|
Fenerbahçenin Süperligde göstermiş olduğu bu başarılı performans, futbol yazarları arasında hemen Ortega tartışmasını da alevlendirdi. Fenerin bu başarısını, Orteganın takımda oynamamasına bağlayanlar olduğu kadar, becerikli ayakların varlığına veya karşılaştıkları rakiplerinin oyun anlayışına da yoranlar oldu. Ancak, tartışılmayan bir gerçek var ki, o da Fenerbahçenin ligde kaydettiği 32 gol. Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu; gerçekten Fenerbahçeye ilişkin yapılan eleştirilerin ve yorumların genel bir değerlendirmesi şeklinde olacaktır. Bu eleştirileri yukarıdada belirttiğim gibi üç başlık altında toplar ve kısaca özetlersek; 1)Ariel Orteganın takımda bulunmayışı, takımın hücum gücünü arttırmaktadır(!) Yazılı ve görsel medyamızda yapılan yorumların %90nını bu tez oluşturmaktadır. Bu teze göre: Orteganın egoist ve bireysel futbolu, takım oyununu bozmaktadır. Yetenek ve niteliklerini sahada sergilemekten kaçınmayan Ortega, ayağında topu fazla tutarak veya fazla çalım atarak, atağa kalkan forvetin ofsayta düşmesine ya da oyundan düşürülmesine neden olmaktadır. Basit ve hızlı oynamadığı için rakip defansın hızlı yerleşimine izin vermektedir. Çok yetenekli ve nitelikli olmasının verdiği özgüvenle, dar alanda topla çok iyi oynamakta; ceza sahasında egosuna yenik düşmektedir. Ortega bir yıldız olmasına karşın, çok koşmamakta, pres yapmamakta, çalım atarken rakibe kaptırdığı toplar kontrataka dönüşebilmektedir. Kısacası, Ortega Fenerbahçenin hücum gücünü ve oyun temposunu düşürmektedir. 2)Fenerbahçenin rakiplerinin oyun anlayış ve taktikleri, bol gole izin vermiştir(!) Bu iddiaya göre: Fenerbahçe, kendisine karşı açık ve atak oynayan takımların, defanslarındaki hatalarını iyi değerlendirmekte; hızlı ve agresif forvetleriyle, rakip takımın defansını çökertebilmekte; usta golcüleriyle de bol gol atabilmektedir. Ayrıca, Orteganın takımda bulunmayışı, rakibin biraz daha rahatlayarak, konsontrasyonunun dağılmasına neden olmakta; dikkate alınmayan oyuncular öldürücü darbeleri vurabilmektedir. Rakip takımın saha içi yerleşim, oyun anlayışı ve taktiklerindeki hata, Fenerbahçenin çok gol atması ve maçları rahat kazanmasına yol açmıştır. 3)Fenerbahçenin usta ve yıldız ayakları, gol atmakta zorlanmamaktadır(!) Bu yorumda ise, Fenerbahçe sahip olduğu usta golcü ve yıldız oyuncularla, sonucu çok rahat değiştirebilmekte; gol yollarında çok zorlanmamaktadır. Lorant her ne kadar takım tertibinde ve saha içi dizilişte hatalar da yapsa, usta ve deneyimli oyuncular çok gol atabilmekte ve maçı koparıp alabilmektedirler. Yukarıdaki her üç yoruma katılabiliriz ya da katılmayız. Ancak, Fenerbahçenin bu kadar gol atmasına karşın, aldığı istikrarsız sonuçlar ve bunların nedenleri ile takımın oyun mentali ve sistemi üzerinde durulmaması, her nasılsa yorumcularımızın gözden kaçırdığı en önemli konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuya dikkati çeken tek yorumcu Milliyet gazetesi spor yazarı Mehmet Demirkol olmuş... Mehmet Demirkol, 19 Kasım 2002 günü Milliyette, Veselinoviç günleri yeniden başlığıyla, kaleme aldığı yazısında özetle; Fenerbahçe artık yeniden bir yerel futbol sirki. Muhteşem gösteriler sergileyen bir yerelgösteri...Futbolun Sultanları...Bu futbolun temel şartları var. Dikine, bazen uzun toplarla, bazen uzun diriplinglerle, az paslı ama öz paslı, bol çalımlı ve şutlu, orta sahada oynamayı sevmeyen bir futbol bu...Ama basit bir alan oyunu uygulayan, ortalama bir Avrupa takımı Panathinaikos karşısında hiç işe yaramaması çok önemli. Ve asıl üzerinde durulması gereken de bu...Fenerbahçenin çok basit bir alan savunması yapan, sahanın tamamını kullanabilen bir takım karşısında gol dışında bir pozisyon dahi bulamaması...Fenerbahçe, savunmada alanları kaplamayı bilen ve bunu en temel/basit şekliyle uygulayan bir Avrupa takımını aşmayı, bu alanları genişletip, boşluk ve pozisyon bulmayı beceremedi...Çünkü Fenerbahçe bu oyunları açacak oyun yapısını kurmak yerine, 5 kişinin arasına dalıp oradan çıkıp şut çekmeyi planlayan orta saha futbolunun peşinde koşuyor. Ve durum da bu olunca Fenerbahçe, Avrupadaki bir maçı 1i isabetli, 2 şutla tamamlayıp, iki gün sonra Türkiyede 32 şut atıp, 7 gol buluyor... Yazımın başlığı, Mehmet Demirkola ait göreceğiniz üzere. Mehmet Demirkol her ne kadar, yazısında Ortega konusuna değinmese de, öz itibariyle yorumuna kesinlikle katılıyorum. Bu yoruma bir kaç ekleme de, yazının akışı içinde ben yapmak istiyorum. Önce şu Ortega sorununu bir ele alalım. Öncelikle, Fenerbahçenin son üç haftada aldığı farklı galibiyetlerin, sadece Orteganın oynamamasına bağlanması, bence soruna çok sığ bir anlayışla yaklaşımı ifade etmektedir. Konunun özü, Lorantın futbol anlayışı ve taktiğinde yatmaktadır. Fenerbahçenin oynadığı oyun, biz ne kadar beğenmesek de, Lorantın kafasında yer alan düşünce ve taktiğin, saha içine iz düşümüdür. Belleğimizi biraz zorlarsak, Alman teknik adamın ilk geldiği zamanlarda, rakibe karşı 4-5 forvetli oyun kurgusundan bahsetmesi ve sürekli hücumu düşünmesi, bugün gelinen noktayı belirli ölçülerde açıklayabilir. Bu anlayış eleştirilebilir belki ama Lorantı böyle düşündürmeye yönlendiren de yine Fenerbahçenin futbol kültüründen kaynaklanmaktadır. Bugün 22 mio $ verilerek Orteganın alınmasının, 7 Mio $ verilerek Washingtonun alınmasının ve geçmişte de buna benzer transferlerin yapılmasının temelinde de, yıldızlara dayalı gelenekçi bu kültür yatmaktadır. Böyle bir mentalitenin olduğu yerde, doğal olarak, estetik kaygı taşımayan Lucescu mantığında bir hocanın ve anlayışın da bulunması olanaksızdır adeta. İşte bu nedenledir ki, bir ara Fatih Terimi Fenerbahçenin başına getirme çabalarının mantığında da bu bulunmaktadır. Futbolu bugün Fenerbahçe bir Show businesshaline getirmeyi, temel bir tecimsel amaç olarak önüne koymuştur. Bu da çok doğrudur ve bu doğru bildiği yolda Fenerbahçe emin adımlarla da yoluna devam etmektedir. Bu konuda Fenerbahçenin rakiplerine fark attığı bir gerçektir. Buradan çıkan sonuç, Orteganın takımda bulunmaması, bu temel mantık ve amaç ile çelişmektedir. Ortegasız Fenerin, rakiplerine gol yağdırmasında ortaya atılan iddiaların istatiksel doğrulanması için önümüzdeki günleri beklememiz gerekmektedir. Yoksa sadece 3 maça bakarak böyle bir karara varmanın bilimsel bir temeli olmayacaktır. Ancak, Orteganın yetenek ve hünerini saha içinde sergilerken, takımın kollektif oyun anlayışını olumsuz yönde etkilediğine ilişkin eleştirilere ise katılmamakla birlikte; Orteganın bu anlayış içinde Arjantin milli takımında da oynayıp oynayamayacağını da merak etmekten kendimi alamamaktayım doğrusu. Gerçekten, Arjantin milli takımında son derece basit ve dikine oynayan, yardımlaşmayı bir an bile olsun ihmal etmeyen Orteganın Fenerbahçede böyle oynaması/oynatılması kendi insiyatifinde midir? Yoksa yukarıda söz etmiş olduğum kültürün bir tercihi midir? Fenerbahçenin bugünkü kadrosuna baktığımızda, hiç bir takımda bu sayıda, topla oynamayı seven futbolcu bulunmamaktadır. Daha çok oyunu açmaktan ziyade topla oynamayı ve seyir zevkini ön plana alan oyuncular, modern futbolun bir yerde Sultanıda olmaktadırlar. Seyirci de bunu istemektedir zaten. Ancak, günümüz futbolunda bu tür oyun anlayışına sahip takımlar, hücum güçlerini düşürmemek için bireysel yeteneklerin kollektif temelde, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma içinde olacak şekilde, saha içi organizasyonlarını yapmaktadırlar. Bu oyuncuların sahada show yapabilmeleri için, birilerinin de hamallık yapmaları gerekmektedir. Fenerbahçenin bu kadar çok gol atmasına karşın, bir türlü istikrarı yakalayamamasının temel nedeni ise yukarıda vurgulamaya çalıştığım konularda, Fenerbahçenin gerekli aksiyomları alabilecek bir felsefe ve taktik anlayışa sahip olmamasındandır. Süperligde çok rahat bir şekilde kendisine geniş alan bırakan takımlar, kesinlikle Fenerbahçeden gol yemektedirler. Eğer rakip Panathinaikos örneğinde olduğu gibi iyi bir alan savunması yaparsa, Fenerbahçe bu oyunu açabilecek planı uygulayamamaktadır. Rakip, Fener gibi oynamaya kalkarsa, bırakacağı geniş alanlar, defansının çok ciddi hatalar yapmasına neden olmaktadır. Fenerbahçe bu kadar çok gol atmasına karşın, çağdaş futbolun gereklerini yerine getirebilecek bir kadroya da sahip değildir. Kolelktif oyun anlayışı takımda tam anlamıyla gelişmemiştir. Rakip takıma etkin pres yapabilecek, alan daraltabilecek, gücünü ve dayanıklılığını 90 dakikaya yayabilecek, saha içi pas yüzdesini yükseltebilecek bir yapı bulunmamaktadır. Ancak Fenerbahçenin aldığı bol gollü galibiyetler, bu gerçeğin üstünü örttüğü için, bazı şeyler sorgulanamamaktadır. Bu nedenle takım Avrupada arzu edilen bir performansa da ulaşamamaktadır. Fenerbahçede her futbolcu ayrı bir takımdır adeta. Rüştünün sık sık yinelediği, Biz bir türlü takım olamadık ifadesi, bu yetersizliğin bir itirafıdır bir bakıma. Fenerbahçenin bu nedenle ortalama Avrupa takımları karşısında başarısız olması bir tesadüfün eseri değildir. Takımdaki sistem ve organizasyonsuzluk, istikrarsızlığın da temel nedenidir. Fenerbahçenin bugün 11 maçta 32 gol atması bugün bizleri aldatmasın. Saha içinde kişilere bağlı kader, alın yazısı kabul edilip, sistem ve organizasyondan uzak yapı devam ettikçe, yani takımda sistemden daha çok yıldıza dayalı gelenekçi yapı varoldukça, içeride şaşalı, parlak ve yaldızlı sonuçlar alınsa da, bu takımın, Avrupada başarılara hasret kalması devam edecek gibi görünüyor. Fenerbahçede bazı şeylerin yeniden sorgulanması gerekmektedir. Bugün atılan gollerin yaldızlı ışıltısı, Fenerbahçenin bu yönde yeniden yapılanmasının önünü kesmemelidir. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||