|
|
Ali Dölek: Yeni hükümet ve dış ticaret politikası |
|||
Dış Ticaret Müsteşarlığının her ay açıkladığı ve yayın organlarımızda da sık sık gördüğümüz dış ticaret miktar ve fiyat endekslerinin ne işe yaradığını ve daha doğru bir deyişle nasıl okunması gerektiğini bilmeden, Türkiyenin ihracatının rakamsal olarak arttığını söylemenin ne kadar doğru olduğunu tartışmanın yerinde olacağını bir kere daha düşünmeye başladım. Nitekim aynı konuya Güngör Uras da yazılarından birinde haklı olarak dikkat çekmişti. İSTATİSTİKLERİ DOĞRU OKUMAK Dış ticaret istatistiklerinin doğru okunmasından kastımızın ne olduğu sorulabilir. Geçtiğimiz yıl Türkiyenin ihracat rakamının 30 milyar doları aştığına ilişkin konuşulanları ve bunun bir başarı olduğuna ilişkin söylemleri hatırlarsınız. Türkiye, ihracatının önündeki psikolojik engeli aştı, Türkiye, aşılmaz denilen 30 milyar dolarlık ihracat duvarını atladı. türünden yazı ve haber başlıklarını hepimiz okuduk; hatta yeri geldiğinde insanları ülkenin geleceği adına umutlandırmak ve yüreklendirmek için kullandık. Evet, bu yadsınamaz bir başarıydı gerçekten. Ama rakamsal olarak. Oysa, bir işletmenin karlılığının cirosu ile değerlendirilmemesi gerektiğini, hatta bir büyüme olduğuna ilişkin söylemde bulunurken bile temkinli yaklaşılması gerektiğini unutmamak lazım. Çünkü aysbergin görünmeyen yüzünü, yani dış ticarette mal ve fiyat endekslerini doğru okumak, karşımıza farklı bir tabloyu çıkarıyor. 2001 yılında ihracatçımız, ihracattan 100 dolar gelir elde edebilmek için 100 birim mal ihraç ederken, 2002 yılında 118,3 birim mal ihraç etmek zorunda kalmış. Tablonun bir başka yüzü de şöyle: 1994 yılında 100 birim mal ihraç eden Türkiye, ihracattan 100 dolar gelir elde ederken, 2002 yılında 241 birim mal ihraç ederek 82,8 dolar ihracat geliri elde etmiş. Ama doğrudur, Türkiye 2001 yılında 31 milyar dolar ihracat rakamına ulaşmış! Peki karlılık bunun neresinde? Sözkonusu tablo, Reşat Nuri romanlarında geçen eski Osmanlı ailelerinin geçinebilmek için konaklarındaki bütün antikaları yok pahasına satmalarını anımsatıyor bana. Ele geçen para, ne kadar çok satarsak yüksek oluyor doğru; ama yoksullaşmanın da önüne geçmiyor. FAKİRLEŞME GÖSTERGESİ İHRACAT ARTIŞI İhracattaki bu rakamsal artışı gerçekleştiren ihracatçılarımızın, sözkonusu artışı neleri göze alarak, ne pahasına gerçekleştirdiklerini düşünmüyoruz bile. İşletme giderlerini karşılayabilmek, taksitleri gelen kredi borçlarını ödeyebilmek, sabit giderleri dengeleyebilmek, satamadıkça artan stok maliyetlerinin ilave bir yük getirmesinin önüne geçebilmek için stok eritme yoluna gitmek türünden kaygı ve sebeplerle elindeki malı yok pahasına satan ihracatçımızdır 30 milyar dolar sınırını aşan. 30 milyar dolarlık ihracat rakamını, gün geçtikçe yoksullaşan bir reel ekonominin son çırpınışları ve yaşama mücadelesi için gösterdiği çabaların bir sonucu olarak görmenin daha doğru bir değerlendirme olacağını düşünüyorum; en azından farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanın getireceği faydalar olabileceğine inanıyorum. GÜVEN ORTAMI ŞART Türkiye için ekonomik büyüme modelinin en önemli unsurunun ihracat olduğu gayet açık. Türkiyede ihracat seferberliği başlatıldığı ve ihracata dayalı bir ekonomik kalkınma modeli uygulandığı dönemlerde, Türkiyenin sadece ekonomik olarak değil, her açıdan kabuk değiştirdiği ve büyüme trendine girdiğini yine tarih ve istatistikler gösteriyor. Türkiye, şu anda da, Özal dönemini hatırlatan bu türden bir ihracata dayalı ekonomik büyüme modelini uygulamak zorunda. Salt rakamsal artış olarak değil, karlılığı ve verimliliği gözeten bir ihracat hamlesi gerçekleştirmek, Türkiyenin önündeki tek çözüm yolu gibi görünüyor. Tabii bunu gerçekleştirebilmek için, reel ekonominin sorunlarını çözerek, yabancı sermayeye yeterli hukuki, siyasi ve ekonomik güven ortamını yaratarak, uluslararası ilişkileri doğru yöneterek, mali ve vergisel reformları yaparak, finansal piyasaların tıkanıklığını aşarak ve yeni kaynaklar yaratarak, devlet kamu harcamalarında ciddi bir maliyet yönetimi politikası izleyip kamudaki savurganlığı önleyerek, makro seviyedeki karlılığı artırmak yönünde adımlar atılması kaçınılmazdır. Aslında bu adımların atılması için özlenen siyasi istikrar ve güçlü hükümet modeli şu an için Türkiyede hazır. Millet, Türk siyasi tarihinde çok az görülen bir fırsat sundu yeni hükümete. Yeni hükümet, bu sorumluluğunun bilincinde hareket etmeli ve bu fırsatın Türkiyenin önündeki son fırsat olduğunu hiç unutmamalı diye düşünüyorum. Siyasi çıkar uğruna, istatistikleri yanlış okutmak veya yorumlamak, aysbergin görünen yüzünü sürekli kamuoyuna bir başarı olarak sunmak türünden, gerçekleri çarpıtan yanıltıcı bir söyleme düştüğü anda son günlerde oluşmaya başlayan güven ortamını yok edeceklerini ve bu yokoluşun kendi siyasi geleceklerini de yok edeceğini hatırlatmak isterim. Ekonomik ve sosyal büyümenin önündeki en önemli unsurun güven ortamı yaratmak olduğunu hepimiz biliyoruz. Türk milleti artık rakamlar telaffuz ederek milleti büyülemeye çalışan siyasilerin istatistik okumalarına güven duymuyor. Rakamların her zaman doğru söylemediğini Türk halkı çok iyi öğrendi, hele hele siyasilerin ağzından çıktığı zaman. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||