|
Sakat Roberto Carlos ile sarı kart riski bulunan Rivaldinhonun dışında şampiyona yakışır ve ideale yakın bir tertiple sahaya çıkan sambacılar, Kosta Rikayı kupanın dışına iterken; Türk Milli Takımının da elinden tutarak, Çin seddini aşarak, ikinci tura çıkmamıza yardım etti. 2-1 yenildiğimiz ve o melanetler yağdırdığımız Brezilya ve Rivaldo, kaf dağının arkasındaki ümitlerimizi, Kosta Rikayı farklı yenerek, Japonyaya taşıdı ve böylece şike söylentilerine de son noktayı koymuş oldu. Güney Korenin Suwon kentinde oynanan ve Mısırlı Gamal Ghandourun yönettiği karşılaşmaya hızlı başlayan Brezilya, art arda attığı gollerle Türkiyeyi sevince boğarken; sokaklarda hep bir ağızdan bağırıyorduk sanki. Brezilya sen bizim herşeyimizsin! Daha maçın 10. dakikasında Marinin kendi kalesine attığı golle öne geçen Brezilya, 13. dakikada skoru Ronaldo ile 2-0 yaparak, Samba rüzgarı estirip, Rivaldonun da güzel oyunuyla gollerini sıralamaya başlayınca; bu kez de sanki pencerelerden kulağımıza, Rivaldo sen bizim herşeyimizsin tezahüratı gelir gibi oldu. Bir ara Kosta Rikanın attığı ikinci gol ile, yüreğimiz ağzımıza gelip, Çin seddini aşmanın da, kupa derdine bir çare olmayacağı histerisine kapıldıysak da; Önce Rivaldo, sonra da Juniorun ardı ardına gelen golleri ve Hasan Şaşın süper top Fenernova ile yaptığı mükemmel ortaya Ümit Davalanın, oynadığı maçlardaki berbat futbolun günahlarını affettirircesine vurduğu şut Çin ağlarına takılınca içimizi tatlı bir huzur kapladı. Sahalarımızda ender görülecek güzellikteki bu gol Çin ağlarına takıldığında, Kore hatırası olarak, anılardaki yerini de şimdiden almış oldu. Atılan üçüncü ve sonuncu gol, mide ağrısı içinde maçı izleyenlere de, bir ilaç gibi geldi adeta. Maçın sonunda Milli takımımız, üç Galatasaraylının, Hasan Şaş, Bülent Korkmaz ve Ümit Davalanın attığı gollerle, averajda üstünlük sağlayan net bir skoru yakalayarak, Bu kupada bizde varız dedi. Dedi, demesine de, eleştiriler daha maç bitmeden başladı. Özellikle, rakip takımın, Çin Milli takımının 10 kişi kaldığı ikinci yarıda, adeta biz 10 kişi kalmışcasına, 2-0ın verdiği rehavetle bir durgunluk ve duraklama dönemine girdik. Üç maçtır izliyorum, takımda özellikle, maçın üçte ikilik kısmı biter bitmez, bizim de pilimiz bitmeye başlıyor. Fizik-kondüsyondaki bu düşüşe mutlaka bir önlem almak gerekiyor. Şenol GÜNEŞ oyuncu değiştirinceye kadar, neredeyse futbolcuların gözü patlayacak. Oyunun teknik-taktik eleştirisine girmeye gerek görmüyorum. Bu işin erbapları var, mutlaka onlar, Şenol GÜNEŞe bazı mesajlar verecekler ve eleştirilerini yapacaklar ama benim üzerinde durmak istediğim konu; Bir gariplikler oyunu olarak nitelendirilen şu futbol oyununda, aslında garip ve bilinmeyen hiç bir şeyin olmadığıdır. İngilizler bu lafı söylediklerine göre mutlaka bir bildikleri vardır. Ama Çin maçında da gördük ki, aslında Futbolun, günümüzde satrançtan çok fazla farkı yok. Rakibinizin hamlelerine göre, hamlelerinizi belirliyorsunuz veya rakibiniz sizin hamlelerinize göre kendi hamlelerini belirliyor. Bir çok taktik varyasyonu deneyerek, rakibin zayıf taraflarından yapacağınız hamlelerle, oyunu kazanmaya çalışıyorsunuz. Oynadığınız bir turnuva ise buna göre stratejiler oluşturuyorsunuz. Bu maçta Şenol GÜNEŞ, o çok kızdığı, ciddiye almadığını vurguladığı eleştirileri, belli ki bu kez dikkate almış. Buna göre takım tertibi, oyun anlayışını sahaya yansıtmış. Bu olumlu. Ancak; kaderimizin 2-1 yenildiğimiz ve her türlü melanetler yağdırdığımız o Brezilya ve Rivaldonun eline bırakılması, insanın içini burkuyor. Neden biz, kendi kaderimizi kendimiz tayin edemiyoruz? Kendi kaderimizi belirleme hakkını neden başkalarına veriyoruz? Esas bunların üzerinde durulmalı. Sonuçta; Milli takım için 2.tur umutlarımız, teknik kadronun hataları ve yanılgılarıyla Çin kadar uzaktaydı. Çin seddinin arkasındaydı. Hatta bu seddi de aşmak bir işe yaramayabilirdi de. Ama sonuçta, geç de olsa adalet yerini buldu. Takımımız ikinci tura çıktı. Şans her zaman haklının yanında olmaz. Brezilya yenilgisiyle gelen karamsarlık, arkasından Kosta Rika maçında alınan beraberlik, ümitlerimizi Brezilyanın ellerine bıraktı. Sonuçta 2.tura çıktık. Önemli olan bu ise, bunu becerdik ama, tarihin en kaliteli, kapasiteli takımının milletine bu kadar sıkıntı ve ızdırap çektirtmesine, saç baş yoldurtmasına ne demeli? Hep, mide spazmlarıyla mı maç izleyeceğiz? Daha bu yürek ve bu mideler, böyle kaç maçı kaldırabilecek? İşimizi neden başkasına ve sona bırakma gibi garip özelliklerimiz var? Fransa ve Arjantinin gruplarından çıkamamalarını, kendi başarısızlıklarına payanda yapmaya kalkanlar; kurtuluşlarını da o melanetler yağdırdıkları Brezilya ve Rivaldonun ellerine bırakmalarına ne demeli? Sonuçta Türkiye ilk yarı oynadı ve işi bitirdi ama, bu maçın ve ilk turun kısa bir özeti yapılmak istenirse; Brezilya Sen Bizim herşeyimizsin! Rivaldo, bu taraftar, seninle gurur duyuyor tezahüratıyla, daha net ifade edilebileceğini düşünüyorum. Bu tezahürat, futbolcularımızın ve teknik kadromuzun çabalarını yadsımıyor ama bir gerçekliği de ortaya çıkarmış oluyor. Umudumuz ve ümidimiz, Milli Takımımızın, bundan sonraki tur ve turlarda, başka Brezilyalara ihtiyaç duymadan, ilk turdan önemli dersler çıkartıp; kendisine güvenerek, belirlediği/belirleyeceği hedef ve strateji doğrultusunda, doğru bildiği yolda, korkusuzca yürümesi. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||