|
7 Haziran Özilhan, Çünkü Türkiyenin acil gündemi, hayati kararların hızla alınmasını gerektiriyor ve ülkenin zaman kaybına tahammülü yok. Bu yüzden, siyasi iradenin devamlılığı açısından gerekli önlemlerin alınması zorunludur dedi. |
Tuncay Özilhan, İçelin Tarsus İlçesinde gerçekleştirilen, Türkiye SİAD Platformu Tarsus Başkanlar Kurulundaki konuşmasında, Başbakan Bülent Ecevitin sağlık durumunun ülke açısından önemine dikkati çekti. TÜSİADın AB konusundaki görüşlerini gazete ilanı yoluyla ifade etmesinin nedeninin meselelere ülkenin acil gündemi perspektifinden bakılarak anlaşılabileceğini belirten Özilhan, şunları kaydetti: Sayın Başbakanımızın sağlık sorunları bizleri ziyadesiyle meşgul etti, endişelendirdi. Ardından Türkiyenin acil gündem maddesi olan AB üyeliği konusunda bir tartışma başladı. Her iki konu da önemini, aciliyetini koruyor ve birbiriyle yakından ilişkili. Sayın Başbakanımızın sağlığı konusu, artık kişisel bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bir devlet meselesi haline gelmiştir. Çünkü Türkiyenin acil gündemi, hayati kararların hızla alınmasını gerektiriyor ve ülkenin zaman kaybına tahammülü yok. Bu yüzden, siyasi iradenin devamlılığı açısından gerekli önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyor. ABDEN KOPMANIN MALİYETİ YÜKSEK Özilhan, ABden kopmanın ekonomiye yapacağı olumsuz etkinin maliyetinin çok yüksek olacağını, Türkiyenin onurundan fedakarlık yapmadan, pazarlık gücünü kaçırmadan üyelik sürecinde ilerleyebileceğini belirterek, Kriterler her üyeye uygulanmaktadır. Bunları onur meselesi haline getirmek yanlış bir yaklaşımdır dedi. Tuncay Özilhan, araştırmaların halkının yüzde 70inin Türkiyenin AB üyeliğini istediğini, Anadoluya yayılmış çok sayıda işadamının bu konuda Türkiye SİAD Platformu ile aynı görüşleri paylaştığının bilincinde olduklarını bildirdi. Özilhan, verdikleri gazete ilanı ile dikkatleri Türkiyenin acil gündemine çektiklerini ve bu kapsamda 175 sivil toplum örgütünün desteğinin de önemli bir gelişme olarak gördüklerini belirterek, şöyle devam etti: Ölüm cezasının kaldırılması, anadilde yayın ve anadilin serbestçe ögrenimi konusunda somut yasa değişikliği formülleri üzerinde de çalışma yaptık. Amacımız, birilerini suçlamak ya da uzlaşma ilan etmek değil, siyasi partiler arasında ve parlamento içinde uzlaşma zemini yaratmaya katkıda bulunmaktır. Türkiye, onurundan fedakarlık yapmadan, pazarlık gücünü elinden kaçırmadan AB üyeliği sürecinde ilerleme kaydedebilir, çağdaş refah toplumuna giden yolun üzerindeki engellemeleri kaldırabilir diyen Özilhan, yurtiçi ve yurtdışındaki taleplerdeki konjonktürel dalgalanmalara bakılarak Türkiyenin Gümrük Birliğinden zarar gördüğüne dair yorumlar yapıldığını, ancak bunun yapısal bir zemine oturmadığını ifade etti. Özilhan, AByle Gümrük Birliğinin değerlendirilmesinde ihracatın sektörel dağılımındaki iyileşmeler, yani daha fazla sektörün daha fazla ihracat yapabilme kapasitesine ulaşması dikkate alınmalıdır şeklinde konuştu. YATIRIMLAR VE YABANCI SERMAYE Türkiyeyi yeniden büyüme sürecine geçirmenin salt rakamsal açıdan hızlı bir büyüme dinamiği yakalanamayacağını, aynı zamanda büyüme modelini de değiştirmek anlamını taşıdığını kaydeden Özilhan, şöyle devam etti: Reel ücret ve gelirlerdeki düşüş, sermaye kaçışı, işsizlik gibi etkenler, iç tüketim harcamalarındaki artışın önünün tıkamaktadır. Bankacılık kesiminin sorunlar, krizle gelen zararlar iç yatırımlarda artışa izin vermeyecektir. Geriye tek seçenek kalıyor: Türkiyenin maliyet ve pazar olanaklarını kullanmak için yabancı yatırımcıların Türkiyede yatırımlarını artırmaları. Yani doğrudan yatırım için yabancı sermaye girişi. Bu sağlandığı ve diğer yapısal önlemler gerçekleştirildiği takdirde, ilk tahminlerimize göre, AB üyeliğinin milli gelirimizi 10 yıllık bir süreçte kötümser ihtimalle ikiye, iyimser ihtimalle dörde katlayacağını hesaplıyoruz. Türkiyenin Gümrük Birliğinden, sanayiye rekabet gücü kazandırarak çıktığına işaret eden Özilhan, 2002 yılında AB üyeliği konusunda kesin adımların atılması, ekonomik büyümeyi mümkün kılacak yabancı sermayeyi ülkeye çekmenin tek yoludur. ABden kopmanın ekonomiye yapacağı olumsuz etkinin maliyeti çok yüksek olacaktır dedi. VERİMLİLİK VE KAYNAK Türkiyenin toplam faktör verimliliğini artırmak ve uygulama konulacak büyüme modeli için gerekli ek kaynağı sağlamak zorunda olduğun kaydeden Özilhan, şöyle devam etti: İnsan kalitesinin, teknoloji transferi ve kullanımının, piyasaya ekonomisinin kurumsal etkinliğinin büyümeye yaptığı katkıyı artırmak durumdayız. Bunun Türkiyenin büyümesine katkısı yüzde 13 civarındadır. Bu oran Avrupada yüzde 65, Güney Doğu Asyada yüzde 40tır. Türkiye önümüzdeki yıllarda yüzde 50yi yakalamak zorundadır. Aksi taktirde dünya yarışının dışında kalırız. Son yıllarda Türkiyenin içinde yaşadığı krizler iç tasarrufu ciddi biçimde güdükleştirmiştir. Toplam faktör verimliliğinden gelişme sağlamak bir yana şu anda yüzde 3lük vasat bir büyümeyi bile finanse edecek durumda değildir. Dış dengeyi tehlikeye sokmadan dış kaynak temin etmenin tek yolu doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. İşte bu somut gerçekler yüzünden, Türkiyenin geleceği ABdir dediklerine işaret eden Özilhan, gelin, kimin daha vatansever, kimin daha milliyetçi olduğunu değil, bu somut gerçekler ve eğer varsa alternatiflerini tartışalım. Türk insanının nasıl refaha kavuşturacağımızı tartışalım. Sadece refahı değil, Türk insanı için nasıl bir toplum modeli, nasıl bir hayat öngördüğümüzü de tartışalım şeklinde görüş bildirdi. ÇOCUKLARIMIZ ASLA AFFETMEZ Türk insanının son 50 yılda bir tercih yaptığını, çoğulcu demokrasinin, bireysel özgürlüklerin, hukuk devletinin ve rekabete dayalı piyasa ekonomisinin egemen olduğu bir toplum düzeninde yaşama iradesini açıkça ortaya koyduğunu belirten Özilhan, konuşmasında şunları kaydetti: Türkiyenin AB üyeliği insanların tercihinin doğal uzantısıdır. Siz bu doğal uzantıyı budarsanız, bundan önce piyasa ekonomisi, ardından demokrasi, hukuk ve bireysel özgürlükler de nasibini alacaktır. Üyelik kriterleri yalnız Türkiyeye değil, her üyeye uygulanmaktadır. Bunları onur meselesi haline getirmek yanlış bir yaklaşımdır. Türk insanı için en büyük onur, Türkiyenin kendine güveni tam, istikrarlı, yaşam kalitesi ve refah düzeyi yüksek, siyasi ve sosyal sorunları geride bırakmış, dış politikada güçlü, çağdaş bir ülke olarak dünya sahnesinde hak ettiği yeri almasıdır. Bunu sağlayamazsak, belki kendi kendimizi kandırarak yaşayabiliriz, ama çocuklarımız bizi asla affetmez. SİAD platformu toplantısı ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde de, Türkiye Siad Platformu, liderleri ve parlamentomuzu uyarma görevini yerine getirmektedir denildi. AB ile üyelik müzakerelerinin başlatılması için gerekli adımların atılmasının Türkiyenin en acil gündem maddesi olduğu konusunda görüş birliğine varan Başkanlar Kurulu, AB ile ilgili çalışmaların somut projeler etrafında da sürdürüldüğü kaydedildi. | ||||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||