|
|
18 Nisan Japon toplumuna yönelik kimi zaman küstah, kimi zaman alaycı ve komik saptamalarıyla gerçekçi sinemanın öncülerinden biri olan İmamura, festivalin en dikkate değer isimlerinden. Usta yönetmen festivalde 11 yapıtıyla yer alıyor. |
Yönetmenin en önemli özelliği insanları fazla gerçekçi yansıtması. Hem olumlu hem zaaflarıyla tam birer insan olan güçlü, açgözlü, gülünç, düzenbaz insanlardır bunlar. Onları ağdalı, çoğu kez şiddet dolu öykülere yerleştirir; yaklaşımı bazen zalimce görünebilir. İnsanlar ilk gördükleri İmamura filmlerinin merhametsizliği karşısında derinden sarsılabilir, ama daha sonra da bu filmin onlara doğru ve değerli bir şeyin anısını bıraktığını fark edebilirler. TİYATRO İLE BAŞLAYAN SEVGİ |
||||
Resmi elbiseler içinde İmamura |
Shohei İmamura 15 Eylül 1926da Ohtsuka, Tokyoda bir doktorun üçüncü oğlu olarak dünyaya geldi. Varlıklı bir ailede dünyaya gelmişti ama savaş bu koşulları değiştirecekti. Tiyatroya olan sevgisiyle edebiyat fakültesine yazıldı. Orada hem tiyatro hem komünist hareket ile ilgilendi. Oyunlar yazdı ve çekirdek bir aktörler grubuyla sahneye çıktı. Çoğu sonradan onun filmlerinde oynayacak bu aktörler arasında Takeshi Kato, Kazuo Kitamura ve Shoichi Ozawa da vardı. İmamura o sıralarda, çoğu Fransız ve Alman yapımları olmak üzere, film izlemeye de başladı. Ne var ki onu şoke eden ve en çok etkileyen Kurosawanın Yoidore tenshi / Sarhoş Meleki (1948) oldu. Savaş sona erdiğinde, İmamura 18 yaşındaydı. Hemen herkesin olduğu gibi bu dönemde hayatı çok değişmişti. Ve pek çok kişinin yaptığı gibi, geçinmek için yasadışı yollara başvurdu. Amerikalı askerlerden içki ve sigara alıp bunları karaborsada sattı. Japon toplumunun alt sınıfına bu şekilde girişi, sinemacı yönünü çok etkiledi. Filmlerinin hemen hemen hepsi bu sıralarda karşılaştığı kişiler ve yaşadıklarıyla ilintilidir. İmamuranun gözünde gerçek Japonya buydu: telaşlı, elektrikli ve az bilinen bir altkültüre sahip insanlar topluluğu. Önceleri sinemayla pek ilgilenmeyen İmamura, tiyatro yaparak geçinemediği için sinemaya adım attı. Böylece, 1951 Martında Shochiku Film Şirketinde yönetmen yardımcısı olarak işe girdi. O sıralarda Shochiku, Hollywooddan esinlenen gösterişli filmleri birbiri ardınca piyasaya sürüyordu. Aynı stüdyoda asistanlık yapan Nagisa Oshima bu burjuva sinemasına önce siyasi ağırlıklı yazılarıyla ve sonra da bir dönüm noktası oluşturan filmleriyle saldıracaktı. İmamuranın isyanı ise daha kişisel ve daha sezgiseldi. O daha çok Japonyadaki gündelik hayata ilişkin ayrıntılar, toplumun tortusu olan fahişeler, dalavereciler, pezevenkler ve ayyaşlarle ilgilenmek istiyordu. Daha sonra söylediği gibi, o insan vücudunun alt tarafı ile, gündelik Japon yaşantısının gerçeğinin kendine dayanak aldığı toplumsal yapının alt tarafı arasındaki ilişkiyle ilgileniyordu. ALTTAKİLER NE YAPIYOR? |
|||
İmamura, 1954te yeniden yapılanan Nikkatsu Film Şirketine transfer oldu. Çok hayran olduğu ve hakkında bir kitap yazdığı popüler ve anarşik yönetmen Kawashimayla dört yıl boyunca çalıştı (Shinagawa Yolu). 1958de ilk filmi Nusumareta yokujo / Çalınan Arzuyu çekti. İmamuranın ilk filmi, meslek hayatı boyunca devam edecek, henüz belirmeye başlayan bir çift motifi açığa vurmuştu. Japon kültürünün kıyısındakilerin şiveleri ve alışkanlıkları onun hep aklını çelmişti. Bunun ilk örneklerini Çalınan Arzuda, Osakanın külhanbeyi eğlence semtindeki kaderin sillesini yemiş oyuncu topluluğunu resmetmesinde görürülür. İmamuranın ilk dört filmi, kaçınılmaz olarak, çabucak ve düşük bütçelerle yapılmış şirket siparişleriydi. Dördüncü filmi eleştirmenlerden övgüler aldığı ve ticari başarıya ulaştığı halde, 34 yaşındaki yönetmen bir daha ısmarlama proje kabul etmemeye karar verdi. Ondan sonra, kendi yolunu izleyen İmamura ilk olgun filmini 1961de yaptı. Japonyanın modernleşmesi üzerine ustaca kotarılmış, alaycı bir dram olan Buta to gunkan / Domuzlar ve Savaş Gemileri. Domuzun pisliği, karakterlerinin doğası için kusursuz bir fon oluşturur. Film Yokusuko kentindeki bir Amerikan deniz üssünde, İkinci Dünya Savaşının bitiminden hemen sonra geçer. Amerikan donanması limana gelince, kadınlar canlanır ve cin fikirli gangsterler işin kremasını yiyebilmek için manevralara girişir. Final yaklaştığında, imalı sembolizmle karışan ve burukluk dozu gittikçe artan yorumlar, Amerikalıların Japonlara karşı muamelesini ve Japonların kendi ahlâk yozlaşmasını kınar. KIRILGAN DEĞİL GERÇEKÇİ İmamuranın çileli Japon kadını Tome Matsukinin yaşamındaki 45 yılı ele alan bir sonraki filmi Nippon conchuki / Böcek Kadının (1963), onun elinden çıkma toplumdaki Japon kadını üzerine en eksiksiz portre olduğu söylenmiştir. On dört Japon film ödülü alan Böcek Kadın, tek bir boşa harcanmış hayatın aynasından yansıdığı şekliyle, kültürel değerlerin çöküşünü ayrıntılarıyla anlatır. İmamura kendini, resmi kültürün saklamayı ya da kılığını değiştirmeyi tercih edebileceği gerçek Japonyanın tablosunu çizen, dışarıdan bakan bir kişi olarak görür. |
||||
Kızıl Köprünün Altından Akan Ilık Sular |
Çiçek aranjmanları ya da çay seremonilerine ayıracak vakti yoktur. O, kendisini ilgilendiren Japonlar hakkında film yapar. Kurmaca film yönetmeni olarak kendini kanıtladıktan sonra, İmamura çok parlak belgeseller yapmaya başlar. En kişisel ve deneysel filmi olan ve her yıl binlerce Japonun kaybolduğu olgusunu vurgulayarak başlayan Ningen johatsu / Bir Adam Kayboldu (1967), zembille göğe çekilmiş gibi ortadan kaybolan bir satıcının geride kalan nişanlısı üzerine yoğun bir dramdır. PORNOCULAR İmamura 1966da Nikkatsuyla olan kontratını fesheder, kendi şirketi İmamura Productionsı kurar ve modern Japon toplumunda cinsel bozgunun göz kamaştırıcı bir eleştirisini sunan pırıl pırıl ama tedirgin edici bir kara komediyi, ilk bağımsız filmi Jinruigaku nyumon / Pornocuları yapar. Bu uzun ama hiç sıkmayan film, pornografi endüstrisindeki ucuz, pis filmler yapan zanaatkârları bu işe neyin sevkettiğini araştırır. İmamuranın eski dostu Shoichi Ozawa burada, kendi özel yaşamını suçlamaların üstünde tutma özlemi içindeki önemsiz bir pornocuyu oynar. 1968de yönettiği Tanrıların Derin Arzularının ticari bir fiyasko oluşu, on yıl önce başlayan ve Nuberu Bagu (Japon Yeni Dalgası) adı verilen bir dönemi de sona erdirmiş ve İmamura, bellibaşlı Japon stüdyolarının gözünde artık tükenmiş bir yönetmen olup çıkmıştır. O da televizyona ağırlık vererek günlerini geçirir. NARAYAMA TÜRKÜSÜ |
|||
nara Narayama Türküsü |
Yönetmen daha sonra Japonyanın kuzeyindeki bir köy üzerine yaptığı Narayama Türküsünde de seyirciyi kaba, hayvanca bir dünyanın yakınına getirir. Film 1983 Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye Ödülünü alır. Filmde, 1958 yapımı ilk uyarlamada bulunmayan şoke edici birtakım şiddet ve törensel seks sahneleri yer alır. 19. yüzyılda kuzey Japonyada ıssız ve son derece yoksul düşmüş bir dağ köyünde geçen film, mevsimlerin ve yaşamın çevrimi üzerinedir. Aynı ödülü ikinci kez 1997de Unagi / Yılan Balığıyla alarak, çifte ödül alan 4 yönetmenden biri olacaktır. 1986 yılında İmamura, Yokohamadaki film okulunu, Tokyo dışındaki Kawasaki Cityde, Shin-Yurigaokadaki özel olarak yapılmış, bugün bulunduğu binaya taşıdı ve adını da Japon Görsel Sanatlar Akademisine çevirdi. Hâlâ bu okulun başkanı ve yöneticisi olan İmamuranın daha sonraki filmleri ona gittikçe daha büyük övgü getirdi: Zegen / Pezevenk(1987), Kuroi ame / Kara Yağmur (1989) gibi. Sekiz yıllık sinematografik suskunluğun ardından İmamura 1997de, insanlığın iniş çıkışları ve insanları harekete sevkeden gizli nedenler üzerine bir öyküyle geri döndü. Shochiku, bu ilginç yönetmene istediği romandan film yapma farsatı verince, İmamura da Akira Yoshimuranın bir kitabı olan Karanlıkta Kıvılcımları seçti ve adını Unagi / Yılan Balığı olarak değiştirerek, küçük bütçeli bir film yaptı. Aşk, kurtuluş ve bir adamın çok sevdiği ehlileşmiş yılan balığı üzerine bu komik ama karanlık film, İmamuraya Cannesda ikinci Altın Palmiyesini getirir. 2001de çekildiği köşesinden çıkarak sürrealist bir aşk öyküsü olan Akai hashi noshitano nurui mizu / Kızıl Köprünün Altından Akan Ilık Suları yönetti. İNSAN NEDİR? |
|||
Yılan Balığı |
Film onun yapıtlarında yavaş yavaş beliren iki noktayı daha da öne çıkarıyordu. Bunlardan ilki, hayvanlar âlemi üzerinde odaklanarak onu insan gereksinimleri ve arzularıyla mukayese etmek; ikincisi de, basma kalıp bir tiplemeye dönüşmüş boyun eğen Japon kadınından çok farklı, kuvvetli, alışılmadık kadın karakterlerdi. Küstah, gerçekçi ve sınıf bilinçli İmamura filmlerinde sanatsal ve toplumsal gelenekleri yıkarak onların yerine 20. yüzyılın ikinci yarısında Japonyadaki hayatın duygusallıktan uzak bir manzarasını sunar. Filmleri, çoğu, Japon orta sınıfının karşı karşıya olduğu sorunları ele alan, daha geleneksel Japon ustalarınınkilerden olabildiğince farklıdır. İmamura, çoğu kez Japon alt sınıflarının nahoş üyeleri - pezevenkler, fahişeler, suçlular, katiller, psikopatlar - ya da ulusun içindeki birbirinden muazzam derecede farklı iki kültürün çatışması üzerinde odaklanarak, hem politika, din, tüccarlık, Batı etkisi ve insan ilişkileri gibi konuları incelemiş, hem de sinemanın en yoğun melodramlarından bazılarını kotarmıştır. Shoehei İmamuraya Japon sinemasının öncü ışığı demek yalnış olmaz. Alt sınıfları zekice, amansızca keşfe çalışması onu belki de yaşayan en büyük yönetmenlerden biri yaptığı hemen herkesçe kabul edilmektedir. Festivaldeki filmleri 1. Domuzlar ve Savaş Gemileri (1961) 2. Böcek Kadın (1963) 3. Cinayet Niyetleri (1964) 4. Pornocular (1966) 5. Bir Adam Kayboldu (1967) 6. Tanrıların Derin Arzuları (1968) 7. Bir Konsomatrisin Ağzından Savaş Sonrası Japonyasının Tarihi (1970) 8. İntikam Benim (1979) 9. Narayama Türküsü (1983) 10. Yılan Balığı (1997) 11. Kızıl Köprünün Altından Akan Ilık Sular (2001) | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||