|
1830 yılında bağımsız devlet olan Belçika Krallığı 1960tan beri Fransızca konuşan Valonlar ve Flamanca (Hollandacaya çok yakın) konuşan Flamanlar arasında, din ve kültür farkı olmamasına rağmen, sırf lisan farkı yüzünden bölünmeye başladı ve geçen zaman içerisinde adı konmayan bir konfederasyona dönüştü. Bugünkü Belçika; kuzeyi Flamanca (yaklaşık beş milyon), güneyi Fransızca (yaklaşık üç buçuk milyon), kuzeydoğusu Almanca (elli bin kişi) ve bu üç dilin ortak konuşulduğu başkent Brükselden (bir milyon) oluşan bir devlet. Her bölgenin kendi parlamentosu ve bir de ortak milli parlamentoları var. Ancak sistemin inceliği ve akıllılığı bu bölünmenin veya ayrımın ırk veya etnik kökene değil konuşulan dile göre olmasıdır. 1960larda Belçika devleti vatandaşlarından resmen bir ana dil tercihi yapmalarını istedi. Bu ana dillerin konuşulacağı bölgeler yukarıda işaret ettiğim gibi belirlendi. Sonuç olarak bölge içerisindeki resmi ve özel tüm kurum, kuruluş, şirket, belediye vs. her yerle ve her yerde konuşma ve yazışma yalnız o bölgedeki resmi dille yapılır oldu. Örneğin Fransızca konuşulan bir bölgenin Belçika vatandaşı gidip Flamanca konuşulan bölgeye yerleşince, ailesi ve dostalarıyla Fransızca konuşma dışında, bütün ana dil haklarını yitiriyor. İşyeri, hatta merkezi hükümetle yazışması dahil her yerde Flamanca konuşmak ve yazmak zorunda. İşte modelin inceliği ve akılcılığı buradadır. Bir vatandaş konuştuğu dili değiştirebilir, ama etnik kökenini değiştiremez. Modelde Belçika vatandaşları yasal açıdan Valon, Flaman, Alman olarak ırk ayırımı içinde olmuyorlar. Ancak istediklerinde lisan mensubiyetliklerini değiştirebiliyorlar. Serbest dolaşım ancak dil değişikliğiyle mümkün olabiliyor. Devlet için bir tek Belçika vatandaşlığı vardır ve bu vatandaşlar da bulundukları bölgenin resmi diliyle yaşamak zorundadırlar. Bu modelin Kıbrıs Konfederasyonuna uygulanması nasıl olabilir? Kuzey Kıbrıs Türkçe, Güney Kıbrıs Rumca, başkent Lafkoşa Türkçe ve Rumca konuşulan bölge olur. Başkent merkezinde ve merkezi hükümette çalışan herkes hem Türkçe hem de Rumca bilmek zorunda olur. Rumca konuşulan bölgeden Türkçe konuşulan bölgeye gelip yerleşen bir Rum ailesi artık merkezi hükümet dahil her yerde Türkçe konuşan ve yazan bir Kıbrıs vatandaşı olarak yaşantısını devam ettirir. Hatta zorunlu eğitim süresince çocuklarını, diyelim Rumca konuşulan bölgedeki yatılı Rum okullarına görderemez. Çünkü modelin esası bir toplumun içine girenlerin o toplumla birlikte uyum halinde yaşamayı kabul etmeleri ve öğrenmeleri gerektiği ilkesine dayalıdır. Fanatik ve tahrikçiler bu modelde öteki bölgeye yerleşip kendi ırki - kültürel - dini görüşleriyle öteki toplumu rahatsız edemezler. Mal, mülk satın alacaklarsa orada yaşamak ve çalışmak için satın alacaklardır. Belçika yabancı yatırım cenneti olmasına rağmen Flamanca konuşulan bölgeye yatırım yapan Fransız firması yöneticileri Belçikalılara Flamanca hitap etmek zorundadırlar. Dikkat edilirse bu modelde değişik lisan gruplarına mensup vatandaşlar başkent dışında iç içe değil yan yana, ayrı bölgelerde yaşamaktadırlar. Belçika modeli ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan nüfusa bakmaksızın eşit haklara sahip toplumları yan yana (iç içe değil) yaşattığı için Kıbrısta geçerli olabilir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||