Güncelleme: 11:48 TS 12 Tem., 2002
|
|
|
Cemin konuşmasının tam metni
|
|
|
|
Sevgili vatandaşlarım, değerli basın mensupları, Türkiyemizin sıkıntılı bir dönemden geçtiği, zor günler yaşamakta olduğumuz açıktır. Önce kesin bir inancımı vurgulamak istiyorum. Kimse Türkiyenin içinden ya da dışından kimse hesabını yanlış yapmasın. Türkiyenin günümüzdeki sorunlarına günümüzdeki görüntüsüne bakıp da Türkiyenin geleceğine pay biçmesin. Türkiyenin geleceği için hüküm vermesin.
Türkiyenin elbette büyük sorunları mevcut. Ama Türkiyemizin gücü, Türkiyemizin birikimi, Türkiyemizin kudreti yaşadığımız bütün sorunlardan daha büyüktür. Bu gücü hayata geçirecek olan Türkiyenin çağdaş birikimleridir bu gücü hayata geçirecek olan. Birikimleri büyük bir ittifaka, sosyal demokrasi eksenindeki çağdaş çocuğunluğun, sosyal demokrasi eksenindeki çağdaş çoğunluğun iktidarına dönüştürmek önümüzde duran vazifedir. Bizim iddiamız, bizim amacımız budur, bunu gerçekkleştirmek için yola çıkmaktayız.
Sorun yaratan değil, çözüm üreten siyasete ihtiyaç var. Bağnazlığın değil, aklın temsilcisi olan, ataletin değil değişimin ifadesi olan bir siyaset, demokratik değişimin sözcüsü ve öncüsü olan bu yeni siyasetin işlevi Türkiyeyi yenileştirmektir. Bu bilinçle Türkiyeye büyük bir güvenle bu basın açıklamasını yapmaktayım. Bu açıklamalarımla ilgili soru almayacağım, ilerde suallere ve cevaplara çok zamanımız fırsatımız olacak. Sevgili vatandaşlarım, toplantıya önce teşekkürle başlamak istiyorum. Dışişleri Bakanlığımdaki çalışmamda bana en büyük desteği veren, en doğru yönlendirmleri yapan Başbakanımız Sayın Ecevite şükranımı sunuyorum.
Sayın Ecevitin bazen çetin ve çileli ama her zaman dürüst ve onurlu siyasal yaşamında ülkemize ve halkımıza yaptığı hizmetler de daima şükranla anılacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız Sezere, Sayın 9. Cumhurbaşkanımız Demirele en üst düzeydeki yönlendirmeleri ve çok değerli destekleri için şükranımı sunuyorum. Aynı şekilde Sayın Genelkurmay Başkanına ve güvenlik boyutu taşıyan dış konularda çok yoğun ortak çalışmalar yaptığımız sayın komutanlara, 5 yılın hükümetlerinde birlikte çalıştığımız bakanlara, bu hükümetlerde Başbakan ve Başbakan Yardımcılığı sorumluluğunu taşımış Sayın Yılmaza, Sayın Sezgine, son hükümette kendisinden her zaman değerli destek gördüğüm Sayın Bahçeliye ve Sayın Özkana teşekkürlerimi sunuyorum.
En özellikli şükranım elbette Dışişleri Bakanlığının mensuplarına, çalışma arkadaşlarıma yöneliktir. Kendileri, Türkiyenin en kıymetli birikiminde yer almaktadır. Çalışkanlıklarıyla, disiplinli yaklaşımlarıyla memleket sevgileriyle hepimize örnektir. Dışişleri Bakanlığı mensuplarına çok büyük bir teşekkür borçluyum. Ve elbette basınımıza, siz meslektaşlarıma, özellikle diplomasi muhabirlerine öneriniz, eleştiriniz için, dostluğunuz için, ayrıca bu mekanı bana sağlayan Ankara Gazeteciler Cemiyetine teşekkürlerimi sunmaktayım. Bütün bunların ötesinde ve bütün bunların üstünde benim büyük teşekkürüm ve gönül borcum halkımadır.
Bakanlığımın ilk gününde yaptığım konuşmada dış siyaseti halkımızın ekmeği ve esenliği, çocuklarımızın geleceği ve güvenliği olarak tanımlamıştım. 5 yıl süresince halkımın bana verdiği bazen sesli, bazen sessiz destek benim en büyük siyasal övüncüm ve mutluluğum olmuştur. Hükümetten ve DSPden istifam özü itibariyle benzeşen tespit ve nedenlere dayanıyor. Her ikisinin de geçmişte başarıyla taşıdıkları işlevi artık yapamayacak duruma düşmüş olmaları.
Hükümet iç çekişmeleri nedeniyle iktidar olmak vasfından uzakklaşmıştır. Ayrıca DSP ağırlığındaki bir siyasal denge bozulmuştur. Hükümet, Türkiyenin ihtiyaç duyduğu adımları artık atamayan, uzlaşma ve çözüm üretemeyen bir yapıya dönüşmüştür. Güç kaybına uğramıştır. Bu nedenlerle sağlıklı bir dış siyaseti bakan olarak uygulamamın imkanı ortadan kalkmıştır. DSP aynen hükümet gibi, geçmişte olumlu uygulamalara öncülük yapmıştır. Ne var ki özellikle yanlış yönetim anlayışının giderek ağırlık kazanmasıyla DSP demokratik sol ilkelerini hayata geçirecek gücü kaybetmiştir. Bunu yeniden kazanabileceği umudu da toplumda kaybolmuştur.
Türkiyeyi sosyal demokrat anlayışla yönetmek işlevi siyasette sahipsiz kalmıştır, boşlukta kalmıştır. Şimdi bütün bunlar artık geçmişe ait. Geçmişte kalarak geleceği yaratmak mümkün değildir. Geriye baka baka ileriye gidilmez. Mevlana, yüzyıllar öncesinde söylemiş; Dünle birlikte gitti cancağızım/ne kadar laf varsa düne ait/şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Sevgili vatandaşlarım, milletvekili arkadaşlarımızla ve tabi öncelikle de Sayın Hüsamettin Özkan ve Sayın Dervişle birlikte yeni bir hareketi başlatmak kararını aldık. Sayın Özkanla 7 yıldır aynı partide ve hükümetlerde birlikte çalışmaktayız. Buradaki dayanışmamız ve birlikteliğimiz yeni dönemde aynen devam etmektedir ve edecektir. Türkiyeye dönüşünden beri yakın bir dayanışma içinde olduğumuz Sayın Dervişle hem ortak dünya görüşümüz, hem de gençlik yıllarından başlayan dostluğumuz var.
Dayanışmamız ve birlikteliğimiz devam etmektedir ve edecektir. Ancak Sayın Dervişin bugünkü konumunun gerçeklerine saygılıyız. Konuşmamın başında yeni siyasete, Türkiyenin yenileşmesini vurguladım. Bugün Türkiyemizi daha ileriye götürecek yöntem şudur; toplumun kendi tarihsel kültürel birikiminin ve cumhuriyet ihtilalinin doğrultusunda kendini yenilemesi ve Türkiyeyi çağdaş değerler ışığında geliştirmesi. Günümüzün dünyasında ve Türkiye gerçeğinde bu hedefin önündeki başlıca engel üretimsizliktir, işsizliktir, eşitliksizdir. Önümüzdeki tehlike, evsiz insanların, doktorsuz hastaların, okulsuz çocukların, eğitimsiz çocukların acılarına yabancılaşmaktır.
Tehlike insani değerlerden uzakklaşmak, ahlaki düşüş içinde olmak, ahlak ölçülerini unutmak, sığlaşmaktır. Yenileşmenin başlıca engeli kendimize güvensizliktir, insanımıza güvensizliktir. Bizzat kendi korkularımızdır. Oysa Türkiyemizin kendi korkularından başka korkacak hiçbir şeyi yoktur. Önümüzde ortak bir iddia, el birliğiyle gerçekleşecek ortak bir hedef var. Türkiyeyi zirveye ulaştırmak. 21inci yüzyıla bir dünya devleti kimliğiyle adım atan Türkiyemizin özgün katkısını, insanlığın büyük yürüyüşüne her alanda ve her düzeyde getirebilmek. Değişim, kendi kimliğimizi, kendi özümüzü terk etmek değildir. Bu kimliği ve bu özü yüceltecek en akılcı, en doğru yöntemleri hayata geçirmektir. Türkiyemiz, insanlarının iç dünyasıyla gönül bağlarını yeniden kuracaktır. Toplumun kültür birikiminden daha fazla kaynaklanacaktır. Yenileşme tarihle bütünleşecektir. Türkiyeyi yenileştirmenin anlamı, iddiası ve misyonu budur.
Türkiyenin tarihsel gelişme sürecinde Atatürk Cumhuriyetinin çağı paylaşma hedefinde çok önemli aşama Avrupa Birliğidir. Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi bir toplumsal değişim projesidir. Avrupa Birliği kıta düzeyindeki bütünleşme sürecinde birlikte çalışma ve birlikte yaşama anlayışıdır. Gönüllü beraberlik tercihidir. Türkiyemizin çağı paylaşmak mesajıdır Avrupa Birliği. Ve Türkiyeyi Avrupa ve dünya dinamiğinde bir çekim, refah ve yatırım merkezi yapmaktır. Avrupa Birliğiyle ilişkilerde Türkiyeyi 5 yılda getirdiğimiz aşama üyelik müzakerelerinin açılmasıdır. Türkiyemiz bu fırsatı kaçırmamalıdır.
Gereken adımları atmakta biz kararlıyız. Parti ve iktidar programımızın çok önemli bir unsuru Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliğini gerçekleştirmek olacaktır. Bunun gereği olan siyasal ve ekonomik dönüşüm yasalarını tamamlamak olacaktır. Sevgili vatandaşlarım, siyasette insanların ne istediğine, ne beklediğine ciddiyetle bakmak icap eder. Ve bizim insanımız çok doğal olan, hakkı olan taleplerle bize, siyasetçiye gelmektedir. Bizim insanımız, Türkiyenin insanı, çocukları için daha güzel bir gelecek istiyor. Herkes için fırsat eşitliği istiyor, çalışabilir olanlar iş imkanı bekliyor, çalışmak istiyor. Dar gelirli, orta gelirli, işçi, köylü, esnaf, ekonomik gelişmeden pay almak istiyor.
Gençlik kendi dinamizmini topluma katmak, kahvehanelerde değil iş yerinde hayata atılmak istiyor. İnsanımız güvenlik ve istikrar istiyor. Girişimci önünü görebilmek, Avrupayla, Amerikayla eşit koşullarda rekabet etmek istiyor. Üretimin, istihdamın cezalanmamasını, desteklenmesini istiyor. İhtiyacı olan sosyal güvenlik talep ediyor, özgürlük ve demokrasi ciddi ve temiz bir yönetim istiyor. Çağı paylaşmak, gelişmiş bir Türkiyede yaşamak istiyor ve mutlaka ciddiyet istiyor, kendini yönetenlerden ve herkesten ciddi olmasını, işini ciddiyetle yapmasını talep ediyor. Burada ülkemizin belki en büyük bir ihtiyacını vurgulamak istiyorum. Türkiyeye etkin bir yönetim gerekiyor.
Bilgiyi, birikimi, deneyimi ve özellikle de gençliğin dinamizmini ortak hedeflere yöneltecek etkin bir yönetim, emeğe, verime kıymet veren, girişimciye güven ve destek veren, uluslararası boyutta büyük projeleri hayata geçiren etkin bir yönetim. Sevgili vatandaşlarım, bütün çağdaş birikimlerin birlikteliğiyle, uzlaşmasıyla gerçekleşecek bir yenileşme sürecine sosyal demokrasinin katkısını getirmek üzere bütün Türkiyeyi kucaklamak üzere biz yeni siyasal partimizi oluşturmaktayız. Partimiz kendi siyasal doğrultusunda bu toplumsal beraberliğe öncülük yapacaktır ve bu hedeflere ulaşmak için Türkiyeyi yenileştirmek için bizim düşüncemiz, önerimiz, iddiamız şudur; insanlığın evrensel ilkelerinden, ortak değer yargılarından, Türkiyenin tarihsel yenileşme özlemlerinden, cumhuriyetimizin temeli olan laiklik ilkesinden, Mustafa Kemal Atatürkten, milli mücadele geçmişimizden partimiz kaynaklanıyor.
Cumhuriyet ve demokrasi dönüşümlerinden insanımızın özgürlükçü ve eşitlikçi taleplerinden inanç dünyamızdaki adalet ve dayanışma anlayışlarından hareket etmekteyiz. Her şeyin en güzel olanını, en yeni ve çağdaş olanını insanımıza sunmak için yola çıkmaktayız. Türkiyenin yenileşmesi, son tahlilde imtiyazların imtiyaz olmaktan çıkmasıdır. Fırsatların, kültür ve eğitimin, zenginliklerin, mutluluğun mümkün olan en geniş kitleye yayılmasıdır. Yenileşme sürekli ve sonsuz bir adalet arayışıdır. Sürekli bir gelişmedir. Sevgili vatandaşlarım, büyük bir iyi niyetle halkımıza ve kendimize güvenle, inançla yola çıkmaktayız, Allah utandırmasın. Teşekkür ediyorum, sağolun efendim. |
|