|
Satıcı, Türkiyenin geçtiğimiz 30 yıl içerisinde bu enflasyonu yaşarken, bunun getirdiği en önemli sonucun 200 milyar dolarlık borç olduğuna dikkat çekti. Satıcı, Sanal bir zenginleşme, sanal bir mutluluk bize enflasyonla birlikte bunları getirdi diye konuştu. 2001 enflasyonu % 88e çıktı Satıcı, bundan sonra tartışılması gereken rakamların, Türkiyenin üretim, istihdam ve Türkiyenin rakipleriyle arasındaki maliyet farkları olması gerektiğini vurguladı. Türkiyenin kıyaslamayı rakipleriyle yapması gerektiğini de ifade eden Satıcı, bu kıyaslamada da görüleceği gibi Türkiyenin en büyük negatif tarafının üretici olmaması, rakiplerinden çok daha pahalıya üretmesi olduğunu kaydetti. Satıcı, artık tüm tarafların oturup Türkiyede dünya pazarlarıyla rekabet edebilecek bir üretim politikası, istihdam politikası, enerji ve buna dayalı bürokrasisini koordine etmesi gerektiğini söyledi. YILDIRIM: ENFLASYON UNUTULDU İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım da, 2001de ekonominin inişli çıkışlı bir dönem geçirdiğini belirterek, İzlenen para politikaları ve krizin etkileri nedeniyle hem hükümet hem de diğer kurum ve kuruluşlar enflasyonu unuttular, ikinci plana attılar dedi. Bu yıl ekonomik programın ve bütçenin aynen uygulanması, TBMMden yasaların aksamadan çıkarılması halinde enflasyonun yüzde 25-30lar seviyesine düşebileceğini vurgulayan Yıldırım, Aksi takdirde bu rakamlarla 2002 ekonomisini taşıma imkanımız pek yok. Ekonomik imkanların el verdiği ölçüde açıkların kapatılması gerekir diye konuştu. Ekonomik gidişatta Merkez Bankasından ziyade Türkiyedeki finans yapısının çok önemli olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti: Öncelikle finans yapımızı güçlendirmemiz lazım. Bunu yaparken de birilerini kayırmamak gerekir. Finans yapısının güçlendirilmesi, Sermaye Piyasası Kurulunun izniyle sermaye artırımıyla olmalıdır. Bankaların güçlendirilmesi için uygulananlar yetersiz kalıyor. Ayrı bir program yapılmalıdır. Sorunun içeriğini değiştirmediğiniz sürece destek vermek pek bir işe yaramaz. El koymak yerine, rehabilite etmek lazım. BAYRAMOĞLU: ENFLASYON DEĞİL, STAGFLASYON MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu da Buna enflasyon demek yanlış, çünkü bu daralmanın içinde bu kadar rakamların çıkmış olması ciddi bir stagflasyon dedi. Bayramoğlu, özel sektörün daralan piyasadan dolayı maliyetlerini fiyatlarına yansıtamadığını, piyasa hareketliliği normal şartlarda olması durumunda bu rakamın çok daha yüksek çıkacağını savundu. Acil ve radikal tedbirler alınmasını isteyen Bayramoğlu, Türkiyenin ekonomideki iç meselesinin enflasyon değil iç borçlanma ve faiz ödemeleri olduğunu, buna yönelik tedbir alınmadığı müddetçe enflasyonun aynı rakamlarla çok daha fazla yaşanacağını kaydetti. KOÇER: ÇOK ÖNEMLİ DERSLER ÇIKARILDI Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Başkanı Nejat Koçer, 2001i mümkün olsaydı da hiç yaşamasaydık. Ancak, yaşanan olumsuzluklar, krizden çok önemli dersler çıkarılmasını sağladı. Toplum olarak bu dersleri değerlendirebilirsek, krizden fırsat yaratmış oluruz dedi. Koçer, 2001 ile özdeşleşen ekonomik krizin bittiğini, ancak etkilerinin devam ettiğini ve bir süre daha devam edeceğini söyledi. Gelinen noktanın rehavete kapılmadan, temkinli değerlendirilmesi gerektiğini belirten Koçer, Yeniden hedef pazarların seçilmesi ve üretimin artırılması kaçınılmazdır. Maliyetlerin her gün yeni zamlarla arttığı bir dönemde ihracatta fiyat tutturmak oldukça güç diye konuştu. ENFLASYON HEDEFLEMESİ Merkez Bankasının enflasyon hedeflemesi dalgalı kur sistemi ile çatışıyor. Enflasyonla döviz kuru arasındaki bağlantı nasıl gerçekleşecek diyen Koçer, şöyle devam etti: Kamu zamları enflasyon hedeflerine bağlı mı gerçekleşecek yoksa keyfi şekilde mi yapılacak? Sanayinin en büyük girdisi elektrikte zam oranının enflasyon hedefine uygun olup olmayacağı belli değil. Akaryakıt fiyatındaki artış döviz kurlarındaki yükselişin dışına çıkarıldı. Döviz kurları geriliyor, akaryakıt fiyatları artıyor. Sanayici maliyet hesapları yaparken, bu yıl neyi baz alacak? Bankaların reel sektöre kredilerini açmaları sağlanmalı. Kur artışı ile bir oranda ihracatta fırsat yakalayan sanayici, bankalardan göremediği için bu fırsatı kaçırıyor. Koçer, bu yıl bir erken seçim beklentisine girilmesinin, uygulanan programı ve zor da olsa sağlanan mali dengeleri bozacağına dikkati çekti. Erken seçim beklemek ya da erken seçimi desteklemenin yanlış olacağını savunan Koçer, sözlerini şöyle tamamladı: Ekonomi yönetimi reel sektörün taleplerini dinleyip değer vermeli. Yaşadıklarımız ekonomi yönetimince algılanamıyor. Krizin aşılması sürecinde bankalara borcu olan firmaların borçları yeniden yapılandırılmalı. 2002 yılında yüzde 4-5 dolayında büyüme olacağına inanıyoruz. Ancak, bunu sağlamak için banka kredileri ve bankaların reel sektöre açılması gerekir. Türkiye, bir bütün olarak sorunların çözümüne katkı sağlamalı. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||