|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||
|
14 Ocak O taviz vermez tavırları, az gülen yüzü, elinden düşürmediği sigarası ile sinemanın en sevilen sert adamıydı. Kimi zaman acımasız gangster, kimi zaman aşk yarasını gizlemeye çalışan gizemli bir adam. Ne olursa olsun, bir Bogart filmi, o günü keyiflendiren bir olaydır. |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Humphrey Deforest Bogart 1899 New York doğumlu. Doktor bir baba ve dergilere resim yapan bir anne, bir kız kardeş ve bir erkek kardeşten oluşan bir ailede büyüdü. İlerde doktor olması planlanıyordu ama gönderildiği Phillips Akademisinden kovulunca (niye tam bilinmiyor) deniz kuvvetlerine katıldı. Burada da rahat durmadığı, dudağının üstündeki yara izinden anlaşılıyor. 1920-22 arasında bir aile dostunun tiyatro kumpanyasında, önce müdür oldu sonra çeşitli gösterilerde rol almaya başladı. | ||||
The Petrified Forest - Taşlaşmış Orman filminin afişi | ![]() Uzun yıllar sinema setlerinde oyunculuk yeteneğinin keşfedilmesini bekledi. Örneğin 1929 yılında Fox şirketi onunla bir anlaşma imzaladı ve Broadways Like That isimli filmi çevirdi. Ancak bu filmi şirket iki yıl sonra piyasaya sürdü. Yakışıklı sayılamayan yüzü, sert tavırları ve kendinden taviz vermez tutumu ile o zaman filmlerinde star olması bir hayli zordu. Zaten yıllar da bunu doğruladı. Sinemadan umudunu kesince tiyatroya döndü. Şeytanın bacağını 1936 yılında The Petrified Forest-Taşlaşmış Orman adlı oyunla kırdı. Oyun, sinema yapımcılarının da dikkatini çekmişti. Bu konuyu sinemaya aktarmak istediklerinde zamanın ünlü oyuncularından Leslie Howard, Bogartın da oynaması için ısrar etti. Filmdeki acımasız gangster Duke Mantee rolüyle nihayet değeri anlaşılmıştı. Warnerın onunla imzaladığı 5 yıllık anlaşma içinde 28 filmde rol aldı. Bu filmlerin yüzde doksan beşi sonunda hep ölen, kötü kalpli kanun dışı adamlardı. Üstelik gangster tiplemelerini sinemaya taşıyan en ünlü isimler, Edward G. Robinson, James Cagney gibi isimlerin gölgesinde kalmaya mahkumdu. Ama 1941 yılında onu uluslararası üne kavuşturan yapımlar peşi sıra gelmeye başladı. Önce yine bir kanundışı bir rol vardı karşısında. Raoul Walshın yönettiği High Sierra filminde görmüş geçirmiş acımasız haydut Roy Earle rolü ile yıllardır geri planda kalmanın acısını çıkarttı. |
|||
Malta Şahini filminde | ![]() Ama unutulmazlar listesine adını yazdıran film başlı başına bir kült yapım olan Casablanca oldu. Filmdeki Rick rolü hemen ona gelmedi. Baş roller başka yıldızlar için düşünülmüştü. Sonra karışık bir takım süreçlerden sonra kadın oyuncunun Ingmar Bergmanın olmasına karar verildi. Bergman da yönetmen Michael Curtiz gibi oyunu Bogarttan yana kullanınca, yapımcılar buna boyun eğmek zorunda kaldılar. |
|||
Casablanca filminin yıldızları bir arada | ![]() Böylece sinema tarihinin en unutulmaz filmi tarihe geçti. kaç defa seyredilse seyredilsin, her seferinde insana yeni tatlar veren, hiç bıktırmayan, her bir tiplemesi ayrı bir değerde olan film, yönetmeninden oyuncularına, senaryo yazarından müziğine her yönüyle dört dörtlüktü. Bogart bir kere daha, görmüş geçirmiş, aşk acısı yüzünden kalbini derinlere gömen, alaycı tiplemesini başarıyla sergiledi. Sanki bar sahibi Rick onun hayatından çıkmış gibiydi. Üç Oscar Ödülü kazanan filmde Bogie, Oscar adayları arasındaydı; ödül daha sonraki yıllarda gelecekti. Oyunculuk eğitimi almadığını, ama içinden geldiği gibi oynadığını söylerken aslında bir gerçeğin altını çiziyordu. Varlıklı bir ailede dünyaya gelmesine rağmen, hayatta hep zor yolu seçmişti. Sinemada iyi bir yer edinmek için uzun yıllar uğraşmış, bu arada üç kez evlenip boşanmış, bol sigara, bol içkiyi eksik etmemişti. |
|||
Dördüncü eşi Lauren Bacall ile | ![]() Hayatında her zaman ona şans getiren John Huston ile yine bir araya geldi. 1951de Afrika yollarına düştüler. Filmde bir başka unutulmaz oyuncu daha vardı; Katherine Hepburn. Bogie bu kez, serseri, pasaklı, küfürbaz, ayyaş bir kaptan rolündeydi. Bunun da üstesinden başarıyla geldi. Ve hayatının ilk Oscarını bu ayyaş rolüyle aldı. Gerçek hayatında ayyaş olmasa bile içki ve sigarayla fazla haşır neşir olması, kansere yakalanmasına neden olmuştu. Tedavi sonucu saçlarını kaybetmişti ama gerçek bir yıldız olduğunu unutmamıştı. 1954 yılında The Caine Mutiny filminde acımasız bir gemi kaptanını büyük bir başarıyla canlandırdı. Üçüncü kez Oscara aday gösterilse de kazanamadı. |
|||
Sabrina filminde Audrey Hepburn ile | ![]() Gırtlak kanseri yüzünden sağlığı giderek bozulan ünlü aktör, 1957 yılının 14 Ocak gününde, uykusunda hayata veda etti. Bir dönem sinema dünyası onu unuttu. Ancak 68 rüzgarı ile birlikte, Amerikan üniversitelerinin ısrarıyla filmleri tekrar salonlarda, TVlerde gösterilmeye başlandı. Rahat uyu Bogie.... | |||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |