|
2 Ekim WWFin Türkiye temsilcisi olan Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) tarafından yürütülen Likya kıyılarında doğayı koruma ve sürdürülebilir turizm isimli proje, küçük ölçekli turizmin yaygınlaşmasını öngörüyor. |
|
Akdenizde 13 biyolojik çeşitlilik alanı bulunduğunu belirten DHKD, bu bölgelerden birisinin de, Türkiyenin güney sahilleri olduğuna dikkat çekiyor. Proje, Antalya kent merkezi ile Patara kumsalı arasındaki kıyı şeridini kapsıyor. KİTLE TURİZMİNİN ZARARLARI DHKD yetkilileri, büyük oteller ve tatil köylerine dayanan bir turizmcilik anlayışı olan kitle turizminin; ormanlara tehdit oluşturduğunu, deniz kirliliğine yol açtığını, kumsalları tahrip ettiğini ve tehdit altındaki türlerin yaşam alanlarının yok edilmesine neden olduğunu belirtiyor. BÖLGE HALKI DA HOŞNUTSUZ DHKD ayrıca, Likya kıyılarında yaşayan halkın, büyük ölçekli turistik tesislerde uygulanan herşey dahil sisteminden hoşnut olmadığına işaret ediyor. Az yatak kapasiteli oteller ve pansiyonlara dayanan küçük ölçekli turizmin, bölgede yaşayan insanlara, kitle turizminin sağladığından daha fazla gelir getirdiği ifade ediliyor. Projede yer alan görevliler, doğal hayatın korunması çerçevesinde; Orman, Turizm, Çevre, hatta Tarım Bakanlıkları arasında koordinasyon sağlanmasının da hedeflendiğini belirtti. KAŞ VE ÇIRALI ÖRNEKLERİ WWF Türkiye/Doğal Hayatı Koruma Derneği, sorumlu turizm modeline örnek olarak, Antalya sınırları içindeki Çıralı yöresini gösteriyor. Çıralıda doğanın korunduğuna ve bölge halkının sahibi olduğu pansiyonların etkinlik gösterdiğine işaret eden DHKDliler, yöre insanının turizmden ciddi miktarda gelir elde ettiğini belirtiyor. Dalış turizminin, deniz altı değerlerinin korunmasına katkıda bulunduğunu da hatırlatan proje görevlileri, Kaşın önemine dikkat çekiyor. Kızıldenizden gelen bazı türlerin de barındığı, deniz altı zenginlikleriyle göz kamaştıran Kaşta, ağırlıklı olarak, orta ölçekli turizm modeline uygun oteller etkinlik gösteriyor. ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN AB ÜYELİĞİNİ BEKLEMEYİN Bu arada, proje hakkında NTVMSNBCye bilgi veren WWF Akdeniz Ofisi Temsilcisi Paolo Guglielmi, Türkiyenin, sorumlu turizmcilik için AB üyeliğini beklememesi gerektiğini söyledi. Çevrenin korunması açısından ABnin mükemmel bir örnek olmadığını, ancak bu konuda bazı direktifleri bulunduğunu belirten Guglielmi, Türkiyenin, korunması gereken inanılmaz bir doğal mirasa sahip olduğunu ifade etti. |
||||||||
Antalya kıyılarında sağlıksız yapılaşmaya sahne olan yerlerin başında Kaputaş sahili geliyor. (Fotoğraf: Ali İhsan Gülcü) | PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ EMRAH BİLGE NTVMSNBCNİN SORULARINI YANITLADI WWF Türkiye/DHKDnin, sürdürülebilir turizm projesindeki kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri neler? Biz önce alan tanımı yapmayı hedefliyoruz. Yani, doğal hayata tehdit nerelerden geliyor, insanların beklentisi nelerdir gibi soruların yanıtını arıyoruz. Orta vadede, daha doğru bir turizmcilik, yani doğal ve sosyo-kültürel değerlere daha saygılı bir turizm anlayışını ortaya koyuyoruz. Bu; sorumlu turizmcilik... Bir model çıkarmayı hedefliyoruz. Uzun vadedeki hedeflerimiz ise; projeye yerel katılımcılığı sağlamak, belli yerleri koruma alanı ilan etmek ve koruma alanlarının turizme katkı sağlayabileceğini göstermek. Bunun da örnekleri var: Patara ve Çıralı... Kaynaklarınız neler ve WWFin katkısı ne kadar? Fon, WWFnin Akdeniz bürosundan geliyor. İhtiyaçlara göre bir bütçe belirlenecek. Amacımız; projede bir süre sonra ağırlığımızın azalması. Zaten bu da başarımızı gösterecek. Türkiyede yürütülen projenin benzerleri Hırvatistan ve Tunusta da sürdürülüyor. Peki, neden İspanya, İtalya, Yunanistan, Malta gibi diğer Akdeniz ülkelerinde de yürütülmüyor bu projeler? Bu ülkelerde doğal hayat konusunda bir sorun yaşanmıyor mu? Bu saydığınız ülkeler arasında, mesela İspanyanın kıyılarında artık hiç boş yer kalmadı. İspanyada turizm tesislerinin bulunmadığı herhangi bir kıyı bölgesi yok mu yani? Elbette var, ama biz enerjimizi hiç bozulmamış yerlere yöneltmeyi tercih ediyoruz. Bu tür alanlara öncelik tanıyoruz. Bu açıdan, en yüksek tehdit altında bulunan kıyılar Türkiye, Hırvatistan ve Tunusta bulunuyor. Amacımız, bu bölgelerin gelecekte, İspanyanın 30 yıl önce yaşadıklarıyla karşılaşmalarına mani olmak. Kıyılarımızda bundan sonra, kitle turizminin unsurları olan büyük oteller ve tatil köylerinin inşa edilmemesini mi savunuyorsunuz? Hiç yapılmasın demek gerçekçi değil. Zaten genel uluslararası turizm eğilimleri de sizi buna zorlar. Biz, bu tür tesislerin, yalnızca belli alanlara kurulmasını savunuyoruz. Yurtdışından gelecek turistlerin, seyahat acentaları aracılığıyla büyük tesislere erişebilmeleri, pansiyon gibi küçük ölçekli işletmelere erişebilmelerinden daha kolay. Sizin savunduğunuz türdeki turizmin ekonomiye sağlayacağı getiri, kitle turizmine oranla daha düşük olmaz mı? Burada Turizm Bakanlığı devreye giriyor. Bakanlık küçük ölçekli turistik işletmelere destek stratejisi oluşturursa, tanıtım yapılırsa; ciddi büyüklükte bir kitleyi çekersiniz. | ||||||||
Kriz, kadınları bu sefer daha çok vurdu | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||