|
Londranın en mutena semtlerinden biri olan Kensingtonın göbeğinde, adeta bir film setini andıran bu mekanı doldurmuş, çoğu resen emekli Baas Partili subay, senaryonun toplu bir ön okuma toplantısı için salona giriyordu. Bir anda kahve servisini bırakıp mübaşir rolüne soyunan Mırracıdan kurtulup, salona girdiğinizde gözünüzü bir an için kapatıp, kendinizi Türkiyede hayal ettiğinizde, örneğin Derlenme Toparlanma ve Tekamül Partisi (DTTP)nin Vakfıkebir ilçe kongresinde olduğunuzu sanabilirdiniz. Partinin ileri gelenleri ön safta, kağıt üzerinde yazılı olmayan ve teşkilat erkanının dışında kimsenin bilemeyeceği bir protokol sırasında oturturuluyor. Herkes, bir diğerini kolluyor. Kim kiminle nasıl selamlaştı, kim kiminle nasıl kucaklaştı, kim kime göz kırptı, kim kimi köşeye çekti, dikkatli gözlerle izleniyor ve ona göre bir yerlere not alınıyordu. Derken bir vaveyla koptu ve içeri beyaz atlı olmasa da kara kaşlı kara gözlü, kısa boylu ama iri kıyım bir Prens giriverdi. 38 kamera ekibi birden Ürdünün eski Veliaht Prensi Hasan Bin Tallalın üzerine hücum ederken, o da protokol sırasındaki en saygın yerlerden birine oturtuldu. Ne oluyor, Ürdün harekata destek mi veriyor, üslerini mi açıyor? Soruları boğuntu içinde bırakıldı. Cep telefonu melodileri ve koşuşturan 38 kamera ekibinin patırtısı arasında okunan Kuranı Kerim ve mahut şehitler için saygı duruşu faslından sonra, huşu içinde işe koyuldular. Kimilerinin gözleri çakmak çakmaktı. Kimilerinin ise ıslak. Yıllardır ayrı durdukları vatanlarına belki de, gardroptan çıkarılan üniformaları ütülenmiş, yıldızları parlatılmış, üstü açık bir jeepin üzerinde muzaffer bir komutan olarak geri dönecekleri günü hayal ediyorlardı. Bir tanesi, Çok az kaldı. Çok az.. Bitiyor bu iş... diyerek, hangi işi kastettiğini açıklamaktan kaçınıyor, ama anlatırken adeta gözleri parlıyordu. Yanındaki kahverengi cübbeli Şeyh de tesbihini bize doğru sallayarak, Göreceksiniz, tereyağından kıl çeker gibi olacak diye onaylıyordu. Fuayedeki bir başkası, Kan gölüne dönecek ortalık. Amerika çok dikkatli olmalı. Irak halkı kırım ve kıyım istemiyor. Bize bıraksınlar, bir gecede halleder halkımız. diyerek dış güçler uzak dursun, mesajı veriyordu. Ama konferansın arkasındaki Washington ve Londra adresli dış mihrakların bu işe yatırdığı milyarlarca doların sadece hayır amaçlı olup olmadığını kimse sorgulamıyordu. Iraklı muhaliflerin zirvesinde kriz Genellikle çok iyi hesap kitap yapmaları ile tanınan askerlerin her konuştukları gazeteciye verdikleri içeride 1500 ila 50,000 arasında isyancı subay bizim işaretimizi bekliyor mesajları da, matematiğe ve mantığa inat, ortalıkta uçuşuyordu. Ya, Saddam Irakının askeri akademilerinde matematik dersi almamışlardı ya da sıcak böyle yapıyordu insanı. Ağızlarından en çok ve en cömertçe dökülen kelimeler demokrasi, özgürlük, adalet, hukuk, barış tan ibaretti. Saddamın her an herşeye kalkışabileceğini söylüyorlar ve buna izin vermemek için bir an önce harekete geçip Diktatörün koltuğundan devrilmesini istiyorlardı. Bunu da sadece kendileri yapabilirdi. ABDnin ya da başkalarının yapacakları onları ilgilendirmiyordu. Onlar Irak halkının emrinde vatansever askerlerdi. Bir kısmının yakın zamana kadar (5 ya da 10 yıl insan ömründe çok uzun bir süre olmasa gerek) Saddamın emrinde vatansever