Home page
Haber Menüsü


Engin Ayça’nın kamerasıyla Bergama mücadelesi
Siyanürle altın çıkartılmasına karşı köylülerin yıllardır verdiği mücadeleye kamerasıyla destek veren yönetmenle söyleştik.
Elif Metin
NTV-MSNBC
    22 Nisan—  Belgeselin adı olan Bergama der ki: “Ölüler Altın Takmaz” Çamköy’deki 17 köyün ortak mücadelesini simgeleyen taş anıtın iki yüzünde bulunan kitabeninin son dizesi.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bergama’da verilen mücadele’ye ne zaman dahil oldunuz?
       Oradaki mücadele 90’ların başından bu yana sürüyor. Ben de bu süreci basından ve televizyondan yani uzaktan takip ediyordum. Başından beri de sempatiyle bakıyorum ve kendimi yanlarına koyuyorum. Ancak bu filme dek doğrudan bir katkım yanlarında olma şansım olamamıştı. Belgeselin metinlerini okuyarak bana destek veren eşim Gülsen Tuncer’in orada gerçekleşen ‘Dünya Gençlerinin Bergama Buluşması’ organizasyonu vasıtasıyla böyle bir birlikteliği olmuştu Bergama köylüsüyle. Ben de ilk olarak bu film vasıtasıyla orada bulundum. Çekimler sırasında yaklaşık iki hafta oradaydım ardından da birkaç kez farklı çekimler yapmak üzere gittim.
Engin Ayça ve belgesele sesiyle katkıda bulunan Gülsen Tuncer

       
       
       Filmde yeralan köylüleri herhangi bir şekilde yönlendirdiniz mi? Yani çekimler belli bir kareografi çerçevesinde mi yapıldı?
       Hayır böyle bir şey yapmayı tercih etmedim. Yanlızca köylü kadınların bu mücadele sürecindeki gündelik yaşamlarını görüntülemeye çalıştım ve söyleşiler yaptım. Filmin yapımcılığını üstlenen arkadaş Hollanda’da bulunan Göçmen Televizyonu’nun böyle bir proje için fon ayırdığından söz etti. Günlük giderleri, kaset ve post production giderlerini karşıladılar. Sınırlı bir rakamdı verdikleri. Bir de filmin nasıl çekileceğine dair kendilerine göre bir çerçeve çizmiş, bir format oluşturmuşlardı. Ama ben onların önerisini kendime çok uygun görmedim. Film çekileceği zaman mahkeme kararı açıklanmıştı yani benim, altın çıkarılsın mı çıkarılmasın mı, doğru mudur yanlış mıdır tartışmasına girmem anlamsızdı; ama Eurogold oradan çıkmıyordu. Dolayısıyla bu durumun sorgulanması gerekiyordu. O zamana kadar olayın içinde bulunarak yaşamamıştım ama kendi kameramla hem kaydettim hem anlamaya çalıştım.
       Film çekiminde de böyle bir süreci yaşayalım dedim. Film için köylü erkekleri de çekmiştim ama süre kısıtlaması yaşayınca fedakarlık ederek hepsini yarım saate indirmek yerine sadece mücadelenin kadın boyutunu yansıtalım ama tam yansıtalım dedim. Bergama kadınlarının öncüsü gibi görünen Sabahat Hanım vardı örneğin, filmi onun görüntüsüyle başlayıp bitirdim. Gündüz külahlı gece silahlı olan sıradan köylülerin basit yaşantıları içinde bu mücadeleyi nasıl yürüttükleri adına söyleşiler aldım. İlk düşüncem tek bir kadının gündelik yaşamını çekmek oldu ama bunu gerçekleştiremedik çünkü buna uygun bir kadın bulamadık. Zira sabah onunla kalkıp tüm günü onunla geçirecektik. Belgeselin adı olan Bergama der ki: “Ölüler Altın Takmaz” da aslında Çamköy’deki 17 köyün ortak mücadelesini simgeleyen taş anıtın iki yüzünde bulunan kitabeninin son dizesi.
       
       Bu filme Bergama köylüsünün bakışı nasıl oldu?
       Tabii ki köylere elimizi kolumuzu sallayarak gitmedik. Bergama’da yaşayan öğretmen arkadaşlar vardı. Onlar köylüyle ve Belediye Başkanı’yla temas halindelerdi. Mücadelenin tüm safhaları içinde de yeralmışlardı. Ben de oraya gittiğimde ilk olarak eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın’nın yanına gittim. O yardımcı olmak için elinden geleni yaptı. Bergama köylülerinin temsilcisi ve bu eylemlerin kotarıcısı olan Oktay Konyar’la çok görüşemedik o dönemde çünkü seçim kampanyası içindeydi ve bize ayıracak zamanı yoktu. Nitekim köylüyle bağlantımızı sağlayacak kişiler vardı ve iletişim kurmakta güçlük çekmedik.
       
       Eski Belediye başkanı Sefa Taşkın’ın desteği nasıldı?
       Parasal bir destek değildi bu. Arada bir araç desteği verdi ama bizim zaten o tür ekipmanımız vardı. Kaynak açısından yardımcı oldu. Basılan kitaplarından verdi. Onun dışında zaten ondan bir talepte bulunmadık. Bir de daha önce yapılmış çekimlerden görüntüler verdi ama o görüntüleri de kullanmadık. Filmi açıklamalı, anlatmalı bir yapıda kurmak istemedim. Köylü kadınlara birçeşit güzelleme, yiğitleme, koçaklama olsun istedim. Yaptıklarına alkış tutmak gibi olacaktı. O nedenle de fonda kullanmak için lirik bir metin yazmayı düşünüyordum. Bu nedenle Sefa Taşkın’ın bana verdiği şiir kitaplarına göz attım ve gördüm ki onun şiirleri zaten benim istediğim metni fazlasıyla karşılıyordu. Dolayısıyla metni onun şiirlerini düzenleyerek oluşturdum. Bir de Bergamalı şair Osman Çalışkan’nın şiirlerinden birini kullandım dolayısıyla metin de Bergamalı şairlerin dizelerinden oluşmuş oldu.
       
       Belgesel için Bergama’da toplu gösterim düzenlendi mi ya da yurtdışında gösterildi mi?
       Bir kısmı gördü ama toplu bir gösterim gerçekleşmedi. Bu yaz böyle bir şey organize etmeyi düşünüyoruz. Daha önce de istedik ama fırsat yaratamadık. Göçmen televizyonunda gösterildi tabii ama bu versiyonu kendilerine uygun bulmamışlar. Dolayısıyla aynı malzemeyi farklı şekilde kurgulayıp yayınladılar.
       
       Peki Bergama’da yaşanan son durumu takip ettiniz mi? Eurogold’un yeni bir isimle dönüşünden sonrasını da kaydettiniz mi?
       
Evet. Geçenlerde köylerden toplu halde çıkarak karayoluna kadar yaptıkları bir yürüyüş oldu onu çektim. Daha başka katkılarda da bulunmayı düşünüyorum. Henüz düşünce aşamasında olan planlarım da var. Bergama üzerine onlarca film yapılabilir ve hepsi biraraya geldiğinde ancak olayı tüm boyutuyla yansıtabilir. Bu nedenle başka filmler çekebilirim. Ama herşeyi tek bir filmle anlatma kaygısında değilim.
       
       Bergama Belgeseli çekilirken herhangi bir engelleme girişimiyle karşı karşıya kaldınız mı?
       Engellediler diyemeyiz ama gelip ne yapyorsunuz burada; izniniz var mı dediler. Ben de tarihsel, kültürel içerikli bir belgesel çekiyorum ve bunun için izin almam gerekmiyor dedim. Gerçekten de yasal olarak böyle bir çekim yapmak için izin almak zorunda değilim. Köylüye destek için buradayız vs. gibi açıklama yapmadım zaten dediğim gibi izin almanın yanı sıra açıklamak zorunda da değilim. Onların da engelleme gibi yetkileri yok bu durumda. Ama son gittiğimde Dikili’de kaldık ve o zaman polis geldi karakola çağırdılar ve dediler ki çekemezsiniz; izniniz yok. Yine aynı şeyleri söyledim. Gizli birşey yapmıyoruz biz. Kimliğimiz, geçmişimiz, yaptığımız iş ortada. Aslında Dikili’de polisler, mücadelenin temsilcisi olan ve şu an da hapiste bulunan Oktay Konyar ile birlikte gördüler beni bunun üzerine sorular geldi. Ama yine de neyi çekiyorsun demediler niye çekiyorsun dediler. Ama sonucu değiştiremediler.
       
       Köylüler hakkında gizli örgüt kurmak suçundan dava açmışlardı daha önce. Siz de bazı şeyleri göze almış olmalısınız.
       
Bazı şeyleri göze almadan hiçbirşey yapılmaz. Dava da açarlar ama birşey elde edemezler. Çünkü yasa ihlal edilmiyor. Örneğin Bergama halkı yürüyüş yapıyor, bunun için haber de veriyor ama izin almıyor. Polis gelip dağılın diyor, onlar da dağılıyor. Dağılmadığın noktada suç ama köylüler dağılıyor. Sonra yine yürüyorlar. Son olarak bildiğiniz gibi İstanbul’a geldiler. Birçok şeyi göze alarak geldiler ve nitekim Ortaköy Karakolu’na götürüldüler. Yasanın dışına çıkmadığınız sürece size yapılanlar kasıtlı olur diyebiliriz. Ortaköy Karakolu’nda da köylülere yapılmaması gerkenler yapıldı. Su istemişler verilmemiş, oturmak istemişler oturmalarına izin verilmemiş. Ne hakla veriyorsun bu cezayı. Bunlar suçlu değil ki. Dışarıda arabalarında yiyecekleri içecekleri var, onları almalarına izin verilmemiş ki bu insanların bu kadınların yaşları o polislerin anneleri kadar neredeyse. Mahkemenin vermediği cezayı başkalarının verme hakkı yok. Şu an Oktay Konyar hapiste onun da hapisten çıkması gerekiyor. Bunun mücadelesi hukuk yoluyla verilir zaten ama diyeceğim o ki saatler sonra salıvereceğin insanlara suçluymuş gibi davranmak doğru değil.
       
       Bergamalı halkın mücadelesinde başka hangi boyutları işlediniz ya da kaydettiniz?
       Geçtiğimiz yaz Bergama köylerinden olan Tepeköy, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi ve kendilerine destek veren kişilere plaket dağıttı. Bu güne kadar hep kurumlar ödül dağıtırken bu kez halk mücadelelerine destek olan sanatçılardan hukukçulara bilimadamlarından gazetecilere kadar birçok kişiyi köylerine davet etti ve plaketin yanında köylerinden bir ekmek ile bir zeytin dalı ve kendi kırsalının çiçeklerini hediye ettiler. Bunlarında görüntüleri var. Film olmasa da belge olarak çok değerli. Çok yoğun çok duygusal anlar yaşandı orada.
       
       23 Nisan’da dünya çocukları Bergama’da buluşacak orada olacak mısınız?
       Henüz net değil. Birşey diyemem ama tabii çok isterim. Belki gidebilirim belki orada olamam; herşey olabilir.
       
       Daha önce bu tarz belgeseller çektiniz mi?
       
Uzun yıllar televizyonda çalıştım. Birçok belgesel çektim. Kültür ağırlıklı belgesellerdi bunlar ama film haline gelmemiş kurgulanmamış sayısız görüntü var elimde. Arşivlik belgeler bunlar. Tarihe tanıklık gibi. Örneğin deprem bölgelerinde çekimler yaptım kısa zamanda kurgulanıp kullanılacak. Bu da sadece depremi anlatan bir film olmayacak farklı boyutlarıyla ele alacağım.
       
       Diğer projeleriniz neler?
       Bu yıl birkaç belgeselle festivale katılma planım vardı ama bitiremedim. Önümüzdeki yıl gerçekleştirmeyi umuyorum. Kayaköy’de çekimler yaptım onun üzerinde çalışıyorum. Ayrıca deve güreşlerini konu alan bir belgesel projesi var ve daha önce belirttiğim gibi deprem ile ilgili çekimler yaptım onlar üzerinde de çalışacağım. Bu arada Bergama ile ilgili yeni bir film çıkabilir yeni birşeyler de çıkabilir.
       
       Türkiye’de Belgesel sinemacılığın konumu nasıl sizce?
       Son zamanlarda çok dinamik bir dönem geçiriyor olmasına rağmen medya bu konuyla pek ilgilenmiyor diyebiliriz. Sinema yazarları da yanlızca kendilerini oyunculu filmlerin yazarı olarak kategorize ediyorlar. Yıllardır paneller festivaller vs.’ler düzenleniyor. Katılımlar da uluslararası boyutta ve hayli fazla. Yanlızca geniş kitlelerin haberdar olabileceği kadar lanse edilemiyorlar. Yoksa bu konudaki üretimden kimse şikayetçi değil. Ama sinema basını ilgi duymuyor, belki de yoksuyor bilemiyoruz bunun nedenini. Kısaca belgesel sinemacılar görevlerini yapıyor ama onları halkla buluşturma durumunda olan basın mensupları görevlerini yapmıyor diyebiliriz.
       Bu etkinlikler arasında Çevre Filmleri Festivali, Arkeoloji Filmleri Festivali gibi organizasyonlar var ve yüzlerce belgesel gösteriliyor. Üretim olarak ta organizasyon olarakta oldukça yoğun. Bunun yanısıra sinema okullarından çıkanların birçoğu belgesel yapmayı tercih ediyor. Gözle görülür bir talep var çok memnunuz bundan ama dediğim gibi bunca yapılanlar medyada bir satırın ötesinde yer bulamıyor.
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları