|
SANAYİLEŞME PLANLARIN ÖNCELİKLİ HEDEFİYDİ Türkiyede 1. ve 2. plan dönemlerinde (benim de DPTde çalıştığım yıllar), sanayileşme ülke için bir numaralı hedefdi. Türkiyenin ekonomik kalkınması, sanayileşmeyle özdeşti. Sanayileşme hedeflerine ulaşmak için her türlü ekonomik, mali ve fiziksel fedakarlığa katlanması gerekir diye, düşünülüyordu. 1960ların başında turizmi özellikle döviz getirici sektör olarak önerenler açıktan kınanıyordu. Sanayileşmenin yaratacağı henüz görünmeyen, ama batıdaki örneklerinden dolayı çok iyi bilinen çevre sorunlarını sanki bilerek göz ardı etmeyi çok doğru ve haklı buluyorduk. 1965den sonra özellikle KİTlerin sanayileşmedeki işlevlerini artırdıkları için solculukla suçlanan ve sonra tasviye edilen planlamacılar gittiler. Yerlerine Demirelin kadroları geldi. Türkiyede sanayileşme konusunda en ciddi yatırımlar, hem de devlet eliyle, 1966-1971 arası programlandı, bir kısmı aynı dönemde gerçekleşti. Petrokimya, alüminyum, rafineriler, demir-çelik, büyük tekstiller, ilaç sektörünün önemli yatırımları ve otomotiv bu dönemin projeleridir. Demirel, sanayileşme konusundaki emekleri için, bütün konuların üstünde bir heyecan ve haklı bir övünme duygusu taşır. Ben, o dönemde yazdığım makalelerimde hep, ekonomik kalkınma ülkenin en öncelikli konusudur ve kalkınma eşittir sanayileşmeyi işledim durdum. Bana göre Özalın yanlışı doğrularından çok fazladır. Belki de, tek doğrusu sanayileşme konusunda cesur ve kararlı politikasıdır. Elbette bu belirttiğim sanayileşme uygulaması 1965-1985 arası ülkenin harcama ve gelir yapısını da kendi gerçeği paralelinde etkiledi. Yine aynı dönemde dış ilişkilerimiz bu politikaya bağlı yön aldı. Özellikle Sovyetlerle ilişkilerde, Avrupa ve Amerika ile gelişen tartışmalarda hep ekonomik nedenler yönlendirici faktör oldu. Bütün bunları, asıl üzerinde duracağım konulara hazırlık için anımsattım. ÜÇ TEMEL SORUN Bugün ülkemizin ana sorunları üç başlıkta toplanıyor. Diğerleri, bunlarla bağlantılı veya bunların sonucudur. Birincisi Türkiyenin ekonomik açıdan artık dünya ekonomisinin bir parçası olduğu ve dolayısiyle, küreselleşmenin olanak ve sorunlarıdır. Bilinen hızlı gelişmeler sonucu 2000lerin dünyasında hemen tüm ekonomik faaliyetler, günlük olarak dünya ekonomisinin gölgesinde veya paralelinde oluşuyor. En uzak bir dış merkezde gelişen bir ekonomik olay, satılan bir mal, artan bir fiyat, batan bir banka, İstanbuldan Gaziantepe kadar yarım gün içinde etkisini gösteriyor. Tarımdan, teknolojisi en yüksek sanayi dalına kadar aynı şeyi görmek olası. Bunun sonucu, her ekonomik, mali, parasal faaliyetin artık sadece Türkiyede değil, ağırlıklı olarak batı diye adlandırdığımız kısmında dünya ile birlikte yaşanmakta olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Böyle olunca dünyada oluşan gelirin paylaşımı, ülkeler arası yarışın, mücadelenin, rekabetin ve hatta süren savaşların ana konusu haline gelmiştir. Artık, Türkiyenin kendi hakkı olan payını, ne yapıp yapıp en yükseğe çıkarmak ülkeyi yönetenlerin birinci sorunu olmalıdır. Ürettiğimiz mal ve hizmetlerin sağladığı gelirin bir kısmının ülke dışında bir yerlere haksız transferine hiç fırsat vermemek gerekiyor. Basit olarak ülkenin ekonomik yönetimin ilk görevi, uluslararası ekonomik faaliyetten ülkemizin payının artırılması, hakkının alınmasıdır. İkinci temel konu da, özellikle yukarıda üzerinde durduğum sanayileşme çabalarının sonucu ortaya çıkan ve son yıllarda tehlikeli düzeye ulaşan çevre sorunlarıdır. ÇEVRE ÖNCELİKLİ KONU Çevre konusu ülkemiz için bana göre, artık fiziksel çevrenin yanı sıra yolsuzluk ve kurumsal ahlaksızlık ve hukuksuzluğu da içermektedir. Bu geniş tanımı ile çevre sorunu kamu yönetiminin en temel ve en zor konusudur. Bu zorluğa karşın ülkemizin genç kuşakları bu konunun bilinçli ve güçlü destekcisidir. Ayrıca, alınacak her önlem ve çözümlerin gerektirdiği teknik ve hukuki olanaklar artık yeterince vardır. Üçüncü konu da Türkiyenin bütün dünya ülkeleri arasında en kötü durumunda olan gelir dağılımıdır. Araştırmaların ve istatistiklerin ortaya koyduğu veriler, gerçeğin yarısıdır. Anadolu toprağının doğal ve dünyada eşi olmayan zenginliği sayesinde büyük sosyal patlamaların olamaması son 10 yılda artarak yaşanan gelir dağılımındaki uçurumu sanki saklamaktadır. YENİ İSİMLERE İHTİYAÇ VAR Bu sorunlara geçerli ve gerçekçi çözüm için, özünde bunları içeren politikaya ve o politikaya içtenlikle ve yüreklice sahip çıkacak politikacıya ihtiyaç vardır. Bu konular batıda olduğu gibi ülkemizde de sosyal demokratların temel konularıdır. Özellikle ekonomik ilişkimizin en yoğun olduğu Avrupanın çoğu ülkesinde sosyal demokratlar ülke yönetimindeler. Bu sorunların üstesinden gelme şansı, bu nedenle de Türkiyede olanak bulursa sosyal demokrat iktidar açısından çok daha yüksektir. *: Planlamacı, Eski Bayındırlık Bakanı | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||