|
Ancak Avrupa maçlarında görmeye alışık olduğumuz dolulukta olan tribünlere bakılırsa, futbolu statta izlemeyi özleyen Galatasaraylıların sayısı bir hayli fazla... Bence, bunda, rakibin isminin ve cisminin de rolü büyük. Beklentiler o ki; güzel bir maç olacak. Sanırım, bir de arabesk yanı var işin... Nasıl mı? Birçok kişi de şu endişe hakim: Ne zaman Fenerbahçe sürpriz bir şekilde puan kaybetse, aynı hafta Galatasaray da kaybeder... Yani, yine benzer acıyı(!) tatma riski de biraz cezbediyor gibi Aslan ve Ultraslancıları... Takımlar sahaya çıkıyor işte... Gaziantepli futbolcuların elinde bir pankart görüyorum; bakalım ne yazıyor?: Dünya Takımı Galatasaraya Şampiyonlar Liginde Başarılar Kim akıl ettiyse, şu açıdan helal olsun! Bütün Antep halkı toplansa Ne yazsak da, maç öncesi Galatasaraylıların gönlünü kazansak? diye düşünse, ortaya bundan daha etkili bir cümle çıkamazdı... Centilmenlik açısından hoş bir şey tabii; ama pek alışık olmadığımız için, paranoyak yanımız da bizi dürtüyor gibi ve arka sıralardan birisi espiriyi patlatıyor : Heyy! Bunlar, bunu mahsus yazmış olmasın? Önce gevşetip sonra geçirecekler... Tövbe, tövbee...ler arasında gülüşmeler... Gülüşmeler arasında koca bir alkış Antepli oyunculara... Söz 22 futbolcunun artık, çünkü Metin Tokat düdüğünü çaldı bile... Samet Aybabanın elinden çıkma, Mertsiz ve Hasan Özersiz Gaziantep, bakalım, defansında sağın ve solun birinci isimleri olan Perez ve Hakandan yoksun sahaya çıkan rakibine kök söktürecek mi? Bu sezon, kendi sahasında 9da 9 yapan Galatasaraya onuncu 3 puanı zehir edebilecek mi? İlk 10 dakikayı geride bırakırken görüyoruz ki, çok zor. Çünkü sarı-kırmızılılarda bir orta saha 4lüsü var ki, önlerinde başı dönmeden durabilene aşkolsun! Sergen, Ayhan, Hasan Şaş ve Batista... Şöyle bir düşünüyorum da, bu isimlerin her biri, bugün bir başka takıma gidecek olsa, ortaya 4 ayrı güçlü takım çıkar, vesselam! Bu usta ayak grubunun yüzde 75i hem savaşıyor, hem de her hamleden sonra kazandıkları topla birer virtüöz gibiler... (yüzde 25i anlayan, anladı. Sergen, sadece virtiöz olmaya çalışıyor) İlk yarım saat, Gaziantep yarı sahasına yıkılan futbol ve baskılı oyundan iki güzel gol çıktı, birkaç tane de ahh! Bu da kaçar mı? türünden pozisyon... UEFA şampiyonu olunan sezonda bile böyle bir yarım saat az görülmüştür. Hem de Sergen, Galatasaraya 2. kez gelişinden bu yana en kötü maçını oynamasına rağmen... Bu satırları okurken, sen maç seyretmeyi çok özlemişsin, abartıyorsun diyenlere, bir hatırlatma yapayım: Gaziantepin ilk ciddi atağı, devre biterken ve 30-35 metreden çekilen bir şutla geldi. Dahası, Galatasaray için bu korkulası maçın en rahat adamı, Mondragon oluverdi. Öyleyse, neden sadece 2 golde kaldılar? sorusunu akla getirenler varsa, yarın gazetelerde çıkacak yorumlarda mutlaka rastlayacakları 3 günde bir maç öncesinde, aktif dinlenmeye geçtiler gibi yeni icat sözlere pek aldanmasınlar; Antep gibi savaşçı bir takım karşısında sadece 2 farka güvenip, dinlenmeye çalışana şaşarım! Bence birinci etken, Batistanın sakatlanarak çıkması oldu. Salı günü oynanan Kocaeli maçında yeni takımına çabuk uyum sağladığı görülen Batista, bırakın uyumu, Cimbomun vazgeçilmez adamı olmuş bile. O sakatlanıp çıkınca, Galatasaray ataklarının (tekrar edelim: Sergen çok kötü bir günündeydi) estetiği ve şuuru azaldı sanki. İkinci yarı başladığında 2 gol de şimdi atar, rahatlarız diye düşünen tribünler yanıldılar, çünkü hem sahanın ağırlaşan zemini hem de orta alan zenginliğine kanatlardan top taşıma özelliğini ekleyemeyen Galatasaray, başka gol(ler) için pozisyon bulsa da, sayı üretemedi. 90 dakika boyunca kıran kırana bir mücadele oldu; ancak oyunun kontrolü hep sarı-kırmızılılardaydı. İlle de isim belirtmek gerekirse: Örneğin Batista... Performansının sivrilmesi için 36 dakika bile ona yetti. Ayhan ve Berkant da diğerlerine göre daha çok çalışan oyunculardı. Özellikle Ayhan, o çalışkanlığını dengeli paslarla da süsleyerek seyirciden alkış topladı. Capone, geriden çıkışlarıyla futbolu özlemiş bir görüntü çizerken, Hasan Şaş, şaşmaz çalımcı tarzıyla zaman zaman sırıttı. Antepte ise defansta uzun ve iri cüssesiyle her an hata yapacak gibi görünen Pereira özellikle 2. yarı hatasız oynadı. İleride Fatih, kırmızı siyahlı oyuncuların yine en diri kalanıydı ama Emre ve Bülentin markajından kurtulmadı, arkadaşlarından, özellikle de Cesardan gereken yardımı alamadı. Birkaç söz de hakem Metin Tokat için... Bana göre mükemmel bir maç yönetti. Zaman zaman çok sert geçen maçta tüm kararlarında adil davrandı. Ağır sahaya ve yapılan faullere rağmen 22 oyuncunun da iyi niyetli olması işini kolaylaştırdı. Batistanın sakatlandığı pozisyonda, Galatasaray seyircisinin ona gösterdiği küfürlü tepki hem yersizdi hem de yakışıksız kaldı. Maç bittiğinde taraftarlar stadı terkederlerken büyük bir iştahla puan farkı hesapları yapıyorlardı. Korkulan olmamış, bir gün önce Samsundan gelen + 3 puan haberi adeta tescillenmişti. Artık, gözler ve kalpler ertesi güne çevrilmişti. En yakın takipçi, Beşiktaş için Daum halef ise Briegel selefti. Ertesi gün, halef ile selef birer puana razı olurlar mıydı bilinmez ama Kartalın soluğunu ensesinde hisseden Aslancılar, belli ki buna dünden razıydılar. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||