Güncelleme: 19:00 ET 28 Ağu., 2002
|
|
|
Kemal Derviş Seçim Meydanında
|
|
Kemal Derviş, Ali Kırcanın sorularını yanıtladı.
|
|
Ali Kırca: Mutlu akşamlar, Seçim Meydanına hoşgeldiniz. Seçim Meydanında bu akşam özel bir program ile karşınızdayız. Özel bir program çünkü Seçim Meydanı aslında Çarşamba akşamı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin katılımı ile ilk turu tamamlayacaktı. Ama dün gece siyasette resmen değilse de fiilen adım atan ve Türk siyasetinin son haftalarda, son aylarda en çok konuşulan ismi Kemal Derviş ile buradayız ve onun için bu özel bir program. Sayın Derviş hoşgeldiniz.
Kemal Derviş: İyi akşamlar efendim.
Ali Kırca: Yarın resmen adım atacaksınız, rozeti takacaksınız ama dünkü açıklamayla fiilen politikaya atılmış oldunuz. Önceleri ben siyasetten anlamam aslında dediniz ama artık siyasetin içindesiniz. Birden bire yılların birokratı, sonra Ekonomi Bakanlığı yapan Kemal Devriş. Siyasetçi olmak nasıl bir duygu ya da bunu yaşamaya başladınız mı?
Kemal Derviş: Yaşamaya başladım. Tabi heyecanlıyım ama bir günde siyasetçi olunmaz. Dediğiniz gibi birokrat, akademisyen kişiliğim herhalde devam edecek 53 yaşındayım, o hemen değişmez. Tabi siyasete büyük saygım var. Bazen bu yanlış da anlaşıldı. Geçmişte şunu söylemiştim siyasetin alanı ve ekonominin alanı ayrı olmalı Siyaset tabi ki bir topluma yön verecek, ülkemize yön verecektir, demokrasinin temelidir. Siyasette demokrasi olmaz ve siyasetçinin çok önemli görevleri var. Ama ekonomi alanıyla siyaset alanı çok fazla bir birine karışmamalı. Ekonominin temel boyutlarına siyaset yön vermeli ama günlük yaşama karışmamalı, pazar ekonomisine saygı göstermeli. Yani o anlamda siyaset ekonomiden ayrı bir alandır diye anlatmaya çalıştım. Bu tabi siyaseti küçümsemek veya siyasete saygı duymamak anlamına hiç gelmemelidir. Ama siyasetçi de değilim. Henüz siyasete ekonominin gerekleri yüzünden soyundum diyebiliriz. Türkiyedeki ekonomik sorunların temelinde, kaynağında özellikle 90lı yılların aşırı parçalanmış, bölünmüş siyasal yapısı vardır diyorum. Dolayısıyla madem ki bu kadar fedakarlık yaptık ülke olarak, toplum olarak özellikle dar gelirli vatandaşlar. O zaman bu başlattığımız ekonomik tabanın, ekonomik programın sonuçlarını görebilmemiz için bu programı ve daha da ilerisini, daha da güzelini birliktelik için, fikir ve gönül birlikteliği içinde irdeleyebilecek bir çoğunluğa ihtiyacı var. Yani beni siyasete götüren olgu bu. Ekonomiden kaynaklanan, ekonominin gereklerinden kaynaklanan bir hissiyat.
Ali Kırca: Şimdi bunları ve Türkiyenin sorunlarına çözüm önerilerinizi ve sizin vizyonunuzu Türkiye için ön gördüğünüz vizyonu ilerleyen dakikalarda konuşacağız. Çünkü Türkiye bunu sizden duymak istiyor. Açıkça söylemek gerekirse Türkiyeye adımını attığınız günden itibaren insanların gözünde alışanın dışında farklı bir profil çizdiniz. Belki o günden beri siz siyasetinizin içinde değildiniz ama sizde farklı bir siyasetçi kimliği görüldü. Meselelere çok sakin, iyimser ama şefaf yaklaşan ama olup bitenlerin topluma olduğu gibi aktaran, iyiyse iyi, kötüyse kötü. Ama bunu da toplumu paniğe kaptırmadan, korkutmadan sadece önünde, Türkiyenin önünde beklediği sorunları anlatarak ve sonuçta da mutlaka iyimser mesajlarla, herşeyin iyi olacağına dair mesajlarla aktardınız. Bunu şunun için söylüyorum; bu uslubunuzdan Türkiyenin sorunlarına çözüm önerileriniz de herkes bekliyor daha çok da ben bunu konuşmak istiyorum ve bunu da konuşacağız. Ama onu biraz daha ilerleyen dakikalara bırakacağız. Aynı şekilde sizden başka şeylerin cevabını herkes bekliyor bunu siz de biliyorsunuz. Özellikle son haftalarda yaşanan güncel politik gelişmelere ilişkin sizin açıklamalarınızı bekliyor. Bunları bir çok platformlarda söylediniz ama çok kısa o günün gerektirdiği kadar anlattınız. Belki baştan itibaren bazı şeylerin açıklanmasında yarar var diye düşünüyoruz. Bu sizin Yeni Türkiye Partisi ile olan ilişkinizden, hükümetten ayrılmanızdan, DSPnin parçalanmasından başlayan o süreç ve o sürecin sonrasına ilişkin sorular ve ona ilişkin açıklamalarınız. Aslında her şey sizin siyasette belirsizliği gidermek lazım sözleri ile başladı. Fakat seçimi de korkutacak bir şey olmadığını ilk defa söylediniz ve ilk defa hükümette biri tarafından telafuz edildiği bir açıklamayla start aldı. Ama sonraki gelişmeler içerisinde DSPde parçalanma yaşandı ve YTP... Önce onu sorayım. DSPdeki istifa hareketinden önceden haberder mıydınız? Sayın Özkan ile başlayan devam edip giden o gelişmeden...
Kemal Derviş: Hayır. Kesinlikle haberim yoktu. Tam tarihini hatırlayamayacağım, Cumartesi sabahı Avrupa Sosyal Demokratlarına yönelik bir seminer için Sisam Adasına gitmiştim hatta Cuma günü Hüsamettin Özkan ile; her zaman görüşüyoruz, her gün görüşüyorduk aşağı yukarı ve çok da güzel bir birlikte çalışma tarzımız vardı. Görüştüm kendisiyle, öyle bir istifa olayı öyle bir kopma olayının haberi yoktu ortada bende ayrıldım, seminere gittim İzmirden bir tekne ile geçtim adaya. Ondan sonra Cumartesi günüydü; Pazar akşamı bir dostum telefonuyla böyle bir olay olduğunu öğrendim. Pazartesi günü döndüm olay olmuştu, istifalar gerkçekleşmişti, Sayın Özkan ayrılmıştı, olayı böyle öğrendik. Yani önceden kesinlikle haberim yoktu ve olay da tamamen böyle gelişti.
Ali Kırca: Sizin de içinizde bulunduğunuz böyle önce planlanmış hareket değildi, en azından siz içinde değildiniz?
Kemal Derviş: Yani benim istifadan hiç bir şekilde haberim yok.
Ali Kırca: Peki o sözünü ettiğiniz siyasetteki belirsizliği gidermek sözleri neyi hedefliyordu?
Kemal Derviş: Hatırlarsınız belki Mayıs başında çok iyi bir duruma gelmiştik, çok iyi durumdaydık ama ekonomide hakikaten düzelmenin belirtilerini, somut rakamlarla görmeye başladık. Aslında Martta başladı bu düzelme ama Mayısta bütün bu rakkamlar pekişti. Faizler ki çok önemli güven göstergesi, yüzde 50 düşmüştü, enflasyon yüzde 35 doğru iniyordu ve programda hakikaten önemli bir aşamaya gelmiştik. Fakat Başbakanın rahatsızlığı bir taraftan ve diğer taraftan Avrupa Birliği konusunda, Avrupa yasaları konusunda ANAP ile MHP arasındaki görüş ayrılıklarının daha da sertleşmesi ve bu süreç içinde tabi Başbakanın rahatsızlığı burda önemli bir olaydı. Faizler yüzde 50den 65e, ondan sonra 75 doğru tırmandı. Yani geçen akşam sizin programınızda Deniz Baykal gayet güzel anlattı, bunu 130 katrilyonluk bir iç borcumuz var orda 10 puanlık bir faiz değişmesi, 9 milyara yakın bir yük getiriyor. Bu tabi müthiş bir şey. Dolayısıyla bunu hep göz önünde tutmamız gerekiyor. Acaba o aşamada ne olucak, bir istikrar olacak mı, ileride ne olabilir, hükümet devam eder mi, etmez mi, Başbakanın sağlı düzelir mi? Tabi düzelmesini istiyorduk hep ama belli değildi. Orada şöyle bir düşüncem oldu ve kamuoyu ile paylaştım. Yani Türkiye bir demokrasidir, bu tip sorunlar artık hükümeti istemez hale getirirse veya daha zor işler hale getirirse bunun çözümü bulunur ya meclis içinde bulunur yada seçim olur. Seçim olursa da her şey allak bullak olmaz, her şey bozulmaz, belli dengeler oturdu, artık seçim ekonomisini uygulamak zorlaştı. Dolayısıyla paniğe kapılmayın, korkmayın, seçim de olsa ekonomideki bazı dengeler devam eder ve seçimden sonra da program yeniden güç kazanır, seçim Türkiyeyi yıkmaz mesajını vermek istedim ve bence de doğru bir mesaj bugün de yaşıyoruz. Yani zorluklarla ama müthiş bir denge yok. Yani önceden korkmayın eğer bir şeyler olursa siyasette bunun da üstesinden geliriz, bu kadar fedakarlık yaptık, bu kadar kemerlerimizi sıktık, bu kadar çaba gösterdik ülke olarak, şimdi bir seçim bunları yıkmaz mesajını vermek istedim.
Ali Kırca: Ondan sonra bu gelişmeler oldu, aktardığım gelişmeler sizin dışınızda ve sizin sonradan öğrendiğiniz istifalar ve bu istifaların arkasından kamuoyunda o günlerde troyka olarak adlandırılan Cem, Özkan, Derviş üçlüsü olarak alt başlığı verilen bir yeni oluşum ortaya çıktı ve bu oluşumun içerisinde hep sizin olduğunuz söylendi. Yani sizin Sayın Cemle ve Sayın Özkan ile hareket ettiğiniz söylendi ve sonra da bu partileşmeye dönüştü, zaten YTP kuruldu. Siz baştan beri bu oluşumun içinde var mıydınız?
Kemal Derviş: Biraz önce de dediğim gibi böyle bir oluşumun olacağından haberim yoktu. Ayrı bir parti kurulucak önceden haberim yoktu. Bu nasıl oldu, nasıl gelişti belemiyorum ve hala da bilemiyorum. Sayın İsmail Cem ile, zaten Sayın Hüsamettin Özkan ile ekonomi konusunda her gün birlikteydik, her gün birlikte çalıştık çok da yardımcı oldu ve aylar önce de söylediğim gibi ekonomik programın belli başarıları açısından çok büyük katkısı olmuştur. Sayın Cem ile de bir kaç kez şeyi tartıştık, birlikte yemek yedik, sohbet ettik. Yani ne olacak Türkiye, insanların ilerisini görmesi gerekir, nereye doğru gidiyoruz, DSP nereye doğru gidiyor bunları epey tartıştık aramızda. Kendisine de büyük saygım var, sevgim var ve çok başarılı bir Dışişleri Bakını. Dışarıda da sevilen, kamuoyunda ağırlığı olan bir insan. Yani bu konuda mutlaka öncü bir rol almanız gerekiyor, iyi olur diye ifadelerim olmuştu bu sohbetlerimde. Ama benim gönlümde tabi çok daha geniş bir birliktelik vardı. Hatta keşke bugün Sayın Ecevit, Sayın Cem, Sayın Baykal hep birlikte olsa ve bu sosyal demokrat, demokratik sol hareket tek bir oluşum olarak, tek bir parti olarak bir ittifak olarak seçime girebilse. Bence Türkiye için çok daha yararlı olurdu ve bu bölünmüşlük gerçekten çok ciddi bir sorun.
Ali Kırca: Yani siz hep bunu söylediniz, bu gerçekleşmeden yeni oluşumun ya da sonradan YTPnin içinde olduğunuz ya da olacağınıza dair onlara da her hangi bir taahhütte bulunmadınız mı?
Kemal Derviş: O öyle değil. Bir akşam yemeğinde Hüsamettin Bey ile buluştuğumuzda biz bu hareketi başlattık, partileşeceğiz, senin de katılmanı istiyoruz dedi ve o akşam katılırım dedim yani sizlere katılırım dedim. Ertesi gün de zaten istifa etti. Ama bu katılırım ve katılacaktım Sayın Cumhurbaşkanımız beni aramasaydı ve biraz görevine devam et, daha yararlı demeseydi o gün istifa etmiştim ve mektup zaten Başbakanlığa gitmişti kesin onu hepimiz biliyoruz. Ama bu Yeni Parti yoktu tabi daha geniş bir birliktelik içinde hareket etmesini diliyordum ve bu yönde çaba sarf edeceğimizi de bütün arkadaşlara da söylemiştim. Ama şu da doğru yani ben sizi destekleyeceğim, sizinle birlikte hareket edeceğim ve seçim de yoktu o zaman daha ortada. Ama bu birlikteliği biz sağlayalım, birlikte çalışalım bu konuda ve insanlar önlerini görsünler yani Türkiyede nasıl yeni lider kadrosu çıkabilir, neler olabilir. Bunu insanlar görsün ki ekonomideki güven yeniden tesis olsun. Benim en önemli; benim neden bazı şeyleri yaptığımı anlamaya çalışan dostlar var bu çok basit aslında. Ben ekonominin yararını düşünüyorum, yani ekonomik açıdan ne yararlı olacaksa yanılabilirim tabi, ama ben öyle düşünüyorum. Ekonomi herkesin geçimi, bu kadar fedakarlıktan sonra bu ekonominin mutlaka düzelmesi lazım. Bunun için ne gerekiyor? Bunu düşünüyorum ve beni hareket ettiren temel unsur budur o günlerde de o olmuştur.
Ali Kırca: O zaman istifanız kabul edilmeyince sizin bu çabalarınızı yürütmek için size zaman kazandırmış oldu. Madem ki biraz daha hükümette kalıcağım ben herkesin bu harekete katılması için çaba göstereceğim şeklinde. Bu arada sadece demokratik sol yada sosyal demokrat kanatta değil merkez sağda da liberal kesimde de temaslarınız oldu, Sayın Bayar ile de temaslarınız oldu. Hatta Sayın Ceme de sanıyorum cepheyi genişletmesi belki konuşmalarınızda öyle önerileriniz de oldu mu?
Kemal Derviş: O da istiyordu zaten genişletmeyi. Biliyorsunuz benim liberal sosyal sentez tanımlamam var onu da İstanbuldaki konuşmamda biraz açıkladım. Yani liberal merkezi de kapsayan bir sosyal demokrasinin daha güçlü olacağını ve özellikle Avrupada olduğu gibi pazar ekonomisi ile tamamen barışan, pazar ekonomisinin gereklerini bilen, benimseyen bir sosyal demokrat anlayış. Bu anlayışla liberal merkezin bir yeri var ve Sayın Mehmet Ali Bayarı çok iyi tanımazdım ama biraz tanıyordum ve çok da beğeniyorum gerçekten çok çağdaş, iyi yetişmiş, heycanlı, Türkiyeyi çok seven bir kişiliği görüyorum onda. Mutlaka onunla da birlikte de çalışalım görüşü bende vardı ama bir sosyal liberal sentez çerçevesinde. Şuna katılmıyorum yani bir siyasal parti veya oluşum her şeyi toplayacak bünyesinde o zaman demokrasiye gerek yok, tek parti geliyor insanın aklına. Mutlaka muhafazakar sağda da, orta sağda da yani bu liberal sosyal sentezin dışında daha muhafazakar bir yer vardır siyasette. Yani herkesi toplayalım anlayışı bana ters geliyor. Ama liberal merkezin mutlaka bu sentezde yeri vardır diye düşünüyorum.
Ali Kırca: Peki o günlerde Sayın Cemin sosyal demokrat eksenler çoğunluk, çağdaş çoğunluk diye bir tanımı var. Sosyal demokratı kullanınca kamuoyunda ya da daha geniş bir oluşum bekleyenlerde acaba neden dar bir çerçeveye sıkıştırıldı gibi bir eleştiriler olmuştu. Siz o eleştirilere katılmış mıydınız?
Kemal Derviş: Tamamen tersine İsmail Cem ile tamamıyla aynı çizgi yani sosyal demokrat. Yani demokratik sol denilir ama o biraz daha ince bir fark. Neticede sosyal demokrasi bütün dünyada tanınan bir kavramdır. Yani Avrupada böyledir ve biz de Avrupaya giden bir ülke olarak bu sosyal demokrat kavramını benimseyelim onda bir sorunumuz yok. Ama aynı zamanda da demokratik soldur, aynı zamanda orta sol da diyebiliriz buna. Hepsi aynı hesaba geliyor. Çağdaş bir sosyal demokratik bir yaklaşım açısından Sayın Cem ile aramda hiç bir fark yok. Şunu da hatırlatayım benim anladığım kadarıyla da Sayın Baykal ile Cem arasında bir fark yok. Yani birlikte kitap yazdılar bu konuda dolayısıyla dünya görüşü; ben ideoloji kelimesini pek sevmiyorum ama bir ideolojik ayrılığı, bir dünya görüşü ayrılığını ben görmüyorum.
Ali Kırca: Zaten onun için de birleştirmelere çaba gösterdiniz.
Kemal Derviş: Tamamen aynı dünya görüşünü paylaşan insanların neden ayrı siyaset yapmaları gerekiyor konusunda bugün bile tam olarak anlayabilmiş değilim.
Ali Kırca: O zaman bir taraftan Yeni Türkiye Partisi çalışmalarını sürdürken ve siz bir taraftan ben sizinle hareket edeceğim dediniz ama zaman kazanınca da daha bir geniş katılım için temaslarınızı da sürdürdünüz. O arada mesela Sayın Özkanın bir açıklaması olmuştu biz Derviş ile nikahlıyız diye kamuoyuna yansıyan. Burda da ben Sayın Ceme, sizin oturduğunuz koltukta oturan Sayın Ceme sormuştum bir sorun var mı diye, hayır yok dedi. Üst üste sorunca sorun var diye diye sorun yaratacaksınız dedi ve sonra ben kendimi sorumlu hissettim sorunlar çıkınca sonradan. O sorunlar nerden çıktı, ne zaman kopma oldu?
Kemal Derviş: Bu kopmaya ben de üzüldüm ama ben gerçeten CHPyi dışlayan bir birlikteliği hiç bir zaman düşünemedim ve gerçekten samimi olarak bugün bile bu kadar zor bir dönemde Türkiye bu kadar zor sorunlar karşısındayız. El ele vermemiz gerekiyor, sorunlar varsa oturalım konuşalım, bu sorunları çözelim diye düşünüyordum. Deniz Baykal da bence güzel bir çağrı yaptı yani gelin evet CHP çatısı altında dedi ama her şeyi tartışarak birleşelim, başka bir öneriniz varsa onu da getirin, onu da tartışalım hatırlarsanız öyle bir çağrısı oldu. Bu çağrıya yanıt en azından evet, tartışalım, Kızılcahamama gidelim orda bir hafta sonu kırk sekiz saat her şeyi konuşalım, bir şey üretelim ve birlikte olalım şeklinde olmalıydı. Her şeyi tartışalım, sorunlarımızı çözelim ve birlikte bu seçime girelim yani benim gönlümde DSPde var burda yani. Bence başbakanlık da o kadar önemli değil. Yani dönüşümlü başbakanlık dedim, iki yıl Sayın Baykal olsun, iki yıl sonra Cem olsun...
Ali Kırca: Bu öneriyi yaptınız ama Sayın Ceme..
Kemal Derviş: Tabi. Sayın Cem orda ittifak umrumuzda değil deyince galiba o an bir ayrı düştük yani.
Ali Kırca: Size mi söyledi, yoksa kamuoyuna mı?
Kemal Derviş: Kamuoyundaki açıklamasını bana söyledi aynı şeydi zaten ama o beni biraz şaşırttı çünkü hakikaten buna inanıyordum. Bugün de inanıyorum yani değerine bugün de inanıyorum. Bu kadar bölünmüş, bu kadar parçalanmış bir biçimde seçim zorlayacak işimizi. Ama başka türlü olacak belki bu birleşme şimdi. Ben Sayın Ceme çok da değer veriyorum bu bütünlük içinde çok önemli bir yeri var. İşte böyle oldu.
Ali Kırca: Böyle oldu ve CHP ile görüşmeler başlattınız...
Kemal Derviş: Sonra ciddi olarak siyasete hiç girmemeyi düşündüm çok ciddi olarak. Yani madem ki bu birliktelik olmuyor, madem ki bunda başarılı olamadım, o zaman belki başka türlü çabalarımı sürdüreyim sivil toplum örgütlerinde, üniversitede gençlerle birlikte. Gençleri çok seviyorum sadece üniversite değil bir çok başka yapılabilir. Türkiyeyi Avrupaya götüren yolda sivil toplumun çok önemli çabaları oldu onlara katkıda bulunayım, çok ciddi onu düşündüm yani samimi olarak düşündüm. Fakat sonunda bu seçimler çok önemli, ekonomik açıdan çok önemli, hem kendim ve en yakın dostlarım; çok önemli olarak eşim...
Ali Kırca: Devam etmenizi söyledi...
Kemal Derviş: Devam etmemizi söyledi. Mutlaka bu çabayı göster, başarılı olur musun, olmaz mısın, o başka onu göreceğiz. Ama bu seçime girmeyeceğim demen doğru olmaz, devam et dediler. Ve o zaman CHPye katılma kararını artık kesin olarak verdim ve çok da rahatladım.
Ali Kırca: Dün geceden beri çok rahatsızın o hissediliyor zaten. Bir karar vermek insanı her zaman rahatlatır. Bir konu daha var onu söyleyim ondan sonra geçelim. CHP Genel Başkanı Sayın Baykal ile görüştükten sonra o gün TÜRK-İŞte yaptığınız toplantıda YTPnin biraz sağdaki birleşmelere daha önem verdiğini onlar da sağı birleştirsin gibi bir söyleminiz de oldu. Yani onları sanki DTP ile ilişkilerini daha ağırlıkta tuttuğunu...
Kemal Derviş: Yani ben şunu demek istedim, şunu anlayamadım, yani CHP ile ittifak umrumuzda değil. CHP çok köklü bir teşkilat, bir parti, Atatürkün partisi. Onlarla tartışamayız ama DTP ile olur yani hani ittifak doğru bir şey değilse o zaman DTP ile ittifak onu kınamıyorum o iyi bir şey. Ama o zaman CHP ile bir konuşalım o açıdan söyledim. Yoksa DTP ile bir yakınlık olduğu için YTPden bir ayrılma söz konusu değil. Ben özellikle Sayın Bayarın kendisini, kişiliğini çağdaş, liberal bir merkez kişiliği olarak görüyorum ve konuda hiç bir sorun yok. Ama ittifak olmaz deyip de başka bir ittifak onu anlayamadım, orada çözemediğim bir olay var.
Ali Kırca: O günlerde Sayın Demirele yakın bazı eski milletvekillerinin katılmış olması falan o kararınızı etkiliyor mu?
Kemal Derviş: Hayır. En köklü CHPde olması bence doğru olurdu ama CHP ve yöneticileri gereken açılımı göstermeliydi. Yani gösterip göstermeyecekleri o zaman belli olurdu tartışsaydık bunu.
Ali Kırca: Tartışmadan bunu anlayamazdınız. Kararını verdiniz sanıyorum vermeden önce de son kez rahatlamak için Sayın Eceviti de bir ziyaret ettiniz ve yıllardır hem dostunuz, hem büyük saygı duyduğunuz bir insan ailenin reisi olarak. Görüşmeniz oldu ve bu gerüşmelerden sonra kesin kararınızı dün gece açıkladınız. Son iki görüşmede sadece ben artık gidiyorum demek için yapılmış görüşmeler miydi?
Kemal Derviş: Birlikte çalıştığım insanlar bir şekilde dostum oluyor, yani Sayın Ecevitin çok ayrı bir yeri var hayatımda. Hem 24 yaşındayken Türkiyeye doktora tezini verdikten sonra geldiğimde beni ilk siyasetle tanıştıran kişi, Türkiyede demokratik solun lideri, aile reisi hatta aile içinde çok sevdiğim babamla bayağı ciddi tartışmalarımız olmuştu...
Ali Kırca: Öyle mi?
Kemal Derviş: Evet çok İsmet Paşacıydı o. Yeni genel sekreter ondan sonra genel başkan olan Ecevite karşı duyduğum sevgiyi işte o konuda İsmet Paşa hikayesi önemli bir tartışmaydı. Ecevitin çok ayrı bir yeri var. Büyük hizmetleri olmuştur ve çok bağlıyım kendisine, çok sevgim var, saygım var. Onun için mutlaka bir görüşmek istedim ve hatta ne olur şurda öncülük yapın, bir talimat verin ne bileyim birleşelim işte siz de icabında CHPnin Genel Başkanı olun...
Ali Kırca: Fahri falan değil genel başkan yani.
Kemal Derviş: Benim kendi açımdan, ben CHP açısından konuşamam ama öyle bir şey olsa hep birlikte olalım CHPde böyle girelim bu seçime. Ne kadar sevinirdik ve hala ben buna inanıyorum. Yani Sayın Bülent Ecevit, İsmail Cem, Deniz Baykal bizle birlikte bir çıksalar biz şu an yüzde 25 diye çıktık şu an ama yüzde 40a falan giderdi bu iş olmadı. Ama içim biraz rahatladı çünkü Sayın Başbakanımızla güzel bir konuşmamız oldu Sayın Hüsamettin Özkan ile 17 ay her gün birlikte çalıştık ben hiç bir zaman ona karşı olumsuz bir duygum yoktur, bu çalışmalarında bana çok destek oldu ben deneyimsizdim bazı konularda çok destek oldu ve özellikle meclisteki çalışmalar, yasalar konusunda çok birlikte çalıştık. O duygusal bir konuşmaydı...
Ali Kırca: Son bir veda ziyareti gibi...
Kemal Derviş: İnşallah son bir veda olmaz.
Ali Kırca: Hala aynı umudu koruyorsunuz ama.
Kemal Derviş: Farklı ülkelere gidip, farklı gemilere binmeyeceğiz. Bir yarışma olacağız ama eninde sonunda hep birlikte bu ülkede yaşayacağız.
Ali Kırca: Bütün bunların sonunda CHPye fiilen katılacağınızı ilan ettiniz buna hayırlı olsun diyelim. CHPde önemli değişimler yaşanıyor Sayın Baykal ile bütün bunları konuştunuz iktidar olunduğunda ya da iktidarda etkin bir parti durumuna gelindiğinde uygulayacağınız yeni politikalar, IMF ile ilişkiler, Türkiyenin ağır dış ve iç borç sorunun çözülmesi bunlara dair belki yeni bir sentez oluşacak katılmanızla birlikte. Önce Sayın Baykal ile siz çok gençken; o da aslında genç bir politikacıydı ama 1973 seçimleri öncesinde sanıyorum onu bir aktarabilirseniz bunu paylaşalım.
Kemal Derviş: Bu sabaha eski rozetimi aradım, o günlerden kalan rozetimi aradım ama malesef bulamadım.
Ali Kırca: O zamanlar takmıştınız rozeti.
Kemal Derviş: Tabi CHP ile büyüdüm yani ailem de Halk Partili bir aileydi. Amcam İsmet Paşanın Yemende en üst subayı idi öyle bir ilişki var. Fakat Denize gelelim. Ben 24 yaşında doktorayı bitirir bitirmez Türkiyeye döndüm ve 73 yılının sanıyorum Eylül veya Ekim aylarındaydı TÜSİAD İstanbulda bir ekonomi konulu bir panel düzenlemişti ve CHPnin temsilcisi olarak da Sayın Deniz Baykalı davet etmişti bu panele. Deniz Bey ile tam nedenini hatırlamıyorum bir rahatsızlığı veya başka bir imkansızlığı oldu ve bana o sabah telefon edip Kemalciğim sen git tabi ben biraz şaşırdım 24 yaşındayım yeni doktoramı bitirmişim ve CHP adına İstanbulda TÜSİADın ağır topları karşısında yani o zaman ilişkiler o kadar iyi değildi yani. Sosyal demokrat bir programı savunacağım öyle başlamıştı iş birliğim ve o gün tabi çok da heyacanlı ve kendisine de çok teşekkür ederim bu benim için güzel bir şey oldu. Türkiyedeki ilk panelim o olmuştu.
Ali Kırca: 24 yaşındaydınız, çok genç. Sonra tabi Sayın Ecevite danışman olarak çalışmanız oldu...
Kemal Derviş: Özgür İnsan Dergisinde epey yazı yazdık.
Ali Kırca: Ben hemen Sayın Baykala gelmeden Sayın Ecevitle; kriz Türkiyede patladı herkes çok çaresiz, içinden nasıl çıkılacağı bilinmiyor. Yani bizim burada yaşadığımız tablo oydu siz gelmeden önce. Siz de mutlaka dışarıdan izliyordunuz ama sizi Sayın Ecevit sanıyorum şahsen aradı.
Kemal Derviş: Evet telefonla aradı.
Ali Kırca: Ne dediler size?
Kemal Derviş: Yani böyle anlatıyorum ama yardım edermisiniz dediler. Yani somut bir şey teklif etmedi ama bir yardım eder misiniz bu durumda dedi, katkınız olur mu dedi ve bende peki, tamam dedim ama nasıl yani konuşmadık telefonla. Yanlız bazı önemli işlerim vardı orada yani tam içindeydim, yöneticiydim iki hafta sonra geleyim dedim yok, yarın gelmeniz lazım dedi yarın gelemem dedim o zaman öbürüsü gün ve öbürsü gün geldik.
Ali Kırca: Geldiğinizde o görüntüler hiç unutulmuyor, televizyonlar son günlerde de sık sık yayınlıyor size de hatırlatıyor o günleri meşhur kardeşinizle indiniz ve verdiğiniz mesaj iyimserdi ve dediniz ki hallederiz bunu, aşarız bunları merak etmeyin ve ben de gayet iyi hatırlıyorum ve bir rahatlama yarattınız aslında. Gerçekten herkes ne yapılacağını...
Kemal Derviş: Bir uyandılar önemli bir kişi gitmiş tabi ondan sonra dalga dalga bunların etkilerini yaşadık.
Ali Kırca: Geldiğinizde ilk gördüğünüz tablo nasıldı? Kamuoyuna havaalanında bunu söylediniz ama sizin ilk gördüğünüz rakamların içine dalınca tablo nasıldı?
Kemal Derviş: Tabi şuna çok inanıyorum ve çok ülke gezdim yani bu çalışma hayatımda uluslararası kulislerde sanıyorum kırk ülkeyi tanıdım. Sadece iki, üç günlük gezi şeklinde değil, tatil şeklinde değil yani içine girip çalıştığım onların hazinesi ile, planlamasıyla, dış ticaret müsteşarlıklarıyla çalışarak gördüm. Türkiye çok müthiş bir ülke. Yani potansiyeli çok yüksek, güçlü bir toplum, müthiş bir çoğrafyası var, müthiş olanakları var ve çok da güçlü insanı var. Dolayısıyla o güven var bende, o inanç var. Türkiye mutlaka bu ağır sorunlarını yener, belki o gün onu ifade ettim havaalanında. Yani ben Türkiyeyi diğer ülkelerle kıyaslıyorum Türkiyede bu güç var, bu toplumda bu güç var bunun üstesinden gelir yani o mesajları inanarak vermek istedim.
Ali Kırca: Bir de şu anlaşıldı geldikten sonra da 23 yıl belki daha fazla yurt dışında yaşadınız ve Türkiyeye ilginizi hiç kaybetmediğiniz anlaşıldı. Bu sadece yani Türkiyenin meseleleriyle ilgili değil. Daha az sürelerde 10 yıl yurt dışında kalanların Türkiyeye dönüşlerinde Türkçeyi kullanımlarında, ifadelerinde bile bir güçlük seziliyor, bir yabancılaşma seziliyor. Ama siz sadece düzgün konuşan değil ama Türkçeyi Türkiyede yaşayanlardan daha iyi kullanabilen biri olarak ortaya çıktınız. Yani Türkiyede yaşayan biri olsaydınız bunu iltifat olarak size söylemezdim ama dışarıdan gelen, onu nasıl sağladınız o iletişimi?
Kemal Derviş: Hiç bir zaman kopmadım, çok seviyorum Türkiyeyi. Yani Türk dostlarımı çok seviyorum, hiç bir zaman kopmadım, arkadaşlıklarım sürdü, mektuplaştık ve bir de çok kitap okudum Kemal Tahirin bütün kitaplarını tekrar okudum, yeni kitapları o şekilde, gazeteleri takip ettim, internet çağına girdikten sonra internetten daha kolay oldu internetten takip etmek. Yani bir kopma olayı olmadı. Türkçe konuştuğumda da bilemiyorum siz biraz iltifat ediyorsunuz ama orda Sayın Eceviti çok dinledim 70li yıllarda çok güzel bir Türkçesi var. Yani o özlü insandaki dönemde o Türkçeyi benimsedim. Gerçekten karış olmayan, özlü Sayın Ecevitin bir Türkçesi var ona borçluyum biraz bu konuda.
Ali Kırca: O günlerde aslında havaalanında aslında ilgi başladı şunu söylemiştiniz ben bu ilgiyi hak etmiyorum demiştiniz.
Kemal Derviş: Bugün de hak etmiyorum bence. Yani bir kişiye; yani tabi ki katkılarım oldu ama hazinedeki arkadaşlarım, diğer ekonomi bürokratları, hükümetteki arkadaşlar yani biz hep birlikte yaptık bir çok şeyi.
Ali Kırca: Ama ilk adımını attığınızdan andan itibaren Türikyeye medyanın çok aşırı bir ilgisi vardı size. Adeta ondan sonra ilk adım ve sonraki bütün adımlar neredeyse izlendi. İşte sabah sporundan akşam yatıncaya kadar. Rahatsız etmedi mi bu kadar ilgi sizi, eşiniz de izlendi sonra Türkiyeye gelişinden itibaren.
Kemal Derviş: Tabi hergün kolay olmuyor açık söyleyim. Tabi ilgi bir şey güzel bir şey, bir şeyi yansıtıyor ayrıca gazetecileri, medyayı seviyorum çok önemli bir iş. Sorunlarla vatandaş arasındaki köprüyü kuran, olayları anlatan, olayların perde arkasını da açıklığa kavuşturan, çeşitlilik açısından da önemli. Medya önemli bir görev yapıyor tabi her zaman tam istediğimiz gibi olmayabilir ama sanıyorum çok gelişti ve ekonomik olaylara da çok önem veriyor yani ekonomiyi de yansıtıyor vatandaşa. O bakımdan medya görvini iyi yapıyor diyebilirim. Her konuda anlaşmayabiliriz ve bazen abartıyor, bazen yanlış haberler de çıkıyor ama medya önemli demokrasi ve ekonomide de çok önemli: Ama kişisel olarak özel yaşam açısından takip edilmek, eşim açısından da o konu biraz zor yani.
Ali Kırca: Oğlunuzun medyatik olması nedeniyle hiç uyardığınız oldu mu, yoksa onun yaşantısı diye bıraktınız mı?
Kemal Derviş: Oğlum çok güzel bir şey söyledim geçen gün ben babamın işine karışmam, o da benim işime karışmaz bir birimize nasihat ederiz ama oğlumu çok seviyorum çok da dürüst bir insandır, samimidir ama kendi yaşamı vardır ona çok da fazla karışmam. O da bana fazla karışmaz.
Ali Kırca: Geldiğiniz ilk günlerde gönderdiğiniz mesaj iyimser bir mesajdı, herkesi rahatlattı ama epey bir süre geçtikten sonra geriye dönerek baktığınızda şunu da söylediniz bu kadar ağır olduğunu ben bile fark edememiştim diye. Ne kadar ağırdı ve Türkiye gerçekten bir Arjantin olmanın sınırından mı döndü yoksa hala o kritik sınırda mı duruyor ya da gelinişinizden itibaren alınan kararlarla çok daha vahim bir tablonun ortaya çıkması engellendi mi; neydi gerçekler?
Kemal Derviş: Türkiyedeki borç yükü o günlerde tam olarak ortaya çıkmamıştı. Neden? Çünkü bankacılık sistemi içindeki gizli borçlar tam olarak daha bilinmiyordu ve dolayısıyla ilk anda Şubat, Mart ayında gözüken ile gerçek arasında bir fark oldu ve bu gerçeği ben iki, üç ay sonra tam olarak anlayabildim. Dolayısıyla belki sorun benim ilk Esenboğaya geldim günden sonra sorun ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlayabildim ve sorun gerçekten büyüktü. Sadece ben değil bütün dünyada bu ekonomik analizi yapanlar hep Arjantin ve Türkiyeyi aynı anda ele aldılar ve Arjantinde olup bitenler Türkiyede de olabilir dediler o sıralarda. Dolayısıyla büyük bir tehlikeden döndük sanıyorum, iyi ki döndük. Çok büyük bir felaket olurdu ve o felaketi önleyebildik Türkiye olarak, toplum olarak. Zor dönemden geçtik ama başardık.
Ali Kırca: Krizi aşmadık ama felaketi önledik. Felaketi önlemek için ilk aldığınız kritik kararlar neydi, hangi adımları atarak felaketi önledik? Sizin piyasalara verdiğiniz güven mi ya da ona bağlı olarak belki birlikte dış piyasalara verdiğiniz günven mi?
Kemal Derviş: Piyasalara ve tabi uluslararası kuruluşlara. Çünkü bu felaketten kurtulmak için mutlaka dış kaynak bulmak gerekiyordu ve olumlu şartlar altında yani maliyeti nispeten düşük, vadesi daha uzun olan bir dış kaynağa kesin ihtiyacımız vardı. O dış kaynağı sağlayamasaydık çok zor durumda kalırdık. Bir o oldu ve bir de içeride bu hükümetin de yani gerçekten Sayın Başbakanın desteği, Sayın Hüsamettin Özkanın desteği, Sayın Bahçeli ve Yılmazın desteği burada çok önemli oldu. Çok ciddi, çok iddialı bir yapısal değişim, reform programını devreye soktuk. Çok önemli yirmi bir tane yapısal değişim yasası mecliste kabul gördü ve bu tabi güven verdi piyasalara. Yani Türkiye bu işi başaracak, uçuruma yuvarlanmayacak, Türkiye bu işi yapabilir ve Arjantin gibi olmayacak mesajını bu icratla, bu kararlılıkla verebildik. Özellikle 2001 Mayıs ayı çok önemliydi ve bu kaynağı sağladık ve bu yasaların önemli bir kısmını meclisten geçirdik bu önemli oldu. Ama tabi maliyeti de ağır oldu, kolay olmadı zor oldu ve özellikle dünyada bütün bu krizlerde olduğu gibi çok dar gelirliye daha ağır bir yük bindirdi. Çünkü dar gelirlinin marjı yok, sosyal maliyeti oldu. Bunu bir sosyal duyarlılık içinde, bir sosyal dayanışma içinde yapmaya çalıştık. Ama kolay değil bu kadar sıkı bir bütçe politikası, bu kadar zor şartlar altında tabi ki topluma ağır yükler bindiriyor. Ama şunu gerçekten inanarak söylemek istiyorum bunu yapmasaydık çok daha zor günler yaşayacaktık. Bir örnek vereyim ya da bir rakam vereyim: Bizim milli gelirimiz dolar cinsinden ölçtüğünüz zaman 2 bin 900 dolardan bu kriz yüzünden 2 bin 300 ve bu yıl Mart ayından itibaren biraz hafif yükselme başladı yine. Yani iki bin 900den, 2 bin 300e bir düşüş. Arjantinde kişi başına 8 bin 900 idi bugün 2 bin 500, arada çok büyük fark var. Bunu önleyebildik ve çok da iyi oldu ve iyiye doğru gidişi başlatabildik. İyiye doğru gidiş tabi özellikle büyüme, istihtam, tarımdaki hareketliliğin yeniden yaşanması yani bütün bunları sağlamak. Ve tabi mikro düzeyde de yani sektörel bazda da, işletme bazında da, kobi bazında da, çiftçi açısından da bütün bunları sağlamak gerekir ileride. Ama tabi uçuruma yuvarlansaydık. Onun için o uçuruma yuvarlanmama çabası çok önemliydi bunu başardık.
Ali Kırca: Felaketin eşiğinden Türkiyeyi döndürüldüğünün bir kere daha altını çizmekte yarar var. O sosyal politikalar önemli çünkü CHP ve sosyal demokrat politikalarla belki kriz döneminde yapılamayanı şimdi seçim sonrasında sosyal liberal sentezi hayata geçirebilmek o anlamda krizin sıkıntısını çekmiş dargelirliler sizden neler yapacağınızı yada CHP ile birlikte elbette neler yapacağınızı bekliyorlar. Bu noktada biraz zaman zaman soru işaretlerini de ortada bırakmamak gerekiyor şimdi Sayın Bahçelinin de çok yardımcı olduğnu söylediniz kriz döneminde alınan kararlarda. Ama aynı zamanda, zaman zaman özellikle MHPdeki bazı bakanlardan bazı sorunlar yaşandığı da görüldü. Sizin de belki o zamanlar şikayet ettiğiniz konulardan biriydi ekonomik kararların...
Kemal Derviş: İlk başta hükümette gerçek bir birliktelik vardı. Yani bu Kasım darbesi oldu ondan sonra Şubat çöküşü bundan kurtulmak için hükümet gerçekten bir birlik içindeydi ve ilk iki üç ay içinde çok fazla bir ayrı görüş, bunu yapmayalım türünden fazla bir şey yaşamadık. Ama krizin en ağır yani uçuruma yuvarlanma tehlikesini atlattıktan sonra malesef bazı arkadaşlarımızda yeniden olmayan bir kaynağı dağıtmak böyle bir taahhütümüz var ama olmasa da olur gibi programın bütünlüğünü ve ciddiyetini sarsacak bazı davranışlar arttı. Yani uçurum korkusu karşısında herkes toparlandı ama o korku arka plana itilince, ciddi tehlike azalınca yeniden eski alışkanlıklara dönüş belirtilerini gördük ve o konuda tabi rahatsız olduk.
Ali Kırca: Daha çok MHP kanadından mı geldi?
Kemal Derviş: Çeşitli kanallardan geldi onu fazla şey etmeğim ama tabi o birlikteliği bozdu ve tabi otuz altı kişilik bir Bakanlık Kurulu çok fazla. Şöyle bir şey oldu tabi Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı aslında yani yasal olarak Hazineden sorumluydum diğer birim başkalarına bağlıydı. Onun için öyle bir rahatsızlık oldu tabi. Ama bir konuyu müsadenizle şey edeyim. O dönemde CHP muhalefetteydi, Deniz Baykal bir muhalefet lideriydi popülist, ucuz politika yapabilirdi, programa karşı çıkabilirdi, efendim bu kaynaklar neden dağıtılmıyor, ücretler neden artırılmıyor diye bu tür tutum içine girebilirdi hiç olmadı. Bazı konular eleştirildi tabi yani her şey beğendi demiyorum. Ama temele böyle bir ciddi programın gereğini savundu yani sadece eleştirme değil savundu, büyük bir sorumluluk örneğini verdi. Sizinle geçen haftaki programda da bir sosyal demokrat için enflasyonun inmesinin ne kadar önemli olduğnu o zaman da vurguladı ve hiç bir zaman bütün bu on yedi ay zarfında popülist, gayri ciddi bir tutum içine, bir söylem içine girmedi ve bence bu çok takdir edilecek bir şey.
Ali Kırca: O zaman hükümet içindeki bazı cenahtan daha çok dışarıdan sizi destekleyenlerin olduğunu görmek sizi mutlu etti ve sonunda da dışarıyla buluşmuş oluyorsunuz şimdi bu anlamda. Sayın Bahçelinin önceki gün bir açıklaması oldu sizin yerinize geçen Sayın Bakan Türkerin Bakanlar Kurulunda yaptığı açıklamaya atıfta bulunurken ilk defa doyurucu bir açıklama aldık dedi. Gönderme yaptı, Sayın Bahçeli Sayın Derviş bu kadar demek ki doyurucu açıklamalar yapmıyordu o rahatsızlığını dile getirdi gibi öyle bir şey var mı? Yani geçmişte açıklamalarınızdan tatmin olmama yada sizin çok daha ana başlıklarla geçip doyurcu yapmadığımız şeklinde bir o şikayeti doğrulayacak bir ortam oldu mu?
Kemal Derviş: Ben Sayın Türkerin açıklamasını dinlemedim onun için bir kıyaslama yapamam. Fakat bir çok kez tabi kapsamlı sunuşlar yaptık; ben yaptım, hazinedeki arkadaşlarım yaptılar, MGKda yaptılar Yüksek Planlama Kurulunda yaptık, Bakanlar Kurulunda yaptık. Dolayısıyla yapmaya çalıştık...
Ali Kırca: Takdir başkalarının başına diyorsunuz. Şimdi seçim sonrasında belki her partinin tek başına iktidar olma hedefi vardır yada koalisyonlarla ama ne şekilde olursa olsun bir iktidar hedefi vardır ve onun için seçimlere girilir bir program ve projeleri vardır şimdi bugüne kadar IMFnin belli politikaları vardır bunun da toplumda sancılar yarattığını söylemeye gerek yok herkes yaşadı zaten. İşsizlik yüzde 10a çıktı, gelir dağılımındaki dengesizlikler artı. Ama şimdi CHP içindesiniz, sosyal demokrat parti içindesiniz ve sosyal demokrat parti sosyal konulara öncülük ve öncelik verir. Bu ikisi nasıl bağdaşacak ve nasıl bir program vaad ediyorsunuz topluma?
Kemal Derviş: Aslında ilginç cümleler kullandınız yani demokratik sol partinin genel başkanı tarzı Türkiye. Şimdi sosyal demokrat değilim ben her zaman sosyal demokrattım 16 yaşından beri sosyal demokratım. Bir kaç kez söyledim ama tekrar söylemek istiyorum. Arkadaşlarım ve ben; arkadaşlarım dediğim zaman ekonomi yönetimindeki takımımız yani Hazine Müsteşarlığına ki Merkez Bankası ile birlikte imzalıyoruz. İnanmadığımız, istemediğimiz yani Türkiye için gerekli olduğuna inanmadığımız hiç bir şeye imza atmam. Samimiyetle gerçekten böyle. Zor politikalar malesef Şubattaki çöküşten sonra çok zor durumda kalmış bir ülkenin durumunda yürürlüğe giren politikalar. Fakat hem istikrar açısından, hem de yapısal değişme açısından Türkiye için uzun vadede yararlı ve eninde sonunda vatandaşlarımıza, insanlarımıza getirisi olacak politikalar ve daha büyük tehliklerden koruyan politikalardı. Buna inanıyoruz ve gerçekten IMF istedi diye yapılmadı. Bu çok önemli...
Ali Kırca: Sizin ağzınızdan duymak çok önemli. En büyük eleştiri buydu bugüne kadar.
Kemal Derviş: Yarın da olabilir bu eleştiri ama Deniz Bey ile birlikteyiz Halk Partisindeki arkadaşlarla birlikteyiz. Hiç birimiz ne ben, ne onlar Türkiyenin yararına olmayacağına inanmadığımız bir şeyin altını imza etmeyiz.
Ali Kırca: Böyle bir talep var mıydı? Mesela sizin imza atmadığınız karşı terz olarak mesela ne dedi IMF ve siz yapmadınız? Bunu örneklerseniz belki çok daha iyi anlaşılır olacak.
Kemal Derviş: Örneğin TÜRK-İŞ ile müzakere ettiğimiz ücret anlaşmasına itiraz ettiler ama ikna ettik. Yani TÜRK-İŞ de çok fedakarlık gösterdi biz de biraz esneklik gösterdik ve sonunda bu böyle olur, başka türlü olmaz diye inka ettik.
Ali Kırca: Ama IMFnin dediğini yapmadınız.
Kemal Derviş: Yapmadık. Yani şöyle IMF TÜRK-İŞ diye demedi. Yani bu kaynağı nerden bulacaksınız bir yerden bulacağız, şurdan bulacağız fakat bu ücreti en azından bu kadarını ödemek mecburiyetindeyiz. Biraz kavga ettik, müzakere ettik ama sonunda ikna ettik. Bankacılık konusunda o da önemli bir konu dedik ki biz Türkiyedeki ulusal finans sermayesinin yok olmasını istemiyoruz. Yabancı yatırımcı yatırımına finans sektöründe de, başka sektörlerde de açığız. Ama bütün Türkiyedeki bankacılık sisteminin uluslararası bankaların eline geçmesine istemiyoruz, bu sağlıklı olmaz, bir miktar alsınlar, bir miktar bankaları satın alsınlar. Ama Türk bankaları da ayakta kalsın onun için şefaf bir çerçevede bankacılık sistemine bir miktar geçici devlet yardımında vermememiz gerekiyor, Türk bankalarının ayakta kalması için. Üç ay karşı çıktı IMF ve zorla inka ettik ve bizim istediğimiz gibi, onların istediği gibi değil. Yani dolayısıyla zor bir program, maliyeti olan bir program.
Ali Kırca: Yani sadece içeride çetin pazarlıklar yapmadınız dışarda da belki daha fazlasını yaptınız.
Kemal Derviş: Orda, tabi esas pazarlık orda. Uzun geceler, seyhatler, tartışmalar yani kolay olmuyor. Ama sonunda ikna ettik ve destek sürdü. Bazı başka ülkeler ikna edemiyorlar. Biz anlaştığımız anda da imzamızın arkasında durduk. Yani biz bu imzayı atıyoruz Türkiye olarak madem ki bunu biz taahhüt ediyoruz, uluslararası camiaya taahhüt ediyoruz bu çetin müzakerelerden sonra da sözümüzde dururuz. O bir güven unsurudur tabi. Yani Türkiye maliye politikasında tabi Maliye Bakanlığının çok önemli katkısı oldu orada. Maliye Bakanı Sümer Oralın da bütün maliye politikası hedeflerini aynen tutturdu, hiç bir sapma olmadı. Bu tabi çok büyük bir güven getirdi Türkiyeye. Onun için olay şu: bu bizim programımız. Çok mutluluk içnide severek yaptığımız şeyler değil. Çünkü insan nasıl hasta olunca ameliyata gidince ama bazen ameliyat gerekli, hastanın iyleşmesi için bu ameliyat yapılıyor. Şimdi bir hastaya gerçekten ameliyat gerekiyorsa bunda aspirin vererek tedavi etmek mümkün değil. Ama ameliyat malesef gerekti Türkiyede. Ameliyat oldu ve hasta şimdi ameliyat dönemini geçirdi ve iyileşecek ve iyileştikten sonra da koşmaya başlayacak, eğlenmeye başlayacak, güzel yemekler yemeye başlayacak inşallah. IMFnin desteğine bir süre yine ihtiyacımız olacak ilelebet değil. Ama önümüzdeki iki üç yıl içinde IMF desteğine ihtiyacımız devam edecek. Neden? Bu borç yükü yüzünden. Burda çok önemli bir sorun var bir de çeşitli diğer konular var. Bu çok önemli konuyu Deniz Baykal çok güzel anlattı o gün. Bakın ben de biraz önce yine değindim ama bu çok temel bir olay. 130 katrilyonluk bir iç borcumuz var bir de dış borcumuz var onu hiç katmayalım ama onu da düşünmek lazım tabi. Burda faizlerde, faizler yüzde 50ye düşmüştü, yüzde 70e çıktı 20 puan fark bir yıl içinde 26 katrilyonluk bir fark, 18 milyar dolarlık bir fark. Neden oldu bu? Yeniden siyasete güven sarsıldı, siyasal gelişmeler karşısında belirsizlik arttı ve faiz bu kadar yükseldi. Bu siyasal güveni getirmemiz gerekiyor, bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Bunu çözmezsek diğer sorunları da çözemeyeceğiz açıkçası. Yani mucize yaratamayız...
Ali Kırca: Her şey ekonomik kararla ilgili değil yada onunla çözülmeyecek.
Kemal Derviş: Nasıl olur bu? Fikir ve gönül birliği içinde olan uyumlu çalışan, tek başına veya çok uyumlu bir koalisyon içinde çalışacak olan bir Bakanlar Kurulu, bir iktidar. Bir tarafı o tarafa çeken, öbür taraf o çeken koalisyon olmaz. Yani seçimlerde böyle bir tablo ile karşı karşıya kalırsak bir parti hızla Avrupaya girmek bir parti belli ekonomik politikalarıyla alınıyor, başka parti ters bir şey söylüyor. Böyle bir şey olursa o çözümü yaratamayız. Dolayısıyla bu faizlerin düşmesi ve bu 18 milyar dolarlık kaynağın; en güzel kaynak, borç değil, başkalarından almıyoruz, faizi yok güvenle ortaya çıkan bir kaynak. Bu kaynağı sağlamamız gerekiyor ve bunun için ekonomik programı ciddiyetle uygulayacak, uyumlu iktidar gerekiyor ve bence tek başına bir partinin iktidarı gerekiyor, CHP partisi iktidarı gerekiyor. Ekonomik açıdan en önemli sorunu çözecek yani bu ağır faiz yükünü birdenbire aşağı çekecek hızla. O zaman çok güzel başka işler yapılabilecek tabi her şey çözülmeyecek ama bu çok önemli bir projesi. Başka bir parti bu güveni yaratabilirse o da olabilir; hem önünü açıp hem güveni yaratması lazım. Hem içerdeki piyasalarda, hem vatandaşta, hem de dışardaki piyasalarda kayanak sağlamak ve bu güveni vermemiz lazım. Türkiye bu güveni o seçimden önce yani belki o tarafa doğru gidiyiyoruz hissini verdiğmiz zaman bile o güven artabilir bu çok önemli. Bu en önemli sorun ama her şeyi halletmez tabi. Bu kaynak elde edilince bu kaynağın yatırıma, üretime, istihdama doğru bir şekilde, en etkin bir şekilde akması gerekiyor. Bir tür sektörel sorunlara el atmak gerekiyor tabi; enerji, bugün çok pahalı enerji kullanıyor Türk sanayicisi. O pahalı enerjiyi kullanmak mecburiyetinde olduğu içinde işçisine daha fazla ücret veremiyor, daha fazla iş alanı açamıyor. Dış dünyada dış piyasalarla yeterli ölçüde yarışamıyor.
Ali Kırca: Neden pahalı?
Kemal Derviş: Çünkü yarışmaya dayanmayan köklü bir yapı içinde bir enerji sektörü var. Enerjiyi bugün dünya standartlarının yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 üstünde üretiyoruz. Bu enerjiyi daha ucuz üretmek, şefaf bir ortam içinde hiç kimseye bir öncelik tanımayan bir ortam içinde üretmemiz gerekiyor.
Ali Kırca: Geçen dönem içerisinde önemli sorunlardan biri bu olduğuna göre neden o zaman halledilemedi bu, sizin ekonominin patronluğunu yaptığınız dönemde...
Kemal Derviş: Tartışmalı bir sorundu. Patron dediniz ama bir görüşümüz vardı ve bu başka bakanlıklar tarafından paylaşılmadı ve sonra bir araya geldik yeni Enerji Bakanı atandı onunla daha bir uyumlu çalışma içerisine girdik. Eski Enerji Bakanı ile tamamen uyum hiç yoktu. Yavaş yavaş daha bir ortak noktaya götürüldüğü vakit zor oldu bu. Tarım Türkiye için çok önemli ve hala nüfusumuzun yüzde kırkı çiftçi görünüyor veya tarımdan geçiniyor. Ordan yıllardır uygulanan politikalar vardı bizi nereye götürdü bu politikalar? Bugün kü duruma getirdi. Yani olmayan bir kaynağı dağıtmaya çalışıyoruz ve bir kara delik oluşuyor. Bir takım ürünler üretiliyor ama satılamıyor, bu sağlıklı bir yapı değil. Orada da bir değişiklik oldu doğrudan üretime destek politikası ama satılmayan bir ürüne değil. Üreticiye sınır koyduk tabi yani çok zengin bir çiftçiye değil belli bir miktarda toprağı olan ve üretici olan çiftçiye doğrudan gelir desteği. Bence bu doğru bir ilke, uygulama safhasına da geldik ama çok daha iyi uygulamak gerekiyor bunun, üretime daha çok gerçekten bağlanması gerekiyor bunun ve yavaş yavaş Türk tarımını bu çarpık yapıdan daha üretken, daha üretken daha verimli bir yapıya doğru yöneltmemiz gerekiyor, kredi sorunlarını halletmemiz gerekiyor. Nasıl halledeceğiz bu sorunu? Ziraat Bankasını güçlü bir banka haline getirmek. Bu büyük ölçüde oldu şu anda Ziraat Bankası ileriye dönük baktığımız zaman çiftçiye çok daha güzel bir destek verebilecek. Ama yeniden eski sisteme dönmemek kaydıyla. Yani yeniden bir politik araç, bir gayri ciddi bir yönetim tarzı biçimine sokmazsak Ziraat Bankasını. Ziraat Bankasını da uçurumdan kurtardık ve Ziraat Bankası bundan sonra çiftçiye destek verebilecek bir banka haline gelmeli.
Kemal Derviş: Nasıl oldu?
Kemal Derviş: 20 katrilyonun üzerinde kamu bankalarının görev zararı olurdu, 20 katrilyon bu. Mevduat sahibine ödedikleri faiz üreticiden aldıkları veya başka yerden sağladıkları gelirin üstündeydi. Yani sürekli zarar eden bir kuruluş haline gelmişti Ziraat Bankası, sürekli zarar üretiyordu. Kim kapatıyordu bu zararı? Vatandaş kapatıyor enflasyonla, vergi ile. Şimdi bu zararlı Ziraat Bankası kârlı bir Ziraat Bankası haline getirebildik bu çok önemli. Bundan sonra Ziraat Bankası çiftçiye destek verebilir, kredi verebilir ama yeniden zarar etirmememiz gerekiyor.
Ali Kırca: Kısa vadeli programın uygulanması sırasında en çok şikayet eden kesimlerden biri de tarım kesimi, çiftçiler oldu. Ama bunların etkileri daha sonra görülecek diyorsunuz bir anlamda.
Kemal Derviş: Hem görülecek hem de bu tarıma destek yani gelir desteği politikası çok iyi bir yönetim ile doğru alanlara, doğru kişilere, dar gelirli kişilere aktarılırsa o zaman devletin elindeki sınırlı destek kaynağı en muhtaç insanlara gitmiş olacak. Bu sosyal açıdan, sosyal güvenlik açısından da çok önemli. Elimizde dar bir kaynak var herkese dağıtamayız. Bir kere olmayan bir kaynağı dağıtamayız ve mevcut kaynakla bir destek vereceksek buna en fazla muhtaç olan kesime vermemiz gerekiyor. Bunları hayata geçirebilirsek, bunları uygulamada da sağlıklı bir biçimde yürütebilirsek o zaman yavaş yavaş bu yapısal değişimin meyvelerini halkımız, insanlarımız özellikle dar gelirli insanımız alabilecek.
Ali Kırca: Tekrar o borçların çevirebilmesi için siyasette güven olması, siyasi istikrar olması gerektiğini söylediniz. Bir de ekonomiye yansıyacak ama çok ciddi çevrilebilmesi mümkün gibi görünmeyen ya da bugünlerde okuyoruz aslında tablonun daha da vahim olduğunu söyleyen yorumlar da var borçların çevirilebilirliği konusunda. Siz tabloyu nasıl görüyorsunuz, ne kadarlık bir süre içerisinde Türkiye bu ağır tablodan çıkabilir yada çıkma işaretleri şu anda görünüyor mu?
Kemal Derviş: Bu hakikaten siyasal açıdan, yani faiz yüzde yetmiş beş gibi bir oranla devam ederse yapamayız, eninde sonunda daha da ciddi bir durumla karşı karşıya kalırız. Yani indi gördük bunu ama ondan sonra bu siyasal belirsizlik, parçalanmışlık, başbakanın rahatsızlığı, Türkiyeye nereye gidiyor, kim yönetecek Türkiyeyi soruları. Piyasalar bir yıl sonrasını, altı ay sonrasını düşünüyor bugünü yaşamıyor piyasalar ileriye doğru bakıyor. İşte orada bir mesaj vermesi lazım Türkiyenin hem kendi kendimize hem de dünyaya. biz bu siyasal çözümü üreteceğiz, dürüst, güçlü, uyum içinde ve aynı zamanda sosyal duyarlılığı olan bir iktidarı yaratacağız bu çözümü bu şekilde elde edeceğiz bu mesajı vermemiz lazım.
Ali Kırca: Burda değişik partilerin, değişik görüşleri var onları da alıyoruz. Mesela Sayın Recep Tayyip Erdoğanın banka mevduat güvenceleriyle ilgili bu sistemin doğru olmadığını ve geldiklerinde kaldıracaklarını ve mevduat sigorta sistemini getireceklerine ilişkin görüşleri oldu. Borcun giderilebilmesi için ya da borç yükünün sadece siyasi sistemle değil ekonominin içinde de manevralar olduğunu onları kullanabileceklerini söyledi.
Kemal Derviş: Ekonomide tabi uyumlu çalışma, hızlı karar verme. Avrupa dış sermayeye de geleceğim o da önemli fakat bu mevduat sigortası konusuna gelince mutlaka uzun vadede kalkması lazım. Yani bu kırılgan ortamda vatandaşa yarın çıkıp vatandaşa, yarın çıkıp biz senin mevduatına artık garanti vermiyoruz, ne halin varsa gör diyemeyiz şu anda. Mevduat güvence altındadır demeye bir süre devam edeceğiz ama ondan sonra bir kısmını kaldıracağız, sonra daha önemli bir kısmını kaldıracağız. Zaten bu ekonomik programın bir parçası. İki yıl sonra belirli bir miktara kadar bir güvence olur yani ufak tasaruf güvencede kalır onun ötesi güvence altında değildir, bir sigorta sistemi gerektirir. Bu konuda haklı ama bunun zamanlaması önemli.
Ali Kırca: Çok kısa bir zaman içerisinde de olmamalı. Sosyal politikalar meselesine gelince CHP, evet dediniz ki destek verdi daha doğrusu en azından köstek olmadı, krizi ağırlayacak bir muhalefet yapmadı. Bir taraftan da sosyal politikaları bu programın sosyal tarafı eksik diye. Şimdi seçimlerden sonra kademeli olarak uygulayacağınız önlemlerle artacağını söylüyorsunuz. Ne kadar zaman içerisinde bir sosyal açıdan Türkiyede bir rahatlama olacak, dar gelirlilerin nefes almaya başladığı, işsizlerin yeniden işe dönmeye başladığı bir süre verebilecek misiniz? Böyle bir süre var mı? Çünkü vatandaş seçim öncesinde politikacıdan bu vaadleri ister, tutulsada ister tutulmasada ister. Ama siz bugüne kadar şeffaf ve güvenilir mesajlar verdiniz. Yani olmayacak şeyleri de söylemediniz ve sizin söylemeniz önemli. Bir başka politikacı söylese inanırlık sorunu yüzünden belki de çok kaale alınmayacak ama siz böyle bir zaman çizelgesi seçmenin yada Türkiyenin önüne koyabilecek misiniz?
Kemal Derviş: Eğer bu seçimden Türkiyeyi yönetebilecek güçlü bir çoğunluk çıkarsa, uyumlu çalışabilecek bir çoğunluk çıkarsa ve bu ekonomik programa bağlı kalırsa, bunu uygularsa, sosyal boyutunu da derinleştirerek bu şekilde yola çıkarsa ve 4-5 Kasım günleri bunu görebilirsek o zaman dediği gibi faizler çok büyük hızla düşer bu da bize kaynak yaratır. Bu kaynağı da düzgün bir biçimde kullanabilirsek o zaman yatırım. Yatırım iş alanı demektir, istihdam demektir, ücretlerin artması demektir, o ücretler harcanır tüketime esnaf ondan yararlanır, çiftçi yararlanır ürünü satılır ve böylece iyi bir dinamiğe gireriz. Bu hemen olmaz.
Ali Kırca: Seçimden sonra bu koşullar yerine gelirse...
Kemal Derviş: Bir yıl içinde rahatlama olur, hatta altı ay sonra bir miktar olur ama bir yıl sonra bu yatırımların sonuçlandığını görürüz ve ondan sonra da ikinci bir aşamaya gelebilir Türkiye o da yatırım hacmini ciddi bir şekilde artırabilir. Onun bir kısmı da dışarıdan gelmeli o da bir gerçek. Yani biz en başta kendi kaynaklarımıza dağılmamız lazım, kendi yatırımlarımıza. Ama şunu söyleyeyim nüfusun artışı, gençlerin iş ihtiyacı o kadar büyük ki bir miktar yabancı sermayenin gelip buna eklenmesi şart. Bu ne demektir, üretime gelmesi? İş alanı demektir, yeni teknoloji demektir, dış pazarlara satış imkanlarının artması demektir ve refahın artması demektir. Bu da güvenle ilgili.
Ali Kırca: O zaman Avrupadan seramayenin de gelmeyişi de sorun.
Kemal Derviş: Çünkü Avrupa çerçevesi bu güven ortamını uzun vadede de sağlıyor. Bugün Bulgaristana yatırım yapan bir İtalyan şirketi artık Avrupaya yatırım yapıyorum diyor.
Ali Kırca: Avrupanın güvenlik şemsiyesi altına...
Kemal Derviş: Avrupanın güvenlik şemsiyesi altına yapıyoruz yatırımı. Yani Avrupada bir çok şey olabilir ama çok büyük bir kötülük olmaz. Ortadoğu öyle değil. Yatırımı Ortadoğuya yaptığınız zaman malesef petrol olmasa ama çok güvensiz bir ortamda, her şeyin olabileceği, her türlü bunalımın olabileceği bir ortama götürüyorsunuzdur.
Ali Kırca: Türkiyede büyük bir savaş ortamı yada büyük bir bunalım yok ama Türkiyede bir güvensizlik nedeniyle yabancı sermaye...
Kemal Derviş: Bir şekilde Avrupa çerçevesine, ailesine Atatürk hatta Atatürkten önce de var. Atatürk özellikle çağdaş uygarlık oraya katılmak istiyor. Buna ciddi ve kararlı bir biçimde katıldığımız anda o yatırımlar Türkiyeye gelecek ve o yatırımlar Türkiyedeki gençlerimize iyi bir iş alanı, iyi bir gelecek sağlayabilecek. Bu bir gerçek bunu İspanyada gördük, Portekizde, Macaristanda hatta komşumuz Yunanistanda görüyoruz hatta Romanya ve Bulgaristanda görmeye başladık. Biz mutlaka bu ailenin içine girmemiz lazım kolay değil ama yapabiliriz, bu çok şeyi çözer. Yatırım, üretim, istihtam, iş alanı yani zaten ekonomide bütün olay bu. Devlet tabi ki yardım etmeli insanlarımıza, muhtaç olanlara, en zor durumda olan delvetin bir kaynağı ayırması lazım. Ama bu kaynak aktarmanın çok daha önemli olan bu kaynağın yaratlıması, üretimin var olması ve kaynak artarsa, yatırımla, tasarrufla ve o zaman kaynak daha da çok kaynak yaratır ve müthiş bir dinamizm içine gireriz. Gerçekten Türkiyenin coğrafik konumu, gücü çok büyük. Bakın gidiyoruz birtakım yatırım yapan şirketlere soruyoruz neden Türkiyede yatırım yapıyorsunuz bütün bu istikrarsızlığa rağmen diyoruz Türk iş gücü çok iyi, çok hızla öğreniyor, çok üretken ama bu kurdaki aşırı dalgalanmalar, yüksek faiz korkutuyor ama iş gücünüz çok iyi, Türk emeği çok kaliteli bir emek deniliyor ve Japon Toyotadaki Genel Müdür bana şunu dedi; bizim buradaki emeğimiz aynı Japonyadaki gibi hiç bir farkı yok ama Japonya bizim işçimizden yirmi beş kat daha fazla kazanıyor. Ama emek aynı, kalite aynı ama diğer faktörler sermaye, bankacılık sistemi bütün bunlar güçlü olunca...
Ali Kırca: Türkiye çok büyük bir potansiyel ama bu potansiyeli kullanamıyoruz kullanmak zorundayız. Bugüne kadar Kemal Derviş televizyonlarda konuştu hep ekonomi çerçevesinde konuştu oysa dünden itibaren siyasete soyunduğuna göre Türk siyasetinin ve Türkiyenin öteki meseleleri konusunda ne düşünüyor biz merak ediyoruz diyorlar. Yani Avrupa Birliğini açtınız ama Avrupa Birliği önündeki engeller, Kıbrıs, Kürtçe eğtim, Kürtçe televizyon, belki Türkiyeyi çok yakında çok önemli bir biçimde ilgilendirecek olan Irak operasyonu ve bütün bu konusunda artık sizin düşüncelerinizi öğrenmek istiyorlar. Belki CHP ile hayata geçirilen sosyal politikalar konusunda kamuoyunun beklentilerine cevap verebilecek önemli somut adımlar konusunda bilgi verebilir misiniz? Tamam siyasi istikrar ve onun sağlanması ama...
Kemal Derviş: Tabi sosyal güvenlik, sosyal sigortalar, sigorta kurumları tabi bu çok ayrıntılı onular ama örneğin sosyal sigorta kurumlarının birleştrilmesi, hastanelerin ayrı bir düzen içinde yönetilmesi, oradaki israfın önlenmesi Sayın Yaşar Okuyan kendi şikayeti ama çok daha güçlü birlikte bir yönetim gerekiyor. Mesela Emekli Sandığı bir bakana bağlı SSK başka bir bakanlığa bağlı hastaneler bir başka bakanlığa bağlı o üç bakan da ayrı partilerde. Bu işi çok zorlaştırıyor. Bu konularda mutlaka somut adımlar atmak gerekiyor ve israfı ortadan kaldırıp kaynağı gerçek ihtiyacı olan kişilere aktarmak gerekiyor, arada kaybolmasın o kaynak. Devlet ayırıyor ama esas kullanması gereken insana ulaşmıyor kaynak onu önlememiz gerekiyor. Belki başka bir ortamda daha ayrıntılı yani CHPnin de bütün programı esası içinde. Bu iyi yönetim ve kaynağı iyi kullanmak, eğitim alanındaki; aslında önemli işler yapıldı eğtim alanında son yıllarda Türkiyede. Bunlar önemli adımlar ama bunları daha da ileriye götürmek lazım ve tabi yeni çağa, teknoloji çağa mutlaka tamamen uymamız gerekiyor yani bugün en önemli şey bu. İnsan nasıl yetişiyor, çocuklarımız nasıl yetişiyor yani geleceğimizde en belirleyici unsurdur yapısal olarak baktığımız zaman. Tabi buna yeterli kaynağı da ayırabilmemiz gerekiyor. Öğretmenlerin durumu yani öğretmenler bugün fedakarca çalışıyor Türkiyede ve hep de öyle çalışmışlar ve hep ilkokul öğretmenlerini hatırlarım. Yani çok öğretmen kesim Türkiyede çok fedakarca ülkesi için çalışan bir kesimdir. Bunların imkanları, araçlar yani bütün bunlara çok ciddi bakmamız gerekiyor ve çok önemli bir reform alanı bu. Bütün bunları harekete geçirmemiz gerekiyor ve bütün bunlar için kaynağı yaratmamız, bulmamız ama olmayan kaynağı da varmış gibi hiç bir zaman bir daha harcamamamız lazım ve o konuda da CHP ile uyum içindeyiz. Yani hiç bir CHPli bu sorumsuzluk içinde değil zaten. Dağıtılsın, verelim ne yapalım çaresine bakarız, bir yerden buluruz şeklinde yaklaşım yok artık. Ciddi bir yaklaşımdır ve o bakımdan görüş ayrılığı yoktur, problem yoktur.
Ali Kırca: Ama bütün bu uygulayacağınızı söylediğiniz politakalar tek başına iktidar olursanız mümkün. Koalisyon gündeme geldiğinde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilecek. Onları siyasi projeksiyon açısından da size sormak istiyorum. Diyelim ki sandıktan yüzde 10 barajını geçen partiler arasında işte AKP var, MHP var, DYP var tabi ki diğer partiler de olabilir öyle bir şey yapmıyorum ama mesela MHP ile bir koalisyon zorunluluğu ortaya çıkarsa bu daha önce şikayet ettiğiniz uyum konusunda sorunların devamı anlamına mı gelir, Avrupa Birliği ile ilgili süreci etkiler mi ve o nedenle de böyle bir koalisyon ihtimaline nasıl bakarsınız?
Kemal Derviş: Deniz Bey ile basın önünde dün, sanıyorum bugün de devam ettik fikir jimnastiğine ve tamamen aynı fikirdeyiz. Tek başına iktidar gerekli bu sorunların çözümü için veya çok uyumlu bir koalisyon. Yani gerçekten uyum içinde olan bir koalisyon olabilir. Bu olmazsa işimiz çok zor olacaktır ve yani hepimize CHP olarak vatandaşlarımıza şunu söylüyoruz biz buna hazırız, bu sorumluluğu yüklenmeye hazırız, ekonomik sorumluğa yeniden yüklenmeye hazırım ama bu şartar altında. Öyle bölünmüş her tarafı başka yöne çeken bir koalisyonun içinde bunu yapamayız, gerçekten bunu yapamayız ve gerçekten vatandaşın bize yardımcı olması lazım. Yani bize inanıyorsa bunun böyle olması gerektiğine inanıyorsa, bir uyum istiyorsa hükümette o zaman CHPyi tek başına iktidar ve mecliste çok güçlü konuma getirmesi gerekiyor. Garip bir koalisyon içinde ayrı görüşlere sahip insanların oluşturmaya çalıştığı bir koalisyonun Türkiyenin sorunlarına çözüm bulması olanaksız.
Ali Kırca: O zaman diyelim ki siyasi açılardan CHP böyle bir koalisyonu yapmak zorunda kalırsa siz ekonomide sorumluluk üstlenmeyecek misiniz, bunu mu anlıyoruz?
Kemal Derviş: Yapamayacağım, mümkün olmayacak bir durumda ve Deniz Bey de aynı şeyi söyledi bugün yani o zaman bu sorumluluğu yüklenemeyiz çünkü olmayacak bir şeyi olurmuş gibi vatandaşa ulaştırmak durumda kalırız. O zaman uyum içinde bir başkaları buna soyunsun yani.
Ali Kırca: AKP ile bir koalisyon ihtimali olabilir mi? Daha önce biliyorsunuz CHP-MSP konusunu Ecevit tarihsel bir yanılgı diye söz etmişti.
Kemal Derviş: CHPye daha yeni, yarın resmen giriyorum kendimi çok da yetkili hissetmiyorum bu konuda.
Ali Kırca: Ama bir Türkiye vatandaşı olarak da görüşleriniz vardır.
Kemal Derviş: 17 aylık bakan olarak, uyum içinde çalışamayacak bir hükümetin Türkiyenin önündeki sorunları çözemeyeceğine inanıyorum. Uyum içinde çalışan bir hükümette çözülebilir, çok hızlı çözülebilir. Çok daha güzel günlere bizi çok rahat biçimde götürebilir.
Ali Kırca: 74te Sayın Ecevit CHP-MSP konusunu tarihsel bir yanılgının kaldırılması olarak söylemişti ama sonradan bu olayın tarihsel yanılgı olduğu söylendi. Bugün CHPnin AKP ile bir koalisyon ihtimalini nasıl görürsünüz? Mesela buraya gelen liderlerden Sayın Çiller ben yapmam AKP ile siz ne dersiniz?
Kemal Derviş: Ben lider değilim dolayısıyla öyle bir yetkim de yok şu anda.
Ali Kırca: Peki onay verir misiniz, vermez misiniz?
Kemal Derviş: Çok fazil buluyorum bunu. Yani uyum içinde olan ve aynı dünya görüşünü paylaşan insanların birlikte çalışmaları gerekiyor. Türkiyenin bu aşamasında biraz daha rahat durumda olsak. Başka dönemlerde borç yükümüz bu kadar ağır olmasa, ekonomik sıkıntı falan olmasa o zaman belki daha bir şeyler olabilir. Kritik bir dönemdeyiz insanlarımızı bu yükten kurtarmamız gerekiyor. Onun için böyle uyumsuz bir koalisyon olayı çözemez.
Ali Kırca: Onu bırakalım ama yeni siyasete atılan bir kişi olarak şu soruyu sorayım yine AKP ile ilgili Sayın Ecevit bir süre önce; ben her lidere soruyorum bunu ben lider değilim diyeceksiniz ama siyasete atılmış bir kişi olarak dedi ki AKPnin seçimlerden başarılı çıkması Türkiyede bir rejim sorunu yaratır dedi buna katılır mısınız?
Kemal Derviş: AKPyi yeterli ölçüde tanımıyorum, yani içeriğini kadrolarını bilemiyorum.
Ali Kırca: Mutlaka duymuşsunuzdur Sayın Erdoğan değiştik diyor veya geliştik diyor.
Kemal Derviş: Bunu çok ayrıntılı olarak, yani işim değildi o.
Ali Kırca: Kimileri 28 Şubat süreci yaşadı, kimileri diyorlar ki o sürecin yeniden bir canlanması olur AKPnin yeniden Türkiyede yani Sayın Ecevit bunu söylüyor sizin de çok takdir ettiğiniz bir siyasi kişilik yada kimlik.
Kemal Derviş: Ben Türk vatandaşının oy verdiği her partiye saygı duyarım yani ciddi bir oy alan bir parti bu memlektin bir partisidir, memleketin gerçeğini yansıtıyor dolayısıyla saygılı davranmalıyız demokrat insanlarsak. O açıdan bunun altını çizmek istiyorum. Ama benim anladığım kadarıyla AKPnin ekonomi konusundaki söyledikleri, yaklaşımları Avrupa konusundaki parçlanmış durumları. Bize şu anda gereken kararlı, çağdaş, ciddi, ekonomik programı sonuca götürecek bir görüntüyü vermeli.
Ali Kırca: Bununla bağlantılı olarak Türkiyede yıllardır bir ölçüde tartışılan konulardan biri olan ya da bir kesimin çok tartıştığı buraya oturan siyasetçiye soruyorum başörtüsü konusunda sizin oluşmuş bir görüşünüz var mı?
Kemal Derviş: Başörtüsü konusu çok tartışılıyor yani sadece Türkiyede değil bir çok yerde tartışılıyor. Ben inanç ve ibadet özgürlüğünden tabi yüzde 100 yanayım. Her insan kendi özel alanında istediği gibi yaşayabilmeli. Sosyal demokrasi için de bence bunu söylemek çok önemli. Yani sosyal demokrat insanı ön tarafa çıkardığı zaman insan özgürlüğü de ön plana çıkıyor. Ama özel alanla, kamu alanı arasında bazı farklar var. Yani özel alandaki özgürlük her zaman kamu alanına aynen yansımayabilir. Dolayısıyla kamu alanına da kamunun gereksinimleri var onları da dikkate alarak bu özgürlüğü birleştirmemiz gerekiyor sanıyorum. Bu özgürlüğün Türkiyede daha ileri bir seviyeye gelmesinden yanayım. Yani kişisel özgürlük, insanın özgürlüğü çok çok önemlidir. Ama bu hiç bir zaman başka insanın özgürlüğüne, sınıflarına tecavüz etme durumunda olmamalıdır. Yani her insan kendi inancını, yaşam tarzını özgürce yaşamalıdır benim genel yaklaşım bu.
Ali Kırca: Bireysel özgürlükler konusunda devam etmek istiyorum. Avrupa Birliği uyum yasaları konusunda siz sonuna kadar destek verdiniz mutlaka çıkması lazımdır ekonomi açısından dediniz. Kürtçe eğtim ve Kürtçe yayın konusundaki sizin görüşlerinizi onları genel olarak yasalara verdiğiniz desteği biliyoruz ama bu konudaki özel yaklaşımınızı duymak istedim.
Kemal Derviş: Bunun çok ayrıntıları var bunun, eğitim olacak ama nasıl olacak gibi. Ayrıntı olarak düşünme fırsatını bulmadım genel şeyim dışında. Çünkü bunlar ciddi konular yani. Her eğitimin bir denetim çerçevesi vardır. Ama hiç şüphesiz, hiç kuşkusuz anadilde eğitim, anadilde yayın mutlaka gereklidir. Ben şahsen bunun tartışılmasına bile bazen hayret ediyorum. Yani 21. yüzyılda bundan hiç bir şekilde korkmamamız gerekiyor. Yayın dediğimiz zaman malesef çok daha kötü yayını dışarıdan izleyebiliyor ve bazen kötü tahrikleri de o yüzden kapılabiliyor. Ama ana dilde eğitim, ana dilde yayın, oradaki özgürlük, oradaki duyarlılık çok doğaldır ve bundan hiç korkmamamız gerekir. Bu Avrupa ailesinin de mutlaka boyutudur yani bunu Avrupa bize dayatmıyor bunu her Avrupalı öyle yazıyor. Yani Bulgaristanda Türkçe yayın var, yani bir şey olmuyor, kopmuyor. Bunlar geçmiş korkular bunlara artık yapılmaması gerekir. Ama Türkiye çok ciddi bir terör olayını yaşadı, bizi parçalamaya yönelik bir saldırıya uğradık ülke olarak dolayısıyla o konuda bir duyarlılık var, bir şey var. Yani insanlar malesef öldüler, şehit oldular, çok büyük bir hasar yarattı bu. Dolayısıyla bu geçiş evresi yani bir geçiş evresidir. Şimdi bu yaraları sarmamız gerekir ve Atatürkün dediği gibi Türkiye vatandaşı olmak önemli olan. Etnik köken, mezhep bunlar bizi ayırmamalı. Yani hep birlikte Türkiye vatandaşıysak bunun ötesinde etkiye kapılmamamız gerekir. Bu sorunu barış içinde halletmemiz gerekiyor. Ama anadilde eğtim, yayın konusu meclisin de desteği ile bence tamamdır, bunu şimdi uygulamaya geçirmemiz gerekir. Bizi lüzumsuz yerde dışarıda da zor durumda bırakan, üzel bir konuyu aşmalıdır.
Ali Kırca: Süremiz çok azaldı, hatta arkadaşlarım bittiğini de söylüyorlar ama ben bitirmeyeceğim çünkü ilk defa sizin bu görüşlerinizi alıyoruz. Bir süre daha kısa kısa yine ana başlıklar halinde güncel ve önemli konulardaki görüşlerinizi almak istiyorum. Şimdi bir Irak operasyonu gündemde öyle anlaşılıyor ve bu çerçevede buna bağlı olarak Kuzey Irak Kürtlerinde son zamanlarda Türkiyeye yönelik çok ağır eleştirileri de oldu özellikle Barzani tarafından. Bir gerilim olduğu da görünüyor. Bu operasyon konusunda ve Irak ile ilişkileri konusunda Türkiyenin önündeki problemlerin nasıl aşılacağı sizce..?
Kemal Derviş: Çok iyi bir soru ve çok değerli bir soru açıkçası ben yine iktisatçı, ekonomist kimliğimi koruyuyorum ve...
Ali Kırca: Irak konusunda Türkiyeden yardım isterse ve Türkiyenin o günkü politik yapısı buna hayır diyecek bir kombinasyon içindeyse Türkiyenin Amerika ile ilişkilerinizi araya sokar mı, Türkiyenin ekonomik problemlerini IMF ile bağlantılı olarak dış yardımlar, krediler açısından zora sokar mı?
Kemal Derviş: Ben Kuzey Irak konusunda hiç bir zaman bu dış politika ile savunma politikası ile ilgili konuları müzakerelere sokmadım ve sokmayacağım, ileride de sokmam. IMF ekonomik bir kuruluştur, ekonomi tartışılır, bütçeyi tartışır, para politikasını tartışır Irakı tartışamaz...
Ali Kırca: Şantaj yapamaz...
Kemal Derviş: Şantaj yapamaz, buna katiyen izin vermem. Etkilenir, Amerika bunun büyük hissedarıdır ona ben bir şey diyemem ama ben hiç bir zaman bunu tartışmam, tartışamam, doğru olmaz, Kıbrısı tartışmam. Yani hiç IMF burnunu sokamaz bunlara, sokmamalıdır onun işi değildir. Başka müzakereler yapılır Amerika ile Irakla, Avrupayla o ayrı ama IMFnin işi değil bu. Irak önemli bir konu tabi, tahlike bizim için ordaki önemli bir operasyon. Ekonomik önlemini almamız gerekir, bir şey olursa ben yine ekonomik açıdan yaklaşıyorum bunu mutlaka telafi etsin yani oradan göreceğimiz zararı diğer yerden telafi etmemiz gerekir, turizm mesela. Olursa eğer ama inşallah olmaz ama olursa bunu ne yapmamız lazım? Bizim için Irakın toprak bütünlüğü çok önemli ben de biliyorum, aynı görüşteyim ve birde komşu bir ülke orada insanların ölmesine, zarar görmesi bizim için kötü olur bundan hepimiz çok üzülürüz. Ama diğer taraftan da bir uluslararası teröre karşı bir zorunluluğumuz var eğer Amerika sadece bizi değil Almanyayı, Fransayı, İngiltereyi de ikna etmesi lazım. Orda ciddi bir terör tehlikesi veya teröre destek veya kimyevi silahlar, bu tür şeyler var ise bu gerçekten tehdit ediyorsa biz de uluslararası terör karşısında duran ve terörden zarar gören bir ülke olarak ciddiyetle bu soruna da bakmamız gerekiyor tabi bizi ilgilendirmez diyemeyiz öyle zor denge içinde götüreceğiz.
Ali Kırca: Kıbrısı kendiniz açtınız söylediniz o konsept içerisinde. Avrupa Birliği önünde Kürtçe meselesi, uyum yasalarını aştık ama Kıbrıs engel olarak duruyor.
Kemal Derviş: Sayın Ecevit bunu bir kaç kez vurguladı Kopenag Kriterleri, Avrupa ailesine üye olmak için kaçınılmaz, herkes uyguluyor. Yani Fransa da uyguluyor, Türkiye de, Polonya da, İspanya da bize özel bir dayatma falan yok. Biz böyle birlikte katılacağız ve katılıyoruz. Kıbrıs tamamen ayrı bir olay, hiç bir alakası yok Kopenhag Kriterleriyle, Avrupa ile aslında alakası yok. Kıbrıs konusunu bir ön koşul olarak bize dayatmaması gerekir. Kıbrıs konusu tabi barışçı bir biçimde çözümlenir, çok önemli o ayrı ama Avrupanın bir ön koşulu olarak kabul edemeyiz, etmemiz gerekir. Kıbrıs sorununu kim çıkarttı? Türkiye çıkartmadı, Makaryos çıkardı, Yunanistan demiyorum bir ülke olarak ama Yunan cuntası çıkarttı. Yunan halkı demiyorum Yunan cuntası aşırı bir milliyetçilikle çıkarttı bunu karşımıza. Biz yaratmadık Türkiye olarak biz bunu her zaman vurguluyoruz Amerikalı, Avrupalı dostlarımıza. Bu işi çözümlememiz gerekiyor birlikte. Her iki taraf da biraz fedakarlık yapacak tabi. Yani bütün istediklerimiz olacak diye kesip atmıyoruz.
Ali Kırca: Orda şahinler, güvercinler Türkiyede siz o anlamda güvercinler kanadında mı yer alırsınız?
Kemal Derviş: Ben her zaman barış ve güvercin taraftarıyım ama bu ciddi bir sorun bizim için belki milli savunmamızla ilgili halkı kaygılar var burda bunun ayrıntılarına ben hiç bir zaman girmedim onlara da dikkat etmemiz gerekir. Bunu gerçekten ciddi bir şekilde çözmemiz gerekir. Yunanistan, bizim ve Kıbrıs arasında çözüm en başta. Yani şu var biz Avrupa ile ilgili diğer bütün sorunları çözebilirsek özellikle demokrasi, özgürlük ve ekonomi açısından sorunlarımızı çözebilirsek o zaman Kıbrısı çok rahat çözeriz. O zaman sadece bu kalırsa onu çözeriz. O bakımdan iyimserim ve neticede hem Kıbrıslı Türklerin hem Kıbrıslı Rumların, hem Yunanistan, hem Türkiyenin sorunu olacak.
Ali Kırca: Sorduğum sorularda başlarken benim çok ilgilenmediğim alan dediniz ama bu tıpkı ben siyasetten anlamam demenize benzedi. Herkes diyor ki siyasetten anlamam dedi Kemal Derviş ama siyaseti anlıyorum diyenlerden daha iyi yürüttü. Bu konularda da öyle bilmiyorum dediğiniz konularda açık ifadelerde bulundunuz. Bir de ben onu da söyleyim izleyicilerimize buraya kadar gelen değerli politikacılar, genel başkanlar hep dosyalar, belgeler kağıtlar falan. Gelen bir soruda Sayın Derviş neye boş geldi, kendisi oturdu içindekiler, zihnindekilerle bu konulara cevap verdi veya daha önce yaptığı analizleri bizimle paylaştı. Bitirirken bir vizyon görüşünüzü kısaca alacağım, Türkiyeye ilişkin önümüzdeki dönem gençlere ilişkin belki. Ama siyasete küçücük bir baştaki konulara döneceğim çünkü biraz da sen aklıma getirdiniz. Çünkü ben her zaman güvercinin yanındaydım dediniz ama güvercinin yanında yer almadınız yani DSPyi kast ediyorum. Çünkü Sayın Ecevit siz geldiğinizde Türkiyeye size DSPye katıl çağrısında bulunmuştu. Eğer siyasete atılacaksınız yada bugün 6 ok bayrağındayken yarın o rozeti takacaksınız neden Sayın Ecevitin daha önce size önerdiği güvercin rozetini takmadınız?
Kemal Derviş: Türkiyeye geldiğimde bunu Sayın Ecevite de çok açık bir şekilde anlatım hatta Sayın Bahçeli ve Sayın Yılmaz da oradaydı. Siyasete girmek üzere gelmedim, Sayın Ecevit beni zor bir anda çağırdı, ülkenin zor bir anında ve büyük bir ekonomik çöküş yaşandığı bir anda beni çağırdı ekonomiye yardım eder misin dedi ve ben bunu kabul ettim tabi.
Ali Kırca: Ama sonraki güvercin çağrısı...
Kemal Derviş: Güvercin çağrısı bir kaç hafta sonra geldi. Oradaki bazı tavırlarım biraz yanlış algılandı yani ben ekonomik programı çiftçimize, sanayicimize, işçimize, esnafa anlatmak mecburiyetinde hissettim. Yani lütfen destekleyin, zor günlerden geçersek hep birlikte yapacağız, destekleyin bu hep siyaset gibi algılandı veya siyasete girme gibi algılandı halbuki hiç öyle bir şey yoktu. Yani bu programı başarıyla yürütelim, başarıya doğru götürelim ondan sonra ben sivil toplum, üniverste ve çok sevdiğim kitap okuma, kitap yazma, gençlerle üniverste ortamında çalışma şeyine döneyim, isteğim oydu.
Ali Kırca: Ama son siyasi gelişmeler durumu...
Kemal Derviş: Son ekonomik gelişmeler, siyasi ekonomik gelişmeler bu siyasette hiç atılım olmadan, orada bir çözüm olmadan olmayacak, çözemeyeceğiz bunu. Anlatabildim mi bunu? Madem ki bu ekonomik programın başarısını istiyorum ben özellikle tabi bu kadar çaba sarfettim. Bu oturan mekanizmalar beni siyasete doğru götürdü.
Ali Kırca: Şimdi sor diyorlar ben de sorayım. Siz o kadar çok atıfta bulundunuz ki burada Baykalın Seçim Meydanında bizimle yaptığı görüşmede pek çok konuya atıfda bulundunuz, dikkatle dinlediğiniz anlaşılıyor. Kasımda çok tartışılan bir konu oldu bütün gazetelerde ve yorumlarda yer aldı. Sayın Baykal burda ilk defa birlik çağrısı, iltihak çağrısında bulundu ve bu da çok tartışıldı. Sizin de buna tepki gösterdiğiniz söylendi. Her hangi bir tepkiniz oldu mu ya da Sayın Baykala bunu ilettiniz mi? Sizin yakın çevrenizden de buna ilişkin uyarılar geldi mi?
Kemal Derviş: Kendisi de düzelti onu yani şu anlamda o şunu ifade etmek istedi sanıyorum ve bugün de bu şekilde anlattı. CHP çok köklü bir kurum, yani sadece bir parti değil bir kurum Türkiyenin bir kurumu. Bu birleşmeyi madem ki yasalar, şu anki geçerli yasalar ittifaka el vermiyor, müsade etmiyor o zaman CHP çatısı altısında olsun ama yani bu eşitlik, kardeşlik içinde olsun böyle ifade etmişti bana. Sanıyorum orda yani belki doğru kelimeyi kullanmadı bence.
Ali Kırca: Onu duydunuz mu izlerken programda?
Kemal Derviş: Onu duymadım sonradan öğrendim. Çünkü yoldaydım... Deniz Beyin ilk önemli çağrısı gelin birleşelim, ortak bir çatı altında birleşelim ama birbirimize saygı ve birliktelik içinde birleşelim yani ben bu şekilde algılıyorum olayı ve çağrıyı. Yani birisinin teslim olup öbür tarafa katılması şeklinde değil. Evet biz çatıyız, en köklü partiyiz, CHPyiz, Atatürkün partisiyiz. Yani şimdi biz partimizi kapatacak halimiz yok bu da haklı bir istek olmaz hani YTP daha yeni kuruldu CHPnin altına toplansın. Ama oturalım, konuşalım CHP çatısı altında toplanalım herkes özveride bulunsun o şekilde götürelim diye bir çağrısı oldu. Yani doğrusu da budur. Ama bütün bu tartışmaların anlamı kalmadı artık bir şekilde yürümemiz gerekiyor seçim yaklaşıyor.
Ali Kırca: Bu arada yeniden CHP çatısı altındayken diğer sol partilere yada oradaki siyasi kimliklere çağrılarınız olmaya devam edecek mi, yoksa arayışa nokta konuldu mu?
Kemal Derviş: Kurumsal arayışlar netice vermez ama...
Ali Kırca: Mesela Sayın Cem ile bir görüşmeniz olabilir mi önümüzdeki günlerde her hangi bir nedenle?
Kemal Derviş: Ben her zaman, her konuda isterim.
Ali Kırca: Bir kırgınlık var mı karşılıklı?
Kemal Derviş: Mutlaka var. Çünkü bu ittifak umurumda değil beni biraz sıkıntı içine soktu ama ciddi bir kırgınlığım yok. Ama ben ileride keşke Sayın Cem ile çalışabilsek yani dünya görüşlerimiz aynı. Deniz Baykal ile, İsmail Cem ile Kemal Dervişin dünya görüşleri çok benziyor bir birine. Biraz farklılıklar olabilir ama temelde aynı. Ben tabi ki onunla çalışmak isterim, bam başka dünya görüşü ona da saygım olabilir ama bambaşka bir dünya görüşü olana da saygım olabilir ama bambaşka dünya görüşü olan bir arkadaşlarla çalışmak daha zor olur benim için. Keşke İsmail Cem o birlikte başka şekilde, Meclis içinde olsa bilemiyorum anlatabildim mi? Ama artık bir şekilde de yürümemiz lazım. Yani CHP köklü bir kurum, Türkiyenin her yerinde teşkilatı olan bir kurum, tarihi kurum, insanları heycanlandıran bir kurum, anlamı var. Şimdi artık bu birlikteliği bu çatı altında yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
Ali Kırca: Anlaşılıyor ki yine çalışmalar devam ediyor. Peki seçim sonrası onlar da barajı aşıp gelirse her halde hükümet kurmakta en çok kolaylık yaşayacağınız parti o olacak.
Kemal Derviş: Kesindir.
Ali Kırca: Son olarak şimdi arkadaşlar işaret ediyor ama son cümlelerinizi alacağım gelecek haftadan itibaren Sayın Bahçeli ile son siyasi parti lideri olarak görüşeceğiz 29 Ağustosdan itibaren ve 12 Dev Adamın Amerikadaki izlemeye başlayacağız biraz siyasete soluk vereceğiz, dikkatler oraya üstelik heycanlar da belki, belki siyasete ordan yansımalar da olacak. İşte Milli Takımın Uzakdoğudaki başarıları, daha önce Galatasarayın başarıları bize güzel şeyler yaşattı ve atletizmde başarımız Avrupa Şampiyonu oldu Süreyya yani müthiş şeyler. Hatta başka alanlarda da bireysel başarılarımız var sanki o başarıların gerisinde mi kalıyor siyaset kurumu yada sistem.
Kemal Derviş: Türkiye toplum olarak ilerliyor ama siyaset bir türlü ilerlemeyi yakalayamadığı gibi bazen sınırlıyor toplumu bu bir gerçek. Onun için zaten bir şekilde siyaseti çözmek gerekiyor. Spordan çok güzel örnekler verdi bize bir kere takım oyunun önemini gösterdi. Biz takım olarak gittik Korede, Japonyada müthiş bir başarı gösterdi futbolcularımız. Bir başka güzel bir örnek oldu, benim en duygulandığım an Koreyi yendik, ondan sonra çok güzel bir yarışma oldu ve ondan sonra Koreli ve Türk futbolcuları el ele verdiler stadyumda birlikte selam verdiler seyirciye işte budur yani hayat. Yarışır insan, biri kazanır ondan sonra el ele tutuşulur ileri tarihte yeniden yarışılır. Bir kardeşlik duygusu içinde hepimiz bir insan ailesinin parçasıyız. Avrupa dedim de tabi Avrupaya yakınız geleceğimiz orada ama Koreliler de bizim kardeşlerimiz, Japonlar da bizim kardeşlerimiz, Brezilyalılar da bizim kardeşlerimiz. Yani dünya bu, 21. yüzyıl bu. Bölünme, parçalanma, kin bir birini batırma, bir birini acımasız bir şekilde eleştirmek tarih artık. Bakın Avrupada Almanya, Fransa savaştılar kaç kere ve milyonlarca ölü verildi şu anda pasaportsuz geçiş, aynı para ne için... İnsanın mutluğu için, mutlu yaşamı, özgürlük içinde mutlu yaşamak için ve bizim de buna katılmamız gerekir.
Ali Kırca: Belki gençlerin spor alanındaki başarıları aslında Türkiye belki o.
Kemal Derviş: Tabi ki Türkiye o.
Ali Kırca: Peki Sayın Derviş çok teşekkürler. Gerçekten uzun bir görüşme oldu ama pek çok konuda sanıyorum bu akşam Türkiye sizi daha yakından da tanıma fırsatı buldu. Baştaki dileğimizi tekrarlıyoruz hayırlı olsun, size hayırlı olsun, CHPye hayırlı olsun ve Türkiyeye hayırlı olsun. Siyaset dünyasının da sizinle çok şey kazanacağını herkes düşünüyor. Ben kamuoyunun burada gelen bu
e-maillerin ortak düşüncesini yansıttım bu anlamda. Yeniden bundan sonra siyasetçi kimliğinizle tekrar görüşmek dileğiyle diyoruz.
Kemal Derviş: Bana bu fırsatı tanıdığınız için çok teşekkür ederim.
Ali Kırca: Sağolun. Evet sevgili seyirciler Seçim Meydanı gelecek Çarşamba akşamı MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile devam edecek ve ilk turu böylece tamamlamış olacak. Gelecek hafta Çarşamba akşamı Seçim Meydanında görüşmek üzere iyi akşamlar... |
|