|
Bir yerlerde yazı yazmaya karar verdiğim dönemde, hem okuyucuya saygıda hem de güzel Türkçemize sevgide ve özende kusur etmemiş olmak için yıllar önce, lisede edebiyat hocam olan, değerli insan Münir Aysunun (tabir yerindeyse) yeniden başına ekşimiş, Hocam, bana doğru dilbilgisi ile düzgün Türkçenin kurallarını bir daha anlatır, en azından bu işin püf noktalarını özetler misiniz? demiştim. Çok geçmeden, bu işin reçetesinin o kadar kolay olmayacağını anladım ve emeklilik yıllarının tadını çıkarmaya çalışan hocamın yakasını bıraktım. Ancak, sağolsun o, bu uğurda yıllarını harcadağından, benim yakamı bir türlü bırakmıyor ve elektronik posta vs. yoluyla da olsa mutlaka bana ulaşıp her yazımdan sonra en az birkaç tane hatamı yüzüme vurarak, beni azarlamaya devam ediyor. Gerçekten de ne kadar çabalarsam çabalayayım, bir yazıyı hatasız Türkçe ile tamamlamak bir türlü mümkün olamıyor. Geçenlerde, bir konuşmamızda bir itirafta bulunarak beni biraz olsun sevindirdi : Sen bu konuda yine iyi sayılırsın... Ya, o, anlı şanlı spiker ya da yorumcuların yıllardır mikrofon başına geçerek söylediklerine, yaptıkları yanlışlara ne demeli? Türkçeyi katlediyorlar ve maalesef o insanlar, bu konuda dinleyiciye örnek olması gereken kişiler... Her yazında bir şeyleri eleştiriyorsun, bir de bu konuyu ele almalısın dedi. Bunun için ayrıca bir çalışma yapmak, özel bir repertuvar oluşturmak, maçları seyrederken aynı anda radyodan nasıl anlatıldığına falan dikkat etmek lazım deyince, Merak etme, çok zorlanmazsın! 3-5 maçı radyodan anlatılırken dinlemen yeterli olur. Hem böylece bir iki pozisyon sonrasında, maçları tarafsız anlatması gereken spikerlerin fanatikliklerini nasıl dışa vurduklarını ve kimin hangi takım taraftarı olduğunu da hemen anlamış olursun diyerek bu konudaki ısrarını sürdürdü. İşte, tam da bu konuda bir şeyler yazacağıma dair söz verdiğim sırada, bir arkadaştan bir e-mail aldım. Elden ele dolaşan türden olan, yani çıkış kaynağı belli olmayan bu mailin kim tarafından yazıldığını anlamak ve sizlere kaynak belirterek aktarabilmek için çok uğraştıysam da maalesef başarılı olamadım. Bu bakımdan özür diliyor lafı daha fazla uzatmadan maç sırasında yapılan komik yorumların yer aldığı bir dizi anlatım harikalarını(!) sizlere aktarmak istiyorum. Ve burada okuyacaklarınız, sevgili hocamın aslında kastettiği gibi, Türkçe dilbilgisi hatalarının yer aldığı cümlelere ağırlık verilerek hazırlanmış bir çalışma değil. O konuyu ayrı bir yazıma saklayıp sizleri birbirinden ünlü spikerlerimizle başbaşa bırakıyorum. ...... Bağırıyorummm, haykırıyorummm hatta sevinçten çıldırıyorummmm Ercan Taner, Galatasaray-Leeds United maçının bitiminde... Hami dandiye dan! diye çaktı... Ümit Aktan, Dundee United-Trabzon maçında, Haminin golünden sonra... Ümit Aktan, Grasshoppers-Galatasaray maçında : Gollerimizi Hagi ile Arif attı sayın seyirciler. Bu tablo bana büyük Türk Bestecisi Hacı Arif Beyi hatırlatıyor, nedense..? Zaten bizim Neuchatelden de 5 tane çocuğumuz var! Ümit Aktan Galatasarayın Werder Bremene, deplasmanda 2-1 yenilmesinden sonra umut verici bir skor olduğu için, sevinçli bir halde Mustafa Denizlinin yanına koşan Bülent Karpat: Mustafa, iki, bir daha kaç eder? Tugay vurursa gol olur, vuruyoooor, aut... Bülent Karpat Maç: İngiltere-Türkiye Yayın: TRT Spiker: Abidin Aydoğdu Skor: 8-0 8. gol sonrası: Vay! anasını sayın seyirciler, bir gol daha yedik..! Kanal: TRT 1 , Barcelona-Real Madrid maçı oynanıyor. Maçın özelliği, Luis Figonun Barcelonadan Real Madride transfer olduktan sonra Real formasıyla ilk kez Nou Camp Stadına çıkıyor olması. 100bin küsur Barcelona seyircisi Figoya her top gelişinde protesto ediyor ve maçı anlatan Yalçın Çetin incileri sıralıyor: - evet az önce ekranda Figo yoktu ama uğultusundan onu hissedebiliyorsunuz! - İspanyol Televizyonu göstermiyor ama tribünlerde Figonun pek de iç açıcı olmayan posterleri var, sayın seyirciler... Euro2000, Türkiye çeyrek finale çıkmış, Hüseyin Başaran Ömer Üründülle rakibimiz Portekiz hakkında tartışıyor: Şimdi bu Portekizde Figo diye bir arkadaş var Maç: Kocaelispor - Beşiktaş Yayın: TGRT Spiker: (yine) Ümit Aktan Amokachi malvarlığını içine soktu... (Amokachi altın zincirini formasının içine sokmuştur...) Fenerbahçe-Karşıyaka maçı, Öztürk Pekin : Aygün kaleci ile karşı karşıya... Aygün... Aygün!!...At onu Aygün!!!!....Ahaha! gooooll!!!!....Eehehooe ee e e... Yani futbolun guzelliği için at Aygün, seyir zevki için at... Hakan, önünde kocaman bir kale, bir plase yapsan yetecek gole... İlker Yasin (1995). Euro96, grup eleme maçı, İsviçre-Türkiye (1-2), Hakan şükür bir gol pozisyonunu kaçırdıktan sonra... Can Bartu, atvde Beşiktaş maçını yorumlarken: Walsh ikinci yarı çok etkisiz, kendisini oyunda hiç göremiyorum... (Walsh devre arasında oyundan çıkmıştır...) Parma ile İnter arasında oynanan İtalya Kupası maçı, kanal TRT1. Parma takımı coşmuş maçı 6-1 önde götürüyor. Maçı anlatan Hüseyin Başaran da coşmuş, Parmanın her atağında yedinci gol mü geliyorrr? diye bağırıyor. Son dakikalarda hepten çığrından çıkıp aşağıdaki kelime oyunlu cümleleri sarfediyor: Parma yine atakta... Cünyır... Cünyırrrr... Yedi mi? Yedi miii? Yemediiiiiii. Kaleci Ballotta yemedi bu golü! (Aynı e-mailde, Hüseyin Başaranın bu espiriyi yaptıktan sonra mikrofonu kapatıp kendi espirisine güldüğü iddia edilmekte...) Manchester Utd.-GS maçında Cantona Stumpfa yaptığı faulden sonra özür dilerken: Bir Fransız, bir Almandan, bir Türk ve bir İngiliz takımlarının maçında özür diliyor! Ümit Aktan Manchester Utd-GS maçının bitişini yine Ümit Aktandan dinliyoruz: Bu 90 dakikada üç sıfır.....lık bir Manchester galibiyetini bile az gören seyirciye karşı, üç iki.....lik bir Galatasaray galibiyetinin sevincini yaşarken, maçı üç üç bitirmenin üzüntüsünü yaşıyoruz Hüseyin Başaran, Şili-Brezilya maçını anlatıyor, sürekli Zamorano ile Ronaldoyu karıştırıyor. 4-1 biten maçın 3. golünü atan Ronaldonun golü attığı an : Zamorano sıyrıldı, Zamorano, Zamorano ve goool. Zamoranonun golü (kısa bir sessizlik) yine Zamorano dedim, sayın seyirciler! 20000/2001 sezonu Şampiyonlar Ligi, çeyrek final maçı. Galatasaray-Real Madrid karşı karşıya... Radyodan anlatan : Ümit Aktan, maç, 2-0dan 3-2ye döndükten sonra: Hagi yine yokluyor kaleyi. -Ümit, Hasan ve Jardelden sonra Casillasa bir ampul de ben takacagim- diyor. İspanyada da varız Real Madrid. Madridde de varız, orada da takarız! Ee tabii, sevgi olayı Ercan! (Collina oyundan çıkan Haginin elini sıkınca Tanju Çolakın Ercan Tanere söylediği sözler...) İlker Yasin, Olivieranın hat-trick yaptığı Belçika-Türkiye maçı esnasında: Evet sayın seyirciler, elin zencisi, elin arabı hat-trick yapıyor, bizim Hakanımız, bizim Oktayımız uyuyor... Turgay Şeren Antepte oynanan G.Antep-GS maçı ertesinde yorumluyor: Yalnız şöyle de bi olay oldu, bi pozisyonda Emre topu aldı, orta sahadan gitti, gitti Batistuta(!) ona öyle bi vurdu ki, hakemin oarda faulu verip Batistutaya(!) bi de kırmızı kart çıkarması lazımdı. Ama o naaptı? Oyunu devam ettirdi Batistuta(!) da bütün maç tekme attı... Abidin Aydoğdu Danimarka-Fransa maçını anlatıyor... Zidane koşarken topa basar ve düşer: Evet Zidanedan fantastik hareketler Peter Schmichael bir pozisyonda sakatlanır ve ayağa kalkamaz: Schmichael 39 yaşında... Acaba yaşlılıktan mı yerde kaldı, yoksa gerçekten mi sakatlandı..? Yanlış karar veren hakemi seyirciler protesto eder... Bu dünyadaki en yalnız insanlar hakemlerdir, sevgili seyirciler... Bu dünyanın her yerinde böyledir! Akın Göksu, Meltem TVde Peruggia-Trabzonspor arasında oynanan UEFA Kupası maçını anlatıyor. Bir ara yorumcu Hüseyin Tokun ismini karıştırıyor: Evet sayın Top... Eee top? Top sahada.. Sayın tok... Aynı maçta, Trabzon 3-1 öne geçince İtalyan taraftarlar ellerine ne geçerse sahaya atar, yan hakem can havliyle bayrağını atıp sahanın ortasına kaçar. Bizim oyunculardan biri işgüzarlık olsun diye yerdeki bayrağı alıp hakemlere getirirken : Evet, işte görüyorsunuz sayın seyirciler, sahaya Galatasaray bayrağı atmışlar!! Galatasaray-Milan maçı (Sabri Urgan anlatıyor): Caponeun vuruşu ve top direğin ah üstünden dışarı gidiyor sayin seyirciler. Resmen, ah üstü bu, az üstü diil sayın seyirciler! 25.07.2001 tarihinde oynanan Galatasaray-Vllaznia, Şampiyonlar Ligi 2. öneleme turu ilk maçı. Maç Kanal Dden yayınlanıyor ve İlker Yasin anlatıyor: Ahh! Arif... Orda döndün mü vuracaksın...Taaak! Ümit Karan, boyu 1.81 olmasına rağmen taymingi iyi, iyi vuruşuyor toplarla G.Rangers-Fenerbahçe maçında Fenerin kaçırdığı bir pozisyondan sonra Ziya Şengül: Bu... Bu... Bu gol katliamı başka bir şey değil..! Tarih 19/09/2001, Maç, Psv Eindhoven-Galatasaray maçı : (yağmur yağmış, saha ıslak ve ağırdır) Dileriz bu yağmur cimbomun gol çiceklerini sulamak icin yağıyordur! (Söz konusu e-mailde bu sözlerin kime ait olduğu yazmıyor ama bana buram buram Ümit Aktan kokuyor gibi geldi.) Yıl 1988, GS-Monaco çeyrek final maçı, Prekazinin unutulmaz golü radyodan Orhan Ayhan tarafından şöyle anlatılır: Prekazi geliyooooor, vuruyoooooor, ohhhhha! be Prekazi bu ne beee! Fenerbahçe-Lyon maçı sonrasında, verilmeyen penaltı pozisyonu hakkında yorumculardan biri yüzde yüz penaltıydı cümlesini kullanır. Bunu duyan Ali Sami Alkış: Ne yüzde yüzü?? Binde bin, binde bin! ..... Yukarıda geçen örneklerin gerçek olup olmadıkları konusuna gelince: Ben, en az 3 örneği bizzat hatırlayanlardanım. Eminim, siz de okurken bir çoğu için: Aa! ben bu maçı dinlemiştim! Valla aynen öyle demişti demekten kendinizi alamamışsınızdır. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||