|
Daha önce de belirtmiştim: Evim Yeşilköyde. Mart kedisi gibi dama çıksam, Atatürk Havalimanını bile görebilirim. Bugün Türkiyenin dört bir yanında insanlar, TVsini açıp o uçağı, uçağımızı beklerken ekranda, ben sanki evimizin bahçesine alçalmakta olan her uçakta, bizimkiler bunda mı acaba? diye tatlı bir heyecan duymanın keyfini yaşadım. Bir ara dışarı çıktım, sokaklar ana-baba gününe dönmüştü. Ne ana-babası? Ana-baba-çoluk-çocuk işte! Döndüm, korna sesleri evin içinde. Evde hasta falan olsa, hani sesten, kornadan dolayı mızmızlanacak olsa, neredeyse ona, kalk len! kalk, bugün yatılmaz derdim. 32 ülke şen gitti, topu topu iki ülke şen dönebildi Koreden. Biri biz, biri de Brezilya işte. Tanrının sevgili kulu olmak bu olsa gerek. Hem de ne sevgili..? Sen kalk, Azerbeycan, Moldova, Makedonyanın olduğu grupta birinci olama, İsveçten son dakikada yediğin 2 gol için sıkıntıdan patla, offla puffla, play-offa kal. O sayede, git Çin ile Kosta Rikanın grubuna dal. Brezilyaya yenil, başka kimseye yenilme. Brezilyaya bir daha yenil Dünya 3.sü ol. O Brezilya da Dünya Şampiyonu olsun ki, senin 3.lüğünün tadı daha fazla olsun. 3. lük maçında da sürdü sevgili kulluğumuz. Hem de herkes payına düşeni alarak. Dualarla buralara geldik diyen Hakan Şükür bile, kendi için dua etse bu kadar olurdu ancak. Kimselere tanınmadık şansları heba ederek son maça kadar hep ilk 11de çıkacaksın, Rus Salenko da değilsin ki, 5+1 gol atıp, hem kaçırdıklarını unutturasın hem de World Cupın tarihine kalıcı bir imza atasın. Ne kalıyor geriye? En erken golü atmak. Attı vallahi. 1962de Meksika-Çekoslavakya ile oynarken 15 saniyede de gol atılır mı? diye coşanlar bugün yaşıyorlarsa, 11 saniyede bile atılırmış, futbol amma da hızlandı diye düşünüyorlardır. Hakan, hem o rekoru hem de hakkında yapılan eleştirileri sildi süpürdü bir çarçabuk golle. Bundan iyisi onun için de, onu sevenler için de can sağlığıydı. Mesela, onu çok seven arkadaşlarımdan biri, maç sonrası cebimi bipletip, mesaj yollamıştı: Gördün mü, işte Hakan bu! Tarihe geçecek bir gol ve iki asistle yine yaptı yapacağını... Liseli aşıklar gibi cepten mesaj göndermeleri sevmiyorum ama üşenmedim, bu kez yanıtladım: Peki ya bir asist, iki gole ne demeli??? Hem de aynı maçta... Sonra, şu da dikkatimi çekti ama arkadaşıma yazamadım: İkinci yarı sağdan bir orta geldi. İlhanla Ergün birlikte yükseldiler. Ergün daha müsaitti ama İlhan da ümitsiz bir pozisyonda değildi, Ergüne bırakmadan, o topa müdahele etti. Kameralar teknik heyetimize yöneldi; Şenol Hoca, İlhana çok ama çok kızmıştı! 10 dakika sonra yine bir atak... Bu kez Hakan ezdi topu, yine Şenol Hoca ekrandaydı; alkış tutuyordu... Anlayacağınız, Hakan, sadece tanrının sevgili kulu değildi. Kore maçı bitiyordu. Bir ara ekradan geçti, gördüm; Okan bile oynadı. Maçın sonucunda Dünya Üçüncüsü olmak güzeldi de, maçın sonu çok daha güzeldi. Şimdiye kadar hiçbir Dünya Kupasında tanık olmadığım rakip takım taraftarları tribünde içiçe görüntülerine bu kupanın diğer maçlarında tanık olmuş, keyiflenmiştim. Bu kez, rakip taraftarlar ve futbolcular resmen eleleydiler. İŞTE SPOR BU ! dedim. Bu kez, Simon Kuperin Futbol Asla Sadece Futbol Değildir adlı kitabı tersten yazılyordu sanki. Gerçekten de futbol asla sadece futbol değildi... Aşktı, dostluktu, sevgiydi, kardeşlikti. Kocaman bir Türk bayrağı açıldı tribünde, açan Korelilerin ta kendisiydi. O ana kadar, bu kupaya damgasını vuran jenerik görüntüsü Güney Afrikalı bir oyuncunun gol sonrası sevincini yaşarken arka arkaya attığı 5 ters parende ve bir salto olur diye düşünüyordum. Spor programlarına yeni jenerik kazandıracak görüntüler bu kupanın 3.lük maçından çıkacak. Hele futbolcularımızın madalya törenine kucaklarında küçük çocuklarla çıkması ki sanırım bu da bir ilkti, gerçekten sempati anlamında birinciliğe yükseltti bizi. Bugün gazetelerde okudum; Franz Beckenbauer şöyle buyurmuş: Bu kupanın kazancı Türkiye oldu demiş. Bizim kazancımız Beckenbauerin buyurduğundan çok daha öte oldu dün. Kupa öncesinde, yabancı basını takip edip durmuştum. Bizim için söylenen en olumlu söz şuna benzer bir cümleden öteye gidemiyordu, sinir oluyordum. Son 10 yılda çok ilerleme kaydettiler, ikinci tura çıkabilirler. Bundan sonraki kupa Almanyada. Seyircimizle orada olacağız. Bakalım 4 yıl ya da 8,12 yıl sonra hakkımızda neler yazılacak? O zaman Serhatı, İlhanı, Berkantı turnuva öncesinden gol kralı adayları arasına alırlar mı dersiniz? İşte, bu bizim elimizde. Hem de tamamen. O günler geldiğinde bugünleri zorzar hatırlayacak olan küçük çocuğuma, tam kupa başlarken şunu söyleyeceğim diye şimdiden seviniyorum: Yavrum, 2002de sen 5 yaşındaydın, o zaman biz Dünya 3.sü olmuştuk. Benim futbola dair bir şeyler yazmaya başladığım dönemin 3 yılı dolmadan Türk Futbolunun tarihe geçmesi ne hoş bir şey! Şu anki duygularımın körelmeyeceğini, ilelebet bu gazla devam edebileceğimi bilsem, utanmadan bundan böyle haftada 4-5 yazı bekleyin benden diyebilirdim. Ne mutlu, Dünya Üçüncüsü bir ülkenin futbolseveriyim diyene... | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||