Home page
Haber Menüsü


Carrey'i normal haliyle görmek biraz zor...
Binbir yüzlü Jim Carrey
İtici bir soytarı mı yoksa her şekle ve kılığa girebilen bir yetenek mi?
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
    8 Mayıs—  Bu hafta sinemalara “Majestic” filmiyle gelen Carrey’i uzun zaman çoğu kişi önemsemedi, eleştirmenler onun filmlerini işkence gibi izlediklerini söyledi durdu. Ama yüzünü binbir şekle sokabilen Jim, yeteneğinin sadece bununla sınırla olmadığını geç de olsa kanıtladı. Şimdi Akademi üyeleri ona hâlâ uzak dursa da, sinemaseverler belli bir saygınlıkla yaklaşıyor.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Bu yüz her şekle girer...
       Geniş kitleler onu “Truman Show”daki rolüyle ciddiye almaya başladı. Çünkü 1998 yılında Peter Weir’in yönettiği bu filme gelinceye kadar 15 yıldır sinemada kameraların karşısında olmasına rağmen büyük bir çoğunluk onu itici, rol yaparken çırpınan, daha çok vücudunun esnekliğini kullanan biri olarak görüyordu. Elbette bunda Carrey’nin seçtiği senaryoların da payı yok değil. Komedi filmleriyle adını duyurmasına karşın uzun süre sempatik değil de neden antipatik karşılandığı yerine, oynadığı filmleri komik bulanlar sorgulansa daha yerinde olurdu belki. Neyse ki, Carrey tıpkı pek çok filminde olduğu gibi insanları şaşırtmayı başardı ve gerçekten eli yüzü düzgün filmlerde rol alarak iyi bir oyuncu olduğunu kanıtladı.
       
FAKİR BİR ÇOCUKLUK


       Hollywood’un bu anlaşılması zor oyuncusu aslen Kanadalı. James Eugene Carrey adıyla 17 Ocak 1962 yılında muhasebeci bir baba ile halim selim bir annenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin durumu iyi değildi ve Jim, okul masrafını karşılamak için küçük yaştan itibaren çalışmak zorundaydı. Ancak bulduğu işler daha çok kapıcılıktı ve okulla ikisi aynı anda zor yürüyordu. Liseye geldiğinde çalışmayı yeğlemek zorunda kaldı ve okuldan ayrıldı.
       Ancak hayat her zaman kötü davranmıyordu. Yüzünü binbir şekle sokup vücudunu lastik gibi kullanabiliyordu. Zaten küçük bir çocukken, 1967 yılında Amerika’nın en ünlü programlarından biri olan Carol Burnett Show’la eğlence hayatına adım atmıştı. Bu yeteneğini geliştirmeye karar verdi. Komedi kulübü “Yuk Yuks”ta çalışmaya başladı.
       
Jim Carrey Filmleri

       Söylenenlere göre şovu çok aptalcaydı ama başka kulüplerden teklif almasını engellemedi. Sonra kendisini Hollywood’un en çok kazananları arasına sokacak kararı aldı; Los Angeles’a taşınmaya karar verdi. Ve yine söylenenlere göre Los Angeles’e ayak bastığında kendi adına 20 milyon dolarlık bir çek yazdı ve bu parayı kazanana kadar, yani Cable Guy (1996) filmine dek cüzdanında sakladı.
       Yıl 1979’du ve The Comedy Store adlı kulüpte çalışmaya başladı. Burada komedi ustası Rodney Dangerfield de çalışıyordu ve Carrey ondan çok şey öğrendi. Aynı yerde garsonluk yapan Melissa Womer ile evlendi. Daha sonra epey gürültülü bir biçimde boşanan ikilinin Jane Carrey adlı bir kızları var.
       
SINIR TANIMAYAN YÜZ
Ace Ventura filminde
       Show dünyasında tamamen taklit üzerine kurulu gösterileriyle dikkatleri üzerine çeken Carrey, yeni olanaklar aramaya başladı. Televizyona atladı. “The Duck Factory” adlı TV komedisine gelene kadar çok dikkat çekmedi. Ama bu filmle kendine güveni daha da pekişti, rollerinde daha enerjik olmaya başladı. 1986 yılı eminiz onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Usta yönetmen Francis Ford Coppola ve gözde oyuncu Kathleen Turner ile adını “Peggy Sue Got Married” filmine yazdırdı. Ünlü Wayans kardeşlerin yaratıcılığı ile kendi çılgınlığını TV komedi show’u “In Living Colour”da çok iyi harmanladı. Yarattığı tiplemeler öyle ilginçti ki show, onun adıyla anılmaya başladı.
       Ardından gelen “Ace Ventura: Pet Dedective” onun ilk başrolü oynadığı film oldu ve burada canlandırdığı budala dedektif rolüyle bir kere daha dikkatleri üzerine çekti.
       Ama ona asıl şöhreti aynı yıl oynadığı “Mask- Maske” getirdi. Filmde, yüzüne yeşil maskeyi takar takmaz manik bir süper kahraman haline gelen, gerçek hayatını pısırık biri olarak geçiren bir adamın başından geçenler anlatılıyor.
Dumb & Dumber: O bir milyoner..
       İzleyicilerin en çok merakını çeken şey ise, Carrey’nin yüzünü ve vücudunu çeşitli biçimlere sokarken işin işine nerede bilgisayar efektlerinin karşıtığıydı...
       Mask’ın getirdiği şansla Peter Farrelly’nin yönettiği “Dumb & Dumber” için günde 1 milyon dolara anlaşma imzaladı. Artık adı, diğer ünlü yıldızlarla birlikte anılıyor, daha fazla film için teklif alıyordu. “Batman Forever”, budala dedektifin devamı olan “Ace Ventura: When Nature Calls” 95 yılını dolduran çalışmalar oldu. 1996 yılına gelindiğinde Ben Stiller, hem yönetmen hem oyuncu olarak görev alacağı “Cable Guy” filminin başrolünü Jim Carrey’e teklif etti. Üstelik teklif 20 milyon dolarlık bir çekle yapılmıştı; bu o zamana kadar, komedi oyuncusu olarak ünlenen bir oyuncuya verilen en yüksek rakamdı. Fakir çocuğun rüyası nihayet gerçek olmuştu.
       “Cable Guy” Carrey’nin sadece yüzünü ve vücudunu ezip büzerek komiklik yapmaya çalışan biri olmadığını gösteren bir film olarak önemlidir. Yoksa film, eleştirmenlerden vasat bir not aldı, gişelerde de başarılı olamadı.
Truman Show'da showun baş oyuncusu...

       Ama Carrey, şeytanın bacağını kırmıştı bir kere. “Liar Liar”la yeniden komik adam giysisini geçirse de sırtına, kariyerinde bazı şeyleri değiştirmeye karar vermişti. Ondaki dram yeteneğini gören yönetmenlerden Peter Weir, ilginç bir senaryo ile Carrey’e 1998 yılının en parlak filminde baş rol verdi. “Truman Show”da rüya gibi bir kasabada, kendi halinde bir satıcıyı canlandırıyordu. Ne zaman ki satıcı, hayatının milyonlarca seyirci tarafından izlenen bir TV programına malzeme olduğunu anlar, tüm dünyası alt üst olur. Film, satıcının altüst olan hayatından çok, biz izleyenlere can alıcı soruyu sorar “Böyle bir sistemin içinde ne arıyorsunuz?”..
       
SADECE KOMEDİ DEĞİL
       Televizyonun rayting uğruna ‘gerçek hayatları gözetleme’ programlarını eleştiren “Truman Show” hem Carrey’e geniş kitlelerin itibarını hem de Altın Küre’yi sağladı.
"Aydaki Adam- Man on the Moon" kendisini mi oynadı?
       ‘Onun filmlerini seyretmeye dayanamıyorum’ diyen eleştirmenler bile bir kere daha durup düşünme gereği duydular. Ancak en müşkülpesent sinemaseveri bile ikna edecek film “Truman Show” değil, 1999 yılında sıradışı bir showmen olan Andy Kaufman’ı canlandırdığı “Man on the Moon- Aydaki Adam” olacaktı. Milos Forman’ın yönettiği film, bir yanda egzantrik komedyen Kaufman’ı seyircilere bir kez daha hatırlatırken, bir yandan da sanki Carrey’e ayna tutuyordu. Biraz dikkatli izleyiciler Carrey kendini mi, yoksa Kaufman’ı mı oynadığını sordular kendilerine.
Altın Küre'yi aldığı sırada
       Sonra 2000 yılında bir kez daha kenidsinin en başarılı olduğuna inandığı komediye dönüş yaptı. “Me, Myself & Irene”de bir yıl kadar birlikte olacağı Renee Zellweger ile oynadı ve yine vasatın üzerine çıkamadı. 2001 yapımı “The Majestic” yine birkaç kişiliği barından bir kahramanın ilginç hayatını anlatan bir dram. Ve Carrey, komedilerinin tersine, tıpkı “Truman Show” veya “Aydaki Adam”daki gibi bu filmde de çok başarılı bir performans sergiliyor.
       Altın Küre’yi iki kez kazanan oyuncu, tıpkı Tom Cruise gibi Oscar’ı veren Akademi üyeleri tarafından görmezden gelinmeye devam ediyor. O ise, inatla çevirdiği komedi filmleri ve arada sırada oyunculuk yeteneğini sergilediği dramlarla sanki Akademi üyelerine kafa tutuyor. Günün birinde, en azından Yaşamboyu Başarı ödülünü alacağını biliyor mu yoksa?
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları