| | | Başbakan Yardımcısı Yılmazın kendisini kurtaracak diye AB sahipliğini tırmandırması, bu tartışmayı tam anlamı ile problem ve polemik konusu haline getirdi. Böylece, Çiller başta olmak üzere siyasal uslupları oldum olası gerginlik ve olumsuzluk olan muhalefetin, kriz ortamından yararlanma stratejisi, ülke gündemine oturmuş oldu.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, halk ekonomik kriz dönemlerinde nedenlerini ve sorumlularını aramak yerine, o anda yönetimde olan politik liderleri suçlar. Kriz biraz uzadığında muhalefet artık bütün hızıyla, var olan hükümetin iflasını ilan etmeyi ve hesap sormayı görev bilir(!) İstikrar planı imiş, ekonomik programmış,bir süre sonra çıkış olanağı varmış... Artık bunlar boş sözlerdir. Geriye bakıldığında bizde de hep böyle olmuştur. 24 Ocak 1979, 5 Şubat 1994, 12 Kasım 2000, 23 Şubat 2001, 11 Eylül 2002 krizlerinde de böyledir. Halkın hesap sorma beklentisi bu tür politikacılar için bulunmaz bir fırsattır. İşte şimdi Çiller Halkın hafizası yoktur. diyerek, krizden çıkmadan biran önce ülkeyi seçime götürmek ve Başbakanlığa taşınmak heyacanına kapılmıştır. Ecevitin sağlığının bir süre sonra göreceli olarak düzeleceği ve bu yıl olsun görevini sürdürmesinin mümkün olacağı olasılığı, Çilleri hızlı hücum etmeye hatta telaşa itmiştir. Bu durumda Sayın Çillerin çok acımasız ve riskli bir uslupla gündemi bir süre ele geçirmesi, medyamızın yıllardır üzülerek izlediğim yeni bir zaafiyeti olmuştur.
Toplumun ekonomik ve sosyal gerçekler karşısında duygusallığını aşabilmesi her konuda olduğu gibi sanayileşme yani gelir düzeyine bağlıdır. Toplumun heyecanından, rahatsızlığından ve karşıtlık duygularından yararlanmayı fırsat bilen politikacılarımızın seçimlerde zarar görmemesi, ülkesini seven her aydını sadece üzüyor. Ancak, ben inanıyorum ki; bu tutum değişmeye zorlanıyor. Genç kuşaklar bu uslubu kendileri için saygısızlık ve hatta aşağılama olarak algılıyor.
Bir aydır Ecevitin sağlığı ile bağımlı olan gündem gerçek yerine artık oturmak zorundadır. Çünkü; bu tartışmadan sonuç bekleyenler en azından bu yıl seçim olmayacağını göreceklerdir. Elbette esas beklenen kısa bir gelecekte olsun bu basit, popülist üslubun tamamiyle son bulmasıdır. Neden kısa bir gelecekten iyimserim derseniz? Ben 1999 seçimlerinde bu üslubun cezasını çekenlerden biriyim. Ben, Biz, Bizler bu dersi aldık. Almayanlar da alacaktır.
| |