|
|
21 Temmuz Eleştirmenlerin insanlara yaptıkları kötülüklere dairdir diye bir başlık atsak Fethi Naci ve Semih Gümüşe ayıp olacak; sinemadan resme, edebiyattan müziğe bilir bilmez ahkam kesenlere, hazır böyle güzel bir fırsat çıkmışken iki satır laf dokundurmadan geçsek bize yazık olacak. İyisi mi, şu güzelim romanı bu türden ulvi veya iğrenç emellerimize alet etmeyelim de, siz arayıp bulun usta ressam Juan Pablo Castelin, resimlerini en iyi anlayan durgun su güzelliğindeki Maria Iribarneyi neden öldürdüğünü... |
Tünel Yazan: Ernesto Sabato / Çeviren: Pınar Savaş/ Ayrıntı Yayınları, 140 sayfa
|
İnsan, yaptığı tabloyu yeryüzünde en iyi anlayan kişiyi, üstelik ortada öyle somut bir neden yokken yani durup dururken ve üstelik o kişi, en sevdiği kadınken niye öldürür? Cevabı gayet basit: Eleştirmenler yüzünden! ... Eğer ben büyük bir cerrahsam ve karşımdaki beyefendi eline bistürü bile almamışsa ve hatta doktor bile değilse ve hayatta bir kedinin ayağından kıymık bile çıkartmamışsa benim ameliyatım hakkında konuşmak, hatalarımı eleştirmek ona düşer mi? Aynı şey resimde de geçerli. Tek fark, insanlar bu iki durumun birbirinin aynı olduğunu ayırt edemiyorlar ve cerrahı eleştiren cahile gülerken ressamı eleştiren şarlatanı büyük bir saygıyla dinliyorlar. Ortalama yetenekte, eline fırça alıp bir şeyler çiziktirmiş olan bir eleştirmen saygıyla dinlenebilir ama, hayır, bu bile saçma; nasıl olur da ortalama bir ressam iyi bir ressama öğüt verebilir? ISSIZLIĞIN ORTASINDA Ressam, üstelik iyi bir ressam olan Juan Pablo Castelin, o durgun su güzelliğindeki Maria Iribarneyi öldürmesinin iki sebebi varsa, kuşkusuz ilki bu cümlelerde gizli. Eskilerin deyimiyle kifayetsiz muhteris, yenilerin ifadesiyle yeteneksiz ve gereksiz eleştirmenlerdir filmin birdenbire kopmasının sebebi: 1946 İlkbaharı Salonunda adı Annelik olan bir tablom sergileniyordu. Daha önce sergilenen bir sürü tabloya benzeyen ve eleştirmenlerin tahammül edilemez üsluplarıyla, sağlam, iyi inşa edilmiş olduğunu söyledikleri türden bir tablo. Bu şarlatanlar benim çalışmalarımda her zaman entelektüel derinliği olan bir şey bulmayı başarıyorlar; bense yalnızca yukarıda, solda açık duran bir pencerecikten küçük ve bulanık bir manzara görüyorum: Issız bir kumsal ve denize bakan bir kadın. İşte bu tablodaki o küçük pencereyi, o durgun su güzelliğindeki Maria Iribarne dışında farkeden olmamıştır. Üstelik Maria farketmekle kalmamış, uzunca bir süre tablonun önünde durarak incelemiş ve ressamımız kendisiyle konuşup konuşmamak konusunda tereddütler geçirirken, arkasında bir durgun su güzelliği bırakarak karışıvermiştir serginin kalabalığına. Zaten asıl hikâye de bundan sonra başlayacaktır. Juan Pablo, Buenos Aires sokaklarını adımlar günlerce Mariaya rastlamak umuduyla. Aylar sonra da rastlar. Fakat bütün bu türden beklentilerde olduğu gibi, rastladığı zaman birbirine dolanır eli ayağı. Tek ortak noktaları, tablodaki o esrarengiz penceredir sadece. Pablo da bunu söyler: Aylardır sizi düşünüyorum, sokakta görür görmez izlemeye başladım. Size sormam gereken bir şey var, pencereyle ilgili, anladınız mı? BEN NE KASTEDERİM SEN NE ANLARSIN Doğal olarak hiçbir şey anlamamıştır durgun su güzelliğine şaşkınlığını da ekleyen Maria. Böyle bir ihtimal için hiçbir zihinsel hazırlığı olmayan Juan Pablo panik içinde oradan kaçarken, kız arkasından koşar ve belki de ölümüne yol açacak cümleyi sarfeder: Tablodaki pencereden söz ettiğinizi birden hatırlayamadım. Ve hemen arkasından, Marianın da sürekli onu düşündüğü anlaşılır. Aslında, asıl hikâyenin önemli bir bölümünün burada noktalanması gerekmektedir. Ne var ki öyle olmaz. Allende isimli kör bir adamla evli olduğu anlaşılan Marianın geçmişine duyduğu kıskançlık, sadece Juan Pabloyu değil, okuyucuyu da çileden çıkartır: Allahım insan doğasında Brahmsın soneleriyle bir lağım arasında gizli ve kasvetli geçitler olması ne kadar üzücü! Bu aşamadan sonra Tünelden çıkış yoktur doğrusunu söylemek gerekirse. Buna rağmen, umutsuz bir arayış ve kör inat vardır hatta: Benim resmimi anlayan bir tek kişi vardı. Şimdi kalabalıklar tüm bu resimleri kendi aptal bakış açılarından yorumlayacaklar. Ve bu cehennemin duvarları, böylece, her geçen gün daha sıkı kapanacak üzerime. Tünel, Julian Barnesın Türkçede de çok sevilen Before She Met Me adlı kitabıyla ne büyük benzerlikler taşıyor, öyle değil mi? | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||