|
Kadro açıklanıyor, üç aşağı-beş yukarı beklenen bir kadro. Belliki, Terim kazanma uğruna riski göze almış, ileride, Arif, Christian, Baliç ve Pinto gibi hücumcu oyuncularla oyuna başlıyor. Kazanmaktan başka bir alternatif düşünülmediğini, sahaya çıkarılan kadro da göstermekte. Dakikalar geçiyor, pozisyonlar yakalıyoruz ama bir türlü beklenen gol gelmiyor. Cimbom diğer maçların aksine rakibine pozisyon da vermiyor. Belki de bu sezonun kendince en iyi futbolunu oynuyor, diye düşündüğümüz an, kalesinde yine zamanlama ve kademe hatasıyla şekillenen ve golle sonuçlanan, bilmem kaçıncı kez yapılan, artık kronikleşmiş bir yanlış ofsayt taktiği ile rakip takımın oyuncusu Mondragon ile karşıya kalıyor ve inanılmaz basitlikte bir golle yenik duruma düşüyoruz. Daha sonra her ne kadar Hasanın, Brezilyaya attığı çok benzer bir golle beraberliği sağlıyorsak da, sevincimiz kursağımızda sadece iki dakika kalıyor ve Barselona maçında kornerden yediğimiz golün bir benzerini ağlarımızda buluyoruz. Daha sonra tek kale oynasak da, sonucu değiştirmeye gücümüz yetmiyor. Maçı 2-1 mağlup bitiriyoruz. Kişisel gözlemim ve değerlendirmem; Galatasarayın Lokomotiv karşısında tempolu, disiplinli bir ilkyarı ortaya koyduğu ve önemli pozisyonlar yakaladığıdır. Galatasaray ilk yarıda, beklenmeyen bir pres te yapınca, Lokomotiv pozisyona da giremedi. Defans ve orta saha bağlantısında ciddi olumsuzluklar görülmedi. Defans blokunda, tehlikeli hücumlar , daha başlamadan bitirildi. Ancak tek eksiklik gol yollarındaki kısırlıktı. İkinci yarı oyuna Hasan Şaş ve Batistanın girmesi, Cimboma ciddi bir hareketlilik sağladıysa da, Galatasarayın klasına yakışmayacak şekilde, beraberliği yakalayıp, türibünlerin de desteğini arkasına tam almış ve Barcelonanın da gol haberi gelmişken, kornerden gelen golle, iki dakika içinde tekrar yenik duruma düşmesi oldu. Galatasaray çok önemli bir maçı kaybetmesine karşın, Bruggeın da puan çıkartamaması, grupta her şeyin bitmediğini göstermektedir. Lokomotive talihsiz ve biraz da hakem şanssızlığıyla yenilip te, hüzünlü bir şekilde ASYni terkederken, Galatasarayın 2000-01 şampiyonlar Ligi sezonunda, Galatasarayın Monacoya 4-2 yenildiği ve ikinci tur için tüm umutların öncelikle, G.Rangers-Monaco maçına ve daha sonra da İstanbulda oynanacak olan Strum maçına bırakıldığı maçları hatırladım. Her türlü olasılık hesabının yapıldığı ve matematik olarak, 2. tur şansı devam eden G.Sarayın, her hal ve karda Strumgrazı ASYnde yenmesi gerekmekteydi. Çünkü, son maçlara 7şer puanla giren iki takımdan GS ilk maçta G.Rangersı İstanbulda 3-2 yenmiş, Rangers ile deplasmanda 0-0 berabere kalmıştı. Bu nedenle ikili averaj üstünlüğü sağlayan GSın, gruptan çıkması için işi şansa bırakmadan, kesin bir galibiyete ihtiyacı vardı. UEFA şampiyonu olmuş Cimbomun yeni hocası M.Lucescu ile kadrosu dağılmış Galatasarayın, göze pek de hoş gelmeyen oyun anlayışıyla yeni yeni tanıştığımız o dönemde, Galatasaray yine kazanmak zorunda olduğu bir maça çıkıyordu. Tanrı bu kez Lucescuya bir şans daha vermişti. Monaco son derece kötü bir sezon yaşamaktaydı ve son maçını deplasmanda G.Rangers ile oynayacaktı. Maçın kesin favorisi G.Rangerstı. Rangers bu maçtan alacağı bir galibiyet ile İstanbuldaki maçın sonucunu bekleyecekti. ASYndeki maçtan GS 3 puan çıkartamadığı taktirde, Rangers ve Strum ikinci tura çıkabilecekti. İstanbulda Galatasaray yine Strumgraz ile oynarken ecel terleri döktürüyor ve maç 2-2 devam ediyordu ki, Glascowdan gelen beraberlik ASY türibünlerinden Cimboma koro halinde duyurulduğunda, her iki takım da oyunu son beş dakikada rölantiye almış ve maç 2-2 bitmişti. Kısacası, Lucescu kendine tanınan bu şansı iyi kullanmış, o yıl Galatasaray çeyrek finale kadar çıkmıştı. 2002-03 yılı Şampiyonlar Liginde, Galatasarayın durumu hemen hemen yukarıda anlatılan duruma benzemekte. Tabiiki burada Aslanın işi biraz daha zor. Ama yine de benim kişisel inancım, bu kez Tanrı bir şans da Terime vermiş durumda. Zira, Barcelonanın, Bruggeı, Belçikada yenmesi, bu şansı şimdilik doğurdu. Şimdi kısa bir fikir ve sonuç cimnastiği yaparsak; Galatasaray hangi durumda ikinci tura çıkabilir. Önce gruptaki olasılıklara bir bakalım. 1. Olasılık: Galatasaray, Barcelonayı yener, puanını 7e çıkartır; Lokomotiv, Brugge ile berabere kalır. GS gruptan çıkar. 2. Olasılık: Galatasaray, Barcelonayı; Lokomotiv de Bruggeı yener. Her iki takımın da puanları eşit (7) olur. Ancak, GSın ikili averajdaki üstünlüğü GSı bir üst gruba çıkartır. Mevcut durum, Galatasarayın gruptan çıkabilmesi için ancak yukarıdaki iki olasılığa izin vermektedir. Bunun dışındaki tüm olasılıklarda GS gruptan çıkamamaktadır. Ancak işin tesellisi UEFAya gidebilmektir ki; bu durumda ancak, yine Cimbomun Barcelonadan puan veya puanlar almasının dışında, Lokomotivin Brugge karşısında puan kaybetmesine bağlıdır. Buradaki en büyük zorluk, Galatasarayın Barcelona ile deplasmanda oynayacak olması. Tüm camia ve ve Terim bu işe inanıyor ama bu inançla olamayacak kadar zorluk derecesi yüksek, gerçekleşme şansı küçük bir olasılık gibi görünmekte. İşin motivasyon tarafına gelindiğinde ise; Galatasarayın bu zorlukları geçmişte aşmış olmasının, hala bu inancın ve beklentinin devam etmesine olanak sağlıyor olması. 13 Kasımda yukarıdaki yaptığımız basit hesapların gerçekleşip, gerçekleşmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Şunu da vurgulamakta yarar görüyorum: Medyada yapılan olumsuz eleştirilerin aksine, Galatasarayın iyi bir futbol oynadığını; ancak talihsizlik ve hakem faktörünün de etkisiyle, skoru lehine çeviremediğini düşünüyorum. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||