|
8 Nisan Filmlerinde gerçekliğe farklı bir boyut katan Lynch, çıktığı yolculukta insan kimliğinin doğasını araştırırken izleyiciyi kendi bilinçaltının sinematik yansımasıyla tanıştırıyor. 56 yıllık yaşamı boyunca dokuz uzun metraj filme imza atan sanatçı bunların üçüyle en iyi yönetmen dalında Oscara aday olmayı başardı. Yönetmenin İkiz Tepeler filmi 28 Nisan Pazar günü CNBC-e ekranlarında gösterilecek. |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
![]() Simgesel ve karmaşık anlatı diliyle izleyicisinin aklını karıştırmayı seven ve Amerikan sinemasının en kışkırtıcı yönetmenlerinden olan David Lynchin filmleri kadar yaşamı da ilginç ayrıntılarla dolu. 20 Ocak 1946da Montanada dünyaya gelen ve Kuzeybatı Pasifikte büyüyen Lynchin babası Birleşik Devletler Tarım Bakanlığına bağlı çalışan bir araştırma görevlisi. Babasının görevi nedeniyle sık sık seyahat eden Lynch, Avrupa kentleri de dahil olmak üzere çeşitli sanat okullarında resim eğitimi aldı ve son olarak Pennsylvania Güzel Sanatlar Akademisinden mezun oldu. Çok erken yaşta ilk eşi olan Peggy Lynch ile evlendi ve henüz 21 yaşındayken baba oldu. Bu evliliğinden olan ilk kızı Jennifer Chambers Blue Velvet filmiyle babasının yanında başladığı asistanlık yaşamına yönetmen olarak devam ediyor. En bilinen filmiyse ülkemizde Helenayı Sarmak adıyla gösterilen Boxing Helena. Lynch uzun zamandır editörü Mary Sweeney ile birlikte yaşıyor. Küçük bir de çocukları var. Bir ara (1980lerde) Isabella Rossellini ile bir ilişkisi olduğu da yönetmenin özel hayatı hakkında bilinenler arasında. | |||||||||
|
Yönetmen, sinemanın yanı sıra mobilya tasarımı, fotoğraf, resim gibi sanat dallarının hepsinde başarılı ürünler veren hatta bu yönüyle de hayli ün yapmış çok yönlü bir sanatçı. Tüm bu marifetlerinin yanısıra çizgi romanlar yazan ve bir heavy metal grubunda gitar çalan Lynch birçok filminde aynı zamanda da yakın arkadaşı olan müzisyen Angelo Badalamenti ile birlikte çalışyor. Badalamenti kendisiyle yapılan bir röpörtajda Lynch hakkında David filmleri için kendisi müzik yapmıyor sadece bana, beni soyut bir dünyaya götür, karanlık, gizemli, acı dolu, tatlı veya trajik güzel olsun, gibi sözler söyler. Benim onun bu sözcüklerini müziğe çevirmem gerekiyor. Müzik diliyle konuşmak çok zordur ama Davidle çalışmak biraz daha farklı. Onu anlıyorum ve onun dünyası için benim müziğim doğru bir seçim diyor. Filmlerinde gerçekliğe farklı bir boyut katan Lynch, çıktığı yolculukta insan kimliğinin doğasını araştırırken izleyiciyi kendi bilinçaltının sinematik yansımasıyla tanıştırıyor. 56 yıllık yaşamı boyunca dokuz uzun metraj filme imza atan sanatçı bunların üçüyle en iyi yönetmen dalında Oscara aday olmayı başardı. | ||||||||
|
Sinemanın asıl büyüsü, gücü; içgüdülerle hissetmekte, insanların tuhaf ve unutmayacakları bir hisle filmden ayrılmalarını sağlamakta yatıyor... diyen yönetmen ilk çıkışını 70lerin başından itibaren üzerinde çalışmaya başladığı ve 1977de tamamladığı Eraserhead ile gerçekleştirdi. Yönetmenin bilinçaltına itilmiş babalık korkularını su yüzüne çıkardığı ve çoğu izleyici tarafından fazlasıyla tuhaf bulunan kabus havasındaki film, kısa sürede sürrealistik kült film mertebesine yükseldi. | ||||||||
|
Lynchin sonraki filmi, yapımcılığı Mel Brooksun şirketi tarafından üstlenilen The Elephant Man - Fil Adam. Eleştirmenlerden tam not alan ve gişede önemli bir gelir elde eden siyah-beyaz film, Lynchin en iyi yönetmen dalında Oscara aday olduğu ilk film. Ayrıca 8 dalda da Oscara aday olan yapım ödüllerin hiçbirini alamasa da sinema tarihinin önemli yapıtları arasına girmeyi başardı. 19. yüzyıl Londrasında, fiziksel görüntüsü nedeniyle yaşamı zorluklarla geçen John Merrickin gerçek yaşam öyküsünün anlatıldığı filmin başrollerinde John Hurt, Anthony Hopkins ve Anne Bancroftun gibi isimler yer alıyordu. | ||||||||
|
1984te Fil Adamın başarısıyla doğan şansı değerlendiren yönetmen, 45 milyon dolar gibi o tarih için devasa bir bütçeyle Duneu çekti. Sonuç ne yazık ki fiyasko oldu. Öyküsünden çok dekor tasarımlarıyla ilgilendiği ve yaratıcılık egosunu tatmin etmeye çalıştığı için beğenilmeyen ve zarar eden filmin ardından bambaşka ama yine karanlık sularda yüzmeye karar veren Lynch, 1986 yılında 80li yılların en iyi üç filminden biri olarak kabul edilen Blue Velvet - Mavi Kadifeyi çekti. O ana kadar yaptığı en kişisel film olan Mavi Kadife, ona ikinci en iyi yönetmen Oscar adaylığını getirdi. | ||||||||
|
Zaman içinde kült film olarak anılan bu filmin ardından çektiği ve Nicolas Cage ile Laura Dernin oynadığı karanlık, şiddet dolu bir yol öyküsü olan Wild At Heartla 1990 yılında Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazandı. Aynı yıl televizyon için çektiği Twin Peaks - İkiz Tepeler, büyük bir izleyici topluluğu kazandı ve daha sonra dizinin beyaz perde uyarlaması da yapıldı. Bu arada İkiz Tepeler 28 Nisan Pazar günü CNBC-e ekranlarında gişe filmleri kuşağında gösterilecek. 1997de The Lost Highway - Kayıp Otobanla bir kez daha tuhaf ve rahatsız edici tarzını konuşturdu ve anlaşılması güç bir film olarak eleştirmenlerden karışık tepkiler aldı. | ||||||||
|
1999da ise The Straight Story ile bir kez daha herkesi şaşırtmayı başardı. Ancak Richard Farnsworthe en iyi erkek oyuncu Oscar adaylığı kazandıran film, pek çok eleştirmen ve hayranına göre yönetmenin tarzından çok uzaktaydı. Filmlerinde çocukluğunun geçtiği yerlere benzeyen küçük kasabaları ve Amerikalıların garip yönlerini işlemekten hoşlanan Lynch, karanlık ve çürümüş ortamları, rahatsız karakterleri, iyi ve kötü olarak kutuplaşmış dünyayı yansıtmayı seviyor. Ayrıca İkiz Tepelerde Chris Isaac ve David Bowie, Duneda Sting ve Kayıp Otobanda da Marilyn Mansona rol vermesi onun sevdiği şarkıcılarla birlikte çalışmaktan hoşlandığı izlenimini yaratıyor. 21.yüzyılın korku filmi kavramını şekillendiren yönetmenlerden olan Lynch, aşırı simgesel ve sürreal tarzıyla bağımsız Amerikan yönetmenleri arasındaki ayrıksı yerini korumaya devam ediyor. |
||||||||
![]() Son filmi Mulholland Drive-Mulholland Çıkmazı ile üçüncü kez en iyi yönetmen Oscarına aday olan Lynch, yine hayal kırıklığı yaşasa da Boston film eleştirmenleri tarafından en iyi film ve en iyi yönetmen olarak seçildi ayrıca BAFTAda da en iyi kurgu dalında ödül almayı başardı. Bu hafta ülkemiz sinemalarında gösterime giren film önce TV için düşünülmüş ancak yapımcılar beğenmediği için sinema filmine dönüştürülmüş. Yine gizem dolu bir hikâyenin anlatıldığı film, şizofrenik insan doğası, masumiyet ile yozlaşmanın tuhaf bir karışımı olan şehir atmosferinde geçiyor. Obsesyonu, bellek yitimini ve tehlikeyi içiçe geçirerek zarif bir biçimde işliyen yönetmen seyircisini bir kez daha karanlığın içine çekiyor. AYRINTILAR - Los Angelesta bir lokantada sekiz yıl boyunca her öğlen aynı yemeği yedi. |
|||||||||
![]() - Cannesda önemli başarılar kazanan ve bu yıl ki festivalde de jüri başkanlığı yapacak olan yönetmen, geçtiğimiz yıl Bhopal Express adlı bir Hint filmine sponsor oldu. Mahesh Mathainin yönettiği film, birkaç yıl önce Hindistandaki Bhopal şehrinde binlerce kişinin ölmesine yol açan endüstriyel atık felaketini bir aşk öyküsüyle içiçe anlatıyor. - Lynch, J.F Kennedynin başkanlığı devraldığı törende görev almış gerçek bir izci. YÖNETMENDEN İNCİLER: Herşeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir, aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji, gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam çok kişisel birşeydir ve herkese göre değişir... Hollywoodda hep geleneksel tarzda filmler yapılıyor. Öyküleri herkes anlıyor ve herkesin anlamadığı küçük bir nokta bile olsa telaş başlıyor. Ama işin asıl ilginç yanı, daha soyut kavramlarla uğraşmaya başlayınca ortaya çıkıyor. Sinemanın asıl büyüsü, gücü; içgüdülerle hissetmekte, insanların tuhaf ve unutmayacakları bir hisle filmden ayrılmalarını sağlamakta yatıyor... Bence insanlar hayatın anlamsız olduğunu kabul etmiyorlar. Bu insanları çok huzursuz ediyor. Dinler ve mitolojiler de zaten sadece hayatı anlamlı kılmak için icat edilmiş şeyler... |
|||||||||
![]() Gizemi ve bilinmeyeni severim; neler olup bittiğini bilemediğim için karanlık ortamları da Dış görünüşün altında bir şeyler saklı olduğu fikrinden hoşlanıyorum ve sanırım insanlar bilmedikleri bir şeyi veya daha önce hiç bulunmadıkları bir yeri seyretmeyi seviyorlar. Öykülerin ortaya çıkış aşaması hakkında: Bazen yürürken, bazen otururken. Genellikle kafelerde Bu güvenli yerlerde kendimi mekandan soyutlayarak her yönde düşünülebilir ve eğer durum kötüye giderse tekrar kafe ortamına geri dönebilirim. Tıpkı sinemada olduğu gibi. Orada en korkunç şeyleri izleyebilirsiniz, ama aynı zamanda sinemanın emniyetli ortamındasınızdır. Karanlıkta kaldığınızda, düşüncelerinizi bulup çıkarmaya başlıyorsunuz. Eğer korkularınız harekete geçerse, bir bilim adamı bile olabilirsiniz. FİLMOGRAFİ: Mulholland Drive - Mulholland Çıkmazı(2001) The Straight Story (1999) Lost Highway - Kayıp Otoban(1997) Lumière et compagnie (1995) Twin Peaks: Fire Walk with Me - İkiz Tepeler (1992) Wild at Heart -Vahşi Duygular (1990) Twin Peaks - İkiz Tepeler (1990) TV Serisi Blue Velvet - Mavi Kadife (1986) Dune (1984) The Elephant Man - Fil Adam (1980) Eraserhead (1977) | |||||||||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |