Home page
Haber Menüsü


 
‘Blair Dosyası’ ve
akla getirdikleri
 
Sonunda açıklandı. Zaten bilinmeyen bir yönü kalmamıştı. Günlerdir İngiliz basınının çeşitli organlarına sızdırılmış, gazetelere, “bazı üst düzey yetkililere atfen” geniş biçimde yansımış, muhalefete ve “görmesi gereken” herkese gösterilmişti.
 
NTV-MSNBC
 
24 Eylül —   Kısacası, bu sabah büyük bir şov ile açıklandığında, içinde “gizli” hiçbir unsur kalmamıştı. Dosyanın kapağı, bilmeyenler için açıldığında ise zaten somut ve elle tutulur yeni bir şey yoktu. Genel hatları ile şöyle özetlenebilecek bir doküman gözler önüne seriliyordu:

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  “İstihbarat örgütlerimiz, Irak’ın kitle imha silahları ürettiği yolunda çalışmalar saptadılar. Kimyasal ve biyolojik silahları var. Bunları fırlatacak füzelere sahip. Nükleer silah üretimi için de, harıl harıl çaba çalıştığını ve zenginleştirilmiş uranyum sağlamak için uğraştığını öğrendik.”
       Bu “bilgi”ler aktarıldıktan sonra da sonuç olarak şu çıkarsamaya yer veriliyordu:
       “Saddam Hüseyin, geçmişte de kimyasal silah kullanmıştı. Bunları kullanacak derecede zalim bir diktatör. Şimdi de, gözünü kırpmadan kullanabileceği kesindir. Bu nedenle, vakit geçirmeden hareket etmeli ve Irak’ı silahsızlandırmalıyız. Bunun için gerekiyorsa, ondan önce davranıp saldırıya geçilmelidir.”
       Ünlü “Blair Dosyası”nın ana argümanını bu şekilde anımsattıktan sonra, bu dosyanın nasıl toparlandığına ve olası sonuçlarına bir gözatalım.
       
GECİKMENİN NEDENİ
       Dosya, aylardır bekletiliyor ve tüm ısrarlara rağmen açıklanmıyordu. Bunun iki nedeni olabilirdi.
        Birincisi, dosyada yeralacak bilgilerin sağlandığı istihbarat kaynaklarının “açık edilmesi” kaygısı ve açıklanan bilgilerde zikredilen “hedef”lerin önceden “düşman”a haber verilmesi akıllıca bir iş sayılmazdı. İkinci kaygı ise (belki biraz karamsar ve şeytanca gibi gözükebilir ama) elde hiçbir somut ve doğru bilgi bulunmadığı, argümanların tamamen siyasi olduğu ve bu yüzden de açıklanmadan önce, böyle bir dosyanın hazırlanması, daha doğrusu “beste”lenmesi kaygısıydı.
       Yine de, koskoca ciddi devlet adamlarına haksızlık etmeyelim ve ikinciyi çok “kuşkucu” bir senaryo sayalım ve rek birinci olasılığın doğru olduğunu kabul edelim.
       
TARAFSIZLIĞI TARTIŞILIR
       Bu durumda, öncelikle dosyada açıkça dile getirilen bir noktayı vurgulamakta yarar var. O da, bilgilerin İngiliz ve başka diğer ülkelerin (kuşkusuz aralarında İsrail de var) istihbarat örgütleri tarafından derlendiği. Yani, bu olayda siyasi ve askeri çıkarı olan kişilerin ve kurumların kaleminden çıkmış olduğu bir gerçek. Yani, “tarafsız”lığı tartışılır. Daha açık söyleyelim:
        Bir saldırıyı haklı göstermek için, en iyi olasılıkla “abartı” ve hatta en kibar ifade ile “gerçeklerin biraz ekonomik olarak kullanıldığı” bir durum söz konusu olabilir. Dosyada yeralan bazı uydu fotoğraflarında hayli komik biçimde oklarla gösterilen binalar, “Burada silah olabilir.. Burası üretim tesisi olabilir.. Dışarıdan nükleer malzeme sağlıyor olabilir...” gibi varsayımlara dayalı ifadeler yeralıyor.
       
İNGİLİZ HEDEFLERİ KAYGISI
       Daha da ilginci, elindeki silahları kullanabileceği hedeflerden (Kıbrıs, Türkiye, Suudi Arabistan vs.) sözedilirken, “Buralarda İngiliz askeri üsleri var...” denilerek, aslında Saddam’ın komşuları ya da kendi halkı için oluşturduğu tehditten ziyade İngiliz askerleri ve uçaklarının güvenliğine öncelik tanındığı, utanmaz biçimde dile getiriliyor.
       
Blair Irak dosyasını açtı

       Hatta, komiklikte biraz daha ileri gidilerek dosyanın bir yerinde “Saddam’ın Sarayı” diye gösterilen bir bölge ve bu sınırlar içindeki tesisler ile Londra’daki Buckingham Sarayı arasında arasında bir büyüklük karşılaştırması yapılıyor. Böylelikle “Bizim Kraliçemizin bile böyle büyük bir sarayı yok.” anlamında bir “kıskançlık” ya da “haksızlık” vurgusu yapılıyor.
       
“SADDAM DENETÇİLERİ ÇALIŞTIRMAZ”
       Uzun zamandan beri “Saddam denetçileri kabul etmeli” tezini savunan Bush-Blair ittifakı, şimdi denetçilerin bu ülkeye girmemesi için çaba gösteriyorlar. “Girseler bile çalışamayacaklar” diyerek zaten dosyanın yayınlanma amacına bile ters düşüyorlar. Yine, uzun süredir, mevcut BM kararlarının yeterli olduğunu ve uygulanması gerektiğini söylerken, bugün “Yeni BM kararı gereklidir. Bu karar olmadan denetçiler gitmemeli” diyerek yine kendi kendilerine ters düşmekteler.
       Bütün bu komiklikleri ve absürd noktaları bir an için unutup, dosyadaki tüm bilgilerin doğruluğunu kabul etsek bile, sormamız gereken sorulara geçelim:
       
BİLGİLER NASIL ELDE EDİLDİ?
        Bu bilgilerin çoğunu elde ettiği belirtilen istihbarat örgütleri, yıllardır “girilemiyor”, “izin versin” , “niye izin vermiyor?”, “denetçileri kabul etsin, ne yaptığını bilmiyoruz ki,” şeklindeki haykırışlara rağmen ne zaman ve hangi faaliyetle elde ettiler?
        Irak’a karşı ısrarla sürdürülen ve her yıl yarım milyon çocuğun ölümüne yolaçtığı hesaplanan yaptırımların kaldırılmasına karşı çıkarken, “Bunlar işe yarıyor ve kitle imha silahları elde etme amaçlarını engelliyor” derken, gerçeği söylemiyor muydunuz? Demek ki yaptırımlar işe yaramamış?
        Kitle imha silahları üretimi, sadece Saddam Hüseyin’in tekelindeki bir faaliyet mi? Bunları tek başına mı elde etti veya üretti? Batılı ülkeler, özellikle “Blair Dosyası”nda “ballandıra ballandıra” anlatılan Halepçe katliamının araçları olan kimyasal silahları Saddam’a sağlamadılar mı?
       
ABD VE İNGİLTERE’NİN ROLÜ
        Şimdi, savaşın en heyecanlı ve hırslı savunucu olan kişilerden Donald Rumsfeld adlı kişi (ABD Savunma Bakanı) 1984 yılında Bağdat’a gidip, Amerikan istihbaratının elindeki bilgileri Saddam ile paylaştı mı , paylaşmadı mı? İran hedeflerini Saddam’a Amerikalıların uydu ve yer istihbaratı vermiyor muydu?
        O zaman, Blair bugünkü dosyada ve Parlamento’da “İran savaşında da ölen 1 milyon kişi”den sözederken, suçlular arasında Donald Rumsfeld’i ve 1991 öncesi aynı diktatörün liderliğindeki Irak rejimine yardımcı olan İngiltere ve diğer Batılı ülkeleri de kastediyor muydu?
        Blair Dosyası’ndaki istihbarat malzemesinin en önemli kaynakları arasında, Saddam sonrası yönetime talip oldukları, daha doğrusu “atama yolu ile” gelecekleri anlaşılan rejim karşıtları bulunmaktadır. Bu kişilerin büyük bir çoğunluğu, daha birkaç yıl öncesine kadar Saddam’ın askeri ve sivil (yarı-askeri) devlet yapısı ve dar yönetici kliği içinde değiller miydi? Bu kişiler, “barış yanlısı” ve “savaş karşıtı” hatta “insan hakları” savunucusu” oldukları için mi Saddam’ı terketmişlerdir?
        Klasik rejim karşıtı sürgünde politikacılardan çok farklı profil çizen bu kişilerin, yüzbinlerce milyonlarca dolarlık servetlerini Batılı başkentlerde yedikleri bilinmekte iken, bu serveti nasıl yaptıkları ve “Rolex-Gucci-Jaguar” düzeyindeki yaşamlarını nasıl kazandıkları sorgulanmakta mıdır?
        Rejim karşıtı ve ve nükleer silahlanma karşıtı bu kişilerin yaşamları ile, bir başka nükleer silah karşıtı rejim karşıtı Mordehay Vanunu adlı İsrailli bilim adamının, “barışçı” ve “bölge için tehdit olmayan” İsrail’in zindanlarda çürümesi arasındaki çelişki, Blair’i rahatsız etmekte midir?
        Birleşmiş Milletler’in, “kararlarını uygulayamayan ve uygulatamayan” güçsüz bir kurum olmasına karşı çıkarken, İsrail’in işgal altındaki Arap topraklarından çekilmesini emreden BM Güvenlik Konseyi 242 Sayılı ve diğer kararları için de aynı kararlılık gösterilecek midir?
        Bugün Saddam’a karşı savaşa girişmek için en büyük gerekçe gösterilen kitle imha silahlarını imal eden diğer ülkelere, “Siz sorumlu üretiyorsunuz. Kullanmak için üretmiyorsunuz.” mu denilmektedir? ABD bu konudaki çok taraflı anlaşmalardan muaf tutulmayı hangi yüzle talep etmektedir?
       
ISMARLAMA DOSYA
        Savaşa dair, barışa dair, silahlara dair, diktatörlere dair, iyi ve kötü diktatörlere dair, Birleşmiş Milletler’in iradesine ve dirayetine dair, Saddam’ın yakın geçmişine ve bugününe dair daha yüzlerce soru sorulabilir. Yorum yapılabilir. Ama tarih, bugüne kadar “Blair Dosyası” kadar “ısmarlama” ve “zayıf” bir sözde dosya ile savaşa gidildiğini daha önce hiç göstermemiştir.
        Bugün, “Saddam kötü, devirelim, yıkalım, yerine kendi istediğimiz adamları monte edelim” diye özetlenebilecek bir politika izleyen Bush - Blair ikilisinin bundan sonraki hedefleri, bu soruları bugünden sormaya ve önlemlerini almaya başlasalar iyi olur. Bir poker masasında, yeşil çuha üzerinde kartların açılmasından ibaret olan dünya politikasının da, “Poker’de en güçlü kartlar, Smith ve Wesson’dur” kuralı uyarınca oynandığını bir kez daha herkes görüyor.
        İlk silahlar patladığında herkesin nerede olacağını biliyoruz. Ellerinde (mevsim icabı) patlamış mısır ve kestane kebabı ile televizyon başında. Ama silahlar sustuğunda nerede olacağımızı ve nasıl bir dünyaya uyanacağımızı kestirmek için, işaretler bugünkü “Blair Dosyası”nın içeriğinde, üslubunda ve yazılış amacında açıkça bulunabilir.
        Bush gibi “Kodum mu oturturum... Vururum. Keserim. Yıkarım” uslubu ile de olsa, Blair gibi “İnsanlık, barış, BM kararı, tehdit, masum insanlar, istikrar...” gibi daha diplomatik bir lisanla da olsa, Fransa, Almanya ve Rusya gibi güçlerin de “No, no, no, well.... May be...” diye özetlenebilecek “Valla, ben karşıyım ama çok istiyorsanız. Haydi öyle olsun...” diye utangaç bir eda bile olsa, tüm dünya, kendi ilkelerini imha etmek için düğmeye bastı bile...
 
       
    TOP5 İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları