Home page

Haber Menüsü


 
Tanrı Terim’e bir şans daha verdi (mi?)
 
Medyada yapılan olumsuz eleştirilerin aksine, Galatasaray’ın iyi bir futbol oynadığını; ancak talihsizlik ve hakem faktörünün de etkisiyle, skoru lehine çeviremediğini düşünüyorum.
 
Tuğrul AKŞAR
NTV-MSNBC
 
31 Ekim—  29 Ekim Salı 2002, Cumhuriyetimizin 79. kuruluş yıldönümünü kutladığımız, güzel bir sonbahar akşamı, Ali Sami Yen’de, eşimle birlikte yerimizi almışız. Aslan Cimbom’un ikinci bayram sevincini yaşatacağı beklentisi ve heyecanı ile Lokomotif Moskova’nın maça çıkmasını bekliyoruz. Bu maç, Terim ve Cimbom için, doğal olarak taraftar ve camia için de tek sonuçlu, yani galibiyetten başka bir seçeneğin bile akıllara getirilmemesi gereken bir Şampiyonlar Ligi maçı. Maçın keyfini çıkartmaya hazırlanıyoruz. Türibünler salkım saçak ve İmparator Terim’e inanılmaz bir tezahürat. (Takımın bu kadar tezahürat almadığını da burada belirteyim) Heyecanla başlama vuruşunu bekliyoruz. Aslan’ın rakibine pençesini nasıl vuracağının beklentisi, heyecanı katlanılabilir kılmakta. (Maçın atmosferini ve türibünleri, sevgili dostum Tayfun ÖNEŞ’in, “ L. Moskova bayramı zehir etti “ başlığıyla yazdığı nefis yazısında okuduktan sonra, konu üzerinde daha fazla konuşmayayım.)

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Kadro açıklanıyor, üç aşağı-beş yukarı beklenen bir kadro. Belliki, Terim kazanma uğruna riski göze almış, ileride, Arif, Christian, Baliç ve Pinto gibi hücumcu oyuncularla oyuna başlıyor. Kazanmaktan başka bir alternatif düşünülmediğini, sahaya çıkarılan kadro da göstermekte. Dakikalar geçiyor, pozisyonlar yakalıyoruz ama bir türlü beklenen gol gelmiyor.
       Cimbom diğer maçların aksine rakibine pozisyon da vermiyor. Belki de bu sezonun kendince en iyi futbolunu oynuyor, diye düşündüğümüz an, kalesinde yine zamanlama ve kademe hatasıyla şekillenen ve golle sonuçlanan, bilmem kaçıncı kez yapılan, artık kronikleşmiş bir yanlış ofsayt taktiği ile rakip takımın oyuncusu Mondragon ile karşıya kalıyor ve inanılmaz basitlikte bir golle yenik duruma düşüyoruz.
       Daha sonra her ne kadar Hasan’ın, Brezilya’ya attığı çok benzer bir golle beraberliği sağlıyorsak da, sevincimiz kursağımızda sadece iki dakika kalıyor ve Barselona maçında kornerden yediğimiz golün bir benzerini ağlarımızda buluyoruz. Daha sonra tek kale oynasak da, sonucu değiştirmeye gücümüz yetmiyor. Maçı 2-1 mağlup bitiriyoruz.
       
       Kişisel gözlemim ve değerlendirmem; Galatasaray’ın Lokomotiv karşısında tempolu, disiplinli bir ilkyarı ortaya koyduğu ve önemli pozisyonlar yakaladığıdır. Galatasaray ilk yarıda, beklenmeyen bir pres te yapınca, Lokomotiv pozisyona da giremedi. Defans ve orta saha bağlantısında ciddi olumsuzluklar görülmedi. Defans blokunda, tehlikeli hücumlar , daha başlamadan bitirildi. Ancak tek eksiklik gol yollarındaki kısırlıktı.
       İkinci yarı oyuna Hasan Şaş ve Batista’nın girmesi, Cimbom’a ciddi bir hareketlilik sağladıysa da, Galatasaray’ın klasına yakışmayacak şekilde, beraberliği yakalayıp, türibünlerin de desteğini arkasına tam almış ve Barcelona’nın da gol haberi gelmişken, kornerden gelen golle, iki dakika içinde tekrar yenik duruma düşmesi oldu.
       Galatasaray çok önemli bir maçı kaybetmesine karşın, Brugge’ın da puan çıkartamaması, grupta her şeyin bitmediğini göstermektedir.
       
       Lokomotiv’e talihsiz ve biraz da hakem şanssızlığıyla yenilip te, hüzünlü bir şekilde ASY’ni terkederken, Galatasaray’ın 2000-01 şampiyonlar Ligi sezonunda, Galatasaray’ın Monaco’ya 4-2 yenildiği ve ikinci tur için tüm umutların öncelikle, G.Rangers-Monaco maçına ve daha sonra da İstanbul’da oynanacak olan Strum maçına bırakıldığı maçları hatırladım. Her türlü olasılık hesabının yapıldığı ve matematik olarak, 2. tur şansı devam eden G.Saray’ın, her hal ve karda Strumgrazı ASY’nde yenmesi gerekmekteydi. Çünkü, son maçlara 7’şer puanla giren iki takımdan GS ilk maçta G.Rangers’ı İstanbul’da 3-2 yenmiş, Rangers ile deplasmanda 0-0 berabere kalmıştı. Bu nedenle ikili averaj üstünlüğü sağlayan GS’ın, gruptan çıkması için işi şansa bırakmadan, kesin bir galibiyete ihtiyacı vardı.
       UEFA şampiyonu olmuş Cimbom’un yeni hocası M.Lucescu ile kadrosu dağılmış Galatasaray’ın, göze pek de hoş gelmeyen oyun anlayışıyla yeni yeni tanıştığımız o dönemde, Galatasaray yine kazanmak zorunda olduğu bir maça çıkıyordu. Tanrı bu kez Lucescu’ya bir şans daha vermişti. Monaco son derece kötü bir sezon yaşamaktaydı ve son maçını deplasmanda G.Rangers ile oynayacaktı. Maçın kesin favorisi G.Rangers’tı. Rangers bu maçtan alacağı bir galibiyet ile İstanbul’daki maçın sonucunu bekleyecekti. ASY’ndeki maçtan GS 3 puan çıkartamadığı taktirde, Rangers ve Strum ikinci tura çıkabilecekti.
       İstanbul’da Galatasaray yine Strumgraz ile oynarken ecel terleri döktürüyor ve maç 2-2 devam ediyordu ki, Glascow’dan gelen beraberlik ASY türibünlerinden Cimbom’a koro halinde duyurulduğunda, her iki takım da oyunu son beş dakikada rölantiye almış ve maç 2-2 bitmişti. Kısacası, Lucescu kendine tanınan bu şansı iyi kullanmış, o yıl Galatasaray çeyrek finale kadar çıkmıştı.
       
       2002-03 yılı Şampiyonlar Ligi’nde, Galatasaray’ın durumu hemen hemen yukarıda anlatılan duruma benzemekte. Tabiiki burada Aslan’ın işi biraz daha zor. Ama yine de benim kişisel inancım, bu kez Tanrı bir şans da Terim’e vermiş durumda. Zira, Barcelona’nın, Brugge’ı, Belçika’da yenmesi, bu şansı şimdilik doğurdu. Şimdi kısa bir fikir ve sonuç cimnastiği yaparsak; Galatasaray hangi durumda ikinci tura çıkabilir. Önce gruptaki olasılıklara bir bakalım.
       1. Olasılık: Galatasaray, Barcelona’yı yener, puanını 7’e çıkartır; Lokomotiv, Brugge ile berabere kalır. GS gruptan çıkar.
       2. Olasılık: Galatasaray, Barcelona’yı; Lokomotiv de Brugge’ı yener. Her iki takımın da puanları eşit (7) olur. Ancak, GS’ın ikili averajdaki üstünlüğü GS’ı bir üst gruba çıkartır.
       
       Mevcut durum, Galatasaray’ın gruptan çıkabilmesi için ancak yukarıdaki iki olasılığa izin vermektedir. Bunun dışındaki tüm olasılıklarda GS gruptan çıkamamaktadır. Ancak işin tesellisi UEFA’ya gidebilmektir ki; bu durumda ancak, yine Cimbom’un Barcelona’dan puan veya puanlar almasının dışında, Lokomotiv’in Brugge karşısında puan kaybetmesine bağlıdır.
       Buradaki en büyük zorluk, Galatasaray’ın Barcelona ile deplasmanda oynayacak olması. Tüm camia ve ve Terim bu işe inanıyor ama bu inançla olamayacak kadar zorluk derecesi yüksek, gerçekleşme şansı küçük bir olasılık gibi görünmekte. İşin motivasyon tarafına gelindiğinde ise; Galatasaray’ın bu zorlukları geçmişte aşmış olmasının, hala bu inancın ve beklentinin devam etmesine olanak sağlıyor olması.
       13 Kasım’da yukarıdaki yaptığımız basit hesapların gerçekleşip, gerçekleşmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Şunu da vurgulamakta yarar görüyorum: Medyada yapılan olumsuz eleştirilerin aksine, Galatasaray’ın iyi bir futbol oynadığını; ancak talihsizlik ve hakem faktörünün de etkisiyle, skoru lehine çeviremediğini düşünüyorum.
       
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları