|
Murat Akgün: Sayın Denktaş, Klerides ile biraraya geldi. Türk tarafının bu konudaki yorumu nedir? Şükrü Sina Gürel: Sayın Denktaş, zaten gereken herşeyi söylediler ve doğrusu bu görüşmeler Sayın Denktaşın ve bizim de onu destekleyerek, şimdiye kadar savunduğumuz bir takım gerçeklerin aslında bir anlamda ön kabulü niteliğinde. Çünkü şimdiye kadar hepsini söyledik. Sayın Denktaşın ve karşı taraftaki liderin hiçbir şekilde sanki başkalarının ortaya koyduğu çerçeveler içerisine hapsedilmek üzere başka bir yerlere gidip, başkalarının gözetimi altında bu görüşmeleri yapmaları gerekmiyordu. Hatta sağlıksız sonuçlar veriyordu. Sayın Denktaş da onu belirtiyor. Ve diyor ki, başkaları eğer Kıbrısta iki devlet olduğu gerçeğinden hareket ederek ve Kıbrıs Rum tarafının Türkleri de temsil etmediği gerçeğinden hareket ederek konuya yaklaşırlarsa ve konuya başka türlü müdahil olmazlarsa, bu konuyu biz aramızda çözebiliriz. Yani, en azından gerçekçi bir şekilde konuşabiliriz diyor. Bu, iyi bir başlangıç adımı olmuştur. Umuyorum bundan sonra da 15 Ocakta başlayacak görüşmeler, bu anlayış çerçevesinde devam eder. Murat Akgün: Sayın Bakan, Klerides ile Denktaş ilk defa yüzyüze görüşmüyorlar. Aslında birbirlerini yıllardır tanıyan iki lider. Zaman zaman dolaylı, zaman zaman yüzyüze görüşmeler oldu. Peki, ne gibi bir değişiklik oldu, şimdi artık bu görüşmelerden umut duyabiliyoruz? Şükrü Sina Gürel: Kıbrıs Rum tarafının beklentilerinin ve Avrupa Birliğinin taraflara empoze etmeye çalıştıklarının gerçekleşmeyeceği galiba ilgili bütün taraflarca anlaşıldı. Öyle bir noktaya gelindi ki ve gerçekçi değerlendirilecek konu ve Kıbrıs Türk halkının da istekleri gözönünde tutulacak ve giderilecek. Ya da herhangi bir yere varılamayacak. Dolayıyısyal ya herkes kendi yoluna gidecek ve kendi önce varmak istediği yere ya varabilecek ya varamayacak. Ya da böyle bir gerçekçi değerlendirmeyle iki tarafın birlikte bir yere varması mümkün olabilecek. Dolayısıyla öyle bir noktaya geldiğimiz için ve gerçekçi değerlendirilme olasılığı en azından ortaya çıktığı için konunun, herkes biraz daha umutlu olabilir. Murat Akgün: Bundan kısa bir süre önce, yaklaşık bir ay önce, diyelim... Önce Dışişleri Bakanı İsmail Cem, arkasından da iktidarı oluşturan partilerin liderleri, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Türkiyenin Kıbrıs konusunda her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu ifade ettiler. Arkasından şöyle bir söylem oldu. Kıbrıstan vazgeçmeyiz ama Avrupa Birliğinden da vazgeçmeyiz. Peki, Türkiyenin o zaman ödeyeceği bedel Avrupa Birliği de değilse, o zaman bu bedel nedir? Biz nelerden vazgeçiyoruz, nelerde ısrarcıyız? Şükrü Sina Gürel: Bedel sözünü kullanan saydıklarınızdan yalnızca birisiydi. Sayın Başbakanın da böyle bir açıklaması olmadı. Ama ben bu konuda ödeyeceğimiz bir bedel olduğu kanısında da değilim, hiçbirimiz de değilim. Ve bedel çünkü şimdiye kadar Kıbrıs Türkü tarafından ödenmiştir, Türkiye tarafından ödenmiştir. Ve ne için ödenmiştir bedel. Aslında Kıbrısı elden çıkartmak ya da elde tutmak için bir bedel ödenmemiştir. Tam tersine, Kıbrıs Türk halkına bir güvence sağlamak ve Türkiyenin yaşamsal çıkarlarını güvence altına almak için bedel ödenmiştir. Bundan sonra da Türkiyenin ödeyeceği bir bedel yoktur. Çünkü bir şey karşılığında başka bir şey vermeyi düşünebiliyorsanız, o işi şimdi elinizde tutuyor olmanız gerekir. Ya da birini alıyor olmanız gerekir. Avrupa Birliği üyeliği, ne avucumuzdadır ne de ufukta görünüyor. Dolayısıyla Avrupa Birliği karşılığında ve Avrupa Birliği üyeliği karşılığında Kıbrıstan vazgeçmek ya da Kıbrısı elde tutup bunun karşılığında Avrupa Birliği üyeliğinden vazgeçmek gibi diyet. Denklemler zaten kurulabilecek denklemler değil. Dolayısıyla Türkiyenin ödeyeceği bir bedel yoktur. Türkiyenin yaşamsal çıkarları, Kıbrısın güvenliğinin Türkiye tarafından güvence altına konulmasını gerektirir. Ve Türkiye bunu yapacaktır. Murat Akgün: Görüşmelere dönelim. Ocak ortasında iki lider yeniden biraraya gelecekler. İki toplum arasında yapılan görüşmeler var. Ancak, Türkiye açısından da olmazsa olmaz bir takım koşullar var. Görüşmelere yeniden başlandığı zaman, bir müzakere süreci, biz biraz vereceğiz, onlar biraz verecekler, eğer iki tarafta da iyi niyet varsa... Bizden bir şeyler verilecek, biz de bir şeyler alacağız. Peki, Türkiye tarafı bu aşamada neleri verebilir veya nelerden feragat edebilir ama nelerde ısrarcı olabilir? Şükrü Sina Gürel: Bir kere işlerin en baştan düşünülmesi gerekiyor. Kurulacak bir çözümde, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin esas kabul edilmesi gerekiyor. Bu birincisi... Yani, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı, hiçbir zaman Kıbrıs Türkünün hiçbir zaman olmadığı biçimde bir azınlık statüsüne indirgenmesine razı olmayacaktır. Bu birincisi... İkincisi, Türkiye hiçbir zaman Kıbrısla ilgili hak ve ödevlerinden vazgeçmeyecektir. Yani, Kıbrısın bütünüyle ilgili söz söyleme hakkı vardır, Türkiyenin. Ve bu Kıbrısın bundan sonra nasıl olursa olsun başka bir birlikteliğe, uluslararası birlikteliğe üye olmasıyla ilgili de söz hakkı demektir. Bu da hem antlaşmalarla, hem şimdiye saptanmış uluslararası kurallarla belirlenmiştir. Kimse de bunu gözardı edemez. Murat Akgün: Avrupa Birliğine öyle ya da böyle tek çatı altında giren bir Kıbrıs halkı mı? Türkiyenin artık hala söz hakkı olabilir mi? Şükrü Sina Gürel: Hayır, daha öncesinden sözediyorum. Yani, olmadan önce. Şimdi işin doğrucası aslında Türkiyenin Kıbrısta bir siyasal çzözüm bulunduktan sonra, iki tarafın da içine sinen bir çözüm bulunduktan sonra, Kıbrısla birlikte Avrupa Birliğine üye olmasıdır. Zaten o zaman öyle olursa, öbür sorunların da çözümü kolaydır. Yunanistanla aramızdaki Kıbrıs konusunda da anlaşmak kolaydır. Hepsi daha kolaylaşır. Ama Türkiye dışarıda kalacak, üstelik Kıbrıs herhangi bir çözüm bulunmadan Avrupa Birliğine girecek. Yani, Kıbrıs Rum tarafı girecek... Bu Adanın bölünmesi demektir. O zaman Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı kendilerini her zamankinden daha özgür hissederler, bir takım adımları birlikte atmak için. İkinci bir olasılık, bir siyasal çözüm bulunur. Bu arada Türkiyeye bir Avrupa Birliği perspektifi sunulur. Yani, muhtemelen üyelik için, tam üyelik için görüşmeler başlatılır. Ve aynı zamanda Türkiyeye Kıbrıstaki hak ve ödevlerinin, bu geçiş sürecinde, yani eğer Kıbrısla Türkiye eş zamanlı üye olmayacak olsalar dahi, o geçiş sürecinde, aradaki zaman içerisinde Türkiyenin hak ve ödevlerinin Kıbrıs üzerinde devam edeceğini güvencesi verilir ve bu bir düzenlemeye bağlanır. Dolayısıyla Kıbrıs üzerinde birdenbire Avrupa hukuku geçerli olmaz. Türkiyenin ve Kıbrıs Türklerinin, Türkiye ile özel bağlantısının korunması devamı sağlanır, geçiş süreci boyunca. A, ondan sonra belki Türkiye de tabi ki böyle bir gidişe razı olabilir. Murat Akgün: Olumlu şeyler üzerinde konuştuk. Ancak, eğer ki, bu görüşmelerden de bir sonuç çıkmazsa, Rum tarafının da tek başına Avrupa Birliği üyeliği artık hemen hemen kapıda gözüküyor, tabiri caizse. Peki, bu şartlar altında o zaman ne olacak? Şükrü Sina Gürel: O zaman, bu şartlar altında Avrupa Birliğinin, Kıbrıs Rum tarafını Kıbrısı alıyormuş gibi Avrupa Birliği üyeliğine alabileceğine inanmıyorum. Murat Akgün: Sayın Bakanım, çok teşekkürler... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||