| | | 19 Haziran akşamı topluluğu ile Aya İrini’de Nazım Hikmet’in şiirlerini müzikle yorumlayan Kudsi Erguner’le bu çalışması üzerine konuştuk.
Nazım Hikmet projesinden bahseder misiniz?
Önce bu projeyi neden seçtim? Nazım Hikmet benim çok sevdiğim bir şair. Bizim neslimiz için bir yerde bir tabuydu. Bildiğiniz gibi Türkiye’nin siyasal şartları Nazım’ı yeteri kadar okuyup sevebilme olanağını vermedi bizim neslimize. Ve onun şiirleri üzerine bugüne kadar yapılan bütün besteler daha ziyade onun siyasi fikirlerini paylaşan bir grubun yaptığı müzikler oldu. Ben onun da ötesinde daha sanatsal bir yaklaşımla, daha felsefi bir yaklaşımla Nazım’ı müziğe koymak istedim. İnşallah başarılı olmuşumdur.
Proje ve programdan bahseder misiniz? Hangi eserler var?
Tema yaşam ve ölüm zannediyorum. Ölüm teması bir şair için çok önemli bir tema. Nazım da bu konuda epey şiir yazmış. Fakat bunu yazarken ölümü yaşamın sanki bir parçası gibi gördüğü ortaya çıkıyor. Onun için bu projenin adını “Yaşam ve Ölüm” koyduk. İnsanlarla olan ilişkilerini, insanları sevdiğini belirttiği, kavgasını dile getiren şiirler. Esasında başından sonuna kadar bir bütün olarak düşündük projeyi. Nazım’ın ölümle olan ilişkisini ortaya çıkaran şiirleri var. Bazı şiirlerinde “Ölmek istemiyorum, ağrıma gidiyor” diyor, bazı şiirlerinde ise “ölmekten korkmuyorum” diyebiliyor. Bu şiirleri müziğe koyduk. Ayrıca sonunda da ben bir beste ilave ettim. Bu enstrümantel şiirleri içermiyor. “Şair cenazesi” diye bir bestem var. Çünkü Nazım’ın ölmeyi istemeyişinin nedenlerinden birisi de cenazeleri sevmemesi. Ben de ona daha kulağa hoş gelebilecek bir cenaze müziği besteledim. Parçanın adı da “Şair Cenazesi”. Bunun dışında Türkiye’de çok okunan bir şiiri daha var. “Kapıları çalan benim” (Hiroşima). O bir beste olarak bilindiği için ona yeni bir beste yapmadım. O şiir olarak okunuyor ama onun altına o şiirden esinlenmiş “Hiroşimalı Kız Çocuğu” diye bir enstrümantel bestem var.
Bunu çeşitli orkestralar için mi bestelediniz?
Nazım sadece Türkiye için değil, bir dünya şairi. Onun bir evrensel boyutu var. O boyutun altını çizmek için hem klasik batı müziğinin elemanları var yaptığımız müziğin içeriğinde, hem Türk müziği enstrümanları. Ayrıca Bangladeşli bir okuyucumuz var. Çünkü Nazım Bangladeş’de çok sevilen bir şair. Neredeyse Bangladeş’in milli şairi gibi sevilen bir şair. Yani dünyanın çeşitli yerlerinden gelen müzisyenleri biraraya getirmekten amacımız, onun evrensel boyutunu çizmek. Amerikalı, İngiliz, Fransız, Türk, Hintli müzisyenler biraya gelmiş durumda. Müzik rengi olarak da klasik batı müziği, Türk müziği, birazcık da Hint müziği renginde eserler var.
Sizi ney ustası olarak tanıyoruz. Biraz da felsefe, ney ve Nazım Hikmet üçlemesini nasıl biraraya getirdiğinizi anlatır mısınız?
Bildiğiniz gibi Nazım’ın dedesinin Mevlevi olduğu söylenir de, bu bir bağlantı değil benim için. Fakat ben şunu hissettim, bizim neslimizde Nazım’ı sevenlerin ney’le Türk müziğini dinlememesi gibi bir şart vardı sanki. Veya Türk müziği sevenler Nazım’ın şiirleriyle ilgilenmemesi gibi bir şart vardı. Zannediyorum ney, o iki ayrı kutbu biraraya getirmiş olacak.
| |