Home page
Haber Menüsü


e-posta göndermek için resme tıklayın.
 
Parti sayısı elliye yaklaşıyor!
 
Kemal Derviş siyasal geleceği ile ilgili bir soruya karşılık; “önüne gelen her 40 kişi parti kuruyor. Ülkeyi yöneteceğini söylüyor, bana ne gerek var” diyor.
 
Erol Çevikçe
NTV-MSNBC
 
7 Haziran—  Elbette cümleleri bu değil, ancak fikri tamamiyle bu. Bir çok konuda olduğu gibi, Kemal Derviş bu tespitinde de bence içtenlikli ve haklıdır.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  12 Eylül 1980’nin üstünden 22 yıl geçmiş olmasına karşın siyasal, toplumsal ve ekonomik nedenlerini, hala iyi anlamış değiliz. Askeri darbeyi izleyen yıllarda toplum bilimcilerimiz ve siyaset adamlarımız bu tarihi olayı derinliğine inceleyip, geçerli bir yorumunu yapabilmiş değiller. Dolayısıyla her kesimi ile halkımız siyasal ve toplumsal açıdan önemli bir dönemeç olan 12 Eylül’ü doğru algılıyamadı. O nedenlede doğru ve ciddi dersler ve deneyler çıkaramadı.
        Daha ilk günden askerler asıl ve tek neden olarak politik kadroları gösterdiler. Yoğun bir karalama propagandası ile liderler başta iyisi ile kötüsü ile politikacıları ve o zaman ki partileri halk önünde bir anlamda çürüttüler. Bunu yaparken halkın politika kurumuna olan inancı ve güvenini de tamamen sarstılar.
        Turgut Özal’la birlikte Türkiye yeni bir politikacı türü ile tanıştı. İş bilen, köşeyi çabuk dönen, bir koyup üç alan, bencilliği yüksek gençler ülkeyi kurtaracak politikacılar oldular. Önce halkımız çok sevindi. Çünkü sandı ki, devleti herkese soyduran eski kuşak politikacı gitti, yerine dürüst, yurtsever, beyin takımı genç prensler geldi. Kısa süre sonra görüldü ki, bu gençler ağabeylerinden daha açıkgöz. Bunlar devleti herkese soydurmak yerine, başta kendileri olmak üzere bir kaç kişiye soydurmakta hem usta, hem de cesurlar. Sonuçta halk daha büyük ve ciddi bir soygunla karşı karşıya kaldı. Toplumun lugatındaki hırsızlık, namussuzluk ve soygun kelimeleri ile politikacı ve politika özdeş kelimeler oldu.
       Öte yandan devir değişmiş, televizyon denen aygıtla, herkes, her şeyi gözüyle görür olmuştu. Olaylar öyle hızlı gelişiyordu ki, eskiden iki partiyi, iki politikacıyı izleyemeyen halkımız, onlarca partiyi ve politkacıyı canlı izliyor oldu. Özal’dan (1992) sonra halk, haklı olarak bilmediği, tanımadığı yenilerin yerine bildik kötüleri (!) kendisine daha güvenli buldu. Bu arada dünya büyük bir değişim dönemine girdi; ülkeler arası yarışın yerini yeni dünya düzeni aldı. Ancak, 1980 öncesi bildik politikacılar bu gelişmeye ayak uyduramadı, bir gecede (!) Türkiye tarihinin en büyük krizi ile karşı karşıya kaldı. Ortaya çıkan olumsuz sonuçlar halkı öylesine ezip geçtiki, halk faturayı hızla ve hırsla Başbakan’a çıkardı. Oysa 20 yıldır izlenen politikalar sonucu, Ecevit’den daha çok önceki başbakanların uyguladığı, hızlı artan iç ve dış borçlar ülke ekonomisinin, reel yapısını, ranta dayalı bir tüketim ekonomisine dönüştürmüş; sonunda IMF alacaklılar adına devlet kasasına el koydu. Geçmişin tersine bu kez faturayı bildik eski politikacılara yıkmak ve halkımızın hesabını sormak hakkı ve görevi askerlere değil, birkaç televizyon ve gazete sahibinin eline geçti. Onlar önde görülen aktörlerdi, oysa gerçekte her zaman olduğu gibi onlar, iç ve dış güçlü ekomonik mali çevrelerin sözcüsüydüler. Ne yazık ki, bu gerçekler halkımızı hiç ilgilendirmiyordu. Çünkü onlar, çok şeyini kaybeden halkımıza hiç yoksa akşamları ekranlarında renkli, tatlı, sulu, basit, küçük zevkleri tattırıyorlardı. Onunla avunmak olsun halka yetti.
        Bu krizden çıkmak için tarihimizin en sert ve acı önlemlerine başvurmak gerekti. Halkın artık hiç unutamayacağı ve bağışlayamayacağı ölçüde zarar gördüğü bu önlemlerin faturaları bütünü ile Ecevit başta, eskilere ödetildi. Önümüzdeki dönem eski politikacıların şansı nerede ise hiç kalmadı. 1985’den sonrası olduğu gibi yeni bir döneme giriliyor. Halkın “yeni olsun da ne olursa olsun” bekleyişini fırsat bilen sağdan-soldan çok sayıda kişi bir araya gelerek parti kurmak telaşı içindeler.
        Şimdi, bu sözde yeni kimlikler Avrupa yolundaki “yaralı ata” eyer vurmaya çalışıyor. Bu tabloda aklı başında, kendine saygısı, sorumluluk bilinci olan kime sorsanız, Kemal Derviş’in dediğini demez mi? Der elbette. Ve böylece parti sayımız kırkbeşi geçip 50’lere ulaşmaz mı? Ulaşır elbette...
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları