Home page
Haber Menüsü



Denktaş: Kıbrıs’ı Rum’a kaptırmayız
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides ile 4 yıl aradan sonra yeniden yüzyüze görüşmeye hazırlanan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs’la ilgili son gelişmeleri NTV Roma muhabiri Lütfullah Göktaş’a değerlendirdi.
Lütfullah Göktaş/Roma
NTV-MSNBC
    29 Kasım —  Klerides’le bir araya geleceği 4 Aralık’taki zirve için “Görüşmeler tıkandığı için bu riski aldım” diyen Rauf Denktaş, Kıbrıs Rum kesiminin AB’ye tam üye olabilmesinin mümkün olamayacağı görüşünü savundu. Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarından ödün veremeyeceğini belirten Denktaş, Rum kesiminin AB üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda ise ilhak ihtimalinin de gündeme gelebileceğini söyledi. AB’nin doğabilecek daha derin sorunları düşünerek, bir anlamda geri adım atmasını temenni ettiğini belirten KKTC lideri, Kıbrıs konusunda Türkiye’de kendisini uzlaşmazlıkla suçlayanları ise, “Ver kurtul” mantığıyla hareket etmekle suçladı.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


        Lütfüllah Göktaş: Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununun, gündemde yine ilk sıralara tırmandığı bir dönemdeyiz. Gerek sizlerin, gerekse Türkiye’deki yetkililerin, yıllardır savundukları belirli bir tez var. Ama uluslararası camianın, bu konuda ikna edilemediği de ortada. Sizce bunun başarılamamış olmasının, temel nedeni nedir?
       
R. DENKTAŞ: Gerçekleri görmemek için evvelden karar almış bulunan ülkeler var. Gerçekleri görmüş olsalardı, dostları Yunanistan’a ve Rumlara yardımcı olamazlardı. Amerikalılar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a vermek için başlatılan bir mücadelede, Yunan lobisi nedeniyle maalesef Yunandan taraf olmuştur. İngilizler, üslerini koruyabilmek uğruna, Yunandan ve Rumlardan taraf olmak mecburiyetinde kalmıştır. Gerçeklere ve uluslararası anlaşmalarca meydana gelmiş duruma sahip çıkamayışları, kendi çıkarlarını kollamaktan başka bir şey düşünmemelerinden kaynaklanmıştır. Yani işlerine gelmediği için gerçeği anlamaya yanaşmıyorlar.
       Peki bu durumda çare nedir? Teslim olmak mı? Değil elbet! Bunları ikna edinceye kadar uğraşmak mecburiyetindeyiz. Kıbrıs, Rum değildir. Rum hükümeti, bizim hükümetimiz değildir, olamaz da! Ama sanki bizim hükümetimizmiş gibi bütün Kıbrıs’ı Avrupa Birliği’ne bağlamak suretiyle, adanın tümüne sahiplenme oyununa soyunduklarını görüyoruz. Kimdir bunlar? Bunlar, terörizmle, silah zoruyla, barbarlıkla, masum insanları toplu mezarlara gömmek suretiyle, Kıbrıs’ı sahiplenme peşinde koşmuş kişilerdir. Geçmişte bunu başaramadılar. Şimdi ise bu işi, Avrupa Birliği yoluyla, arka kapıdan başarmaya çalışıyorlar.
       
Denktaş: Hukuk ayaklar altına alındı

       Avrupa Birliği konusuna geleceğim efendim.. Fakat çözümsüzlük konusunda, gerek Türkler, gerekse Rumlar, birbirlerini uzlaşmazlıkla suçluyorlar. Sizden çuvaldızı Rumlara sokmayı bir yana bırakmanızı ve de iğneyi kendinize batırmanızı istirham edecek olsam.. Geçmişe dönüp baktığınızda, “Şu konuda hata ettik” ya da “Keşke şöyle davransaydık” dediğiniz bir husus var mı efendim?
       R. DENKTAŞ: Var tabii ki! Rumlar Enosis için Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, ortaklık cumhuriyetini yıktıkları anda, şayet fiilen mümkün olsaydı, kendi bağımsız devletimizi kurmalıydık. Bizleri tanımadıkları sürece de Rumlarla konuşmamalıydık. Bağımsız devlet kurma işini geç yaptık. Yaptıktan sonra, bizleri tanıyıncaya dek Rumlarla görüşmememiz lazımdı. Ama bizler iyi niyetle, barış isteyen, uzlaşma isteyen taraf olarak, görüşmelere devam ettik. Bu sayede de Rumlara fırsat vermiş olduk. Bütün dünyaya, “Bakın Kıbrıs hükümeti biziz. Ama azınlıkla görüşmeye devam ediyoruz, merak etmeyin meseleyi halledeceğiz” diye diye, her geçen gün biraz daha ‘Kıbrıs hükümeti’ oldular. Zaman içerisinde de herkes, onları tam meşru bir hükümet, bizi ise bu hükümetin içinde uslanmaz bir azınlık gibi görmeye başladı. Yani kartlar iyi oynanmadı. Ya da zamanında oynanmadı kartlar. Bunun acısını da çekeceğiz. Ama dediğim gibi, teslim olmak çare değildir. Rum’un idaresinde azınlık olmak, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalarla Kıbrıs üzerinde varolan haklarını bertaraf veya inkar etmek, adayı Yunanistan’a bırakmak çare olamaz.
       
Papandreu’dan ‘uzlaşın’ mesajı

       Böyle düşünüyorsunuz ama, uzun bir aradan sonra Rum lider Klerides’le 4 Aralık’ta yeniden bir araya geleceksiniz. Beklentiniz nedir? Bunu öğrenmek istiyorum. Taraflar arasında yine bir tür sağırlar diyaloğuna mı tanık olacağız? Yoksa karşılıklı olarak bazı açılımlar da mümkün mü sizce?
       R. DENKTAŞ: Niçin ben bu riski aldım? Önce size bunu söyleyeyim. Görüşmeler tıkanmıştı çünkü. Neden tıkandığını hatırlamakta da yarar var. Klerides, Genel Sekreter’in 12 Eylül’de ortaya koyduğu, “İki eşit taraf, yeni bir ortaklık kurmak için görüşeceklerdir. Taraflar kendi kendilerini temsil ederler ve biri yekdiğeri hakkında söz söyleyemez” şeklindeki çerçeveye isyan etmişti. Meclis’inden oybirliğiyle karar çıkartarak bu çerçeveyi reddetti. Oysa biz bu çerçeveyi kabul etmiştik. Çünkü bu çerçeveyle, Kıbrıs meselesinin halledilmesi mümkün olabilirdi. Beşinci tura gittiğimizde bizler, bu çerçeve dahilinde bir görüşme yapılmasını bekliyorduk. Ama baktık ki, Rumlar isyan etti diye, önümüze bizim asla kabul edemeyeceğimiz bambaşka bir çerçeve ortaya koyuyorlar.
       
Denktaş’ın İtalya randevularına iptal

        Dahası, “Bu çerçeveyi değiştirmek için yeni bir şey öne süremezsiniz” diye de şart koşuyorlar. Dolayısıyla görüşmelere devam etmememiz buradan kaynaklanmıştı. Aradan aylar geçti. Katılmadık. Dünyanın anlayış göstermesini, bunun niçin böyle olduğunu anlamasını bekledik. Baktık ki Rumlar yine propaganda marifetleriyle bizi suçlattılar, bizi suçlamaya devam ettiler. Ve yollarına da devam ediyorlar. Artık kolaylıkla Avrupa Birliği’ne girecek olmalarının sevincini yaşıyorlar. Ama bu yolda tehlikeler var. 4 Aralık’ta yapılacak görüşmede, ben bunları Klerides’e söylemek istiyorum. Eğer fırsat penceresi varsa bunu kullanmak istiyorum. AB bunlara meşru hükümetsin dediği için bütün pencereleri kapatmışlarsa bunu da denemek istiyorum. Açılır mı açılmaz mı denemek istiyorum. Açılmıyorsa ve açılmayacaksa, durumu milletime anlatmak ve ona göre bir karar almak istiyorum.
       Roma’ya geldiğiniz ilk gün bir konuşma yaptınız ve 60 anlaşmalarına atıfta bulunarak, Türkiye’nin bulunmadığı hiçbir kuruluşa Rum kesiminin üye olamayacağını belirttiniz. Hatta, adada öyle veya böyle bir birleşme sağlanmış olsa bile, bunun mümkün olamayacağını söylediniz? Peki bu gerçekçi mi sizce? Ya da tam olarak ne demek istiyorsunuz?
       R. DENKTAŞ: Bu, 1960 anlaşmalarının bir arada yaşama şartlarıdır, barış şartlarıdır. Türk-Yunan dengesinin varlığını vurgulayan yasal bir durumdur. Türkiye’nin elinde en büyük güçtür, en büyük haktır. Ve bunu ortadan kaldırmak için Rumlar, en sonunda AB’ye müracaat etmişlerdir. Silah zoruyla yapamadıklarını bu şekilde yapacaklar. Bizim yaklaşımımız tabii ki gerçekçidir. Ama ne yazık ki garantörümüz İngiltere, bu maddenin sadece kendi üslerini korumak için konduğu varsayımından hareket ederek, “Biz bunu böyle okumuyoruz” diyor. Kim nasıl isterse öyle okusun! Biz Rumlarla birarada yaşamanın en başta gelen şartı olarak bunu gördük. Bizi koruyacak en büyük hak budur. Onun için bunun üzerinde muhakkak durmak lazımdır.
       Ama öyle veya böyle, 2004 yılında Kıbrıs Rum kesimi, görülen o ki, Avrupa Birliği’ne tam üye olacak. Bu durum, sizce sorunun çözümünü nasıl etkiler?
       R. DENKTAŞ: Eğer Yunan ordusunu gidişatına bakılsaydı, İstiklal Savaşı’nda Ankara’ya gireceklerini söyleyenler olabilirdi. Sizin de teslim olmanız gerekirdi. Ama ne yaptınız? Milletçe birleşip ayağa kalkarak, “Hakkımızı hürriyetimizi koruruz” dediniz. Gereğini yaptınız ve de başardınız. Karşımızda şimdi de benzer bir durum var. Girit misali Kıbrıs’ı almak için birleşmiş vaziyetteler. Bırakacaksanız yapılacak bir şey yok tabii. Ama, bırakmayacaksanız, bunu en kesin şekilde söylemek durumundasınız. Bu durumda onlar da ister istemez düşünmeye başlayacaktır.
       
“4 Aralık görüşmesi Klerides için sınav”

       Avrupa’da akıllı devletler de vardır. Kıbrıs’ı bu şekilde AB’ye almanın, Avrupa’nın başına ne belalar getireceğini, ne kadar başlarını ağrıtacağını, gayet iyi bilmektedirler. Ve zannedersem, sırası geldiğinde durup Rumlara, “Hangi yasa, anlaşma, anayasa altında meşru Kıbrıs olduğunu söyleyip sen bizi bu felaketin içerisine sürüklüyorsun?” diye soracaklardır. Rum kesimine, “Bölgeyi felakete götürüyorsun! Türkiye’yle Avrupa’yı karşı karşıya getiriyorsun! NATO’yu zedeliyorsun!” diyen birileri çıkacaktır. “Hangi hakla bunu yapıyorsun? Nedir istediğin? Kıbrıs Türklerinin hükümeti olduğunu ne hakla söylüyorsun?” diye soranlar mutlaka olacaktır.
       Bunları soracak devlet yok mu bu dünyada? Vardır ve olmalıdır. Rumları, gayet güzel ve mükemmel bir şekilde AB’ye tam üye yapacaklarmış diyorlar. Ben de AB’ye soruyorum: Hangi üyeniz, anayasayı çiğneyerek nüfusunun dörtte birinin haklarını gaspetmiştir? Ona ambargo uygulamıştır? Ve hiçbir hakkı olmadığı halde, ‘Ben senin hükümetinim’ diyerek, o insanlara kendi iradesini empoze için eziyet etmiştir? Var mı böyle bir üyeleri?! Yoktur!
       Efendim, “Türkiye halletsin ve gelsin” diyorlar. Kıbrıs meselesini Türkiye mi çıkarttı?! Rumlar çıkarttı ve Yunanistan çıkarttı! Onlara niye söylemiyorlar bunu? Türkiye bu soykırımı önlediği için mükafatlandırılacağına, cezalandırılıyor! Bu ne biçim adalettir?! Bu ne biçim Avrupa’dır? Bunlar bizi üzüyor. Ve biz inanıyoruz ki Avrupa’da namuslu ciddi insanlar ve diplomatlar vardır. Yaptıkları bu haksızlığı göreceklerdir ve bu gidişata muhakkak dur diyeceklerdir. Çünkü bu gidişata dur demezler ise, tabiatıyla bu yolun önünde Türkiye’yi ve bizi bulacaklardır. Bu da meseleyi halledecek bir ortam yaratacak değildir. Mesele büyük bir kriz yaratacaktır. Bunu bilen Avrupa, bile bile bu krizi yaratacak mı? Yaratacaksa, o zaman demek ki Türkiye bunların gözünde hiç yoktur. Ve Kıbrıs meselesini, Türkiye’yi üye yapmamak için mahsustan öne koyuyorlar demektir. Bana “Uzlaş, uzlaş! Masaya otur uzlaş” diyorlar. Masaya beni çağıranlar uzlaşayım diye çağırmıyor. Egemenliğimden vazgeçeyim, eşitliğimden vazgeçeyim, Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçeyim, bütün Rum göçmenleri geri alayım, kendi insanlarımı darmadağın edeyim, yani Kıbrıs’ı Rum’a bahşedeyim diye davet ediyorlar. Biz bunun için kalktık masadan. Şimdi bunlar var mı yok mu, olacak mı olmayacak mı? Klerides’le yapacağım görüşmede meydana çıkacaktır.
       Ama iş bahsettiğiniz türden bir kriz noktasına gelirse gerçekten, sizin Türkiye’ye iltihak girişiminiz ya da Türkiye’nin Kıbrıs’ı ilhakı da gündeme gelebilir mi sizce?
       R. DENKTAŞ: Efendim, her ihtimale açık bir durum vardır. Bunu hiç kimse unutmasın! Rum liderlerden Anastasiadi, “AB’ye alınmamız, Yunanistan’la ilhakın ta kendisidir” diyor. Eğer bunu böyle yorumlayacaklarsa ve bu yönde hareket edeceklerse, Yunanistan hakikaten artık Kıbrıs’ı işgal eder duruma gelirse ne olacak? Bugün, “Biz Yunanistan’la yüzde yüz entegre olmuş durumdayız” diyorlar. Doğrudur. Bunun bir de siyasi adımını da atacak olurlarsa, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin ne çaresi kalır? O çarelerin en hafifinden başlayıp en sonuna kadar gideceksiniz. Dolayısıyla Rumların atacakları adıma, Avrupa’nın bunlara yapacağı uygulamaya bakarak, karşı tedbiri alınacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın!
       Son bir sorum olacak: Türk basınında size yönelik eleştirilerde bir artış gözleniyor. Hatta bu konuda sitemleriniz de oldu. Siz bu eleştiri dalgasını neye bağlıyorsunuz efendim?
       R. DENKTAŞ: Açıkça Kıbrıs meselesini, Türkiye’nin AB üyeliği önünde bir engel olarak değerlendirenler vardır. Bunlar daha ziyade zengin kısımdır. Büyük patronlardır. “Kıbrıs Türkiye’nin nesine! Hiçbir işe yaramayan bir ada! Bunun için bu kadar fedakarlık lazım mı?!” şeklinde düşünenler vardır. Bizim değerlendirmemiz ise Atatürk’ün değerlendirmesidir. “Kıbrıs düşman elinde olursa, Türkiye’nin ikmal yolları tıkanır” diyen Atatürk’ün değerlendirmesidir. Sayın Korutürk’ün ve İnönü’nün -Allah ikisine de rahmet eylesin- “Kıbrıs Rum’a, Yunan’a giderse, Türkiye denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar” dedikleri türden bir görüşümüz vardır. Şimdi, bizim ile sizin sahilleriniz arasında denizde geniş ve zengin petrol kaynakları olduğu meydana çıkıyor. Türkiye’nin İskenderun körfezine gelecek boru hatları, Kıbrıs’ı çok daha büyük ölçüde değerli kılıyor Türkiye açısından... Şimdi Yunanistan Kıbrıs’ı niye istiyor? Türkiye’yi onüçüncü adayı da kendine bağlamak suretiyle muhasara altına alacaktır gün gele.. Bunun için istiyor? Yunanistan’ın 700 mil öteden ısrarla istediği bir adayı, 40 mil ötede bulunan, üzerinde tarihi ve de uluslararası anlaşmalarla hakları olan Türkiye, neden Yunan’a bıraksın?! Bunlar düşünülmüyor. Sanki Kıbrıs siyasetini ben kendi başıma tayin ediyormuşum gibi, bana çullanarak beni yıldırmak istiyorlar. Benim siyasetim TBMM’de alınan kararlardır. Türk hükümetlerinin kararlarıdır. Türk milletinin kararıdır. Bundan ben vazgeçmem. Ama uzlaşma yolu ve imkanı varsa, onu bulacak olan insan da benim. Niçin? Çünkü Türkiye’yi severim, Türkiye’yi üzmek istemem, Kıbrıs’ın Türkiye üzerinde ağırlık olmasını istemem. Ama, buna imkan yoksa, “Bu yol artık tıkanmıştır” demek de benim başımın borcudur.
 
       
    TOP5 İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları