| | |
|
|
|
| |
Gerçek adı Eugene Alden Hackman olan sanatçı 30 Ocak 1930da, Californianın San Bernardino kasabasında doğdu. İlk gençlik yıllarını ise Illinoisde geçirdi. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olan aktör, 16 yaşındayken okulu bırakarak Deniz Kuvvetlerine girdi. Bahriyeli olabilmek için yaşı hakkında yalan söylemişti ama başladıktan üç yıl sonra ordudan ayrılarak New Yorka gitti.
Geçimini sağlayabilmek için kapıcılaktan, gazetecilik ve TV yapımcılığına kadar birçok iş denedi ve bol bol seyehat etti. Bir ara Illinois Üniversitesinde gazetecilik eğitimi de alan Hackman bir süre sonra gazeteci olan büyükbabasının ve amcasının izini takip etmekten sıkıldı çünkü onun hayallerini süsleyen başka bir meslek vardı.
10 yaşından beri oyuncu olmayı hayal ediyordum diyor ama bunu gerçekleştirmek için 30 yaşına kadar bekledi. 30una basınca da Kaiforniada bulunan oyunculuk okulu Pasedana Playhousea kayıt yaptırarak ilk adımını attı. Buradaki eğitimini sürdürürken Hackman ve bir sınıf arkadaşı hakkında başarılı olması pek olası değil deniyordu. Hackmanla aynı kaderi paylaşan bu arkadaşının adıysa Dustin Hoffman.
|
|
|
| Breakers
| | 
Bu heves kırıcı eleştiriler onları yıpratmaya yetmedi çünkü 1964 yılında Broadwayde sahnelenen Any Wednesday adlı oyundaki performansıyla büyük alkış topladı. Bu başarı sayesinde aynı yıl, Robert Rossenın Lilith adlı filminde kısa, ama dikkat çekici bir rol kaptı. Bu filmin ona sağladığı kazanç ise filmin starı Warren Beatty ile tanışmış olmaktı çünkü üç yıl sonra Arthur Pennin Bonnie and Clyde filmindeki Bonnienin ağabeyi Buck rolünü onun sayesinde kapmıştı. Gösterdiği performansla en iyi yardımcı aktör dalında ilk Oscar adaylığını kazandı. İki yıl sonra deneyimli oyuncu Melvyn Douglasla birlikte oynadığı ve pişmanlık duyan bir oğlun ıstıraplarının işlendiği I Never Sang for my Father (Babam ve Ben) filmiyle ikinci kez Oscar adayı olunca Hackmanın yıldızı hiç sönmemek üzere parladı. Kaderinde karakter oyuncusu olarak hatrı sayılır bir kariyer yazıyordu.
|
|
|
| Kanun Kuvveti
| | 
Marooned(Fezada Kaybolanlar), The Hunting Part (Av Partisi) gibi filmler önemliydi onun için ama John Frankenheimerın 1971 yapımı The French Connection (Kanunun Kuvveti) filmi her şeyi değiştirdi. Aslında Hackman, bu filmdeki Avrupa kökenli eroinin peşine düşen sert polis Popeye Doyle rolü için altıncı tercihdi ama gösterdiği performansla 1972 yılında en iyi erkek oyuncu dalında Oscar ve Golden Globe almayı başardı. Aynı yıl oynadığı The Poseidon Adventure (Poseidon Macerası) aynı başarıyı yakalayamasa da kalabalık oyuncu kadrosunda ilginç papaz tiplemesiyle en dikkat çeken isim o oldu.
Hackman 40 yaşına geldiğinde nihayet Hollywood yıldızlarının yanına kendi adını da yazdırmayı başardı. Perdeyi bir başka yıldız oyuncu Al Pacinoyla paylaştığı ve yönetmenliğini Jerry Schatzbergin üstlendiği 1973 yapımı Scarecrow (Korkuluk) filmi aktörün ününü pekiştirdi. Hemen bir yıl sonra, Coppolanın yönetiminde rol aldığı The Conversation (Konuşma) filmiyle kariyerinde bir kez daha zirveye çıktı. En sevdiğim filmim dediği bu film, devlet örgütü için çalışan ve sadece yaptığı işle ilgilenen çok iyi bir teknisyenin, bilinçlenerek yaptığı işin içeriğini ve nelere alet olduğunu kavrayışını konu alıyordu.
1974 yapımı Mel Brooks filmi Young Frankenstein (Genç Frankenstein) filminde çok farklı bir yönünü ortaya çıkaran Hackman yıllar sonra rol aldığı 1981 yapımı All Night Long (Gece Boyunca) ve Mike Nicholsın 1996 yapımı Birdcage (Kuş Kafesi) filmlerinde de komedi filmlerindeki başarısını tekrar tekrar ıspatladı.
|
|
|
| Firma
| | 
1975 yapımı Richard Brooksun Bite the Bullet ve Arthur Pennin Night Moves filmleriyle yükselişini sürdürdü. Stanley Donenin Lucky Lady , Stanley Kramerın The Domino Principle (Ölüm Kumarı) gibi filmlerde üstlendiği farklı karakter tiplemeleriyle de 70lere damgasını vurdu. 1978 yılında oynadığı Superman filmindeki gaddar Lex Luthor rolüyle komedi yeteneğinin eşsiz örneklerinden birini daha gösterdi ve bu filmden sonra sinemaya birsüre ara verdi.
|
|
| Düşman Hattı
| |
İki yıl sonraysa büyük paralar karşılığında Supermen 2 için imza atarak beyazperdeye tekrar döndü. Ardından Reds(Kızıllar), Under Fire (Ateş Altında) gibi filmlerde oynadı. 1987 yapımı Roger Donaldson filmi No Way Out (Çıkış Yok)da canlandırdığı karakter aktörün önemli bir yönünü daha ortaya çıkardı. Seks düşkünü ve tümüyle yozlaşmış bir senatörü canlandıran Hackman, sonraki yıllarda bu deneyimi çok iyi kullandı. 1990 yılında geçirdiği kalp krizi bile onu durduramadı ve 1992 yapımı Clint Eastwood filmi Unforgivendaki Little Bill Daggett rolüyle ikinci kez Oscar ve Golden Globea layık görüldü.
Kariyeri boyunca iyi, kötü, komik demeden onlarca farklı karakteri canlandıran aktör 90lı yıllar boyunca Extreme Measures (Dehşet Sınırı), The Quick and the Dead (Hızlı ve Ölü), Absolute Power (Mutlak Güç), Wyatt Earp ve The Firm gibi önemli projelerde yer aldı. Hala aynı hızla devam eden Hackman 2001 yılında The Mexican, Heartbreakers, Heist The Royal Tenenbaums ve Behind The Enemy Lines olmak üzere beş filmle gündeme geldi.
|
|
| Tenenbaum Ailesi
| |
Ülkemizde yeni gösterilen Behind The Enemy Lines (Düşman Hattı) filminde askeri okulda edindiği deneyimin çok yararı olduğunu söyleyen aktörün oyunculuk dışında yaptığı şeyler de var. Örneğin bir röpötajında konusu 1929 yılında geçen ve borsanın çöktüğü yıllardaki Orta-Doğuyu anlatan bir kitap üzerinde çalıştığını söylüyor. Son olarak Tenenbaum Ailesi ile gündeme gelen deneyimli aktör oyunculuk başarısıyla yine övgü üstüne övgü alıyor. 30unda başladığı oyunculuk konusunda pek parlak bulunmadığı halde zirveye yerleşen aktör şimdiye dek 86 yapımda rol aldı.
| |
|