Home page
Haber Menüsü


İş hukuku ve çalışan hakları
Yeni iş güvencesi yasa tasarısı neleri içeriyor, haklarımızı güvence altına alıyor mu, sigortalar, tazminatlar; çalışma saatleri, aklınıza takılan tüm sorular...
29 Eylül — ‘NTV’ye Sorun’ programına konuk olan İstanbul Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Tankut Centel, iş hukuku ve çalışan hakları hakkında bilgiler verdi.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  * Türkiye Cumhuriyeti anayasasının çalışma hakkı ve ödeviyle ilgili 49. Maddesine göre; “çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. ”
       
       Yeni iş güvencesi yasa tasarısı neleri içeriyor, haklarımızı güvence altına alıyor mu, sigortalar, tazminatlar; çalışma saatleri, aklınıza takılan tüm sorular...
       
İŞ GÜVENCESİ YASASIYLA İLGİLİ SON DURUM
       İş güvencesi yasasıyla ilgili son durum nedir? Bu yasadan kimler yararlanacak ve hangi işyerlerini kapsayacak? Daha önce uluslararası çalışma örgütünün işten çıkarmalarla ilgili sözleşmesine imza atmasına rağmen uygulamaya geçiremeyen Türkiye bu yasayı uygulamaya geçirebilecek mi? Uygulama sorunu nasıl aşılabilir?
       

       Tankut Centel: Geçtiğimiz Ağustos ayında yeni bir yasa çıkarıldı. Bunu kamuoyu işgüvencesi yasası olarak biliyor. Bu iş güvencesi yasası daha önceki Türkiye Cumhuriyeti’nin imzalamış olduğu 158 sayılı İLO sözleşmesine uyum düşüncesiyle getirildi. Yıllardan beri çalışanlar iş güvencesi umuduyla bu yasanın peşinde oldular. Ve sonuçta pek bir uzlaşma olmasa da bu yasa kabuledildi. Ancak bu yasa 15 Mart 2003’ten itibaren yürürlüğe girecek. Çünkü yasanın yasalaşması süreci içerisinde özellikle işveren kesiminin de bir karşı talebi vardı. Bu karşı talep iş kanununun diğer maddelerinin de özellikle kıdem tazminatına ilişkin düzenlemenin de yeniden gözden geçirilmesi, çağdaş bir iş kanununun yapılması, esneklik, istihdamı arttırıcı yeni düzenlemelerin getirilmesiydi. Bu yapılamadı, ikinci aşamaya geçilmedi. Bunlar bir bütün oldukları için şimdi önümüzdeki dönem içerisinde 15 Mart 2003’e kadar olan vadede bu ikinci basamağın tamamlanması bekleniyor. Çıkarılan bu yasadan kimler yararlanacak? Ona baktığımızda, öncelikle işyerinde çalışan işçi sayısı 10 ve daha fazla olacak. Yani, bunun anlamı çok az sayıda yani 10’dan az sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde bu yasa uygulanmayacak. Bu yasanın çalışanlar açısından bir handikapı. İkincisi, altı ay süreyle bir kıdemi olacak işçi iş güvencesinden yararlanabilecek. Üçüncüsü de, belirli süreli hizmet sözleşmesiyle çalışanlar bundan yararlanamayacak. Yani, bir yıllık sözleşme yapmışsanız iki yıllık bu güvenceden yararlanamayacaksınız. Ama işe girdiniz, altı ay geçti, ondan sonra iş güvencesinden yararlanabileceksiniz.
       
İŞTEN ÇIKARTMALAR
       Yeni çıkan yasayla işverenler işçileri istedikleri zaman işten atabilecekler mi, atamayacaklar mı?
       
       Tankut Centel: Yasal düzenlemeye baktığımız zaman işverenler istediği gibi atamayacaklar. İşten çıkarmaya kalktığı zaman öncelikle işçinin verimliliğinden veya kişiliğinden, kendi özel yaşantısından veya işyeri, işletme ve işin gereklerinden doğan bir haklı neden olabilirse ancak o takdirde tazminatını vererek işten çıkarabilecekler. Ama böyle bir neden yoksa, işten çıkarma öyle kolay değil.
       
       Kamu kuruluşlarında verimsizlikten bahsederler. Derler ki, nasıl olsa iş garanti, onun için çok verimli işletme olarak çalışmaz kamu kuruluşları... Özel sektörde bu yönde bir genelleme söz konusu olabilir mi?
       
       Tankut Centel: Büyük bir ihtimalle olacaktır. Çünkü iş güvencesini ne kadar genişletir, ne kadar katılaştırırsanız, bu beraberinde sakınca olarak da verimsizliği getirir. İstihdamın önünü kapar. Ama çalışanların da bir güvencesinin olması lazım. Bu güvence bugün belli bir azınlık durumundaki kesime tanınmış durumda. Bu güvence daha genişletilebilir. Ve esnekleştirilebilir. Bugünkü getirildiği haliyle katı ve bunun sakıncası da verimin düşmesi.
       
HAKLARIMIZ GÜVENCE ALTINDA MI?
       Avrupa Birliği’ne girişi destekleyen ama çalışanın sosyal haklarına gelince sesini yükselten işverenin iş güvencesi yasasının yabancı sermayeyi kaçıracağı iddiası doğru muydu? Kırpıla kırpıla işten çıkarmaları zorlaştıran ama engellemeyen, dava kazanılsa bile işe geri dönmeyi sağlamayan, böyle bir yasa sizce bizim haklarımızı gerçekten güvence altına alabilir mi?
       
       Tankut Centel: Alamaz. Çünkü sermayenin her ne kadar vatanı yoksa da, bugün Türkiye dışına kaçmak üzeredir. Ve de büyük bölümü itibariyle de kaçmak zorundadır. Nereye kaçıyor bunlar? İş güvencesi olmayan, maliyetlerin daha düşük olduğu, katı düzenlemeleri olmayan ülkelere kaçıyor. Ve özellikle de bunlar komşularımız. Özellikle de Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanan Romanya, Bulgaristan gibi ülkelere bizim ulusal sermayenin kaydığını görüyoruz.
       
DENETİMLER
       Mevcut prosedürler üzerinde herhangi bir değişiklik var mı? İşçi ve işveren arasındaki ilişkileri belirleyen başka kurumlar olacak mı? Bunlar üzerindeki denetimler nasıl gerçekleşecek?
       
       Tankut Centel: Ülke gerçekleri nasıl gelişecek, onları zaman içerisinde göreceğiz. Çünkü herşey yasalarla sınırlı değil. Yasaları yine insanlar uyguluyor, bizler uygulayacağız. İşverenlerimiz uygulayacak. Yasaya baktığınızda, yasa içerisinde işten çıkarmaya kalktığınızda, bir kere işçinin savunmasını almak durumundasınız. Bu savunmayı almadan çıkaramazsınız. Bu savunma prosedürünü işleteceksiniz. Ve ondan sonra da bu savunmayla yetinmeyecek olan, kendisine yeterli bir cevap verilmeyen veya verilen cevaptan hoşnut olmayan işçi, iş mahkemesine başvuracak ve hakkını arayacak. Orada yargıç, işten çıkarmanın haklı olup olmadığını inceleyecek, araştıracak. Ve sonucunda ya işe iade verecek, ya da işten çıkarmayı haklı bulacak. Eğer iadeye karar verirse, o zaman işveren bu karara uymak zorunda. Uymadığı takdirde, işe başlatmadığı takdirde bu sefer ağırlaştırılmış tazminat hükmüyle karşılaşacak. Bir de bunun dışında bu yasal güvencenin dışında esas uygulamada harekete geçmesi gereken nokta, hakeme gidecek. Mahkemeye gitmeyen uyuşmazlıklarda özel hakemler seçilebilecek. Yani tarafların, işverenin ve sendikaların veya işçinin itibar ettiği, güvendiği kişiler hakem olarak seçilecek. Bunun dışında bir de tabi toplu iş sözleşmesiyle disiplin kurullarının işletilmesi söz konusudur.
       
AB’YE UYUM SÜRECİ
       İş güvencesi yasa tasarısı AB’ye uyum sürecinde yapılması gereken bir düzenleme miydi? Yoksa daha önce mi yapılması gerekirdi?
       
       Tankut Centel: Avrupa Birliği’nin olmazsa olmaz dediği kurallar içerisinde, bizden istenen hususlar içerisinde, iş güvencesi yoktu. Fakat biz ulusal program içerisinde iş güvencesini gerçekleştireceğimizi taahhüt ettik. Yani, biz taahhüt ettik ve bunu gerçekleştirdik. Kötü mü oldu, iyi mi oldu, onu zaman içerisinde göreceğiz. Fakat Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda bunların büyük bir kısmı itibariyle yasal iş güvencesinin tanındığını görüyoruz. Biz de bu güvence modasına uymuş olacağız.
       
SENDİKAL HAKLARIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
       Türkiye’de sendikal hakların önündeki engel nedir? Yeni işgüvencesi yasası bile sendikaların gücünü yetersiz kılıyor. Biz hakkımızı nasıl arayacağız, sesimizi, isteklerimizi yasal yollardan nasıl duyurabiliriz?
       
       Tankut Centel: İş güvencesi demek işçinin hakları bakımından her şey demek değildir. Ama bugün için bu iş güvencesi yasası içerisinde çok önemli olan husus, sendikal ayırım yapılmamasıdır. Şimdiye kadar insanlar sendikaya girerken, dürüst, iyi niyetli işverenleri bundan tenziy ederim ama genellikle sendikaya giren işçiye iyi gözle bakılmamıştır. Sendikanın sözüne tahammül edilmemiştir. Bu nedenle de işten çıkarmaların gerçekleştiği görülmüştür. Şimdi, bu yasa sendikal nedenle ayırım yapılmasını önlemeye çalıştığı için sendikalaşmanın önündeki engelleri açacakmış gibi görünüyor. Ama tabi hukuki engel kalkmıştır. Fiili engeller günümüzde nasıl gelişecektir, o zaman içerisinde...
       
TAZMİNATLAR
       İşverenlerin çalıştırdıkları kişilerin işine son verirken tazminatlarını 12 aya bölme hakları var mı? Varsa nasıl bölüyorlar?
       
       Tankut Centel: Hukuken böyle bir bölme söz konusu. İşçi, işverenden bunları alma ümidine kapıldığı zaman gerekli taksitlendirmeye razı olabilir. Bu tamamen işçinin meselesidir. Hukuken bölme diye bir şey söz konusu değil. Ama bunu defaaten ödemeyeceğini sezen veya gören işçi, taksitlendirmeye razı olabiliyor.
       
       Taksitlendirmede faiz talep edebilir mi?
       
       Tankut Centel: O da tamamiyle işçiye kalmıştır. Aslında yasal olarak tabi talep edebilir. Ama bu hakkın bir kere birinci taksidi alırken vazgeçmişse veya ileri sürmemişse, daha sonraki faiz isteme hakkından da vazgeçmiş sayılır.
       
       İşveren takside bölmek istedi. İşçi de, hayır, ben peşin olarak istiyorum, dedi, anlaşamadılar, mahkemeye gittiler, orada bir gecikme oldu... Bunun için bir faiz ödenmesi söz konusudur?
       
       Tankut Centel: Tabii, kanuni faiz ödeyecektir. İlamı mahkemeye koyup, icraya verdiğiniz zaman oradan itibaren kanuni faizi işlemeye başlar. Ama işverinin ödeme gücü yoksa, veya zor durumdaysa ne yapacaksınız? İlamı icraya koysanız bir şey alamayacağınızı gördüğünüz zaman taksitlendirmeye veya faiz hakkından vazgeçmeye razı olmak... Bunlar fiili durumlar, hukuki durumlar değil.
       
‘DEVLET İŞSİZLERİN KORUNMASINA YÖNELİK TEDBİRLERİ ALIR’
       Anayasa ‘devlet işsizlerin korunmasına yönelik tedbirleri alır’ diyor ama belli ki alamıyor. İşsiz biri bu durumda çalışma hakkı elinden alınmış bir vatandaş kapsamına giriyor mu, hakları nelerdir? İşsizlerin korunmasıyla ilgili yasal düzenlemeler nasıl gerçekleşebilir?
       
