|
|
Önce bir yöntem sorunu üzerinde duralım. IRAK OPERASYONU SINIRLI ETKİLEYECEK Nasıl Afgan savaşı Türkiye piyasalarını beklenenden az etkilediyse, muhtemel ve sınırlı bir Irak operasyonuı da o denli az etkileyecek. Ancak Iraktaki asıl risk muhtemel operasyon tanımında ABDnin umduğu ve bulduğu arasındaki derin ayrılıktan ortaya çıkabilir ve savaş Saddamın deyimiyle bu kez gerçekten savaşların anası olarak ortaya çıkar. İsrail ve Filistinde yaşanan kargaşanın katastrofik etkisiyle katlanarak büyür ve Basra Körfezine iner ve Arap Yarımadasıyla rabıtalı hale gelir. Biz bunu 11 Eylülden on gün sonra bu köşede yazmıştık. Türkiye için risk burada başlar ancak. O halde bu riski şimdilik parantez içine alalım. Çevremizde oluşan böyle AB-Irak krizi gibi meselelerin yoğunluğu ve ağırlığı hususunda her Türk vatandaşı gibi, ben de hemfikirim ama bu tür büyük ve tahmini sorunların küçük; ama önemli işleri hep arka planda bırakmak gibi kötü ve patalojik bir etki yaptığına inanmaya başladım üstelik. Şu anda Irak ile bir savaş çıktığında reel sektörün, Gaziantep gibi bölgeler dışında, pek de doğrudan etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Tersine Irakda orada kurulacak yeni bir rejim büyük bir fırsatı beraberinde getirecektir. Bunu ayrı bir yazıda tartışırız ancak konumuz bu değil, şimdilik. Yani Dick Cheeneyin gelişi gidişi gibi sorunların belki borsayı etkilemesini anlıyorum anlamasına ama asla, reel sektörü nasıl etkileyeceğini anlamış değilim. Keza AB ile olan sert tartışmaların diyelim Almanyayla ortak iş yapan firmaların satışlarını nasıl düşürüp, arttırdığını bilen varsa beri gelsin. SUÇU YANLIŞ YERDE ARIYORUZ Bugüne kadar karşımıza çıkan binlerce bela ile uğraşmaktan ve suçu hep başkalarında aramaktan kaynaklanan bir yanlışımız var. Her türlü kıpırtının işimizi gücümüzü anında etkileyeceğini düşünüyoruz. Oysa zaten bizim artık kriz sonrası rekabet edebilecek açılıp büyüyebilecek ciddi bir reel sektörümüz, talebin daralmasından kaynaklanan sağlıksız bir hizmet ve ticaret yapılanmamız, bütün bunların sonunda, yorgun yıpranmış bir finans sektörümüz var. Bunlarla nasıl uğraşacağız, bunları yeniden nasıl tamir edeceğiz. Elimizde bir yol haritası lazım. SEVGİLİ MÜŞTERİ GELDİYSEN ÜÇ KEZ TAHTAYA VUR Serbest kur rejimini salt doların yükseline bağlı bir karlılık hareketi olarak algılayanların yedi aydır yarattıkları saadet zincirinin sonuna gelindi. Şirketler Türk Lirasının düşmesinden kaynaklan riskleri bir ölçüde plase etmeye başladılar ama yüksek gelirli tabir ettiğimiz kesimde ciddi bir beklenti var. Çünkü dolarları alıp bir köşeye, atanlar bunu henüz bırakınız tüketime bankacılık sistemine bile zorlukla koydular. Ancak, bankacılık sisteminin sıkıntısı bu değil. O parayı toplayıp satamıyor, fonu plase edecek yer yok. Şu anda ortada görünen kredi kartlarına yeniden çeki düzen verilmesi, yeni ürünlerin ortaya çıkması. Ancak bunlar ciddi bir bankacılık stratejisinden çok; ortada yapacak başka bir şeyin olmamasından kaynaklanan geçici çıkışlar olarak görülüyor. Öte yandan bu bağlanmış para, tüketim de bekliyor ama döviz bir buçuk milyondan alındığı için bir türlü bozulmuyor nedense. Eh bayram da şunun surasında yeni bitti, bu piyasa bayramdan bayrama açılacaksa vay halimize... Yoksa bu döviz, turizm sezonu bekleyip turistlerle birlikte tüketime yönelmeyi bekliyor. Çok ciddi ekonomistlerimiz bu konuda düşüncelerini merak