havaya bağımlı değil. Diğer bir taraftan bankacılık, herkes bankaya gidiyor. Mesela bankaya gidip fiziksel bir şekilde yaptığımız bir sürü işlemi süreci, artık evinizden internet bankacılığıyla yapabiliyorsunuz. Bankacılık devam ediyor ama süreç değişiyor. Bunlar hep bilişim yani bilgi ve iletişim, iletişim deyince de telekomünikasyon sektörü geliyor, buradaki teknolojilerin, yeni teknolojilerin yarattığı imkanların hayatımıza girmesi. Türkiyenin dijital yaşama geçmek için potansiyeli büyük. bu potansiyeli değerlendirmek de devlete düşüyor. ALİ KOÇ Bu konuyu irdelerken en çok üstüne bastığım noktlardan bir tanesi serbest piyasa koşulları bu dönüşümü sağlayamaz. Yani biz halkımıza bu teknolojiyi sunup, onları kullanmasını ve bu teknolojiyi kullanarak daha yeni teknoloji üretmesini istiyorsak, bunların kullanımını kolaylaştırmamız lazım. Fakat bugün neresinden bakarsanız bakın 700 dolardan başlıyor. Biz diyoruz ki serbest piyasa koşullarına bırakırsak, insanlar buradan para kazanmak istedikleri zaman arz talep meselesi, bir yere kadar bu iş ilerler. Halbuki buraya gerekli teşvikleri devletimiz sağlayabilir ise, üretici ile tüketiciyi bir araya getirecek platformları ve gerekli finansman modellerini oluşturabilirsek, gerekli teşvikleri sağlayabilirsek, Türkiye uçup gider diye düşünüyoruz. Bugün dikkat ederseniz Türkiyede Cisco ve Cisco gibi diğer teknoloji sahibi firmalar e-dönüşüm projeleri başlattılar, e-dönüşüm yarışmaları var, siz bir e-dönüşüm dizisi yapıyorsunuz. Dolayısıyla yavaş yavaş sisteme giriyor. Elektronik çağa geçmedeki en önemli engel halkın zihniyetinin kolayca değişmemesi. Bugün bizim tesbit ettiğimiz en önemli engel kafa yapılarının değişmemesidir, ve şirketler teknolojiye para yatırımı yapıyorlar, kafa yapıları değişmediği için meyvesini toplayamıyorlar ve suçu da teknolojiden biliyorlar. Bu ülkemizde oldu yaşandı. Ülkemizde özel sektör ne yazık ki bilişim teknolojilerini stratejik bir konu olarak algılamıyorlar. Bir rekabet avantajı veya bir zenginlik alanı olarak algılamıyorlar. Dolayısıyla bir krize girdiğimiz zaman, ilk önce reklam daha sonra teknoloji yatırımları kesiliyor. Halbuki biz diyoruz ki, biz bu yatırımları, bu e-dönüşümü e-yaşamı yakalayabilirsek ülke olarak hem krizlere daha az gireriz, girdiğimiz zaman da çok daha çabuk çıkarız diyoruz. Siz bana deseniz Türkiye dünya çapında bir e-dönüşüm mü yapsa daha iyi olur Türkiyenin geleceği için yoksa Avrupa Birliğine mi girmeli ben derim ki e-dönüşüm yapması çok daha önemli, çünkü o zaman dünya ile rekabet edebilen dünya standartlarına ayak uydurmuş bir ülke olacağız, ve o şekilde Türkiye potansiyeline kavuşacak, Avrupa Birliği ve diğer ülkeler de zaten bizimle iş yapmak için can atacaklar. Dijital yaşam herkese büyük fırsatlar sunuyor. Bu yolla Türkiyenin hedeflerine ulaşması mümkün. Tek yapılması gereken devletin çabalarının hızlanması ve yeniliklere açık Türk insanınına değişim için fırsat verilmesi. Dijital yaşam sayesinde şirketlerin karı artıyor. Vatandaş, e-devletle uzun kuyruklardan kurtuluyor. Daha az maliyetle üretilen buzdolabını daha ucuza alan bir ev hanımı bile e-dönüşümün bir parçası. Peki herkesin hayatını kolaylaştıracak bu devrime Türkiye yetişebiliyor mu? Dijital devrim, dünyada devletin vatandaşı ile ilişkisini, iş yaşamını ve bireylerin hayat tarzını hızla değiştiriyor. Türkiyede yapılan çalışmalar ise henüz yolun başında. pek çok teknolojik ürün yaşamımıza giriyor, ancak gelişmiş ekonomilerle rekabet edebilmek ve elektronik devrimi yakalayabilmek için Türkiyenin çok hızlı hareket etmesi gerekiyor. FARUK ECZACIBAŞI Türkiye başka ilkelerle öncelikle gelişmekte gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığı zaman çok hızlı adım atmıyor. Ama ben bunu o kadar da önemli görmüyorum bir örnek vermek istiyorum. Bir yarışta koşucular var ama hepsi kendi kulvarında kimi 1., kimi 2., kimi 3. Bir noktadan baktığımız zaman farklı farklı yerlerde. Burada bu noktadan itibaren ne kadar hızlı koçtuğunuz veya ne kadar uzun adım attığınız önemli olmaya başlıyor. Eğer siz küçük adım atarsanız yetişme imkanını azaltıyorsunuz sizin de yarıştaki diğer koşucular gibi hızlı adım atmanız, uzun adım atmanız gerekiyor ki, yarışta bir iddia sahibi olabilesiniz. Önünüzdekini geçebilesiniz veya yarışı hatta bitirebilesiniz. Bunun önüne geçmek için bu çalışmaların yapılması lazım. Türkiyede başta özel sektör olmak üzere tüm alanlarda yapılan olumlu çalışmalar var. Ancak asıl görev devlete düşüyor, çünkü altyapı yeterli olmadıkça, çabalar boşa gidiyor. TUĞRUL TEKBULUT Türkiye bir yandan biliyorsunuz .com adreslerinin alınmasında dünya lideri. Nüfusuna göre en çok .com adresi olan bir yer. Bu, belki bizim emlak tutkumuzdan geliyor, internet emlaklarını da kapatmaya uğraşıyoruz gibi düşünülebilir. Hani bir an evvel şurdan manzaralı bir com adresi kapalım diye. Türkiyede bu kadar çok .com adresi varsa, bu kadar web sitesi var mı diye sorabilirsiniz. Yok. Yani veya bu kadar çok internet hayatımızın içinde mi, değil. Türkiyede tabii temel şeylerde devlet birazcık suçlanır. Devletin burada gerçekten öncü rolü oynaması lazım. Bir kere internet ulaşımı pahalı, yani Türkiyede geri kalıyorsak kafa yapılarımız eyvallah. Ama kafa yapısına sahip olan insanlar da işte ne bileyim her yerden bu elektronik dünya ağına bağlanamıyorlar veya istedikleri fiyattan bağlanamıyorlar. FARUK ECZACIBAŞI Bence özel sektör artık kendi yapabileceğinin üst sınırlarına dayanmış durumda bugün eldeki olanaklarla, tabii daha fazla yapılacak şeyler vardır ama bunlar çok sınırlı düzeyde. Birincisi gerçek bir hukuki altyapının eksikliğini hissediyorsunuz, hazır değilsiniz hukuki olarak. Gerek internetin kullanımı için hazır değilsiniz gerek elektronik ticaretin yapılaşması için çok fazla hazır değilsiniz, gerek banka sistemi uygulamaları batı ülkelerindeki düzeyde değil. aslında çok büyük gelişmeler kaydetti özellikle bankacılık sistemi ama yine yapılması gereken çok şey var birincisi o. İkincisi de teknolojik yapı hazır değil. Burada ben bağlanabilirliği konuşmak isityorum. Özellikle 2003 yılı sonunda telekomun özelleştirilme zorunluluğu var. Telekom bugün Türkiyede tekel konumunda, bir takım ihtiyaçlara cevap vermekte zorluklar çekiyor. Siz bunu birilerinin eline bıraktığınız sürece onun bireysel başarılara, kurumsal başarılara mahkumsunuz. Bir rekabet ortamına giremiyorsunuz. Dijital hayatın başlıca getirisi şeffaflık. bu sayede hem iş yerlerinde hem de devlette iş akışı çok daha verimli hale gelebiliyor. LÜTFİ YENEL Diyelim ki iş yerindesiniz, iş süreçlerini elektronik ortama aktardınız. Bunu aktarmadan evvel nasıl oluyor hiyerarşik bir ortam içerisinde, en tepedeki yönetici hemen bir altındaki diyelim ki genel müdür yardımcısına bir talimat veriyor. O da uygun hiyerarşi içerisinde diğerlerine anlatıyor. Ama bu süreç içerisinde ilk defa bu bilgi yeterli hızda ve yeterli miktarda gitmiyor halbuki elektronik ortamda, herkesin bilgiye eriştiği bir ortamda hatta kağıdın ortadan kalktığı bir ortamda ki buna teknolojik olarak intranet diyebiliriz. En tepedeki yönetici bütün ilgililere bir bilgiyi gönderdiğinde hemen o anda herkes o bilgiyi aynı miktarda aynı netlikte aynı şeffaflıkta alabiliyor ve çok hızlı bir şekilde cevabını verebiliyor. Ve ben bunu almamıştım deme şansı da yok çünkü bütün ekranlarda açık ve herkes ekranına bakmakla yükümlü. Dolayısıyla bir takım mazeretlerde ortadan kalkıyor ben bunu okumamıştım doğru anlamamıştım bana öyle söylenmemişti gibi. Ve gecikme mazereti de yok. Eğer aldıysanız ve anında işleme başladıysanız. Dolayısıyla bu şekliyle hızı arttırıyor, doğru bilgi almayı arttırıyor, dolayısıyla verimi arttırıyor. TUĞRUL TEKBULUT e-dönüşümün olması için özellikle mesela kayıtlı bir ekonomiye geçiş de şarttır. Çünkü şeffaflık gerektirir. Şeffaflık oluştukça da maliyetler düşer. Çünkü aslında maliyetin en fazla, maliyetin en önemli parçalarından bir tanesi bizim, bize mal sağlayan firmaların maliyetleri hakkındaki bilgisizliğimizdir. Elektronik dönüşümün diğer bir ayağı da e-devlet. e-devlette Türkiye son yıllarda büyük adımlar attı. Artık ınternetten pasaport almaktan, vergi dairesi işlemlerini bilgisayar başında yapmaya kadar, birçok işlemi kolayca gerçekleştirmek mümkün. ancak burada da bireysel çabaları birleştirmek önemli. FARUK ECZACIBAŞI İçişleri Bakanlığında var, SSKda var, Gümrük Müsteşarlığında var, Kültür Bakanlığı bir takım projeler götürüyor. Ayrıca yerel yönetimlere yönelik Yalovanın gerçekleştirdiği çok güzel bir proje var. Fakat bu projelerin aslında bir farkı bunların başında meraklı, çalışan bürokratların veya hatta bazen politkacıların olması. Bu bence önemli bir engel teşkil ediyor. bunlar adacıklar halinde var ortada. Eğer bir politik kararlılıkla üst düzey politik kararlılıkla yaklaşıldığı takdirde bu projeler koordine edilip belli bir yaklaşım sergilendiği takdirde bunların verimliliği çok daha fazla olacaktır. Ve topluma çok daha fazla yansıyacaktır. e-devrimi yakalayan bir Türkiyenin kazancı çok büyük olacak. çünkü dijital yaşam herkese eğitimden sağlığa, ekonomiden bürokrasiye, daha refah bir yaşam sunuyor. Şimdi beklenen, devletin bu konuda hızla harekete geçmesi. Dünyada en çok com uzantılı site adresi alanların Türkler olduğunu biliyor muydunuz? Peki buna karşılık Türkiyenin geçtiğimiz yıl, online devlet kullanımında Rusya Federasyonu ve Endonezya ile son sırayı paylaştığını... İstatistiklere bakıldığında Türkiye, dijital yaşama geçişte henüz istenen yere gelmiş değil. Dijital çağ olarak nitelendirebileceğimiz çağımızda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yaşanan bölünmede Türkiyenin daha alması gereken çok yol var. Günümüzde internete bağlı 200 milyon bilgisayar bulunuyor. Bu rakam dünya nüfusunun sadece yüzde 3ünü temsil ediyor. Türkiye verilerine baktığımızda da durum pek içaçıcı değil. Türkiyede kişi başına düşen bilgisayar sayısı 100 kişide 4 iken, Slovenyada 27, Maltada 23. Türkiyede evlerde bilgisayar kullanımı da çok düşük. Bilgisayar bulunan ev sayısı İngilterede yüzde 44, Fransada yüzde 32 iken Türkiyede bu rakam henüz yüzde 3. Eğitime bakıldığında Türkiyede ilkokul çağındaki her ikiyüz öğrenciye 3 bilgisayar, orta öğretimde okuyan her 200 öğrenciye de 5 bilgisayar düşüyor. Online devlet kullanımında ise, Türkiye %3le Rus federasyonu ve Endonezya ile son sırayı paylaşıyor. Oysa bu rakam Norveçte %53 ABDde %34. Ancak Türkiyenin hedefinin dünya ortalamasının çok üzerinde olması gerekiyor. Çünkü dijital devrimi yakalamak gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmek anlamına geliyor. İlk e-dönüşüm programından bu haftalık bu kadar. haftaya yine aynı saatte, dijital yaşamın sunduğu fırsatlarla yeniden görüşmek üzere... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||