askerler olması mühim değildi. Bir kısmının, örneğin Danimarkada yaşayan General Hazrajinin, kendi halkına gaz bombası atabilmiş bir ordunun eski genelkurmay başkanı olması da küçük bir ayrıntı idi. Bazılarının üzerinde, kötü diktatör Saddamın Muhaberat teşkilatı koridorlarının ve işkencehanelerinin kokusunun hala sinmiş olduğu da, kimsenin umurunda değildi. Sonuç bildirgesi diye, katılımcıların bir bölümünün hazırladığı bir ortak metni, dünya basınının gözünün önünde yalan söyleyerek Külliyen ittifak halinde diye sunmaya çalışan General Tevfik El Yasiri için de, ülkenin toprak bütünlüğü gibi kavramlar satır arası ayrıntılardan ibaretti. Eline cetvel alanın ve tabii güçlü olanın Saddam sonrası Irak pastasından, kendilerine federal dilimler koparabilme kavgasının yarattığı tartışma da demokratik müzakere, mutedil bir mükaleme ve münazara gereğiydi. Irak halkının iradesi adına bir avuç eski subayın, ortak bildiri diye yutturmaya çalıştığı metinde Federal devlet vurgusunun yapılmasının ardında kimin bulunduğunu merak edenler ve sorgulayanlar gereksiz ayrıntılarla uğraşıyorlardı. Baasçı geleneğinden sıyrılamamış olmanın getirdiği gizlilik ve esrar perdesi, güvenlik gerekçesine dayandırılıyor, ama, ABDli uzmanların yapacağı enformasyon ve psikolojik faaliyet desteği de vurgulanarak, Saddama ayağını denk al mesajı, sözüm ona güçlendiriliyordu. Üç gün sürdü konferans, üç sayfalık bile somut karar alınamadan sona erdi. Zaten ortak bildiriyi bile en azından ev sahibi ülkenin diline, yani İngilizceye çevirmeye kimse tenezzül etmemişti. Zaten Kürtçe, Türkçe, Süryanice ve bazı Arap lehçelerine de çevrilmesine gerek duymamışlardı, içeriden kısmen yansıyan Na-tamam müzakere ve bila ittifak havaya bakılırsa... Kürtlerin, toprak petrol ve sınır gelirleri için diğer Kürtlerle, Arapların komuta kademesi ve bölgesel paylaşım konusunda diğer Araplarla ve Kürtlerle, ufak tefek ayrıntı gruplar gözü ile bakılmak istenen Türkmenlerin Araplarla, Süryanilerin Yezidilerle, Monarşistlerin Kürtlerle, Arapların İslamcılarla, ülkenin çoğunluğunu oluşturan Şiilerin, şimdiki iktidar kademelerinde egemen Sünnilerle itiş kakışı sürdükçe, bu tür çok konferans toplanıp dağılacak. Halk, millet, özgürlük, diktatörlük, esarete son temalı hamasi nutukların ve gösterişli demeçlerin üzerindeki yaldızı kazıyınca, altından petrol, dolar ve petro-dolar, Washingtonın inayeti, dolar paylaşımı sırıttıkça... Ve tabii, direksiyon ile ulvi irade, dünyanın tek süper gücünün karar vericilerinde olduğu sürece... En iyisi, şimdilik Ortadoğu semalarını seyretmek... Herşey, Cruiseler, Stealthler, Tomahawklar, Patriotlar, F-16lar uçuşmaya başlayınca, daha iyi anlaşılacak ve netleşecek. Halen, havaya baktığımızda sadece tarifeli ve izinli seferleri görüyoruz. United States damgalı uçaklarla ve henüz sadece kravatlı ve bond çantalı adamlar var o uçaklarda. Kimisi, eski tanıdıklarla görüşüyor. Kimisi eskiden tanıdıklarını görmezden geliyor gittikleri yerlerde. Başkentler yerine esaskentlerde ve esas adamlarla görüşmeyi tercih ederek. Hükümetler mi ? Bizim bölgemizde, zaten hükümet dediğin nedir ki ? Bugün var, yarın yok.. Esas olan iktidardakiler ile görüşmektir. İktidardakiler ise iki cinstir : Good guys ve Bad Guys... | ||||
İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||