Konu:
Doğalgaz Tartışması ve Bir Çözüm Önerisi
Konuklar: Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen, Eskişehir
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sunu
Erdoğan
Aktaş: İyi günler... Doğalgaz tartışması devam ediyor... Enerji Bakanı
Zeki Çakan doğalgaz fiyatlarının pahalı olduğu yönündeki eleştirilere
katıldığını belirtti. Enerji Bakanı, doğalgaz fiyatlarından ise belediyeleri
sorumlu tuttu. Çakan, 7 oocak pazartesi günü belediye başkanları ile biraraya
geleceğini belirterek "belli bir noktayı yakalayamazsak gereken tedbirleri
alacağız" dedi. Enerji Bakanı Zeki Çakan ve BOTAŞ Genel Müdürü Gökhan
Bildacı düzenledikleri basın toplantısında doğalgaz fiyatları konusunda
ayrıntılı bilgi verdi. Enerji Bakanı, BOTAŞ'ın doğalgazı metreküpü 243
bin 502 liradan belediyelere sattığını, ancak, Ankara büyükşehir belediyesinin
bu fiyatın üzerine yüzde 45, İstanbul belediyesinin de yüzde 39'luk bir
fiyat farkı koyduğunu belirtti. Çakan, EGO'nun yüzde 45'lik fiyat farkının
ötesinde bir de yüzde 5'lik sabit hizmet ücreti aldığını kaydetti. BOTAŞ
Genel Müdürü Gökhan Bildacı da doğalgazın tüketiciye daha ucuz ulaşması
için belediyelere satış marjlarını düşürmeleri çağrısında bulundu. Bildacı,
EGO'nun tüketiciden aldığı sabit hizmet ücretini diğer dağıtım kuruluşları
seviyesine çekmesini istedi..Yapılan bu açıklamaya Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek'ten tepki geldi... Ve bakanlığın rakamları yanlış
açıkladığını ileri sürdü. Gaz dağıtımı konusunda eleştiri alan belediyelerden
biri de Kocaeli belediyesi... Belediye Başkanı Sefa Sirmen de telefon
hattımızda.... İyigünler Sayın Başkan.. Enerji Bakanı ve BOTAŞ Genel Müdürü,
rakamlar ortaya koydu ve belediyeler fahiş fiat uyguluyor dedi.. Sizin
de ne dediğinizi biliyoruz.. Maliyetlerden söz ediyorsunuz... Peki bu
bulgular çözümsüzlüğe mi götürecek bizi... Faturalar elimizi yakmaya devam
mı edecek?
Sefa Sirmen: Tabi,
rakamlar çok yükseldi. Bizim, kar marjımız, bakanlığın biliyorsunuz üst
sınırı olarak yüzde 45 belirlenmiş. Biz, hiç o rakamı bulmadık. Bizim,
şu anda yüzde 38 kar marjıyla çalışıyorduk. Yılbaşından itibaren 5 puan
düşürdük. Yani, şu anda yüzde 33 karla satıyoruz. Bu yüzde 33 karın tamamı
kar değil. Yani, bunun yüzde 26-27'si, hizmet giderleri, cari harcamalar
ve diğer masraflarla ilgili harcamalar. Yani yüzde 6-7 kar oranı var.
Tabi, yaz ve kış çok farklı. Altı ay randımanlı gaz satıyorsun. Ve personel
randımanlı çalışıyor. Ama altı ay yaz. İstediğin gaz tüketimini yapamadığın
için aynı kadro, aynı personel atıl gibi elimizde kalmış oluyor. Onları
da salamıyorsun. Çünkü bunların hepsi eğitimli, hassas bir konu, emniyetli
bir konu. Tabi ki, bu rakamlarda doların yükselmesi çok etkili. Bir örnek
vereyim. Mesela bir abonemiz 98 Aralık ayında 557 metreküp, gaz tüketmiş,
iki ay içinde. 33 milyon lira fatura gelmiş... 33 milyon lira demiş, bütün
vergiler dahil. Yine aynı abone, 99 Aralık ayında yine 583 biraz daha
fazla gaz tüketmiş. 61 milyon lira ödemiş, iki ayda. Yine aynı abone 2001
Aralık ayında 100 metreküp fazla gaz kullanmış. 631 metreküp gaz için
254 milyon lira gaz faturası çıkmış. Yani, baktığın zaman, tabi ki, bir
yıl içinde aşağı üç-dört katı bir rakam ortaya çıkıyor. Bu da ödeme güçlüğü
olan vatandaşlar için çok ağır geliyor. Şimdi bunu tabi ucuz sattın, pahalı
sattın, bu tartışmaları yapmak yerine, bakanımızın bugün daveti, çağrısı,
çok olumlu. Mesela ortak toplantıda şu yapılabilir. Çünkü vatandaş, bu
aylarda çok yoğun gaz kullanıyor ve faturalar da yüklü geliyor. Ama yaz
mevsiminde gaz tüketimi az olduğu için fazla bir doğalgaz faturası gelmiyor.
Bu belki yaz-kış ortalaması paylaştırılabilir. Vatandaşın bugünkü yükü
azaltılabilir. Yani, bir çok formüller üretilebilir. Televizyonlarda,
bakanlık, fahiş fiyatla satıyor. Belediyeler, kar marjını yüksek koyuyor.
Bu vatandaşın sorununu çözmüyor. Vatandaş, şu anda hakikaten çok sıkıntıda.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Başkan, yüzde 5'lik sabit hizmet ücreti aldığınızı söyledi,
Ankara'da EGO'nun, BOTAŞ Genel Müdürü yaptığı açıklamada. Sizin bölgenizde
sabit hizmet ücreti var mı, alıyor musunuz?
Sefa Sirmen: Sabit
hizmet ücreti alıyoruz. Şu anda 2001'de 1 milyon 264 bin lira...
Erdoğan Aktaş:
Neden alıyorsunuz bu ücreti?
Sefa Sirmen: Tabi.
Doğalgazda tabi çok farklı. Öyle, elektrik saatine bakar gibi değil. Bir
çok hizmeti veriyorsun. Herhangi bir arızada tekrar hem evdeki saati kontrol
ediyorsun, vanaları kontrol ediyorsun. Çok meşakkatli bir hizmet veriyorsun.
Onu almazsan, zaten yapamazsın. Bizim hizmet çok farklı. Biz, doğal gaza
yeni geçtik, bir de deprem yaşadık. Abone sayımız İstanbul'la, Ankara'yla
mukayese edilmez. Bizim çok düşük. Biz, yine devamlı yeni yatırım yapmak
zorundayız. Yeni abonelere ulaşmak zorundayız. Böyle bir sıkıntımız da
var.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Başkan, öyle zannediyorum ki, siz az önce ifade ettiniz, belki
bir formül olarak kabul edilir, 7 Ocak Pazartesi günü... Ve bu konu o
gün de masaya yatırılacak. Çok teşekkürler yayınımıza katıldığınız için.
Hava kirliğinden en çok etkilenen şehirlerden biri Eskişehir'dir ve özellikle
ub nedenle doğalgaza geçiş yapmıştır... Telfon hattımızdaki konuğumuz
da Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen. İyi günler, Sayın Başkan.
Efendim biliyoruz ki, Eskişehirde gaz dağıtımı belediyeye değil, BOTAŞ'a
ait. Ancak siz buradaki sorun üzerine belediye olarak çalışma apıyorsunuz?
Peki bir alternatif yakıt arayışımı var çalışmanızda, yoksa doğalgazın
fiatını düşürecek öneriler mi geliştirmeye çalışıyorsunuz?
Yılmaz Büyükerşen:
Öncelikle şunu söyleyeyim. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak
doğal gazın satışını bir kar unsuru olarak görülmesini doğru bulmuyoruz.
Kaldı ki, belediye olarak satışını yaptığımız kullanma suyunda bile, fiyatları
yüzde 15 ucuzlatacak, tenzilatlı tarife uygulayabilecek özel bir sayaç
sistemi geliştirdik. Akıllı kartla sayaç sistemi... Kendimiz üretiyoruz.
Ve çok ucuza da abonelere bunu dağıtıyoruz. Değiştiriyorlar, bu suretle
yüzde 15 daha ucuza su kullanıyorlar. Şimdi, bizim ısınma konusunda, doğal
gaz dışa bağlı ve dövize bağlı bir ithal malı olduğu için, bunun tüketiminin
de ısınma olayında mümkün mertebe azaltılması, yani ısınma amacıyla kullanılan
gaz tüketiminin azaltılması, azaltılan miktarın yerine de yerli bir takım
kaynakların ikame edilmesini öngören teknik sistemler üzerinde çalışıyor
arkadaşlarımız.
Erdoğan Aktaş:
Doğalgazdan vazgeçiyorsunuz?
Yılmaz Büyükerşen:
Doğal gazdan tamamiyle vazgeçmek mümkün değil. Ancak ısınma için kullandığınız
doğal gazın bir miktarını azaltıp, ne kadar azaltırsanız, o kadar az döviz
harcayacaksınız. O kadar daha ucuza mal etme imkanınız olacak. Ancak azaltığınız
kısımda neyi kullanacaksınız? Arkadaşlarınızın çalışmalar arasında Eskişehir'e
yakın mesafede olduğu için ekonomik görülen bazı maddeler var. Örneğin,
bunlar linyit tozları. Linyit madenlerinin olduğu yerde yığılı vaziyette
bu tozlar ve bunlardan da çevreyi korumak, kurtulmak durumundayız. Bunların
briket haline getirilip, şehir ve civarından toplanacak çöplerle birlikte
yakılması suretiyle onlardan elde edilecek kaloritik miktar kadar doğal
gaz tasarrufu sağlamak mümkün. Her ikisini birden kullanan sistemler üzerinde
arkadaşlarımız çalışıyorlar. Ve bu suretle kurulacak bir takım lokal istasyonlarla
semtler, merkezi sistemle ısıtılabilir. Bunun fizibilitesi ve teknikleri
üzerinde duruyorlar. Gazın da aynı sistem elektrik enerjisine çevrilip,
kollektif sisteme satılıp, yine fiyatlarda ucuzlamaya yolaçabilecek bir
ayrı gelir kaynağı olarak kullanılabilir diye görülüyor.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyoruz, yayınımıza katıldığınız ve verdiğiniz
bilgiler için. Doğalgaz tartışmasını yakın plana almaya devam ediyoruz.
Enerji bakanlığı belediyeleri, belediyeler bakanlığı suçluyor. Tüketici
dernekleri ise her ikisini de eleştiriyor. Önümüzdeki hafta bakanlıkta
düzenlenecek toplantıda belediyelerle ortak bir yol bulmaya çalışılacak.
Ama yapılan eleştirilere bakılacak olursa ortak bir nokta, ortak bir fiyat
indirimi zor görünüyor. Ama doğal gaz faturaları da aylık kira bedellerini
dahi aştı. Peki bir çözüm olamaz mı? Yakın Plan'ın bu bölümünde de bir
çözüm önerisini tartışacağız. Doğal gaz ve akaryakıtın depolanması. Konuğumuz
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sunu, konuşacağız...
Sayın Hocam, hoşgeldiniz. Önce sizin projenizden konuşalım. Depolama sistemi
üzerine bir öneri getiriyorsunuz. Doğalgazın ve akaryakıtın depolanırsa
çok daha karlı bir hale geleceğini söylüyorsunuz. Nedir bu proje, anlatır
mısınız?
Mustafa Sunu: İnsanlığın
en önemli ve vazgeçilmez ihtiyaçlarından birisi enerjidir. Tabi enerji
olmadan hiçbir şeyin olması mümkün değil. Bizim ithal ettiğimiz doğalgazın
da zaten yüzde 60'ı enerji üretiminde, elektrik üretiminde. Yüzde 30'u
sanayide. Sadece yüzde 10 kadarı evsel ısınmada kullanılıyor. Bizim, Türkiye,
tabi en birinci eksiğimiz doğal gazın ve petrolün depolanmaması yeraltında.
Bundan dolayı enerji sistemlerini verimli olarak kullanamıyoruz. Çok yeni
sistem değil bunlar. ABD ve Avrupa'da, bunlar yaygın bir şekilde kullanılmakta.
Erdoğan Aktaş:
Tarif eder misiniz? Nasıl depolanıyor, büyük tanklar mı oluşturuluyor?
Mustafa Sunu: Hayır,
büyük tanklar diye bildiğimiz şeyler genelde petrol ofisi istasyonlarında
veya benzin istasyonlarında kullanılan şeyler. Yeraltında petrol ve doğal
gazın depolanması, bitmiş tükenmiş madenlerde veya bitmiş doğalgaz rezervuarlarında
olabiliyor. Su taşıyan formasyonlar dediğimiz açık yerlerde oluyor. Mesela
bu şekilde baktığımızda. Bu işte bir rafineri.. Uzak planda gözüken rafinerinin
kendisi. Yakın planda gözüken yeraltında petrol stokları... Burada yaklaşık
2 milyon ton civarında, yeraltında petrol stoğu var. Bunun dışında açık
yerlerde yeraltına su taşıyan formasyonlarda doğal gaz deposu yapılabiliyor.
Burada gördüğümüz bakın 600 metrekare kesitli olan, yine 2-2.5 milyon
ton petrol depolanabilen bir yeraltı petrol deposu, İsveç'te... En büyük
tesisler bu şekilde yapılıyor. BOTAŞ'ın yapmayı planladığı tuz gölünün
altındaki, tabi tuz yatakları var, bu tuz yataklarının basınçsız su ile
çözülüp boşluklar yaratılması ve bu boşluklarda yaklaşık 1.2 milyar metreküp
hacminde boşluk yaratılması. Bunun için de doğalgaz depolanmasından geçiyor.
Bunların maliyetine gelecek olursak. Amerika'da yapılan çalışmalar, bunların
maliyetinin yaklaşık 0.30-0.40 dolar düzeyinde olduğunu söylüyor, metreküp
başına... Dolayısıyla kullanılabilir hacim tuz gölünde 800 milyar metreküp
olarak varsaydığınızda 300 ila 400 milyon dolar civarında bir maliyet
söz konusu.
Erdoğan Aktaş:
Söylediğiniz depolama sistemini getirecek olursak, dolayısıyla bu
önümüzdeki dönemde, bunun maliyetini de düşürür. Çünkü, ithal ettiğimiz
ülkeler vanayı kapadığında bizim sıkıntı yaşamayız. Ama ortaya koyduğunuz
rakam tüketiciye yansımayacak mı?
Mustafa Sunu: Tüketiciye
bir miktar yansıyacak. Tabi, yalnız bizim unuttuğumuz şöyle bir nokta
da var. Türkiye'de sık sık enerji kesintilerinden ve doğal gaz kesintilerinden
dolayı bunun sanayiye etkisi çok fazla. Ve Türkiye, şu anda dünyada en
fazla bizim elektrik faturaları ödediğimiz ülkelerin başında gelir. Yaklaşık,
hem sanayide, hem evsel kullanımda enerjinin fiyatı 9 cent, bu çok pahalı.
Şunu düşünmek zorundayız. Biz, tüketilmiş enerjinin yüzde 60'ını ithal
ediyoruz, petrol şeklinde, doğal gaz şeklinde... Yüzde 30'unu şu anda
kendimiz üretiyoruz ve bu dışa bağımlılığımız hızla artıyor. Ve bizim
dışarı bağlı olmamızın yanında bir de Türkiye'de stoklarımız yok. Ve artık
bulunduğumuz coğrafi bölgeyi söylememize gerek yok. Bakın, bütün komşularımı,
doğuda, batıda, hepsi istikrarsız durumda. Tabi, Türkiye'de muhakkak doğalgaz
ve petrolü stoklamamız lazım.
Erdoğan Aktaş:
Az önce tarif ettiğinizde tuzlu suyun, dolayısıyla konulan doğalgazın
ya da sıvı yakıtın dışarı taşmasını engelleyeceğini söylediniz. Buradan
bir kasıt, bir deniz kenarı mı ya da bir adacıkta oluşturulacak bir platformda
ya da rezerv bölgesinde mi yapılması gerekli?
Mustafa Sunu: Genellikle
İskandinav ülkelerinde, yeraltında petrol depoları, yeraltı su seviyesinin
altında, bu adacıklarda, yarım adacıklarda yapılıyor. Ve bunlar şöyle
bir regülasyon da yapıyor. Türkiye'nin bizim yaptığımız bir araştırmaya
göre, Türkiye'nin yıllık petrol ithalatı son 5 yılda genellikle 23-24
milyon ton civarında. Fakat fiyat değişimlerinden dolayı biz petrole yılda
2 milyar dolar ile 4.2 milyar dolar civarında bir bedel ödedik. Halbuki
bizim yeraltında stoklarımız olsaydı, fiyat yükseldiği zaman alıcı pozisyonuna
girmeyecektik. Ve fiyatta ilave yükselmesine katkıda bulunmayacaktık.
Dolayısıyla aradaki bu 2 milyar dolarlık farkla, tabi Türkiye'de bir çok
depo yapmamız mümkün olabilecekti. Bir ikinci konu da bizim tabi, petrol
ithalatı dolayısıyla dışarı döviz veriyoruz. Fakat petrol depoları yapmak
için, kendi mühendislerimizi, kendi sanayicimizi, kendi sanayimizi kullanacağız.
Erdoğan Aktaş:
Çevre açısından bir sıkıntı yaratmaz mı?
Mustafa Sunu: Bu
çevreye İskandinav ülkeleri son derece duyarlı. Zaten çevreyi korumasından
dolayı yeraltı stok sahaları yapılıyor. Herhangi bir depremde bunlar tabi
korunmalı. Doğal afetlere karşı daha korumalı. Ve bir savaş konumunda
bunların tahrip edilebilmesi söz konusu değil, yeraltında olduğu için.
Zaten tuz gölündeki doğal gaz stoklanacak yatakların da derinliği 700-800
metre derinliğinde. Bunların herhangi bir şekilde etkilenmesi söz konusu
değil.
Erdoğan Aktaş:
Bu zamana stok bölgelerinin geliştirilmemiş olmasının bir nedeni var
mı? Bu bir politika mı? Yoksa maliyetten kaçınıldığı için mi? Bu konuda
bir araştırmanız oldu mu?
Mustafa Sunu: Ben,
bunu ihmal diye düşünüyorum. Üstüne gidilmedi. Ama başka bir sebebi olduğunu
düşünmüyorum. Bütün Türkiye'deki rafinerilerimize bakarsanız, İzmit Rafinerisi,
Aliağa, hepsi savunmasız durumda. Ve stoklarımız da zaten dünya enerji
ajansının değerlerine baktığımızda ülkelere 90 günlük stok tutma mecburiyeti
şart koşuyor. Halbuki bizim stoklarımız 40 günlük düzeyde. Bugün İskandinavya'ya
gittiğinizde bunları yıl bazında stokluyorlar. 2 senelik, 3 senelik stokları
var. Ve tabi fiyatlar yükseldiği zaman piyasaya girmiyorlar ve düştüğü
zaman alıyorlar. Bu şekilde son derece ekonomi sağlıyorlar. Bunun da tabi
etkisi, üretilen enerjinin ucuz olması, dolayısıyla sanayinin de rekabet
gücünü arttırıyor. Bu bir bakıma sanayiciyi de çok fazla ilgilendiriyor.
Tabi, bugün bizim konumuz belki evde vatandaşın ödediği doğalgaz faturaları
ama bunun dışında da olay çok boyutlu. Türkiye'nin enerjide dışarı bağımlı
olması ve enerji fiyatlarının gerek sanayiye, gerek evlere verilen enerjinin
9 cent dolayında olması kilovatsaatinin, Türk sanayicisinin dışarıda rekabet
gücünü azaltıyor tabi...
Erdoğan Aktaş:
Sayın Hocam, çok teşekkür ediyorum, bilgilerinizi bizimle paylaştığınız
için. Doğal gaz tartışmasını ve bu tartışma çerçevesinde doğal gazın depolanmasına
yönelik bir çözüm önerisini yakın plana aldık. Hoşçakalın.
|