|
Türkiye Analisti Lindow, son yıllarda Avrupa Birliğine katılım için gösterilen isteğin, ekonominin istikara kavuşmasında önemli bir rol oynadığını kaydetti.
Lindow, Eğer AB hedefini ve bu konuda gösterilen çabaları bitirirseniz, ekonominin yönetimi kontrolden çıkar dedi.
TARİH ÇIKMAZSA, PİYASALAR ÇÖKMEZ
Lindowa göre, toplumda oluşan beklentinin aksine, piyasalar Aralıktaki Kopenhag Zirvesinden Türkiyeye bir müzakere tarihi çıkmasını zaten beklemiyor. Lindow şöyle devam ediyor:
Çok da olumsuz bir etkisi olmaz piyasalara, çünkü zaten böyle bir beklenti yok. Ayrıca, Avrupa Birliği, bu genişleme sürecini nasıl şekillendireceği konusunda zaten birtakım içsel sorunlar yaşıyor. Yani eğer tarih çıkmazsa, bu Türkiyeye özgü bir karar olmaz. Çünkü, Birlike ilk turda katılacak ülkelerle ilgili zaten bir kargaşa var. Ancak, başka faktörler de var elbette. Türkiyenin ABye uyum sürecindeki reformları henüz çok yeni. Sanırım, bu reformları Aralıka kadar değerlendirecek yeterli vakitleri olmayacaktır.
Lindow, AB içinde genişleme süreciyle ilgili taşlar yerine oturduğunda, Türkiyenin gündemin üst sırlarında yer alacağına inanıyor.
Lindow bu konuda, Aday ülkelerin Birlike ve ortak para birimine ne zaman katılacağı netleşirse, Türkiye gündemin üst sıralarında yer alır. Ancak şu anda Kıbrıs ve diğer ülkelerle ilgili bu kadar çok belirsizlik varken zor görünüyor yorumunu yapıyor.
GÖSTERGELER CESARET VERİCİ
Lindow, seçim ortamının getirdiği belirsizliğe rağmen ekonomik göstergelerin son derece cesaret verici olduğunu düşünüyor.
Lindowa göre, seçim ortamında binlerce söylentiye karşılık, ekonominin yavaş yavaş iyileşme sürecine girdiği ve geçen yılki daralmadan kurtulduğu görülüyor.
Lindow, Göstergeler oldukça cesaret verici. Demek ki seçimlerin getirdiği belirsizliğe rağmen, işletmeler faaliyetlerine etkin bir şekilde devam ediyor ifadesini kullanıyor.
HEDEFLER TUTTURULABİLİR
Lindow, yüzde 35lik enflasyon ve % 3lük büyüme hedeflerinin ise tutturulabileceğini belirterek, şöyle konuşuyor:
Ancak son birkaç ayda Türk Lirasında yaşanan değer kaybının, enflasyona olan yansımasını da görmek lazım. Yine de ilk sonuçlar cesaret verici. Aslına bakarsanız, yüksek büyüme ile düşük enflasyon rakamlarının bir arada görülmesi oldukça sıradışı.
Kendisine yöneltilen soruları yanıtlarken, Lindowun en çok vurguladığı nokta ekonomi politikalarına sahip çıkılması gerektiği oldu. Lindowun 2003 yılı hedeflerine yönelik değerlendirmesi ise şöyle:
Şu anda yorum yapmak için erken. Siyasi cephede bir belirsizlik var. Ancak ekonomi politikalarına şu anda öngörüldüğü haliyle bağlı kalınırsa bir sorun yaşanacağını zannetmiyorum. Yine de yeni kurulacak hükümetin programa sadık kalıp kalmayacağını bilmemek bir endişe yaratıyor.
HASSAS NOKTA PROGRAMIN GELECEĞİ
Moodys analisti, Türkiyenin şu anki en hassas ve kırılgan noktasının seçimlerden sonra iktidara gelecek hükümetin yapısı olduğunu düşünüyor. Lindowun seçim sürecine ilişkin değerlendirmesinde şöyle konuşuyor:
Bazı siyasi partiler, seçim kampanyasında nasıl bir tavır takınacaklarına henüz karar veremediler. Yüzde 10 barajının altında kalacak gibi görünen bazı partiler, seçim tarihiyle ilgili endişeler taşımaya başladı. Bu konuda yapılan manevralar, aslında bizim seçim kararı alınmadan önce yaptığımız ve Bu tarihte bir seçimin kendileri için çok da sonuç getirmeyeceğini söylediğimiz analizlerimizin doğruluğunu kanıtlıyor. Aslında Türkiyenin en hassas olduğu nokta ekonomi programının geleceğiyle ilgili bir belirsizlik olması. Çünkü seçimlerden sonra kimin başa geleceğini bilmiyoruz, tıpkı 3 Kasımdan sonra ekonomi programına ne olacağını bilmediğimiz gibi.
AKP PROGRAMIN ÖNEMİNİ ANLAYACAKTIR
Seçim sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Lindowa, seçimlerden birinci parti çıkması en muhtemel parti olan AKPyi sorduğumda, spekülatif bir yorumda bulunmaktan kaçındığını söylüyor. Ancak birkaç söz söylemekten de geri durmuyor:
Seçimlerden sonra başa kim gelirse gelsin, mevcut ekonomi programının ülke için ne kadar hayati bir önem taşıdığını anlayacaktır. Eğer Türkiye ABye entegre olmak istiyorsa bunu yapmalı. AKP de şimdiye kadar ABye uyum sürecini desteklediğini söyledi. Öyleyse bu amaca ulaşmak için şimdiye kadar yürütülen politikaları da destekleyeceklerdir. Ancak, ekonomi yönetimini Kemal Dervişe bırakmak istemediklerini söyledikleri için ekonominin başına kimi getirecekleri de önemli.
PİYASALAR ALIŞIYOR
Lindowa göre, piyasalar her an kriz ortamında olamayacakları için; farklı yöntemler geliştirerek uyum kabiliyetlerini artırmaya çalışıyor:
Piyasalar kendilerince olayları algılamaya çalışıyor. Örneğin siyasi partilerin tutumlarına bakarak en olası sonucu kestirmeye çalışıyorlar. Aslında şu anda bazı nüfuzlu kişilerin belli bir pozisyon alması, piyasalarda genel bir iyimserlik ya da kötümserlik olarak algılanıyor. Ortam oldukça dalgalı. Temmuz ayında Türkiyenin görünümünü negatife çevirdiğimizde, bu birkaç ayın böyle inişli çıkışlı olacağını tahmin ediyorduk.
BREZİLYA DAHA ZOR DURUMDA
Lindow, seçim sürecinden geçen Brezilya ve Türkiye arasındaki karşılaştırmasında da, Brezilyanın daha güç durumda olduğunu kaydediyor.
Lindow, Türkiyenin kredi notunun şu anda B1 olduğunu hatırlatarak Brezilyanın kredi notunun 2 ay once B2ye düşürüldüğünü belirtiyor.
Brezilyada, Türkiyenin aksine, seçimlerden sonraki sürece dair çok fazla belirsizlik olmadığını kaydeden Lindow, sözlerini şöyle sona erdiriyor:
Buna rağmen, ekonomik reformların uygulanacağına ilişkin zorluklar ve belirsizlikler Brezilyada daha fazla. Türkiyenin ise, gerekli siyasi irade oluştuğu takdirde, ekonomik açıdan şansı daha yüksek. | |