       Tankut Centel: Devlet sadece çalışanları korumuyor. Yani, halen bir işi olanları değil, bunun dışında işsiz olanların da korunması, devlet alması gereken önlemler içerisinde yeralıyor. Devlet, bu önlemler içerisinde neyi almak durumunda. Öncelikle tabi işsizlik sigortasını oluşturmak zorundadır. Bizde 1999 yılından beri işsizlik sigortası kurulmuştur. 2002’den itibaren de bunların işsizlik paraları ödenmeye başlanmıştır. Fonda biriken paralar içerisinde. Arkadaşımız da bu güvenceden yararlanabilecekler. İşsizlik sigortasının yardımlarından, eğer şartlarını da yerine getirmişse, bu korumadan yararlanabilecekler.
       
MAAŞ ALAMIYORUM
       Çalışmakta olduğum şirkette yaklaşık üç aydır maaş alamıyorum. Şirketin farklı yerlere yüklü borçları var. İflas etme durumunda şirketin bu ödemeleri yapmama gibi bir hakkı var mı? Böyle bir durum sözkonusu olursa ne yapmamız gerekiyor?
       
       Tankut Centel: İşçi alacakları öncelikle alınacak. Öncelikli alacaklar içerisinde yeralır. Yani, birinci derecedeki öncelikli alacaklar içerisindedir. Fakat işçi alacaklarının önünde de bir takım alacaklar var. Bunlar içerisinde rehine alacaklar, yani, şirketinizin bankalardan aldığı krediler karşılığındaki taşınmazları veya başka teminatlar. Devletin kamu alacakları. Özellikle sigorta alacakları. Ancak onlar ödendikten sonra bir şey kalırsa alacaktır. İşçi arkadaşımız da oradan bir şey alacaktır. Türk-İş, uzun yıllardan beri bu konuda gayret vermektedir. Fakat henüz yasalaşmış değil. Bu öncelikle imtiyazlı alacaklar içerisinde, işçi alacakları alındığı takdirde işçiler açısından gerçekten bir güvence kurulmuş olacaktır. Üç aydır parasını almaması karşılığında bu sonsuza kadar sürecek değil. İşçi orada haklı nedenle sözleşmeyi feshedip, işyerinden ayrılabilir. Yani, işini kaybedebilir. Ama kıdem tazminatını kurtarabilir.
       
MEMUR VE İŞÇİ AYRIMI
       Memur ve memur emeklilerine hükümetin verdiği brüt 100 milyonluk artış neden işçi emeklilerine de verilmiyor? Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Birey olarak hakkımı nasıl aramam gerekiyor? Anayasa mahkemesine dava açma hakkım var mı, yoksa hangi mercide hakkımı aramam gerekiyor?
       
       Tankut Centel: Bu konuda bireysel bir hak tanınmış değil. Ama genellikle siyasi iktidarlar memur emeklilerine yapılan artışları genellikle işçi, sigorta emeklilerine de bunu yansıtırlar. Bizim ümidimiz bunu yansıtmaları. Ama bu konuda zorlayacak siyasi baskıların dışında yapacağımız hukuki bir baskı veya bir başvuru yolu söz konusu değil.
       
YILLIK İZİN SÜRESİ
       01/05/1998’te bir iş aktinde yıllık izin süresi 24 iş günü olarak belirtilmiş, birbuçuk yıl sonra iş akti değiştirilerek yıllık izin süresi belirtilmemiştir. Yıllık izin süresi ne kadardır? Yıllık izin ücretleri bildiğim üzere izne çıkarken peşin ödenir. Ödenmediğinde ne yapılabilir? İş akti feshinde disiplin kurulu kararlarında belirtilen suç iddialari bir yıldan önce işe ve kişi disiplin kurulu kararı ile işten çıkarılırsa kıdem ve ihbar tazminatı alabilir mi? İş mahkemelerde alacak davası açabilmek için yüzde 55 gibi ücret talep edilmekte. Hem işten çıkarılırken para alamamış hem dava açamıyor. Bu çözülebilir mi?
       
       Tankut Centel: Öncelikle yıllık ücretle izne ilişkin bazı açıklamalar da bulunuyor. Yasaya baktığımızda, yasa, kıdem esasını öngörmüştür. Bir kere bir yıldan az çalışmış olan işçilere herhangi bir yıllık izin ücretinin ödenmesi söz konusu değil. Bunlar aynı işverene veya tek bir işverene bağlı işyerinde bir yıldan fazla çalışmışlarsa, bir yıldan beş yıla kadar kıdemleri olan kişilere yasa 12 işgünü izin veriyor. 5 yıldan 15 yıla kadar kıdemi olanlara 18 iş günü, 15 yıldan daha fazla kıdemi olanlar için de yasa 24 iş günü yıllık izin süresi tanıyor. Bu tabi yasanın tanıdığı asgari sürelerdir. Bu sürelere toplu iş sözleşmeleriyle özellikle sendikalı işçiler için arttırmak her zaman mümkündür. Ve uygulama da bu yöndedir. Alamayanlar için tabi ki işçinin izin ücreti çıkarken verilmesi lazım. İzne çıktığınızda bunu avans veya ücret ödemesi olarak peşin ödemeniz gerekiyor. Onu işveren yapmakla yükümlüdür.
       
       Disiplin kurulu kararındaki suç iddiaları, bir yıldan önceyse işverenin ve işçinin ihbar ya da kıdem tazminatlarına yansır mı?
       
       Tankut Centel: İhbar tazminatı bakımından hakkı var. Fakat kıdem tazminatı ancak bir yılla ortaya çıkabiliyor. İhbar tazminatında böyle bir sınırlama söz konusu değil.
       
YABANCI İŞÇİ ÇALIŞTIRMA
       Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bize çalışma hakkı veriyor. Peki anayasa yabancı işçi çalıştırma konusunda ne diyor? Yabancı işçi çalıştırmak bizim haklarımızı olumsuz yönde etkilemez mi? Eğer öyleyse sorun ne, çözümü nasıl bulunur?
       
       Tankut Centel: Bizim anayasamıza baktığımızda, bu anayasa çalışma hakkı çerçevesinde vatandaşlarına bu hakkı tanımış durumdadır. Ama tabi anayasanın bir başka maddesi de eşitlik ilkesi. Ayrım yasağına ilişkin düzenlemelerdir. Şimdi bu çerçevede Anayasa hükümlerimize baktığımızda bunlar daha çok ulusal niteliktedir. Fakat Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanan bir Türkiye’nin artık yabancı işçi ayrımını ortadan kaldırması özellikle Avrupa Birliği’ne dair ülke vatandaşlarıyla Türk vatandaşlarına ayırım yapmaması lazım. Fakat şu anda böyle bir Avrupa Birliği içerisinde olmadığımız için bizim yasalarımız Türk işçisini korumak zorundadır. Çünkü kendi vatandaşlarıdır. Bunu da nasıl yapıyor. İşte mevcut Çalışma Bakanlığı’nın elinde taslak var. Yabancı işçiyi izin almadan yani çalışma izni olmadan çalıştırmaya kalktığınızda, buna büyük para cezalarını getirmeyi öngörüyor bu taslak. Fakat şu anda yasalaşmış değil. O çıktığı takdirde koruyabiliriz. Fakat Avrupa Birliği içerisinde girdiğimiz zaman bu ayırımları ortadan kaldırmamız lazım.
       
ALACAK DAVALARI
       İş mahkemelerindeki alacak davaları ne kadar sürer? Davacı alacağını ne kadar sürede alır?
       
       Tankut Centel: Genellikle iş mahkemelerinin uygulamasına baktığımızda bunlardan alınacak ilanlar, altı ayla bir yıl içerisinde değişiyor, davanın niteliğine göre de değişebilir. Ama biz bir yıl dersek, bunun üzerine tabi bir de temyiz süresi var. Yargıtaya gidecek. Orada da kesinleşmesi lazım. Bir altı ay da öyle koyarsanız 1-1.5 yıl arasında değişebiliyor. Ondan sonra da bu mahkeme ilamını eğer işveren tanımazsa, o zaman bunu icraya koymak ve icra prosedürüne işletmeniz gerekiyor.
       
KIDEM TAZMİNATI FONU
       İşçiler çıkacak olan kıdem tazminatı fonunda biriken kıdemlerini nasıl ve hangi şartlarda alacak?
       
       Tankut Centel: Bu öncelikle birinci ayakta iş güvencesi yasası yasalaştırıldı. O taslak yasalaştı fakat elde bir başka taslak daha var. Bu taslak da kıdem tazminatı fonunu da içerecek biçimde, kıdem tazminatı ve diğer iş yasası hükümlerinin gözden geçirilmesine yöneliktir. Bu öngörülen fon içerisinde artık işveren sadece belli bir payı yatırmak durumunda. Nasıl sigortada işveren hissesini yatırıyorsa, buraya da fona, kıdem tazminatı fonuna belli bir oranda, bunun oranı henüz kesinleşmiş değil ama taslakta var. O oranda yatıracak ve sorumluluktan artık kurtulacaktır. Kıdem tazminatına hak kazanan işçi, artık bundan sonra fonla muhatap olacaktır.
       
ZORUNLU TASARRUFTA BİRİKEN PARALAR
       Zorunlu tasarrufta biriken paralarımızın ne zaman ödeneceği konusunda bilgi verebilir misiniz?
       
       Tankut Centel: Bilgi yok ama umut verebilirim. Özellikle bu zorunlu tasarruflarla ilgili geçmişte Anayasa Mahkemesi, bir iptal kararı verdi. Bu kararın yalnız yürürlüğe girmesi bildiğim kadarıyla, şu anda hatırladığım kadarıyla kasım ayı içerisinde gerçekleşecek. Ve bundan itibaren de artık dava açıp, bu zorunlu tasarrufta biriken paraların bir mülkiyet hakkına dayanılarak, devletten istenilmesi gerçekleşecektir. Ama tabi devlet, kağıt üzerinde görünen, varolduğu belirtilen bu katrilyonları ödeyebilecek durumda mıdır, değil midir, o apayrı bir konu, o hukukun dışındadır.
       
MAAŞIMIZ ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN GÖSTERİLİYORSA
       Maaşımız gerçek ücret değil de asgari ücret üzerinden gösteriliyorsa işten çıkarmada kıdem tazminatı nasıl talep edilir?
       
       Tankut Centel: Büyük işyerlerinde de bunlar yapılabiliyor. Özellikle bordroyla ödenen ücretler arasında bazı işyerlerimiz bakımından farklılıklar ortaya çıkabiliyor. Ancak bunlarda mahkemelerimizin uygulaması, bordronun esas alınmasıdır. Bordroya karşı ancak yazılı bir delille bunun aksini çürütebilirsiniz. Fakat bordrodaki görüneni çürütme bakımından yardımcı olabilecek bazı diğer yardımcı deliller olabilir. Özellikle işverenlerin değişik zamanlarda zarf içerisinde verdiği paralar zarfın üzerine miktarı yazmış ve o imzalamış veya ücret hesap pusulası vermiş veya bir yerlerde yazışma olmuş. O yazışmalarda ücreti belirlenmiş ise bunlar mahkemeyi inandırıcı olma bakımından yardımcı olabilir.
       
       SSK müfettişlerine ihbar yapılsa... Ya da bölge çalışma müdürlüğüne...
       
       Tankut Centel: Tabi, onların tutanakları aksi çürütülünceye kadar mahkemeler bakımından itibar edilmek durumundadır.
       
       İki şahitle, daha fazla alıyor diye bir şey yapılabilir mi?
       
       Tankut Centel: Ona pek itibar edilmiyor. Orada yargıçlar, genellikle bordroya bakıyorlar. Hele bir de bordroda da işçinin imzası varsa ve hakkını saklı tutmadan bordroyu imzalamışsa, artık yargıcın yapacağı fazla bir şey yok.
       
       
    TOP5 Kriz, kadınları bu sefer daha çok vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları