Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 11:38 TS 11 May., 2002
Türkiye’de tüketici hakları

Konuk: Tüketici Derneği Genel Başkanı Engin Başaran
Sedat Küçükay: Gülden güzel kokan Arnavutköy Çileği ve asma yaprağına sarılı barbunya ızgarasıyla gelir Haydarpaşa Garı’nın büfesine bahar. Dün çok çilekten mi konuştuk ne olduysa böyle başlamak geldi içimden. Gerçi Arnavutköy Çileği, o güzelim kokulu Arnavutköy Çileği artık kaldı mı bilmiyorum, o güzel, gerçekten gülden güzel kokan Arnavutköy Çileği’nin kocaman kocaman hormonlu mu hormonsuz mu tartışmaları yapılan çileğin yanında ne kadar şansı vardır, veya asma yaprağına sarılı barbunya ızgarası artık kim bilir, kimler bilir bilmiyorum ama gülden güzel kokan Arnavutköy Çileği olsa da olmasa da veya asma yaprağına sarılı barbunya ızgarası, bahar her sene Haydarpaşa Garı’nın büfesine geliyor. NTV’de Halkın Sesi’ndesiniz.. NTV Radyo İstanbul stüdyolarında Halkın Sesi başladı. Türkiye’de tüketici hakları kavramı, Türkiye’de tüketici hakları, tüketici hakkını nasıl korur, ya da koruyabilir mi? Bu hafta biliyorsunuz bütün gün bunları tartıştık, Türkiye’de tüketici haklarını tartıştık. Bugün son kez karşınızdayız bu konuyla birlikte. Türkiye’de Tüketici Derneği Genel Başkanı Sayın Engin Başaran konuğumuz. Sayın Başaran hoşgeldiniz efendim..
       
       Engin Başaran: Hoşbulduk, teşekkür ederim.
       
       Sedat Küçükay: Dediğim gibi 4 gündür Türkiye’deki tüketici derneklerini tanıtıyoruz, onların başkanlarıyla birlikteyiz. Tüketiciler için neler yapılabilir, Türkiye’de tüketici hakkını nasıl korur, bunu konuşuyoruz. Ama önce isterseniz siz bizim bildiğimiz dördüncü tüketciler derneğisiniz ve konuk ettiğimiz üçüncü başkansınız. Biraz sonra bununla ilgili bir şey soracağım ama şimdi izin verirseniz Tüketiciler Derneği nedir, ne zaman kuruldu, neler yaptı tüketiciler için, lütfeder misiniz bize efendim..?
       
       Engin Başaran: Tabi, önce teşekkür ederim. 65 milyon tüketicinin sesine burda yer veriyorsunuz, bu çok önemli bir aşama. Demek ki Türkiye’de de tüketiciler artık seslerini çıkarabiliyorlar. Tüketiciler derneği 1993 yılında bir şube olarak kuruldu önce Bakırköy’de. Ancak daha sonra kapadık, 1995 yılında tekrar bir grup akademisyenle birlikte idealist bir grupla birlikte tam bağımsız bir tüketici örgütü olarak çalışmalara başladık. Biliyorsunuz sivil toplum kuruluşlarında tam bağımsız olmak son derece önemli, Türkiye koşullarında tam bağımsız olacaksınız. Yani ne demek bu? Tüketici örgütü olarak reklam almayacaksınız, sponsor almayacaksınız, kuruluşlardan bağış almayacaksınız, bağımsız kalabilmeniz için nasıl yaşayabilirsiniz.. O zaman ancak idealist bir grubun kendi çabalarıyla birlikte ayakta kalabilirsiniz. Doğrusu başlangıçta ben bu derneğin kurucu başkanıyım, kurarken bu kadar umutlu değildim. Acaba nerde soluğum tıkanır diye düşünüyordum. Fakat geçen süre içerisinde, sene 1995-2002, soluğum daha hızlı bir şekilde çıkıyor, aynen tam bağımsızlığımızı bugüne kadar sürdürdük. Diyebilirim ki bugün Türkiye’de tüketici bilinçlenmesinde yüzde 80 örgütümüzün çok etkisi olmuştur.
       
       Sedat Küçükay: Engin Hanım, bu tam bağımsızlığını koruyabilmek gerçekten tam bir hayret konusu Türkiye’de. Hatta dünyada...
       
       Engin Başaran: Şimdi Avrupa Birliği’nin kriterleri arasında bu vardır. Tüketici örgütlerinin güvenilir olabilmesi için partiler üstü bir kuruluştur biliyorsunuz. Hele Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde mutlaka tüketici örgütleri partiler üstüdür ve yönlendiricidir. Bu bakımdan bizim sponsor ve reklam almamamız, hiç kimseye bağımlı olmamamız gerekiyordu. Bunu bugüne kadar dediğim gibi kendimiz götürebildik. Bir defa müthiş bir ekip çalışması var, çok paylaşımcı bir derneğiz. Her şeyin parayla yürümeyeceğinin örneğini çok güzel gösterdik. En ufak bir harekette hepimiz her şeyi paylaşıyoruz. Şimdi bakınız Gümrük Birliği’ne girmenin olmazsa olmaz koşullarından bir tanesi rekabetin korunması yasası ve tüketicinin korunması yasasının çıkmasıydı. Çünkü serbest piyasa ekonomisinin başarısı tamamen buna bağlı. Şimdi Avrupa Birliği’ne girmemizin en önemli koşullarından biri çok sayıda üyesi olan tüketici örgütlerine sahip olabilmek. Bilmiyorum önemini anlatabildim mi.. Bu açıdan tüm Türkiye’deki tüketcilerin mutlaka tüketici örgütlerinin tam bağımsız tüketici örgütlerini şemsiyesi altında örgütlemeleri çok büyük önem taşıyor.
       
       Sedat Küçükay: Peki başta soracağım dediğim bir şeye geliyorum. Dediğim gibi bugün siz bizim üçüncü tüketici derneği olarak, tanıdığımız üçüncü tüketici derneğisiniz. Türkiye’de kaç tane tüketici derneği var efendim böyle..?
       
       Engin Başaran: Şu anda bizim gibi 5 veya 6 tane olduğunu düşünüyorum. Ama 50-60 tane kadar olduğu söyleniyor, özellikle tüketicinin korunması yasası çıktıktan sonra birtakım kuruluşlarda da şubelerde örgütlenmeler oldu, TÜRK-İŞ’te örgütlenmeler oldu, TSE’de örgütlenmeler oldu, onları ne kadar tüketici örgütü sayıyoruz, inanın çok bilincinde değilim. Ama benim bu konuda yapılan bir bilimsel çalışmam da vardı, o kanıda baktığımda, o açıdan baktığımda herhalde belki Ankara, İstanbul, İzmir dışına da çıkarsak 15’i 20’yi geçtiğini sanmıyorum.
       
       Sedat Küçükay: Müsade ederseniz hattımıza dönmek istiyorum ve dinleyicilerimizin görüşlerini almak istiyorum..
       
       Mehmet Uslu: Hayırlı günler. Benim bir sorunum var.. Ben bir firmadan ürün aldım. Tabi orda bakarken ürünlere, çeki aldım verdim çekleri. Geldim, malı kargoyla gönderdiler. Mal bozuk çıktı, yani ürün ayıplı çıktı. İade etmek istedim, almak istemiyorlar, çeklerimin bir kısmını ödemişim. Bu son kalan çekimi nasıl dondurabilirim, bloke edebilirim? Veya mallarımı nasıl iade edebilirim?
       
       Alptekin Aydın: İyi akşamlar. Çok ilgiyle izliyorum tüketici köşesini ve Halkın Sesi programını. Dün dile getirdiğim gibi olumsuz örneklerin yanında olumlu örneklerimiz de var. Ancak tüketici olarak bir konuya daha parmak basmak istedim. Özellikle tüketici haklarını destekleyen bir başka yönetim felsefesi var. Ve gün geçtikçe ülkemizde de yaygınlaşıyor. Toplam kalite üretim felsefesi. Üretici ve satıcı firmalarımızda toplam kalite üretim felsefesi oldukça hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor. Bu yönetim felsefesinin odağında organizasyon yapısının tepesinde de nihayi kullanıcılar, yani müşteriler var. Müşteri memnuniyeti var. Dolayısıyla ben aynı zamanda Türkiye Kalite Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olarak da bu konuda söz almak istedim. Yönetim felsefesini kaliteye çekmiş, kaliteli yönetim felsefesini yaygınlaştırmış, toplam kaliteli üretim ve müşteri odaklılığı prensip edinmiş şirketleri tercih etmeleri halinde tüketici sorunu değil, tüketici mutluluğu, müşteri mutluluğu yaşayacaklarına inanıyorum.
       
       Hüseyin Bostancı: İyi günler. Benim iki tane sorum var. Şimdi birisi kapıdan pazarlamacılarla ilgili. Bunlar hediye kazandınız veya başka vaatlerle kandırıyorlar, senet imzalatıyorlar. Bunlara karşı neler yapabiliriz? Bir de ikincisi de, aldığımız ürünlerin yanında Türkçe kullanma klavuzu bulamıyoruz genelde. Onunla ilgili ne yapabiliriz, bunu sormak istiyorum, teşekkür ediyorum.
       
       Mustafa Alp: İyi günler. Benim elerktrik kurumuyla ilgili bir sorum olacaktı; bu haksız aldıkları para, geri ödenecek mi para, güç bedeli adı altında alınan paralar.. Bir de sizden ricam var, Sadettin Tantan’a hiç yer vermiyorsunuz, bu adam gerçekten ülke için çok büyük bir şanstır bana göre.
       
       Nilüfer Genç: İyi akşamlar. Efendim benim kuzenimin bir problemi var. 254 milyon lira fazla bozuk sayaçtan dolayı bir fatura geldi. Bunu ödeyecek tabi, biz nereye başvurabiliriz? Haklarımızı nasıl koruruz diye sizden bilgi almak istiyorum..?
       
       Sedat Küçükay: Engin Hanım artık size dönüyorum, buyrun söz sizde..
       
       Engin Başaran: Efendim şimdi Mehmet Uslu Bey’e, Elazığ’dan, aslında karşılıklı bir iki soru da sormak isterdim. Gidiyor bir ürünü beğeniyor, daha sonra çekle ödemeye başlıyor ve ayıplı çıktı diyor. Ben önce şunu öğrenmek isterdim, acaba Mehmet Bey bu ürünü aldığı zaman daha sonra kargoyla gönderilmiş kendisine, acaba bilinçli bir tüketici olarak sordu mu, bu kargonun bedelini ben mi ödeyeceğim, siz mi ödeyeceksiniz, bozuk çıktığı zaman ne yapacağım, ne edeceğim.. Tabi bunların hiç biri sorulmamış.. Ne yapabilirim diye bir şeyler.. O da önemli değil belki ama.. Şimdi benim ürünüm ayıplı çıktı, ayıplı çıkabilmesi için o ürünün gerçekten bozuk olması lazım. Ve tüketicinin korunması yasasında bozuk olan veya hukuk diliyle ayıplı olan ürünün görünen bir ayıpsa 15 gün içerisinde müracaat edilmesi lazım satıcıya. Eğer satcı kabul etmiyorsa bunu o zaman tüketicinin gideceği bir çok yer vardır. Bir defa şu vardır, 4077 sayılı tüketicinin korunması yasası kurumsal haklar da getirmiştir yasal haklar yanında. Nedir bu kurumsal haklar? Türkiye’de her il ve ilçede tüketici hakem heyetleri kurulmuştur. Kaymakamlıklarda tüketici hakem heyetleri vardır. Ve tüketici sorununu tabi mutlaka elinde fatura ve fiş olduğunu varsayarak söylüyorum ben, çek ödediğine göre elinde zaten bu belgeler var, kaymakamlığa gitmesini öneriyorum, bir dilekçeyle ücretsizdir, orada bir heyet vardır, barodan bir avukat vardır, tüketici örgütlerinden bir temsilci vardır. 5 kişilik bir heyettir. Eğer onlar bu ürün ayıplıdır derlerse, böyle bir rapor verirlerse tüketicinin dört tane hakkı var. Bu ürünü değiştirmek isteyebilir, bu ürünün parasını talep edebilir, ücretsiz tamirini isteyebilir veya ben bu ürünü böyle ayıplı kabul ediyorum ama bedelinden şu kadar inin diye bir öneri de götürebilir. Mesela bir kazak alacaksınız, defoludur, 20 milyonsa dersiniz onu 10 milyona indirelim.
       
       Sedat Küçükay: Peki bunu öğrendikten sonra isterseniz iki tane hattımız var, onlara bir bakalım, onların görüşlerini alalım..
       
       Semin Ersözlü: İyi günler. Tebrik ediyorum, çok güzel bir yayın yapıyorsunuz. Şimdi ben bir şey sormak istiyorum Hanımefendiye. Bu kredi kartlarıyla ilgili tüketici koruma kanununda acaba çözümlenecek sorunlar için ne gibi şeyler var, onu öğrenmek istiyorum..? Şimdi bakın şöyle; kredi kartlarını ödemediğimiz zaman biliyorsunuz banka birtakım faizleri kat edip sizlere ihtar gönderiyor. Her bankanın kendine göre temerrüt faizi var biliyorsunuz, bunları nasıl kanunu var mı bunun?
       
       Hasan Şentürk: İyi akşamlar. Şimdi benim sorum ürünle değil de ön ödemesiyle alakalı bir sorunum vardı benim. Şimdi bir beyaz eşya alıyoruz, senetlerini imzalıyoruz daha sonra her ay da bunu ödüyoruz. Fakat şöyle bir olay geçti başımızdan; ürün aldığımız yer kapandı bir şekilde.. Birkaç ay sonra da bizden icra müdürlüğünden, herhangi bir yerden bir kağıt geldi, bunu ödememizi, masraflarıyla beraber ödememizi istediler. Böyle bir durumda tüketici olarak ne yapmamız gerekiyor? Yani biz sonuç olarak düzgün bir şekilde ödemesini yaparken ödeyememiş duruma düşmüşüz, çünkü muhatabımız kaybolmuş. Ama buna rağmen bizden ekstra para isteniyor.
       
       Ömer: Sedat Bey saygılar.. Efendim sorum şu sayın katılımcıya; özel mülkiyet insan haklarını ve fikrini ifade etmenin özgürlüğünün olmadığı bir sistemde tüketici haklarını koruyabilir mi? Teşekkür ederim..
       
       İbrahim: İyi günler. Ben bir şey sormak istiyorum, dijital yayın yapan bir kanalla ilgili bir problem yaşadım ben. Bunun kendi servisleri varmış, yine aynı şirketle organik bağlantısı olarak. Birkaç defa kendilerinden dolayı gerçekleşen arızadan dolayı benden para aldılar. Tekrar ben bunun tanzimi için başvurduğum zaman bu sizden dolayı oluyor, şudur budur dediğim zaman bana bile, elimde faksı da var, hem şey aldım kendilerinden, hem de dediler ki hiçbir şey yapamazsınız, edemezsiniz, bu bozukluk şudur, budur bilmem nedir.. Ve günlerce bu insanlarla her türlü küfürlü mübadeleye de girdik, o kadarını söyleyeyim yani. Bana gönderdikleri faksta ayrıca benim yerime sahte imza atılmış, bunları da onlara gönderdim. Sadece ve sadece maç yayınlarını seyredebilmek için buna devam ettim..
       
       Mustafa Akın: İyi günler. Benim sorum sağlıkla ilgili. Şimdi ben Bağkur sigortalısıyım, esnafım.. Şimdi benim çocuğum ameliyat oldu, göz ameliyatı oldu. Fatura düzenlendi, geldik Bağkur müdürlüğüne. Şimdi göz ameliyatında çok özellikli bir malzeme var; ip. Bu ipi kullanıldı, bundan başka kullanması da mümkün değil. Bağkur Müdürlüğü biz bu ipi ödemeyiz. Ama aynı şekilde başka bir marka ipi de ödüyorlar. Ben bu hususta Bağkur Genel Müdürlüğü’ne dilekçe verdim, iki sefer dilekçe yazdım, üçüncüde faks da gönderdim. Bu konuyu nasıl halledebilirim? Bağkur Genel Müdürlüğü ben ödemiyorum derse ben ne yapabilirim?
       
       Sedat Küçükay: Sayın Başaran şimdi sözü size bırakıyorum efendim..
       
       Engin Başaran: İzninizle ben sırayla tekrar yanıt vermeye çalışayım. Kalite Derneği Yönetim Kurulu Üyesi bir beyefendi toplam kalite yönetiminden bahsetti. Ve haklı olarak tüketicilerin toplam kalite uygulayan firmalardan alışveriş yapmalarını önerdi. Tabi biz de elimizden geldiği kadar bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ama şunu da değerli arkadaşıma anlatmak isterim. Bugün nice firmalar var ki toplam kaliteyi uyguluyorlar, müşteri memnuniyetinden söz ediyorlar. Ancak gelin görün ki ben burda isimlerini açıklayamayacağım öyle firmalar var ki müşteri memnuniyeti sadece sözde kalıyor. Dolayısıyla Türkiye tüketicisiyle, üreticiseyle bir süreç yaşıyor. Yani bilinçlenme süreci yaşıyor. Çok da önemli firmalar oluyor bu. Bunlar bizde hep isim olarak mevcutlar. Dolayısıyla toplam kalite yöntemi de kör topal bir şekilde gidiyor, inşallah tüketici üretici birlikte bilinçlenecek. Ordan geliyorum Sayın Bostancı’ya, çok güzel iki soru sordu bize. Kapıdan pazarlamacılar konusu. Ben yetkili olsaydım kapıdan pazarlamayı yasaklardım, hukuk da bunun karşısında malesef son derece yetersiz kalabiliyor. Şimdi günümüzde kapıdan pazarlamacıları biz kapıdan dolandırıcılar adını taktık. Mümkün olduğu kadar tek çaresi bunun diyoruz ki tüketicilerin biliçnlenmesi ve kapıdan alışveriş yapmaması. Ama eğer kapıdanalışveriş yapmışlarsa Türk tüketicisinin çok kötü bir özelliği var, bizler sözleşmeleri okumayız, ne tüketici kredileri sözleşmelerini ki bugün mağdurların çok büyük bir kısmı o yüzden mağdur olmakta. Sözleşmeler çok iyi okumalılar ve ondan sonra imzalamalılar.
       
       Sedat Küçükay: Ama karınca duası gibi, okunacak gibi bir şey değil, Allah sabır versin. Yani 8 sayfa falan karınca duası, gerçekten bir büyüteç lazım önce onu okumak için.
       
       Engin Başaran: Ama şimdi yasal haklarımız var, alırlar, evlerine götürürler, kampanyalar var mesela, kampanyalardan mağdur olan insanlar çok. Evlerinde gazetede kampanyayı okuyorlar.
       
       Sedat Küçükay: Peki bir şey soracağım, onların, bu konuya hiç değinmedik diye soruyorum, onların böyle karınca duası gibi okunmak için değil adeta okunmamak için yazılması doğru mudur sizce? Yani hukuksal yönden buna bir itiraz olmuyor mu?
       
       Engin Başaran: Tabiki. Var, onun yeni yasada özellikle bunların belirli ebatlarda yazılması gerekiyor. Ama örneğin ben öyle bir şey alacak olsam alırım evime götürürüm, iki gün, üç gün bekletirim, okurum, eşimle çocuklarımla paylaşırım, ondan sonra karar veririm. Ama bizde büyük de yazılsa malesef okuma alışkanlığımız yok. İşte kapıdan satışlarda tüketicilerin mağduriyeti bundan kaynaklanıyor. Okumadan imzalıyorlar, imzaladıkları şeyin senet olduğunu çok sonra anlıyorlar. Dolayısıyla yasal olarak şunların şöyle bir hakkı var; 7 gün içerisinde, tüketiciler 7 gün içerisinde mutlaka noterden ihtarname çektikleri takdirde bu satışlardan vazgeçebiliyorlar. Ama kapıdan pazarlamacılar bunu çok iyi biliyorlar, eski tarihleri atabiliyorlar. Dediğim gibi bizde o okuma alışkanlığı yok. Ama gene de tüketicilere ben burdan şunu öneririm, 7 günü geçirmişlerse de mutlaka oturdukları yerin kaymakamlıklarındaki hakem heyetlerine müracaat etsinler.
       
       Sedat Küçükay: Bu hakem heyetleri çok önemli değil mi efendim..
       
       Engin Başaran: Tabiki. Bazı yerler çok iyi çalışıyor. Özellikle tüketici örgütlerinin olduğu, örneğin ben Bakırköy tüketici hakem heyetinde üyeyim, çevrede de bizim üyelerimiz var, mükemmel çalışıyor hakem heyetlerimiz. Gerçekten bence hemen hemen tüketici mahkemesine gitmeye hiç gerek kalmıyor. Diğer bir soruyu sizin de müşteki olduğunuz bir soruydu, Türkçe kullanım klavuzu. Şimdi Türkiye’ye ithal edilmiş bir ürün mutlaka Türkçe kullanım klavuzuyla verilmek zorundadır, Türkçe etiketiyle verilmek zorundadır. Eğer yoksa çok büyük yaptırım vardır. Tüketici bunu tüketici örgütlerine şikayet edebilir veya bununla yaptırım yapan sanayi ticaret il müdürlükleridir. Sanayi ticaret il müdürlüklerine başvurabilirler. Hatta her sene bu cezalar yükseltiliyor enflasyon değerinde. Çok büyük cezası var. Örneğin ben bir şeyi söyleyeyim size, çok büyük bir markette bir el hesap makinesinin kullanım klavuzunun olmadığı için tüketicinin yanıldığını, kullanamadığını geldi bize anlattı. Biz demin söylediğim gibi hemen yasal yollara başvurmuyoruz, yani bunun bir öğrenme süreci olduğunun bilincindeyiz. Markete gittik, durumu anlattık, o gece sabaha kadar uyumamışlar. Onu Türkçe’ye çevirmişler, biz gelip denetleyeceğiz dedik. Ertesi gün gittiğimizde üyelerimizle birlikte binlerce hesap, küçük el makinesi, hepsinin içerisine fotokopisiyle birlikte Türkçesi’nin yazılıp konulduğunu gördük. Önemli olan tüketicinin talep etmesi, tüketici talep ettiği zaman birçok şey yerine getirilebiliyor. Ondan sonra bir tüketicimiz, Mustafa Alp, muhabir olduğunu söyledi, elektrik güç bedelinden bahsetti. Mustafa Bey gene oraya getireceğim sözü, Türkiye’de tüketiciler talep etmek durumundalar. Hukukun egemenliği derneği Ankara’da güç bedeli çıkar çıkmaz Danıştaya başvurdu ve Danıştay güç bedelini yürütmesini durdurdu. Fakat hemen bizim siyasilerimiz usta bir manevrayla onu yasaya bir şekilde koydular. Son derece haksız alınan bir vergidir, diğer vergilerle birlikte tüketicilerin....
       
       Sedat Küçükay: Danıştay durdurdu ama hiç uygulanmadı değil mi..
       
       Engin Başaran: Uygulanmıyor, hangi yürütme uygulanıyor ki o da uygulansın..
       
       Sedat Küçükay: Ne yapacağız o zaman..
       
       Engin Başaran: Örgütleneceksiniz, sokaklara döküleceksiniz, baskı gücü oluşturacaksınız, ancak o şekilde..
       
       Sedat Küçükay: Efendim müsade ederseniz bir an için telefonlarımıza gidelim, telefonlarımız çünkü yine çok birikti. Artık şu andan itibaren dinleyicilerimizin de görüşlerini almaya başlayalım...
       
       Eda Duygu: İyi günler. Şimdi ben yıllar öncesinden tarihe karışmış bir olaydan bahsetmek istiyorum, Engin Hanım’a rica edeceğim, cevaplarsa sevinirim.. Şimdi bu promosyonla ilgili bir sorun bu. Bu bir gazetenin verdiği o zaman işte furyaya kapılıp buzdolabı kampanyasıydı. Yüzlerce insan bunu biriktirdi, ben de dahil Sonuçta hiçbir şey alamadık ve mahkemeye verdik. İcraya verildi, sonuçta gene bir şey olmadı. Şu anda bu gazete Türkiye’nin en iyi gazetesi adı altında çıkan gazeteyle birlikte veriliyor. Acaba bu insanlar gene bir hak iddia edebilirler mi yani?
       
       Mustafa Algan: İyi akşamlar. Biz sanayi tipi ürünler üretiyoruz, ve bu ürünler için CE çalışmaları yaptık, dış ülkelere ihraç ediyoruz. Ancak kanuna göre Türkiye’ye bu ocak ayından itibaren Türkiye dahilinde de CE belgesi olmayan ürünlere CE işareti yapıştırmayan hiçbir ürün satılamayacak. Bu durumda tabi malumunuz yerli üreticilerin yıl sonundan itibaren satış yapmaması gerekiyor. Bu tüketiciler de bu durumda hep CE’ye uygun olmayan, Avrupa standartlarına uygun olmayan ürünleri şu anda çatır çatır satılıyor. Bu durumda Tüketiciler Derneği ne yapıyor?
       
       Abdulkadir Tatlı: İyi günler efendim. Benim öyle ilginç bir sorunum var ki herkes için bir emsal oluşturacağına inanıyorum. Ben bedensel engelli bir vatandaşım. 98 yılında sırf hayatımı kolaylaştırmak için bir otomobil satın aldım ve Avrupa markası Opel’i tercih ettim. Aracı aldıktan üç ay sonra baya sorunlarla karşılaştım ve tam 6 ay boyunca yetkili servislerinde dolaştım, 6 bin kilometre kat ettim, çok sabırlı bir tüketici olarak davrandım. Tabi sorunum giderilmeyince dava açmak zorunda kaldım. Önce Sanayi Bakanlığı’na başvurdum, Sanayi Bakanlığı beni İl Hakem Heyetlerine sevketti, Batman İl Hakem Heyetine.. Batman İl Hakem Heyeti beni haklı buldu, değişim raporunu verdi, firma bunu da kabul etmedi. 3 yıl önce Batman’da oturmama rağmen bana bir şey oldu bu, yani bunun peşini bırakmayacağım dedim. İstanbul’da bir avukat tuttum, çünkü arabayı İstanbul’dan almıştım. İstanbul’da bu davamı açtım, 3 yıl önce açıldı, 3 yıl süren hukuk mücadelesinde tüketici mahkemesi bana yakın olduğu için Elazığ Teknik Üniversitesi’ne beni sevketti bilir kişi raporu için. Bilir kişi raporu da bizi haklı bulunca mahkeme bizim değişim kararımızı onayladı. Sonuç olarak kazandım davayı. 3 yılın sonunda kazandım.
       
       Sedat Küçükay: Ben sizi gerçekten tebrik ediyorum. Niye tebrik ediyorum..? Usanmadan, emsal teşkil edecek şekilde 3 yıl bir mücadele verip, bütün tüketiciler adına bir mücadele verip bunu kazandığınız için size gerçekten bir tane alkış efektimiz olsaydı kocaman bir alkış gönderirdik ama sizi tebrik ediyorum ve çok teşekkür ediyorum katılıp bu emsali bizimle paylaştığınız için.
       
       Abdulkadir Tatlı: Yalnız şunu belirtmek istiyorum, kesinlikle tüketiciler hakkını bulamıyor.
       
       Sedat Küçükay: Ama yavaş yavaş olacak Abdulkadir Bey..
       
       Abdulkadir Tatlı: Bir şey daha belirtebilir miyim, ben 3 yıl hukuk mücadelesini verdim ve şu anda karşı firma bana diyor ki, sizin aldığınız araç üretimimizde olmadığı için bana ikinci el fiyatı teklif ediliyor. Çok teşekkür ediyorum size..
       
       Dinleyici: İyi günler. Dün bir dinleyicimiz aramıştı ve demişti ki, biz burda iki arkadaş dinliyorduk, işte yarınki tarihin fiyatı vardı üretim tarihi olarak. Ve yanımızdaki arkadaş dedi ki, tüketici derneği genelde parasız ve gönüllü yapıyorlar bu işi. Büyük firmalarla sorun çıktığı zaman tüketen, şikayetçi olan kişi aradan çekiliyor ve tüketici derneğiyle kendileri kendisine tüketici derneğine aldığı bir bağışla bu işin peşini bırakıyorlar. Böyle bir şeyde bulundu.. Bu ne kadar doğru ne kadar yanlış onu soracaktım..
       
       Hasan Şentürk: İyi günler. Biraz önce de katılmıştım ben, bu CE’yle alakalı bir şey söyleyeceğim, bir katılımcı CE hakkında söyledi. Bu aslında Türkiye’de bizim hükümetimizin tüketiciyi korumaya ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Bu kanun gerçekten çıktı, sonradan tekrar ertelendi ama Türkiye’de birçok ürüne CE almanız için akredite olmuş firma yok. Bunu almanız için Avrupa’ya gitmek zorunda kalıyorsunuz. Yani daha bu kanun bu sene çıkmakla beraber akredite üst kurul dahi 7 kurul, biz bunların peşinde koşturuyoruz. Yani biz ürünlerimizi test etmek için laboratuvar bulamıyoruz Türkiye’de. Bunu söylemek için aramıştım.
       
       Salih Korkmaz: İyi günler. Ankara’da Kutlu Mahallesi’nde oturuyorum. Ağabey yanımda bir otogaz var, tüp doldurmak yazak, sabaha kadar, gece 12’ye kadar tüp dolduruyorlar, bizim ödümüz kopuyor, orayı havaya kaldırır.. Ben bunu yetkililerin duymasını istiyorum, onun için aradım efendim.
       
       Yusuf Gül: İyi günler. Efendim ben 12 yıllık aralıksız vergi mükellefiyim. Bununla birlikte otomatikman Bağkur’a kayıtlıyım. Bugüne kadar ailem ve kendim adına bir sağlık hizmeti ne sosyal sigorta kuruluşlarından ne de devletten aldım. Elime verilen reçetelerin hepsini eczanelerden parasını tıkır tıkır ödeyerek aldım. Ne sağlık karnesi kullandım, ne de ödediğim ücretin karşılığını başka bir yerden almak için müracaatta bulunduk. Kredi kartı da kullanmıyorum, nakit ödedim. Eczanelerin bu tip peşin ve direk tüketiciye satışlarda hiçbir esneklik, hiçbir indirim yapmadıklarını biliyorum, bana da bugüne kadar hiç yapmadılar. Fakat resmi reçetelerdeki ücretleri ne zaman nasıl alacakları, ne zaman kendi hesaplarına geçirtecekleri belli değil. Yani benim direk nakit aldığım ile onların direk reçetelerle sattıkları arasında ticari anlayış bakımından reel olarak çok büyük farklar var. Benim anlatmak istediğim, bu nakit olarak ödediğim ilaç paralarında hiçbir indirim yok. Ben istiyorum ki sembolik de olsa bir iskonto yapılsın. Özel firmaların içinde bulunduğu hiçbir sektör bu kadar katı değil inanın...
       
       Ayhan Keskin: İyi günler. Ayıplı bir malın, beyaz eşyanın değişimi sonrasında garanti süresi eski garanti süresinden mi başlıyor, yoksa yeni o tarihten itibaren mi garanti süresi devam ediyor, onu öğrenmek istiyorum..?
       
       Selahattin: İyi günler. Katotoparkları var, bu katotoparkları özellikle belediyeden kiralanan ve tabi rekabet unsuru yok, bölgede tek başına ve çok yüksek fahiş fiyatlar var. Arabayı bırakmak mecburiyeti var. Bununla ilgili karşımızda bir kamu kurumu var, ve kiralıyor. Bununla ilgili hakem heyetine gidebilir miyiz, onu öğrenmek istiyorum ben..
       
       Sedat Küçükay: Sayın Başaran buyrun...
       
       Engin Başaran: Evet, şimdi deminki sırayla ben takip edeceğim gene. Bir izleyicimiz de elektrik faturasının 254 milyon geldiğini söyledi. Bugünlerde çok fazla elektrik faturasından şikayet var. Sayaçlar bozuk veya artık dağıtım şirketleriyle güya anlaşmalar bozulmuş, dağıtım şirketleri gelip bakmıyorlar, kafadan yazılıyor birtakım şeyler. Dolayısıyla çok yüksek rakamlar gelebiliyor, biz bir iki tanesini düzeltebildik. Tüketiciye tavsiye ederim, hakem heyetine gitsin veya eğer bize yakınsa İstanbul’da tüketici örgütlerine gitsin, mutlaka düzeltilir. Keşke her tüketici bunu duyup da üzerine gidebilse. Sayın Ersözlü, kredi kartlarıyla ilgili sordular. Efendim kredi kartları sorunu günümüzde gerçekten çok önemli bir sorun, ancak burda açıklamam gerekiyor ki tüketicilerde de çok büyük kabahat var. Şahsen tüketici kredi kartı aldığı zaman yükümlülüklerini biliyor, yükümlülüklerini yerine getirmediği zaman sorun, Türkiye koşullarında geleceğini bilmeliydi. Biraz da yanlış yönlendirmeler de oldu. Ödemeleri gerekirken aman yasa çıkacak, ben ödemeyeceğim gibi bir ortam da doğdu. Ödemediler, ama bir gerçek var ki temerrüt faizleri inanılmaz derecede yükseldi, yüzde 400’lere 500’lere vardı. Yeni tüketicinin korunması yasasında buna çok güzel önlemler getirildi Sayın Ersözlü, ama ne yazık ki bir bayan milletvekilimizin, tüketici bir bayan milletvekilimizin verdiği bir önerge ile bu güzel önlemlerden geri adım atıldı. Çok üzgünüz, çok sesimizi duyurmaya çalıştık. Ancak Türkiye’de tüketicilerin sesi ne kadar çıkıyorsa bizim de o kadar çıktı. Mecliste bir güç oluşturmaya çalıştık, DSP’li bir milletvekilinin etrafında bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sanıyorum bu konuda pek bir şey yapılamayacak, hatta belki eski yasayı bile mumla arayacağız.
       
       Sedat Küçükay: Ben şu şeyi sormak istiyorum size, bu tüp gaz doldurma meselesini lütfen..
       
       Engin Başaran: Evet, o da çok önemli. Tabi tüketicilerin güvenliği son derece önemli, evrensel bir haktır tüketiciler için. Bugün Türkiye’de özellikle İstanbul gibi büyük mega kentlerde bildiğiniz gibi benzin istasyonları, LPG dolum tesisleri, şimdi doğalgaz doldurum tesisleri, öyle ki meskenlerin hemen bitişiğinde, geçenlerde bir kötü örneğini yaşadık biliyorsunuz, sivil toplum örgütleri, semt sivil toplum örgütleri çok ayakta, örneğin Cihangir Güzelleştirme Derneği bu konuda çok büyük savaş veriyor. Sanırım bir iki ay içerisinde Tüketiciler Derneği önderliğinde bir araya geleceğiz ve bu gibi tesislerin meskun yerlerden kaldırılması için bir hareket, bir baskı gücü oluşturacağız.
       
       Sedat Küçükay: Bir de otoparklarla ilgili bir sorun vardı..
       
       Engin Başaran: Evet, Türkiye’de otopark konusu malesef biliyorsunuz mafyanın sözü geçen bir şey..
       
       Sedat Küçükay: Yani bu yapılan kontratlara tüketici olarak itiraz etme hakkı var mıdır, bu belediyeler çünkü bu şeyi yapıyor galiba..
       
       Engin Başaran: Tabi, hizmet, tüketici mal ve hizmet alıyor. Yerel yönetimden aldığı bir hizmettir. Bence tüketici hakem heyetine başvursun ama sonuç alacağını açıkçası sanmıyorum. Hasan Şentürk adlı elektrik mühendisi olan tüketicimiz beyaz eşyayı ödeme yaparken kapatılmış beyaz eşya satan yer. Parayı ödeyecek yer bulamadığı için daha sonra icra gelmiş ve tabi daha yüksek bir ücret talep ediyorlar, tüketici ne yapayım diyor, tüketici ödeyemediği zaman yine tüketici hakem heyetine, kamyakamlığa başvursaydı veyahut orası bir bayiyse ki mutlaka bir bayidir kapanan yer, onun merkezine ulaşsaydı, anlaşılan Hasan Bey de biraz rehavet içerisinde olmuş, dolayısıyla bence gene de hakem heyetine ulaşsın veya bizim derneğimize başvurabilir. Daha sonra promosyonla ilgili Eda Duygu isimli bir hanımefendi söylediler, derneğimize bu konuda çok şikayet gelir. Tabi çok önemli, bizim gazetelerimiz okunmak içindir, çeyizlendirmek için değildir. Ne yazık ki bizde asli görevini yapmayan gazetelerimiz böyle birtakım promosyonlarla tirajını artırmaya çalışır. Bizim fakültede bir sekreter kızımız 4 tane gazete almıştı, bir tanesi masasındaydı, üç tanesi çöp kutusundaydı. Ne yapıyorsun dedim.. Birini anneme, birini teyzeme kuponları biriktiriyorum dedi. Son derece üzüldüm, ne yazık ki bu böyle. Eda Hanım, yeni tüketicinin korunması yasasında malesef iki sene uğraşarak biz bu promosyonları kaldırtmıştık. Malesef yine biraz önce bahsettiğim milletvekilirimizin bir önergesiyle tekrar kondu ve tekrar bizi bilgilendirmesi gereken gazetelerimiz çeyizlendirmeye başladılar. Biliyorsunuz promosyonu haksız rekabet yaratıyor, kayıt dışıdır, sonra tüketici okumak için almalıdır bunu, böyle kap kacak sahibi olmak için almamalıdır. Geriye gidiştir, Avrupa Birliği kapısında nasıl böyle bir şeye izin veriliyor, ben anlayamıyorum. Ama önemli olan büyük gazetelerimizin özellikle bir otokontrolle bundan vazgeçmelerini beklemektir. Ben bir bilinçli tüketici olarak onlardan rica edeyim, bundan vazgeçsinler. Eda Hanım da, ben bir hukukçu değilim ama gazetenin adı değişmiştir, o satın alamadığı buzdolabını şimdiki gazeteden alabilir mi bilmiyorum, daha sonra derneğimizi arasın, ben hukukçularımızla onu görüştüreyim. CE belgesinden bahsetti bir satıcımız, CE belgesi Türk tüketicisi için son derece önemlidir. CE bir kalite belgesi değildir, CE bir standart belgesidir. Yani tüketicinin sağlığını, tüketicinin güvenliğini ortaya koyan bir belgedir, Avrupa Birliği kapısında bu son derece önemlidir. Sanıyorum artık Türkiye’de de daha kolay alınabilecek. Çünkü epeyce bir geçiş süreci yaşadık.
       
       Sedat Küçükay: Efendim müsade ederseniz telefon hattımızdaki dinleyicilerimize dönelim...
       
       Selami Çapkın: İyi günler. Ben bir çocuğu bir dersaneye vermiştim, sene başında, toplam 780 milyona. Çocuk başarısız olursa eğer sene ortasında alırım, ikinci dönem, tamam demişlerdi, kabul ettiler. 80 milyon o zaman para verdim peşin, 10 tane senet yaptım. İkinci dönem çocuk tabi dersleri hepsi başarısız olduğu için çocuğu almak zorundayım dedi. Bu arada 572 milyon para ödemiştim bu dersaneye. Sonra ben senetleri almaya gidince benden 102 milyon lira daha para talep etmeye kalktılar. İzah ettim durumu.. Dediler biz saat ücretini 3.5 milyondan hesaplayıp benden ona göre para istiyorlarmış. O zaman dedim, siz dedim 780 milyonu saat ücretine döktüğünüz zaman siz bana borçlu çıkarsınız, yok dediler, olmaz. Bu durumda üç tane senedimi bana vermediler geriye. 7 tane senet ödedim, 3 tanesi onlarda kaldı. Bu durumda ne yapmam gerekiyor.?
       
       Kazım Akgül: İyi akşamlar. Şimdi ben Sinanoba’dan, Emlak Bankası’ndan bir daire aldım 97 senesinde. Buranın E5 üzerinden geçiş yapma projesi de vardı, camisi vardı, okulu vardı, sağlık ocağı vardı. Bunların hiçbirisini yapmadan bu şey kapandı. Şimdi bu durumda ne yapacağız?
       
       Remzi: İyi günler efendim, Sedat Bey başarılarınızın devamını diliyorum. Şimdi ben 8 Şubat’ta 300 milyon 300 bin lira elektrik parası ödedim. 11 Şubat’ta yeni bakım geldi, 115 milyon, 12 Şubat’ta sayacım söküldü götürüldü, 3 gün elektriksiz kaldım. Şimdi bunun sebebini sormaya gittim, ilk gün söken vatandaş telsizi kapatılmış bulamadılar. Sonucunda öğrendiğimizde elektrik saatlerinin olduğu yer kilitli olduğu halde anahtarı apartmanda iki yerde olduğu halde neymiş efendim ters bağlantı yapılmış, kaçak elektrik kullanılmış. Peki diyorum bu anahtarı olduğu yerler, şu şu şahıslarda anahtarla. Soralım ben bunlarla 8 senedir aynı dairede oturuyorum, bu sene içerisinde, yani 3-5 sene içerisinde bir defa anahtar istemiş miyim, bunu tespit edelim.. Önce dediler cezanızı ödeyeceksiniz, ondan sonra itirazınızı yapacaksınız. 180 küsur milyon ceza ödedim. Ondan sonra yeni sayaç aldırdılar 22.5 milyon, tamam dedim, onu da ödedik. Neticede itirazını yaptık. Bir ay sonra itirazım da reddedildi. İkinci bir yazı geldi, mevcut abonenin iptaliyle yeni adınızla abone olacaksınız, aksi takdirde elektriğinizi keseceğiz dediler. Bu ne iştir, ben anlayamadım. Ben 60 yaşındayım, bu yaştan sonra afedersiniz hırsızlıkla itham edildik.
       
       Yavuz: İyi günler. Şimdi bir buzdolabı veya çamaşır makinesi aldığımız zaman gecikme zammı ödüyoruz, yani zamanında ödeme yapmadığımız zaman gecikme zammı ödüyoruz. Fakat ürün zamanında teslim edilmediği zaman indirim yapmıyorlar, bunun bir çaresi var mı? İki; tüketicilerin bilgilendirileceği dergi var mı veyahut da kazanılan davalardan ne gibi bilgi sahibi olabiliriz?
       
       Şemsettin Ceylan: İyi akşamlar. Ben genel, kişisel değil, genel bir iki şeyden sorunum var. Yani genel hepimizin sorunu. Şimdi bu akaryakıt bayileri ülkemizde yüzde 5 kârla çalışıyorlar, öyle deniyor şu anda, Ankara’da bu yüzden eylem var. Fakat kamu hizmeti yapan, yapması gereken belediyeler doğalgazdan yüzde 35, yüzde 40 gibi kârla vatandaşa gaz satıyorlar. Bu ayıplı bir hizmet değil mi, yani bunu önlemek için bir şey yapılamaz mı? Ve kış boyu bu çok tartışıldı ve yeterince de bu konunun üzerine gidilmedi, yüzde 35, yüzde 40 yani gerçekten çok büyük. Yani işletmelerde bu kadar büyük rakamların döndüğü şeyde.. Bir başka konu, bu basınla ilgili. Biliyorsunuz yeni basın, RTÜK yasası var ve bu tüketici aleyhine gerçekten çok tehlikeli hükümler içeriyor. Şimdi biz gazete alıyoruz, gazetenin objektij olmasını istiyorum ben ama basının patronu hükümetlerle al gülüm ver gülüm ilişkileri içinde birbirlerini memnun ediyorlar. Ama biz istiyoruz ki objektij yayın yapan, para verdiğim gazete bana doğru haber versin. Bu konuda bir şey yapılamaz mı, yeni RTÜK yasasının çıkarılmasını engelleme konusunda...
       
       Sebahattin Orhan: İyi günler efendim. Bundan önceki konuşmacı arkadaş eczanelerden şikayetçi olduğunu ifade etti. Şimdi eczanelerin kâr haddini eczacılar teşkil etmiyor efendim, ben özellikle bunu belirtmek istiyorum. Bizim ilaçlarımızı tespit eden Sağlık Bakanlığı’dır, kâr haddimiz bellidir. Dolayısıyla herhangi bir indirim yapmamız söz konusu olamaz. Nasıl ki mesela bir tekel veya sigara neyse fiyatı sabit ise ilaçta da bu böyle.
       
       Sedat Küçükay: Peki efendim size bir şey soracağı. Türkiye’nin bütün eczanesinde satılan ilaçlar, örneğin bir ilaç Türkiye’nin bütün eczanelerinde aynı fiyata mı satılır?
       
       Sebahattin Orhan: Elbette aynı fiyata satılır. Kesinlikle değişmez. Bu fiyatı da biz belirlemiyoruz, Sağlık Bakanlığı tespit ediyor fiyatları.
       
       Sedat Küçükay: Peki sizin bu fiyat üzerinden kendi inisiyatifinizle taksitlendirme yapma şansınız var mı?
       
       Sebahattin Orhan: Hayır efendim. Deontoloji gereği aykırıdır, deontoloji bizim etik kurulumuzdur. Çok teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum..
       
       Ayhan Keskin: İyi günler, ben az önce aramıştım, soruma cevap alamadım, onun için tekrar aradım.
       
       Zafer Mert: İyi günler. Ben dün de aramıştım efendim, bana cevap vermediniz. Özellikle önemli bir konu, birçok kişiyi de ilgilendiriyor, dövizle borçlandık efendim, araba almıştık, mahvolduk, ne yapacağız. Yani bu konuda lütfen bir ayrıntılı bir bilgi verir misiniz..? Araba bize üç katı fiyatına maloldu.
       
       İsmail Güneş: İyi günler efendim. Az önce eczacı bir arkadaş katıldı programa, İstanbul’daki fiyatlar, Erzurum’daki fiyatların aynı olduğunu anlattı. Neyse ben Gaziosmanpaşa, Arnavutköy’de oturuyorum efendim. Arnavutköy’de aldığım ilaçların ayrı ayrı fiyatta olduğu tespit edilmiştir efendim, aynı iğneyi ayrı ayrı fiyatlarda, her bir iğnede 600-700 bin lira civarında bir fark olduğu tespit edilmiştir efendim...
       
       Ali Gürsoy: İyi akşamlar efendim. Efendim ben şimdi gazete ilanıyla bir arabaya yazılmıştım, ondan sonra arabanın 4 ay sonra fiyatı belli olacak dediler, fakat sonra fiyatı belli olmadı. Yani söyledikleri fiyattan daha yüksek fiyatta olduğu için biz alamadık, paramızı geri iade almak için şey yaptık, paramızı da alamadık, şirket de kapandı yani.. Benim gibi 72 kişi var.. Bu durumda ne yapabiliriz?
       
       Nihat: İyi akşamlar. Şimdi arsaofisinde zamanında, bu hükümetle ilgili problem de, arsa aldık biz devletten, o zamanın parasıyla 88 yılında 2 milyona.. Bir dönem sonra bize arsalarımızın verileceği söylendi. Ancak daha sonra bunun feshedildiği söylendi. Bundan kaynaklanan bir mağduriyetimiz var. Parayı ödedik peşin, o dönem gene kamu bankalarından birine. Daha sonraki dönemde bayındırlıkla ilgili araştırmalar da yaptık, ama bununla ilgili iptal edildiği, işte o dönemde biz 2 milyon liranın 98 yılında, 99 yılında 3 milyon, 3.5 milyon gibi bir para olarak geri ödeneceği şeklinde bir açıklama yapıldı, biz hala elimizde saklıyoruz bunu ama bununla ilgili ne yapabiliriz..?
       
       Kamil Taş: İyi akşamlar. Eşim kapıdan bir ürün satın almıştı. Yani bir yanlış satın almaydı ama bu firma senet de bırakmıyor, ancak banka hesap numaralarını da bildirmiyor. Ben firmayla görüştüğümde hesap numarasını vermekten imtina ettiler. Ödeme yapmak istedim, bu firmayla da bankada bir vadeli hesap numarası açıp ödemeyi yapmak istiyorum, ilk taksidimiz bu ayın 24’ünde, uygun olur mu, görüşünüzü rica edecektim..
       
       Bekir: İyi akşamlar. Şimdi bu benim mağdur olduğum firma kapandı, fakat bu bir bankadır. Fakat şu anda bize açıklama yapıyorlar, işte önümüzdeki ay ödeyeceğiz.. Bir türlü ödeme yapılmadı, bu netice nereye varacak. Biz de çoluk çocuğumuzun parasını oraya yatırdık.. Bu parayı nasıl alacağız..?
       
       Hülya: İyi günler. Yayınınızı izliyorum bir haftadır, kendi adıma epey bilgi sahibi oldum haklarım konusunda. Bugüne kadar anlatılan örnekler de genellikle maddi olarak, elle tutulabilir örnekler. Ben tüketici olarak medya tarafından doğru bilgilendirilmediğimizi düşünüyorum. Gazetede bir olay okuyorsunuz, birkaç gün bu devam ediyor, daha sonra olay hakkında hiçbir şeyden bahsedilmiyor, sonucunun ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bu konuda bu duyarlılığımı aktarmak istedim.
       
       Hanifi Eser: İyi günler. Benim elektrik olayından 99 yılında bize bir ceza yazmışlardı. Elektrik olayından dolayı, kaçak elektrik hattı diye tespit ettikleri bir kablo vardı. Ylanız bu kabloyu tam tespit edemedikleri için, aslında jenaratörden geliyordu o kablo, ben kendim elektrikçiyim. Bize ceza yazdılar, biz bunu ödemek istemedik aslında, ondan sonra bizi mahkemeye verdiler. Mahkemeye verince bizden bunu icra yoluyla istediler. İcraya verdiler bizi, bir şekilde bu paraları bizden talep ettiler 99 yılında. Fakat biz mahkemeyi devam ettirdik, bilirkişi raporu istediğimizde, geldiler, keşif yaptılar, mahkeme hakkımızda yeterli delil bulunamadığından dolayı mahkeme beraate karar verdi. Biz ödemiş olduğumuz parayı tekrar geri isteyebilir miyiz?
       
       Sedat Küçükay: Sayın Başaran buyrun efendim söz sizde...
       
       Engin Başaran: Ben izin verirseniz Sayın Tatlı’ya bir teşekkür etmek istiyorum. Kendisi bedensel özürlü bir tüketicimiz, kendisini kutluyorum, üç yıl uğraşmış ama sonuçta başarılı olmuş, dilerim diğer tüketiciler için de bu örnek olsun. Şunu hatırlatmak isterim, biz de İstanbul’da Tüketiciler Derneği olarak Amerikan marka bir arabaya aynı şekilde 1.5 yıl sonra parasını geri aldık, yeni model de olmadığı için tüketicinin böyle bir kazanımı oldu. Kendisini tekrar kutluyorum. Ayhan Keskin isimli muhasebicimize de şunu söylemek isterim, her garanti süresi o gürün içindir. Eğer bir ürün ayıplıysa, yenisiyle değiştirilmişse tabiki yeni aldığı ürünün garanti süresi yeniden başlar, diğer ürünle ilişkili olamaz. Selami Çapkın adlı tüketicimiz çocuğunu dersaneye koyduğunu, sözlü olarak onlara söylediğini, başarısız olursa çocuğumu alırım dediğini duyuyoruz. Her zaman deriz ki sözler gider yazılar kalır, bunu eğer yazılı almışsa hiç hakem heyetine gitsin.. Önemli olan sözleşmede böyle bir maddeyi böyle bir cümleyi koydurmasıydı. Bunun dışında gayrimenkullerle ilgili sorulara yanıt vermeyelim. Çünkü tüketicinin korunması yasası kapsamında değil. Bunun dışında kamusal hizmetlerden şikayet geldi, doğalgazdan ve elektrikten. Biz yine Tüketiciler Derneği’nin önderliğinde 26 sivil toplum örgütü kamusal hizmetleri bir nevi ayıpsal hizmetler grubuna soktuk. Bugün gerçekten özellikle elektrikten çok fazla şikayet var. Keşke Enerji Bakanımız bunu yeniden ele alsa, tahmin ediyorum elektriğin başından sonuna kadar yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı var. Dolayısıyla tüketicilerimiz bu sorunlarını eğer bize yakınlarsa Tüketiciler Derneği’ne getirsinler, bizzat biz ele alıyoruz bu konuları. Bize uzaksalar eğer, yine bulundukları illerin sanayi ve ticaret il müdürlüklerine bir şikayet dilekçeleriyle birlikte götürsünler. Yavuz Demirel adlı tüketicimiz beyaz eşya aldım, işte gecikme zammı uygulanıyor, tüketiciler nasıl bilinçlendirilir diyor.. Tüketici hemen bir örgüte üye olsun, demin konuştuk, birkaç tüketici örgütümüz var. Örneğin Tüketiciler Derneğinin her bir üyesi kapıdan alışveriş yapmayacağını bilir. Beyazeşya konusundaki çözümleri bilir. Hemen bir örgüte üye olsun, çok daha kolay bilgilendirilir. Daha sonra RTÜK’ten bahsetti bir tüketicimiz, katılıyorum. Tüketicinin aleyhinedir, tekelin, kartelin olduğu yerde tüketici hakkından bahsedilemez. RTÜK tekel yaratacaktır, RTÜK bağımsız olması gereken medyanın ihalelere dahi girmesine neden olacaktır. Şimdiki RTÜK yasasının çıkmaması için çok tepkiliyiz, olmaması gerektiğine inanıyoruz. Dövizde borçlanmayı sordu bir tüketicimiz, eğer tüketici kredisi almış ise tüketicinin korunması yasasında buna karşı bir önlem vardır. Hemen yine bir tüketici örgütüne müracaat etsin. Eğer tüketici kredisi almamışsa o zaman yapacağı fazla bir şey yok. Bu arada kampanyalarla ilgili bir tüketici sordu. Gazetelerde araba kampanyalarıyla ilgili reklamlar, ilanlar var. Tüketicileri çok dikkatli olmaya çağırıyorum burdan. Ben izninizle kampanyaların birer alışveriş tuzaığı olduğuna inanıyorum bir yerde. Lütfen o kampanya koşullarını çok dikkatli okusunlar, okutsunlar. Görecekler ki düşündükleri fiyatın 10 misli fazlasına alabilecekler. Sözleşmede de aleyhine maddeler olduğu için tüketici fazla bir şey yapamayacaktır.
       
       Sedat Küçükay: Evet, isterseniz artık bir telefonlarımıza kulak verelim...
       
       Şerife Ülkü: İyi günler. Ben Topkapı Sarayı gibi tarihi müzeleri, Mevlana gibi, çok fahiş bir fiyatla ziyarete açıyorlar. Bu çok önemli bir konu. Mesela senelerdir gitmek istiyorsun, bir misafirin geliyor götürmek istiyorsun, giremiyorsun, 5’er milyon, 6’şar milyon. Yani bir de bu kaçak elektriklere değinmek istiyorum. Biz yeni bağlamıştık, saati yeni aldık, bir sürü mazeretlerle kaçak cereyan yakan çok çevremizde. Bunlara değinmek istemiştim. Teşekkür ediyorum..
       
       Dinleyici: Merhaba. Burası İsveç Stockholm, 42 senedir burdayım. Bir ricam var sizden. Ben devlette tercümanlık yapıyorum, 8 lisan biliyorum. Şu İsveçliler’in söylediğinden utanıyorum. Neden utanıyorum? Sırf Türkiye’de mi gebe kadınlar var diyorlar.. O karınlarını açıp da o şeyleri atıştırıyorlar.. Rezalet. İsveç’te kahkahayla gülüyorlar bize.. Ben reklamdan bahsediyorum, sadece Türkiye’de mi gebe kadın var, burda yok mu.. Böyle reklam olmaz.
       
       Mustafa Akın: İyi günler. Sedat Bey, ben uzun süreden beridir bekliyorum, cevabım verilmedi. Ben bağkur sigortalısıyım, hastane masraflarından ameliyatla ilgili ödeme yapmamak istediler masrafları. Özellikle bir ip malzemesini ödemiyorlar. Ben de onlarla uğraşıyorum, dilekçe verdim, cevapları da verilmedi, ben ne yapabilirim, onu soruyorum. İkincisi, bir soru daha sormak isityorum. Kamu kuruluşları özel kantinlerle haksız rekabet yapılıyor...
       
       Sedat Küçükay: Engin Hanım’dan bunun bir yanıtını alalım, sonra devam edelim..
       
       Engin Başaran: Mustafa Bey, Bağkur’dan acaba cevabını alabildi mi, niçin şu markayı kullanmıyorlar, herhalde uğraştığına göre bir yazı yazmıştır, onun yanıtını da almıştır. Bu yanıtıyla birlikte, bir şikayet dilekçesiyle birlikte bizim derneğimize başvursunlar, biz onun yerine Bağkur’a başvuralım ve bunun ne olduğunu çözelim, ben de merak ettim doğrusu.
       
       Sedat Küçükay: Evet, ben de merak ettim. Tüketici derneklerinin telefonlarını veriyorduk. Tüketici Derneği’nin telefonunu veriyorum size; 0212 660 47 48.. Evet, telefonlarımıza devam ediyoruz..
       
       Hasan Çetin: İyi günler. Bu toplu ulaşım araçları, aylık mavi kart alıyoruz ama hareket saatlerine düzenli olarak uymuyorlar, kafalarına göre iptal edebiliyorlar. Tabi biz mağdur oluyoruz. Ne yapabiliriz bu konuda? Aylık mesela ücreti ödüyoruz, ama o saatte hareket etmiyor, gelmiyor.
       
       Sedat Küçükay: Hasan Bey çok teşekkür ediyorum size, gerçekten çok önemli bir şeye değindiniz. Yani bu toplu ulaşım araçları sanki bize hizmet vermiyorlar, kendi bildikleri gibi hareket ediyorlar ucuz taşımacılık yaptıkları için. Tabi bu da bir ayıplı hizmete giriyor. Yeniden hattıma dönüyorum...
       
       Hasan Demir: İyi günler. Bundan iki sene önce iki ton okul kitabı, kilo hesabı olarak verdim. Eskiciye verdim, hurdaya.. Efendim bunu tek elden, Milli Eğitim Bakanlığı’na göre çıkartıp 3-5 sene aynı kitabı elinde tutsa, şimdi bütün yayın evleri hocalarla anlaşıyor, herkes çıkarıyor. Bu da bir tüketim şeyine giriyor..
       
       Erol Köprücü: İyi akşamlar. Bir konuda mutlaka ekleme yapmak için aradım, özür dilerim. Ancak bu CE belgesiyle ilgili çok bana önemli gelen bir konu var, o da şu. Tabi CE, konuğunuz da çok doğru belirttiği gibi bir süreci gösteren bir standart. Ve bu sürecin bir üründe bulunması çok da iyi bir şey. Fakat bu bir maliyettir. Bizim kültürümüzde malesef daha iyi ürüne daha yüksek fiyat ödemek gibi bir alışkanlık yoktur. Biz kötü de olsa ucuz olanı tercih eden bir ülkeyiz, bunda ekonomik olarak da çok büyük zorunluluklarımız var. Dolayısıyla şöyle bir durumla karşılaşmamız çok olası; yani kendisine CE belgesini amaç edinen ve bunu alan bir firmanın maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı, çünkü bunu almak da korumak da bir maliyettir, bu maliyetlerin yüksekliğinden dolayı fiyatı yüksek olacaktır ve korkarım çok büyük ekonomik güçlük içine düşecektir. Ancak CE’nin de tüketici dernekleri tarafından savunulmasını ve bunu alan firmaların mutlaka korunması yönünde çaba gösterilmesini ben talep ediyorum. Çünkü aslında bu süreç Tüketici Derneği’nin varmaya çalıştığı, ulaşmaya çalıştığı noktanın bir parçasıdır diye düşünüyorum. Bunu eklemek için aradım.
       
       Sedat Küçükay: Evet Sayın Başaran size dönüyorum. Zaten topu topu bir iki dakikamız kaldı, bu iki dakika içinde toplayacağınızı umuyorum.
       
       Engin Başaran: Evet, o zaman izin verirseniz ben sondan başlayayım. Sayın Erol Köprücü’ye katılıyorum. Türkiye’de tüketicilerin alım gücü ortada. Özellikle şu ekonomik krizde tabiki tüketiciler artık kaliteyi bir yana koydular, ucuza koştular. Biliyoruz ki tüketici bilgilendikçe, bilinçlendikçe CE’yi tercih edecektir. Dediğimiz gibi bizim de amacımız o. Ondan önceki soruya geliyorum, o beyefendiye teşekkür ediyorum, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitapları kullanma konusuna. Ben Almanya’da öğretmenlik yaptım. Almanya’da öğrenciler sene sonunda okudukları kitapları masalarının üzerinde bırakırlar, giderler, gelen öğrenciler o kitapları kullanır. Çünkü bakanlık zaten kitapları veriyordu. Böylece hem çerveyi korumuş olurlar hem de israfı önlemiş olurlar. Benim gönlüm bundan çok rahatsız, o kitapların kamyonlara bindirilip SEKA’ya gtimesi veya çekirdek işportalarında çekirdeklere kap olması son derece çirkin. Bunu Milli Eğitim Bakanlığı’na defalarca uyardık. Size biraz önce yeşil bir dergi verdim, tamamen ona ayrılmıştır. Umarım Milli Eğitim Bakanlığımız bu Avrupa Birliği süreci içerisinde mevzuat uyumlarını yaparken böyle şeylere de dikkat etsinler. İETT’yi sordu tüketicimiz. Tüketicilerimiz böyle durumlarda otobüs durağında 3-5 kişiyle hemen imza alsınlar. Çok rahatız biz tüketiciler olarak, şu gün şu saatte gelmesi gereken şu numaralı otobüs gelmedi, İETT’ye başvursunlar. Yanıt alamıyorlarsa dilekçelerinin bir örneğini saklasınlar. Bize getirsinler. Yalnız vatandaş şunu öğrensin, kamu kuruluşlarına dilekçe verdikleir zaman mutlaka tarih ve sayı alsınlar. Daha sonra tüketici örgütlerine, hakem heyetlerine gitsinler, bunlara, İstanbul Büyükşehir Belediyesi her bir İETT’nin başına bir polis dikemez. Tüketiciler doğal denetleyicidir. Biraz zahmet edelim, onlarla biz de uğraşalım.
       
       Sedat Küçükay: Sayın Başaran ne yazık ki vaktimiz bitti, gerçi söyleyecek çok şeyiniz var biliyorum, cevap bekleyen insanlar da olabilir. Ama gerçekten vaktimiz bu kadar, dinleyicilerimizin sorularını önümüzdeki hafta içinde tekrar yanıtlamaya devam etmeyi umuyoruz. Ve çok teşekkür ediyorum bizimle vaktinizi paylaştığınız için efendim.
       
       Engin Başaran: Ben size teşekkür ederim...
       
       Sedat Küçükay: Evet, doğanın dengesi yerinde oldukça, ırmaklar yolunda aktıkça bir sonraki programda Halkın Sesi’nde yine birlikte olmayı umuyoruz. Yapımda ve yayınad emeği geçen tüm Halkın Sesi ekibi adına saygılar sunarım efendim...

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları