Home page
Haber Menüsü


Sönmez: 2002’de canlanma zor
“Geriye dönüp baktığımızda, bu program, Türkiye’yi ciddi ölçüde küçülttü ve yoksullaştırdı” diyen ekonomist Mustafa Sönmez’e göre, 2002 tamamen bir bitkisel hayat yılı olacak...
İstanbul
NTV-MSNBC
7 Şubat— Ekonomist Mustafa Sönmez, Uluslararası Para Fonu desteğiyle uygulanan programın, Türkiye’yi ciddi oranda küçülttüğünü ve her anlamda yoksullaştırdığını söyledi. Sönmez, NTV Radyo’yla yaptığı söyleşide, IMF’yle yapılan stand-by düzenlemesi ve programı değerlendirdi.

   
 
       
   
MSNBC News Kahkonen: Enflasyon hedefi tutturulabilir
MSNBC News IMF kredisi hesaplara giriyor
MSNBC News IMF'ye gönderilen yeni niyet mektubu
MSNBC News Liderler: Mektubun arkasındayız
MSNBC News Hazine: IMF borcu 4 yılda ödenecek
MSNBC News IMF: Türk piyasasına güven arttı
MSNBC News Deppler: Yüzde 35 hedefi tutturabilir
MSNBC News Köhler'den ekonomi yönetimine övgü
MSNBC News Atıl durumdaki KİT çalışanlarının üçte ikisi çıkarılacak
MSNBC News IMF yeni stand-by'ı onayladı: 9 milyar $ geliyor
MSNBC News Derviş: En önemli sorun istihdam
MSNBC News 2002 ortalama kur tahmini 1.710 bin
MSNBC News 2000-2004 arası IMF'den 31.5 milyar dolar
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Sönmez, Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye geçeceği görüşünde olanların ihtiyatlı konuşması gerektiğini belirterek, “Bence 2002 yılı tamamen bir bitkisel hayat yılı olacak” dedi.
       Ekonomist Sönmez’le yapılan söyleşi şöyle:
       - Bir yıldan bu yana uygulanan ekonomik programın performansını nasıl görüyorsunuz? Programı kendi mantığı içinde nasıl değerlendiriyorsunuz? Ardından, IMF’nin onayladığı yeni niyet mektubunun hem anlamını, hem de sonuçlarını özetlermisiniz?
       Mustafa Sönmez: Şimdi geçmiş program, yani 2001 yılı, aslında biliyorsunuz bu önce 2000 programı olarak uygulandı 99 sonunda. Gazi Erçel’in Merkez Bankası Başkanlığı sırasında başlatıldı ve sabit kura dayalı bir program yürürlüğe konuldu. İlk aşamada uygulamaya konulan programda enflasyon hedefleri yüzde 25’le başlayan, yüzde 20 ve 15’e inerken, program üç yıllık bir süreyi kapsıyordu. O program bildiğiniz üzere, 2000 yılı Kasım ayında bankacılık sektöründe çıkan krizle beraber iflas etti. Kasım ayındaki kriz ardından Şubat ayındaki krizle birlikte bu program rafa kaldırıldı.
       Bu kez, 2001 yılında ana ekseni çıpaya dayalı bir kur sistemini oluşturan programa başlanıldı. Yani bu yeni programda en önemli radikal değişiklik sabit kurdan dalgalı kur dediğimiz kura geçiş üstüne kurulu bir sistemdi. Bu noktada da, programa kendi iç tutarlılığı açısından bakarsak koyduğu hedeflere ulaşabildiğini söyleyemeyiz. Bu programın öngördüğü ekonomik daralma en fazla yüzde 5 dolayındaydı. Halbuki yıl sonunda yüzde 9’a yakın bir küçülme yaşandı yani programın öngörüsünün çok ötesinde bir küçülme yaşandı. Program, enflasyonda da hedefini tutturamadı. Enflasyonda oldukça yüksek, daha iddialı bir hedef taşırken reel gerçekleşme bildiğiniz gibi daha yüksek oldu, yani enflasyon hedefi de tutmadı.
