| | |
|
|
|
| |
4 Ocak 1965 yılında Epson-İngilterede dünyaya gelen Julia Karin Ormond, ressam olmak için West Surrey College Of Arta gitti. Daha sonra da Londrada Webber Douglas Academye geçti. Sahnede ilk adımlarını Wuthering Heights, The Rivals, Harvey, The Witches of Salem, Arms and the Man, Fatih, Hope and Charity Treats ve The Rehearsal ile attı.
Televizyonda Capital City ve Traffic (1991) ile farkedildi. Michael Andersonın TV filmi Young Catherinede Büyük Catherinei, Ivan Passerin Stalin adlı filminde Robert Duvallin karısı rollerini oynadı.
Ormond, 1993te çekilen Peter Greenwayin Legends of the Fall adlı filmiyle uluslararası üne kavuştu. Sibirya Berberinde başrol oynamadan önce Ormond Sabrinanin yeni çekiminde ve Billie Augustun Smillas Sense of Snow adlı filmlerinde oynadı.
Yapımcı olarak Ormond Calling The Ghosts adlı filmi finanse etti. Mandy Jacobson ve Karnen Jelincicin Hırvatistan belgeseli ona Fox Searchlight ile yapımcısı, senarist ve yönetmen olarak iki yıllık sözleşme sağladı.
SİBİRYA BERBERİ VE JULIA ORMOND
- Nikita Mikhalkov ile nasıl tanıştınız?
-Senaryo elime alışılagelmiş biçmde ulaştı. Sonra Nikitayla Pariste karşılaştım. 1996 Temmuzunun başlarıydı. Ağustos sonunda onunla bazı deneme çekimleir yaptık ve filme Kasım ayında başladık. Şimdiye dek yaşadığım en uzun çekimdi.
|
|
|
| Ormond, yönetmen Nikita Mikhalkov ile basın toplantısında.
| | 
- Filmin çekimi sürerken aktrist olarak değiştiğinizi hissettiniz mi?
- Sanırım beni en çok değiştiren şey Nikitayla geçirdiğim üç dört ay oldu. Çalışma yönetimi onu benzersiz bir yönetmen yapıyor. Eğitimini gördüğüm Stanislavski Tekniği koşullara uymamı sağladı. Bu yöntem ve Mikhalkovunki bir araya geldi; provalara, diyaloglara, tartışmalara ve fikir oluşturabilecek her şeye yansıdı. Nikita sizi hiç düş kırıklığına uğratmıyor, size yardımcı oluyor ve size zaman ayırmaktan kaçınmıyor. Bir araya getirdiği resimlere bakınca onun ne kadar usta olduğunu anlıyorsunuz.
- Böyle bir film bir meydan okumadır. Siz nasıl yorumladınız?
- Oynadığım rol son derece duygusaldı. Bununla birlikte Nikita ve ben güven dolu bir ilişki sürdürdük; ben yönetmen olarak ona o da oyuncu olarak bana güvenmedi. Bu film, gerçekten güçlü konsantrasyon gerektiriyordu. Sette neler olup bittiğini ve ne söylendiğini kavramak en önemli şeydi. Yönetmen ne kadar iyi niyetli olursa olsun, pek çok kişi senaryonun başka bir dilde yazılmış ve satır satır yorumlanmış olmasından nefret eder. İletişim entellektüel bir olgudan duygusal bir olguya geçiş demektir. İyi sonuç almak için her ikisinin kaynaşması gerekir.
- Bu sizin Sibirya Berberinde oynadığınız kişiliği de yansıtıyor...
- Jane, oldukça mutsuz bir çevrede yetişen, kişiliğini kendi yaratan bir kadın. Bir yanda risk almaktan hoşlanıyor öte yanda duygusal bir noktada kendini fazla koruyor. Duygularını kontrol etmeyi ve açık vermemeyi öğrenmiş ama aşk kapıyı çaldığında her şeye boş veriyor. Bu filmde en çok hoşlandığım şey her şeyin anında anlaşılabiliyor olması. Bir yanda kötü biri diğer tarafta iyi biri yok. Minicik aykıntılar her şeyi altüst ediyor. Siz de komik bir durumdan yoğun dramatik bir ortama geçiveriyorsunuz. Film onur ve soyluluk kavramlarını baz almış. Jane, soyluluktan nasip almadığını kavrıyor, Tolstoyun yeni yaşamını altüst etmemeye karar veriyor.
|
|
|
| |
- Çekimler sırasında Rusyada geçirdiğiniz deneyimler neydi?
- Bu film çekimi sırasında bir soru kafamı çok kurcaladı bu ülkeyi tanıyor musun? Rusyaya gelen kimsenin bu soruya olumlu yanıt verebileceğini sanmıyorum. Sibirya Berberi, Rusyada gerçekleştirdiğim üçüncü film. 1991de Genç Catherine adlı TV filmi için St.Petersburga gelmiştim. O günlerde Rusya dünyaya yeni yeni açılmaya başlamıştı. 1992de de HBOnun Stalin filminin çekimi için geldim. Her ikisi de Amerika Birleşik Devletleri yapımıydı.
Ben bu insanları çok seviyorum. Burası için de gerçekten üzülüyordum. İnsanlar politik bir çıkmaza girmiş. Yani burada suçluluk ve acıma duymamak olası değil. Her şey komünizmin yıkılışı, perestroika ile başladı. Her şey Rus halkının uzun bir uykudan uyanıp dünyayı yeniden keşfetmesiyle oldu. Ayrıca Batıda Soğuk Savaş sırasında biz de Rusyadan korkmayı öğrendik. Sibirya Berberinde paranın her tür problemi çözdüğünü görüyoruz. Moskovada parası olanlar ve olmayanlar arasındaki farkı bilmeden yaşamanıza olanak yok. Ama bir batılı olarak, siz parası olanların arasındasınız. Rus insanının ruhunun bir parçası olan karışıklık, karmaşa, yaşamak, varolmak için adeta bir gereksinim. İnsani değer burada ortaya çıkıyor.
|
|
|
| Sibirya Berberi'nde...
| | 
- Sibirya Berberi, sizin Rusların yapımcılığını yaptığı ilk filminiz. Onların çalışma alışkanlıklarında bir fark sezdiniz mi?
- Bir ülkede çekim yaptığınızda, neresi olursa olsun, uyum sağlamanız gerekir. Nikita, kendi ritmi ile film çekiyor. En önemli şey de bu. Ayrıca, insanların üstündeki büyük gücü herkesi etkiliyor. Böyle bir enerjiyle yüz yüze gelmek bir aktristi harekete geçiriyor. Onun işine bağlılığı beni çok etkiledi. Hiç kimse işe yaramayacak bir iş için bu kadar uzun süreli çalışmaz. İsrafa izin verilmez. Yani insanlar iletişim için başka olanakları kullanıyor ve sonuç da son derece olumlu.
- Mikhalkov sette nasıl çalışıyordu?
- Nikita, ne istediğini kesinlikle biliyor. Aynı zamanda özgür olmak da istiyor. Bir planın ne sürede çekileceğini, nelere ihtiyacı olabileceğini kesinlikle biliyor. Sete ancak gerekli olduğu zaman geliyor ve gereksiz tartışmalarla zaman kaybetmiyor. Çekimlere başlamadan önce tüm soruları yanıtlamış ve tüm sorunları çözmüş oluyor. Bir İngiliz ya da Amerikalı Yönetmenin böyle çalıştığına pek rastlanmaz.
- Onunla çok sık tartıştınız mı?
- Evet. O bana kişiliğimle ilgili çok şey anlattı. Ama biz daha teknik konuları da tartıştık. Doğru tonu bulduğu anı gayet iyi biliyor. Ama bu tiyatroda böyle olur. Üç yerine yedi hafta prova yaparsanız otomatik olarak çok daha iyi oynarsınız. Sibirya Berberinin çekim süresi olağan dışı görünebilir ama bu filmin boyutunun bir sonucu. Nikita, sete çıkagelip hemen motor diyen biri değil...
|
|
|
| |
- Çekimler sırasında yaşadığınız en çarpıcı an hangisiydi?
- Sanırım buz tutmuş gölde olanlardı. Sihirli bir şey gibiydi. Ninji Novgorodda olanlar da oldukça ilginçti. Ayrıca McCrackenin motoru ve atölyesi de öyle... Rus karakterini çarpıcı biçimde yansıtan göl sahnesi halâ gözümün önünden gitmiyor. Nikitanın setinde en çarpıcı an ise çekime başladığımız an kes diye bağırması oldu. Ama herkes hiçbir şey olmamış gibi işine devam etti. Bütün o insanlar için panayırın gerçekleştiğini ve insanların çocuk gibi eğlendiğini görebiliyordunuz.
| |
Filmlerinden seçmeler |
| | | | |
| | | | The Baby of Macon
| |
| | | | Captives
| |
| | | | Nostradamus
| |
| | | | İhtiras Rüzgarları
| |
| | | | İlk Şövalye
| |
| | | | Sabrina
| |
| | | | Calling the Ghosts-1996(yapımcı)
| |
| | | | Smilla's Sense of Snow
| |
| | | | Sibirya Berberi
| |
| | |
|
|
- Kremlinin içinde çekilen sahneyi bize anlatabilir misiniz?
- Gerçekten de çok ilginçti. Kızıl Meydanda çalıştık. Her an yanan ünlü Kızıl Yıldızı söndürtmeyi de başardı. Araba telefonundan Boris Yeltsini aradı ve Kızıl Yıldızı söndürtebilir misiniz? diye sordu. Komünist Rejim sırasında o Kızıl Yıldız daha önce hiç söndürülmemişti. Ninji Novgoradtada çok ilginç bir şey oldu: Tam çekim sırasında köşeye bir kedi gelip oturdu ve inatla setten ayrılmamakta direndi. Bildiğiniz gibi genellikle insanlar çocukla ya da hayvanla çalışmayı diş çektirmek kadar acı verici bulur ama bu çekimde hiç de öyle olmadı. Herkes son derece mutlu görünüyordu ve bence bu genel durumu gayet güzel anlatıyordu.
(Jane Callahan)
| |
|