ediyorum. Türkiye, her zaman, kazandığından fazlasını harcama kapasitesinde olan bir toplum. Şu meşhur, genç ve dinamik bir nüfüs söylemini hatırlayınız. İHRACATÇI NE DİYOR? AH ŞU DÖVİZ HEP ARTSA... Bakınız dünyanın durgunluktan çıkış sinyalleri verdiği bir dönemde, bizim ihracatımız düşmeye başladı. Türk Lirası aşırı değerlendi diye neredeyse altı ay sonra bir yüzde 40 devalüasyon daha yapılsın. Acaba gerçekten öyle mi?... Bir ülkenin dışsatımı sadece kur politikasına değil sektöre ve bölgesel rekabet gücünden, dünyadaki gelişmelerle doğru orantılı olarak etkilenmesi lazım, eğer Iraka operasyon olacakmış gibi olmasının Türkiyenin ihracatı düşmeye başlıyorsa bunda irrasyonel bir durum. Birileri bizi kandırıyor, demektir. Belirsizlikte iş yapmaya alışmamış bir iş kültürü; artık belirsizlik içinde çalışmaya alışacak, belli bir takım riskleri doğacak fırsatlar ile dengeleyip, kendi bünyesinde ve ya bir yatırım bankası aracılığıyla dengelemeyi öğrenecektir. YABANCI SERMAYE GM ÇOK İYİ ÇALIŞMAKTA Çok net bir şekilde ifade etmek gerekirse, Türkiyenin önümüzdeki orta vade için ihracat artışı, tamamen yabancı sermayeye bağlı görünmektedir. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ama durum bu. Eğer son krizde bundan yıllarca önce iki otomotiv devi olan Fiat ve Renault, Türkiyeye yatırım yaparak bizim kendi özgün katkımızla bir noktaya gelmemiş olsalardı, Türk dış ticaretinin hala açık verdiğini görürüz. İsterseniz rakamları inceleyiniz. Son Toyota ve Bosch örnekleriyle birlikte gördüğümüz durum budur. Son krizde giderek daralan emek arzı Türkiyedeki iş gücü piyasasını düşürmüş ve nitelikli emeğin ucuza bulunduğı bir konuma doğru yaklaştırmıştır bizleri. Bu yabancı sermaye yatırımları açısından, bir pivot konumu yakalayabilir. Giderek kalite ve derinlik kazanan bir sürecin başlangıcı olabilir, en azından. Şu anda, ülkemizde gerçekten çok dinamik bir Yabancı Sermaye Genel Müdürü Melek Us ve ekibi söz konusu. Kendileriyle tanıştım ve uluslararası yatırım, tanıtım konusundaki uluslararası yorumlarının da bu sürece hızlandırıcı bir etki yapacağını umuyorum. İSTANBUL YAKLAŞIMI Gelelim İstanbul yaklaşımına. Sorunlu 200 kredi konusunda zaten bankalar için olanlar olmuştu mesele reel sektörü kurtarmaktı. Ancak burada topyekün bir bakışla, 200 firmayı risk sektörü ve öngörü üçgeniyle değerlendirmeden alt alta yazarak yapılacak desteklemelerin reel sektörü kurtarmaya yetmeyeceği ortadadır. Risk analizine kuvvetle ihtiyaç vardır. Burada bankaların da artık eski hamasi iş yapma yöntemlerini çeşitlendirmeleri gerekiyor. Esnafa kredi verme klasiğinin ötesine nasıl geçebilir, bankalar, doğrudan bir yatırım bankası departmanı kurarak mesela sorunlu firmaları rehabilite edip oralardan bazı fırsatları yaratma imkanını neden araştırmazlar? EXİMBANKDA 400 MİLYON DOLAR Örneğin Eximbankda şu anda 400 milyon dolar olduğunu ve bunun henüz kullandırılmadığını biliyoruz. Burada sektörel veya firmalara dayalı bir analiz yapılmıyor. Bunu geliştiren bazı özel bankalar, Eximbanka danışmanlık verebilirler. Yani, Türkiye ekonomisi için Mr. Cheneyin gelişinden daha önemli işler var yapılacak. Sahi ABD heyetiyle olan görüşmelerin sonucunu takip eden var mı medyamızda?... Kısacası yeni başlıyor işler. Herkes bu yeni döneme alışacak. Alışan ayakta kalacak, başka yerlere geçecek. Konuyu sürdürmeye devam edeceğim. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||