       Programın belki tutturabildiği tek yanı faiz dışı fazla, onun milli gelire olan oranı, bu da kamuyu küçültmek hedefiydi. Sadece bu noktada belki hedefine ulaştığı söylenebilir. Ama geriye dönüp baktığımızda, bu program, Türkiye’yi ciddi ölçüde küçülttü ve yoksullaştırdı her anlamda. Bankacılıkla ilgili kırılgan yapıyı onarmak üzere hem iç borç stokunu hem dış borç stokunu büyük meblağlara ulaştırdı. Bu anlamda geriye dönüp bir yılı baktığımızda Türkiye’nin iç ve dış borç stokunun olağanüstü arttığına tanık oluyoruz. Enflasyonda bir iyileşme yakalanmış değil. Büyüme zaten cumhuriyet tarihinin İkinci Dünya Savaşı yılları hariç en dehşetli küçülmesi. Sosyal olarak da baktığımızda; olağanüstü bir gelir dağılımı, olağanüstü bir işsizlik, olağanüstü bir iflaslar zinciri sözkonusu. Bu aşamada, 2002’ye doğru buradan nasıl büyümeye geçeceğiz sorusu biraz muallakta.
       - Kamuyu küçültmeye yönelik hedefler öne çıkıyor, öyle mi?
       Mustafa Sönmez: Şimdi IMF programının bu yeni imzalanan IMF programında ise, ben ana hedef olarak yine faiz dışı fazlanın milli gelire oranının yüzde 6.5 tutulması hedeflenmiş, o en önemli gösterge. Bu aslında, bu fazlayı yaratarak borçları ödeme iddiası üstüne kurulu. Dolayısıyla bu programın da ana hedefi 2002-2004 yıllarında Türkiye’nin borçlarını ödeyebilmesi üzerine bina edilmiş. Yani IMF, her halükarda Türkiye’ye borçlarını ödetmeyi ana hedef olarak koyuyor ve bütün diğer parametreleri bunun üstüne bina ediyor. Hem 2002, hem de onu takip eden yıllarda bu programın esas asılacağı halka kamuyu küçültmek olacak.
       Nitekim programı okuduğunuzda kamu kesiminde çok ciddi bir tensikat hadisesiyle, hedefiyle karşı karşıya geliyorsunuz. Yani bu muhtelif paragraflara serpiştirilmiş halde ama kamudan hem KİT’lerden hem katma bütçeli kuruluşlardan hem diğer hizmet kuruluşlarından büyük bir tensikat öngörülüyor. Aynı zamanda kamu harcamalarını azaltmak tabi bu kesiminin ücret ve ikramiyelerinde de ciddi daralmalar gündeme gelecek. Bir kere bu var. Büyüme bahsine geldiğimizde 2002 için yüzde 3 öngörüyor ama bu büyümenin nasıl gerçekleştirileceği biraz muallak. Çünkü faiz ödemeleri yine ön planda. Küçülen bir ekonomiden fazla bir vergi çıkmıyor. Fazla vergi çıkmayınca o vergiyle faiz ödemelerini karşılamak yetmiyor. Dolayısıyla yeni borçlanmaların ancak vakti gelmiş borçları kapatmaya yarayacağı, büyüme için yeni bir kaynak kalmayacağı noktasına geliyoruz. 2002 için yüzde 3, onu takip eden yıllar için yüzde 5’erlik büyüme hedefleri hala çok iddialı duruyor.
       Özet olarak bu programın ve bu programı kapsayan 2002’den 2004’e kadar olan yılların Türkiye’yi belki 2001’deki gibi bir kriz yaşatmayacağı ama bir bitkisel hayattan da çıkarmayacağı, bir oksijen çadırından çıkarmayacağı görüşünü ben savunuyorum.
       Dolayısıyla IMF’yle bu anlaşma imzalandı ve burdan kaynaklar gelecek, şimdi büyüme zamanı diyenlerin ihtiyatlı konuşmaları gerekir. Bence 2002 yılı tamamen bir bitkisel hayat yılı olacak. 2003-2004 yılı için de çok farklı bir ufuk doğrusu göremiyorum. Yani makro dengelerin birtakım istikrara kavuşmuş olması otomatikman büyümeye geçileceği, canlanmaya geçileceği noktasına bizi götürmüyor.
       
PROGRAM BORÇ ÖDETMEYE YÖNELİK
       - Bu program içinde bir bazı revizyonlarla bu işin kurtarılamayacağını söylüyorsunuz.
       Mustafa Sönmez: Şimdi ne amaçladığınıza bağlı. Yani sizin hedefleriniz ne? Bütün önemli olan o. Şimdi bütün iktisat politikalarında hadise şudur: Sizin önceliğiniz ne? Siz eğer derseniz ki benim için önemli olan büyümedir, dolayısıyla istihdamdır, dolayısıyla insanların kaybettikleri gelirin telafisidir. Eğer hedeflerinizi böyle koyarsanız o zaman kaynakları, programı ona göre dizayn edersiniz. Ama bu programın böyle bir öncelikli hedefleri yok. Bu programın öncelikli hedefi borç ödetmek. Şimdi ana hedef bu olunca diğer değişkenler tali planda kalıyor ve her şey borçların vadesinde ödenmesi üstüne kurulu oluyor. Bir kere yani beklentiler farklı. Şimdi o borç ödetme hedefi doğrultusunda İMF’nin dizaynı, yani o bile kendi içinde bence tartışılabilir. Ama o tartışmada borç ödetme öncelikli program esas toplumun ihtiyacı olan büyümeyi, istihdamı ve kayıp gelirin telafisi gibi hedefleri karşılamıyor. Yani onlar çok arka planda kalan hedefler ve bu çerçevede gerçekleştirilmesi mümkün olmayan hedefler gibi.
       
TÜRKİYE DAHA DA GERİYE DÜŞECEK
       - Şimdi işte bir yıldır uygulanıyor sizin eleştirdiğiniz bu program. İki yıl daha en az uygulanacak, öyle görünüyor. Nasıl sosyal ve siyasal sonuçlar bekliyorsunuz?

       Mustafa Sönmez: Bu program, eğer ısrarla uygulanırsa ve herhangi ciddi bir muhalefetle de karşılaşmazsa, Türkiye 2004 yılında dünya sıralamasında epey arkaya düşmüş bir ülke olacak. Yani üst ve orta gelirli bir grup olma eşiğindeyken 2000 yılında, şimdi 2004’te bu sürekli zayıflamalar ve küçülmeler sonucu dünya liginde bir kere orta derecede sanayileşmiş ülkeler grubu içerisine girecek, kişi başına geliri 3 bin doları bile bulmayacak. Yani bu anlamda dünya maratonunda epey arka planlara düşmüş bir ülke olacağız. Burdan hareketle uluslararası iddiaları da bence büyük ölçüde gölgelenecek. Yani özellikle Avrupa Birliği adaylığı konusunda. Yani Avrupa Birliği’nin ortalama standartlarının çok gerisine düşmüş başta geliri olmak üzere bir ülke olacak. Yani yine bi bitkisel hayatın damgasını vurduğu süreci yaşarsak eğer, toplumda çok ciddi gelir kayıpları olacağı için artık alt gruplar değil, orta ve üst orta grupların da ciddi sızlanmaları ve muhalefetleri olacak ya da bu grupların bir kere statüleri, toplumdaki yerleri çok ciddi şekilde oynayacak ve bütün bunların yani bir dizi sosyal, siyasal yansımaları olacak diye bekliyorum. Ama bunu dışa vurma nasıl olur, Türkiye şartlarında Türkiye’nin politik kültüründe nereye oturur, onları, onu tartışmak gerekir.
       - Şimdi TÜSİAD gibi işveren örgütleri, iş çevreleri Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar ve Türkiye’nin işte bir sıçrama yapmasını bekliyorlar. Bu programı da biraz da o bakımdan destekliyorlar. Ama en azından şunu biliyoruz ki, Avrupa Birliği standartlarına ekonomik olarak da ulaşmayı hedefliyorlar. Sizin söyledikleriniz ışığında, Avrupa Birliği’ne girmemizin tehlikeye girebileceği sonucu ortaya çıkıyor. İşadamları o zaman hangi yönden bu programı destekliyor? Onların mantığı nedir sizce?
       Mustafa Sönmez: Onlar tabii ki inanmak istiyorlar. Yani bu programın dışında, yani bir kere şu var, hiç kimse gördüğüm kadarıyla bir kere programın 2001 yılındaki başarısızlığında IMF’nin çok ciddi bir vebali vardı. Nitekim programın başındaki Merkez Bankası Başkanı Erçel, Dünya Gazetesi’nin yazdığı bir yazıda bunu çok açık dile getirdi. IMF’in inadı yüzünden bu kırılmanın, bu şokun yaşandığını ifade etti. Şimdi bunun herkes farkındaydı. Aslında Türkiye’de aslında daha o sırada dünya kamuoyuna bu başarısızlıkta IMF’nin büyük rolü olduğunu, IMF’nin Türkiye’nin başına bu işleri açtığını söyleyip, bunun telefasini IMF’den dünya kamuoyu önünde isteyebilirdi ama Türkiye’de böyle bir şey yok, gelenek yok. Daha çok içimize dönük, kendimizi suçlamayı daha çok tercih ediyoruz. Öyle olunca bir kere bir IMF eleştirisi içine girilmedi. Biraz çatlak sesler çıkarıldı ama hemen geri alındı. Sonra yani bu çukurdan çıkılacaksa, ancak IMF’le çıkılacağı fikrine kapılındı ve yani bunun en doğru şey olduğu noktasında anlaşıldı.
       Dolayısıyla yani IMF’in her halükarda bizi burdan bir yerlere çıkaracağı fikri sabit tutuldu. İşadamları şuna inanmak istiyorlar: “Zincir kopmasın, IMF’le kopmayalım ve IMF bizi bir yerlere götürsün.” Ama yani kendi içlerinde de samimi tartışmalar yaptıklarında bu sürecin, bu kaynak akışının birden bire Türkiye’yi bir büyüme sürecine sormayacağını ifade ediyorlar. Daha önceki gün Rahmi Koç, büyümenin ancak ikinci yarıda olabileceği ama çok yüksek bir büyüme olmayacağını ifade etti.
       -Başbakan Bülent Ecevit’in ABD gezisi sürerken, iş dünyasının gazetesi Wall Street Journal’da çıkan yazının başlığı şöyleydi: “Türkiye IMF politikalarına bırakılmayacak kadar değerli bir ülkedir.” Sizce, bunu nasıl yorumlamak gerekli?
       
Mustafa Sönmez:
Oradan, topluma da bazı şeyler vermek ihtiyacı hissediyorlar. Yani bir yandan böyle eleştiriler getiriyorlar, ama niyet mektubuna baktığınızda hiçbir şekilde sosyal bir boyut falan göremiyorsunuz. Yine son derece sıkı, topluma kemer sıkmaktan başka bir şey vaad etmeyen bir programla karşı karşıyayız. Eğer bu eleştiri doğruysa, o zaman bu programın muhtevatı ne? Yani bunu sormak hakkımız. Dolayısıyla ben bunun biraz ‘seçmene selam’ gibi yorumlanması gerektiğini düşünüyorum.
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları