Home page
Haber Menüsü


TÜSİAD: Başbakan’ın sağlığı devlet meselesi
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Tuncay Özilhan, Başbakan Bülent Ecevit’in sağlığı konusunun, kişisel bir mesele olmaktan çıkıp devlet meselesi haline geldiğini söyledi.
Tarsus
AA
    7 Haziran—  Özilhan, “Çünkü Türkiye’nin acil gündemi, hayati kararların hızla alınmasını gerektiriyor ve ülkenin zaman kaybına tahammülü yok. Bu yüzden, siyasi iradenin devamlılığı açısından gerekli önlemlerin alınması zorunludur” dedi.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Tuncay Özilhan, İçel’in Tarsus İlçesi’nde gerçekleştirilen, Türkiye SİAD Platformu Tarsus Başkanlar Kurulu’ndaki konuşmasında, Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık durumunun ülke açısından önemine dikkati çekti.
        TÜSİAD’ın AB konusundaki görüşlerini gazete ilanı yoluyla ifade etmesinin nedeninin “meselelere ülkenin acil gündemi perspektifinden bakılarak” anlaşılabileceğini belirten Özilhan, şunları kaydetti:
        “Sayın Başbakanımızın sağlık sorunları bizleri ziyadesiyle meşgul etti, endişelendirdi. Ardından Türkiye’nin acil gündem maddesi olan AB üyeliği konusunda bir tartışma başladı. Her iki konu da önemini, aciliyetini koruyor ve birbiriyle yakından ilişkili. Sayın Başbakanımızın sağlığı konusu, artık kişisel bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bir devlet meselesi haline gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin acil gündemi, hayati kararların hızla alınmasını gerektiriyor ve ülkenin zaman kaybına tahammülü yok. Bu yüzden, siyasi iradenin devamlılığı açısından gerekli önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyor.”
       
“AB’DEN KOPMANIN MALİYETİ YÜKSEK”
       Özilhan, AB’den kopmanın ekonomiye yapacağı olumsuz etkinin maliyetinin çok yüksek olacağını, Türkiye’nin onurundan fedakarlık yapmadan, pazarlık gücünü kaçırmadan üyelik sürecinde ilerleyebileceğini belirterek, “Kriterler her üyeye uygulanmaktadır. Bunları onur meselesi haline getirmek yanlış bir yaklaşımdır” dedi.
        Tuncay Özilhan, araştırmaların halkının yüzde 70’inin Türkiye’nin AB üyeliğini istediğini, Anadolu’ya yayılmış çok sayıda işadamının bu konuda Türkiye SİAD Platformu ile aynı görüşleri paylaştığının bilincinde olduklarını bildirdi.
        Özilhan, verdikleri gazete ilanı ile dikkatleri Türkiye’nin acil gündemine çektiklerini ve bu kapsamda 175 sivil toplum örgütünün desteğinin de önemli bir gelişme olarak gördüklerini belirterek, şöyle devam etti:
       “Ölüm cezasının kaldırılması, anadilde yayın ve anadilin serbestçe ögrenimi konusunda somut yasa değişikliği formülleri üzerinde de çalışma yaptık. Amacımız, birilerini suçlamak ya da uzlaşma ilan etmek değil, siyasi partiler arasında ve parlamento içinde uzlaşma zemini yaratmaya katkıda bulunmaktır.”
        “Türkiye, onurundan fedakarlık yapmadan, pazarlık gücünü elinden kaçırmadan AB üyeliği sürecinde ilerleme kaydedebilir, çağdaş refah toplumuna giden yolun üzerindeki engellemeleri kaldırabilir” diyen Özilhan, yurtiçi ve yurtdışındaki taleplerdeki konjonktürel dalgalanmalara bakılarak Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden zarar gördüğüne dair yorumlar yapıldığını, ancak bunun yapısal bir zemine oturmadığını ifade etti.
       Özilhan, “AB’yle Gümrük Birliği’nin değerlendirilmesinde ihracatın sektörel dağılımındaki iyileşmeler, yani daha fazla sektörün daha fazla ihracat yapabilme kapasitesine ulaşması dikkate alınmalıdır” şeklinde konuştu.
       
YATIRIMLAR VE YABANCI SERMAYE
        Türkiye’yi yeniden büyüme sürecine geçirmenin salt rakamsal açıdan hızlı bir büyüme dinamiği yakalanamayacağını, aynı zamanda büyüme modelini de değiştirmek anlamını taşıdığını kaydeden Özilhan, şöyle devam etti: “Reel ücret ve gelirlerdeki düşüş, sermaye kaçışı, işsizlik gibi etkenler, iç tüketim harcamalarındaki artışın önünün tıkamaktadır. Bankacılık kesiminin sorunlar, krizle gelen zararlar iç yatırımlarda artışa izin vermeyecektir. Geriye tek seçenek kalıyor: Türkiye’nin maliyet ve pazar olanaklarını kullanmak için yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırımlarını artırmaları. Yani doğrudan yatırım için yabancı sermaye girişi.
        Bu sağlandığı ve diğer yapısal önlemler gerçekleştirildiği takdirde, ilk tahminlerimize göre, AB üyeliğinin milli gelirimizi 10 yıllık bir süreçte kötümser ihtimalle ikiye, iyimser ihtimalle dörde katlayacağını hesaplıyoruz.”
       Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden, sanayiye rekabet gücü kazandırarak çıktığına işaret eden Özilhan, “2002 yılında AB üyeliği konusunda kesin adımların atılması, ekonomik büyümeyi mümkün kılacak yabancı sermayeyi ülkeye çekmenin tek yoludur. AB’den kopmanın ekonomiye yapacağı olumsuz etkinin maliyeti çok yüksek olacaktır” dedi.
       
VERİMLİLİK VE KAYNAK
        Türkiye’nin toplam faktör verimliliğini artırmak ve uygulama konulacak büyüme modeli için gerekli ek kaynağı sağlamak zorunda olduğun kaydeden Özilhan, şöyle devam etti: “İnsan kalitesinin, teknoloji transferi ve kullanımının, piyasaya ekonomisinin kurumsal etkinliğinin büyümeye yaptığı katkıyı artırmak durumdayız. Bunun Türkiye’nin büyümesine katkısı yüzde 13 civarındadır. Bu oran Avrupa’da yüzde 65, Güney Doğu Asya’da yüzde 40’tır. Türkiye önümüzdeki yıllarda yüzde 50’yi yakalamak zorundadır. Aksi taktirde dünya yarışının dışında kalırız.
       Son yıllarda Türkiye’nin içinde yaşadığı krizler iç tasarrufu ciddi biçimde güdükleştirmiştir. Toplam faktör verimliliğinden gelişme sağlamak bir yana şu anda yüzde 3’lük vasat bir büyümeyi bile finanse edecek durumda değildir. Dış dengeyi tehlikeye sokmadan dış kaynak temin etmenin tek yolu doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır.”
        İşte bu somut gerçekler yüzünden, “Türkiye’nin geleceği AB’dir” dediklerine işaret eden Özilhan, “gelin, kimin daha vatansever, kimin daha milliyetçi olduğunu değil, bu somut gerçekler ve eğer varsa alternatiflerini tartışalım. Türk insanının nasıl refaha kavuşturacağımızı tartışalım. Sadece refahı değil, Türk insanı için nasıl bir toplum modeli, nasıl bir hayat öngördüğümüzü de tartışalım” şeklinde görüş bildirdi.
       
“ÇOCUKLARIMIZ ASLA AFFETMEZ”
        Türk insanının son 50 yılda bir tercih yaptığını, çoğulcu demokrasinin, bireysel özgürlüklerin, hukuk devletinin ve rekabete dayalı piyasa ekonomisinin egemen olduğu bir toplum düzeninde yaşama iradesini açıkça ortaya koyduğunu belirten Özilhan, konuşmasında şunları kaydetti: “Türkiye’nin AB üyeliği insanların tercihinin doğal uzantısıdır. Siz bu doğal uzantıyı budarsanız, bundan önce piyasa ekonomisi, ardından demokrasi, hukuk ve bireysel özgürlükler de nasibini alacaktır.
        Üyelik kriterleri yalnız Türkiye’ye değil, her üyeye uygulanmaktadır. Bunları onur meselesi haline getirmek yanlış bir yaklaşımdır. Türk insanı için en büyük onur, Türkiye’nin kendine güveni tam, istikrarlı, yaşam kalitesi ve refah düzeyi yüksek, siyasi ve sosyal sorunları geride bırakmış, dış politikada güçlü, çağdaş bir ülke olarak dünya sahnesinde hak ettiği yeri almasıdır. Bunu sağlayamazsak, belki kendi kendimizi kandırarak yaşayabiliriz, ama çocuklarımız bizi asla affetmez.”
       SİAD platformu toplantısı ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde de, “Türkiye Siad Platformu, liderleri ve parlamentomuzu uyarma görevini yerine getirmektedir” denildi. “AB ile üyelik müzakerelerinin başlatılması için gerekli adımların atılmasının Türkiye’nin en acil gündem maddesi olduğu” konusunda görüş birliğine varan Başkanlar Kurulu, AB ile ilgili çalışmaların somut projeler etrafında da sürdürüldüğü kaydedildi.
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları