|
|
Hazine de bu rüzgardan memnun olmalı ki, sekiz aylık bir ihale açarak vade uzatacağının haberini verdi. Bu rüzgar bizi ne kadar ve nereye taşıyabilir? Merkez Bankasının geçtiğimiz hafta yayınladığı 2002 para programında ilk ipuçlarını bulabiliriz. Piyasa oyuncuları açısından program metninin en önemli duyurularından biri Merkez Bankasının belli bir zamanlama dahilinde interbank piyasalarından çekileceğini açıklamasıydı. Bu zamanla yerli, yabancı tüm finans kurumlarını kendi risklerini, kendileri belirleyecek konuma itecek bir davranış. Dolaylı olarak da özellikle yabancı banka ve yatırımcılara ana Türkiye risklerini devlet tahvilleri üzerinden aldırtacak bir uygulamadır. ÖNCELİK ENFLASYONLA MÜCADELE 2002 para programının en önemli mesajı makro politikada önceliğin enflasyonla mücadeleye verileceği yönünde. Kısa vadede, Merkez Bankası bu doğrultuda iki araç kullanacak. Birincisi para tabanı adlı kalemi. Hedef yıl sonunda enflasyonu yüzde 35e indirmek olduğundan, kabaca cebimizdeki para diyebileceğimiz para tabanı da sadece yüzde 40 arttırılacak. Yani Merkez Bankasının hedeflerine göre, piyasadaki TL miktarı çok bollaşmayacak, faizlerin ani ve aşırı düşmesi istenmeyecek. Merkez Bankasının kullanacağı diğer araç, ileride oluşacak enflasyona ve beklentilere bakarak kısa vadeli faizleri, para arzını ayarlamak olacak. Yani mevduatlara, kredilere de baz olan Merkez Bankası faizi, enflasyondan düşme sinyali geldiğinde inecek. Yılın ikinci yarısından itibaren de resmen enflasyon hedeflemesine geçilmesi öngörülüyor. EN BÜYÜK İKİLEM Türkiye makro ekonomisinin 2002de karşılaşabileceği en büyük ikilem de işte burada yatıyor. Bir yanda yüzde 35lik enflasyon hedefi ve devletin tekrar ilk sıraya oturmuş enflasyonla mücadele sözü. Aralık rakamları özellikle çekirdek enflasyon açısından beklenenden iyi geldiyse de, piyasalar (ve aslında halk) 2002 için skeptizmini koruyor. En iyimser 2002 tahminleri dahi yüzde 50 dolaylarında seyrediyor. Beklentiler ile hedefler arasındaki bu fark ileride daha çok baş ağrıtabilir. Dahası, Türkiyenin 2002 içinde artık büyümesi şart. Biz Arjantin olmayız kimi çevrelerce bir yeni hamaset sloganı haline getirildi ama 11 Eylül Amerika için önemimizi bu denli arttırmasa bizi de zorlu günler bekliyordu. Arjantin olmasak da, önümüzdeki sene içinde istihdam konusuna eğilmemiz şart. YÜZDE 3 BÜYÜME MÜTEVAZİ Resmi büyüme hedefi yüzde 3 dahi mütevazi bir rakam. Buna erişilemezse, insanlarımızın sabrı daha da zorlanabilir. Yani eski ikilem: Bir yanda çağdışı kalmış yüksek enflasyon kamburumuzdan kurtulma isteği, bir yanda da artık insanların büyümeye, işsizlik ile mücadeleye duyduğu açlık. Aradakı denge en başta Kemal Dervişin 2002de yüzleşeceği en önemli sorunsal. Bu perspektiften bakıldığında, tüm bu iyimser rüzgarlar sırası Türkiye piyasalarını kısa vadede iki risk bekliyor. Birincisi, Amerikanın 2002de çözüm bulmaya çalışacağı Irak ve Saddam rejimi sorunu. Başbakan Ecevitin aralarında Cumhuriyetçi ve Demokrat Partinin ağır toplarından Senatör McCain ve Liebermanın da bulunduğu bir heyet tarafından Ankarada ziyaret edilmesi konunun hassasiyetinin bir yeni kanıtıydı. ABD ZİYARETİ ÖNEMLİ Amerika 2002de Saddam rejimine karşı askeri bir müdahele düzenleyebilir. Bu kimilerini Türkiyenin stratejik öneminin iyice artacağı yolunda heyecanlandırabilir. Ama ilk bakışta ihracat ve turizm gibi büyüme umutlarımızın iki motoru ağır yara alacaklardır. Başbakan Ecevitin Amerika ziyareti ve yankıları kuşkusuz bu konuda daha somut verilerle fikir yürütmemize yardımcı olacak. Bir diğer risk, mali durumu bozuk bankalara kaynak aktarımının kamuoyu ve siyasi bazı liderleri tatmin edecek şeffaflık ve inandırıcılıkla yapılıp, yapılmamasında yaşanacak. Türkiye her işlek caddesinde onlarca banka olan bir yapıdan kurtulmak zorunda kaldı; doğrusu da buydu. Bugün eldeki bankalara da, kayıp kredileri karşılığı kaynak aktarılmazsa, yarınlarda bankacılık sistemimiz iki, üç devlet bankasından ibaret kalabilir. Bu elbette olacak ve istenecek şey değil. Ancak kamuoyu da bu kurtarma operasyonu sırasında, bankasının içini boşaltmıs banka sahibi ya da yöneticilerin aklanmamasını istemekte çok haklı. Yeni IMF programının daha başlamadan sekteye uğramaması için, bu önemli ayağı konusunda kamuoyu kaygılarının dindirilmesi şart. Bu risklerin aşılması şart. Aksi takdirde şu günlerin iyimserlik rüzgarları ve yabancı yatırımcı ilgisi, Şubat demeden tersine dönebilir. 2002, 2001e oranla daha bol güzellikler, mutluluklarla dolu olsun. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||