|
13 Nisan Hafta başında Venezüella Petrol Şirketinin başını çektiği greve İşçi Konfederasyonunun da destek vermesinin ardından muhalefetle Chavez yandaşları arasında çıkan çatışmalarda 14 kişi öldü 105i de yaralandı. Yaşanan olayları izlemekle yetinen ordu, ölümlerin ardından bu duruma daha fazla seyirci kalamayacağını açıklayarak yönetime el koydu. |
Devlet Bakanı Hugo Chavez de generaller tarafından istifaya zorlandı. Ardından da işadamları derneğinin başkanı, birçok grev ve protesto eyleminin organizasyonunu yapan Pedro Carmona geçici hükümetin başkanlığına getirildi. DARBE GİRİŞİMİNDEN DEVLET BAŞKANLIĞINA Ancak olay bu kadar da basit değil elbette. Dünyanın dördüncü büyük petrol ihracatcısı konumundaki bu Latin Amerika ülkesinde neler olup bittiğini anlayabilmek için şöyle 10 yıl geriye gitmek gerekiyor. 4 Şubat 1992de Venezüellada askeri bir darbe girişimi olur. 38 yaşındaki Yarbay Hugo Chavezin başını çektiği Devrimci Bolivar Hareketinin Devlet Başkanı Carlos Andres Pereze karşı gerçekleştirdiği askeri darbe girişimi, 18 kişinin öldüğü olayların ardından bastırılır. İktidar için yola çıkan Chavez ve arkadaşları artık hapistedir. 1994 yılında Devlet Başkanı Rafael Caldera tarafından affedilirler. Hapisten çıkan Hugo Chavezin iktidar hedefi sürmektedir. Ancak bu kez farkı bir yol izler ve siyasete soyunur. Beşinci Cumhuriyet Hareketi adı altında yürüttüğü politika çalışmalarının ardından 1998 yılında seçimlere katılır. 1958 yılından beri ülkede dönüşümlü olarak iktidarı paylaşan Merkez Sağ ve Merkez Sol iki partiye, adeta savaş açar. Yolsuzluk ve rüşvete karşı savaşmanın yanısıra, gelir adaletsizliğine son verme vaadinde bulunur. Zaten petrol gelirlerini paylaşan belli bir kesime ve yolsuzluk iddialarına bulaşan mevcut partilere tepki duyan halk, Chavezi bir umut olarak görür. Chavez yeniden başkan En yakın rakibine büyük bir fark atarak yüzde 56 destekle devlet başkanlığı koltuğuna oturur. HUGO CHAVEZ: LATİN AMERİKADA FARKLI BİR SES Kısa süre içinde gerçekleştirdiği anayasa reformu ile ilgili referandum yüzde 90 destekle sonuçlanır.. Yelkenlerini bu yeni rüzgarla dolduran Chavez, 2000 yılında bir kez daha seçime gider ve yaklaşık yüzde 60 destekle, 6 yıllığına yeniden seçilir. Bu kadar büyük bir destekle yeniden göreve gelmesinin ardından hem söylemleri hem de eylemleri giderek radikal bir boyut kazanır. Sosyal politikalara ağrılık verir. Eğitim ve sağlığa bütçeden ayrılan payı üç katına çıkarır. BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA Yıllardır pasif bir dışpolitika izleyen ve ABD ile yakın ilişkileri olan Venezüellanın dış politikası da Chavezle birlikte büyük bir değişim gösterir. ABDnin Latin Amerikadaki ve dünyadaki hegemonyasına karşı olduğunu açıkça dile getirmekten çekinmez. Gençlik idolüm dediği Küba lideri Fidel Castro ile sık sık biraraya gelir. İki ülke her alanda işbirliğine giderken, Chavez Kübaya özel tarifeyle günlük 100,000 varil petrol vermeyi kararlaştır. Kübaya 40 yılı aşkın bir süredir ambargo uygulayan Washington, burnunun dibindeki bu işbirliğinden duyduğu rahatsızlığı gizlemez. Ülke içindeki sağcı çevreler de Chavezi , ülkeyi Kübaya benzetmekle suçlar. Ancak bu kadarla da kalmaz. Çin ve Rusya ziyaretlerinde birçok ikili anlaşmaya imza atar. Stratejik ittifak oluşturduk dediği Rusyanın başkenti Moskovada, Diplomasi Akademisinde yaptığı konuşmada bu ülkenin yeniden güçlü bir yapıya kavuşmakta olmasından duyduğu menuniyeti dile getirir. Chaveze göre 21. Yüzyılda dünyada denge içinde birden fazla kutup olmalıdır. OPEC DÖNEM BAŞKANLIĞI VE PETROL FİYATLARINDA İSTİKRAR Ülkesinin OPEC dönem başkanlığında da aktif bir politika izler. Petrol fiyatlarının belli bir seviyenin altına düşmemesi için örgüte üye ülkelerin birlikte hareket etmesini ve gerekirse üretimi kısmasını hedefler. Bu hedefine de ulaşır. Birkaç yıl öncesine kadar 10 dolar seviyelerinde olan varil başına petrol fiyatı, 22-28 dolar dolaylarında tutulur. OPEC üyelerini ziyareti sırasında İranın yanısıra, Iraka da gider.1991 yılındaki körfez krizinden beri, ambargo altındaki Iraka giden ilk devlet başkanı olarak bir ilke imza atar. Bağdatta Saddam Hüseyin, sıcak bir şekilde karşıladığı Hugo Chavezi başkentin sokaklarında kendi kullandığı otomobiliyle gezdirir. CHAVEZ WASHİNGTONIN BAŞINI AĞRITIYOR Washington kızgındır. Ancak Chavez, ABDnin dikine gitmekte kararlıdır. Washingtonın kara listesindeki Libyayı ziyaretinde Muammer Kaddafi ile 40 yıllık dostmuşçasına kucaklaşır. Kaddafi ile birlikte, ABD bombardımanında isabet alan binaları dolaşırlar. Clinton yönetimindeki bir diplomat o dönemki gelişmeleri Chavez Washingtonın başını ağrıtıyor sözleriyle özetler. Daha 4-5 yıl önesine kadar yakın ilişkiler içindeki Venezüella ile ABD arasında soğuk rüzgarlar eserken, petrol ithalatının yüzde 15ini bu ülkeden gerçekleştiren ABDnin gelişmelere ne kadar daha seyirci kalacağı konuşulmaya başlanır. Dış politikada üçüncü dünya liderliğine oynayan Venezüellanın karizmatik lideri, bir yandan da ülke içindeki reformlar için kolları sıvar. Kübadan Venezüellaya giderken, uçak yolculuğu boyunca Chavezle sohbet eden Kolombiyanın Nobel ödüllü yazarı Gabriel Garcia Marquez, Le Mondea yazdığı izlenimlerini şu sözlerle özetler; Yolculuğun sonunda iki farklı insanla konuştuğum duygusuna kapıldım; biri ülkesine büyük katkıda bulunabilecek vizyon sahibi bir lider, diğeri ise tarihe despot olarak geçecek bir illuzyonist. Petrolde Devlet Kontrolü Sağlama Girişimi ve Sonun Başlangıcı Chavez, ülkenin en önemli gelirini oluşturan petrolde devlet kontrolünü artırmaya ve toprak reformuna yönelik adımlar attı. Ancak bu adımlar, lüks villalarda viskilerini yudumlayan oligarşik güçler olarak nitelendirdiği petrol ve diğer iş çevreleri tarafından tepkiyle karşılandı. ABDde yayınlanan Washington Times gazetesinde muhalifler, Chavezin devrilmesi için tam sayfa ilanlar verirken, ülke içinde de iş çevrelerinin başını çektiği eylemler başladı. İş çevrelerinin elindeki basın, Chaveze yönelik eleştirin dozunu giderek artırırken, sendika ağalığıyla suçladığı işçi örgütlerinin liderleri de Chaveze karşı işverenlerle işbirliği yapıyordu. Gelir dağılımındaki uçurumu giderememesi, umudunu Chaveze bağlayan yoksul halk kitlelerinde de düşkırıklığı yarattı. Daha 3-5 ay öncesine kadar yüzde 80 olan halk desteği, yapılan kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 30lara düşmüştü. 2001 Aralık ayındaki grevlerin başını, Fedecameras adlı işadamları derneğinin başkanı Pedro Carmona çekiyordu. Aynı Pedro Carmona, 4 ay sonra yönetime el koyan ordu tarafından geçici hükümetin başkanlığına getirilecekti. Chavez karşıtı gösterilere Şubat ayı başlarında bazı komutanlar da katıldı. Ülkede askeri darbe söylentileri giderek yayılıyordu. Chavezin sonu Allendeye mi benzeyecekti? CHAVEZİN YERİNE İŞADAMLARI DERNEĞİ BAŞKANI Bir avuç ahlaksız oligarşik güç, Venezüellayı kaosa sürükleyemez diyen Chavez, yoksul halkın çıkarları için reformlardan geri adım atmayacağını savunurken, muhalefet, devlet başkanının diktatörlüğe doğru adım attığını savunuyordu. Chavez, arzuladığı reformları gerçekleştirmek ve gelir dağılımındaki bozukluğu gidermek için petrol gelirlerini kontrol alma girişiminde son olarak Venezüella Petrol Şirketi PDVSAnın yönetim kuruluna yeni atamalar yapmıştı. Bunun üzerine petrol şirketinin başattığı greve, İşçi Konfederasyonu da katıldı. Muhalefetin protesto gösterisinde, birkaç kişinin kalabalığın üzerine ateş açması ve 14 kişinin ölmesinin ardından aylardır beklenen gelişme gerçekleşti ve Chavez askeri bir darbeyle devrildi. Hugo Chavezin iktidar sürecindeki gelişmeler, bizi darbenin arkasında güce götürüyor. Darbedeki Amerikan parmağı, hatta eli-kolu-kafası açıkça görülüyor. Aslında Latin Amerikadaki darbeci askerleri yetiştirmek için ayrı bir okul kuran ve arka bahçesi olarak gördüğü bu bölgede daha önce de birçok askeri darbeyi yönlendiren ABD için Venezüella operasyonu pek de zor olmadı. Kansız sayılabilecek bir askeri darbeyle Chavez alaşağı edilirken, kukla yönetim için işadamları derneğinin başkanı Pedro Carmona uygun görüldü. ABD VE LATİN AMERİKA Washingtona göre, halkın yüzde 60ının desteğiyle iktidara gelen Chavez, çizmeyi çoktan aşmıştı. Neo-liberal politikalara karşı çıkan ve bağımsız bir dış politika izleyeceğim diye tutturan Chavezin başarılı olması durumunda, tüm Latin Amerika bundan etkilenebilecek ve şüphesiz ABDnin başı çok daha fazla ağrıyacaktı. Görevi artık iş dünyasının temsilcisi devralmalıydı. 10 yıl önce başarısız bir darbe girişimiyle gündeme gelen Chavez, seçimle geldiği iktidardan yine bir askeri darbeyle uzaklaştırılırken, Latin Amerikadaki askeri darbeler defterinde yeni bir sayfa daha açıldı. Venezüella deneyimi Sam Amcanın 70 ve 80li yıllarda Latin Amerika ülkelerine yaptığı müdahaleleri yaşamayan genç kuşaklara, ABDden çekilen özgürlük ve demokrasi nutuklarının bir safsatadan ibaret olduğunu bir kez daha gösterdi. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||