|
|
Enflasyonda sürpriz yok Kasım enflasyonu piyasaların şu aşamada en çok önem vererek bekledikleri bilgi. Fakat piyasada tahminlerin birbirine çok yakın olması, yüzde 5in altında, yüzde 4ün üstünde, sonucu heyecanlı olmaktan çıkarıyor. Dolar 1.500ün hemen altına yuvalanmış durumda ve bu beklenen enflasyon sonucunu satın almış durumda. Demek ki doları bu yuvadan ancak sürpriz bir enflasyon rakamı çıkartabilecek. Bu rakamın bu durumda yüzde 6ya yakın olması gerekir. Olumsuz sürpriz gelirse yine TEFE veya çekirdek enflasyon tarafından gelecek TÜFEde ise olumlu sürpriz ile rakamın yüzde 4ün altında gelme olasılığı var. Kasım ayında doların aşağı gitmesi Aralık ayı enflasyonunu etkieleyebilecektir ama bunun da etkisi sınırlı olacaktır. Zaten Aralık ayı enflasyonununda mevsimsel sebeplerle tıpkı Kasım ayında olduğu gibi düşük ve yüzde 4 seviyelerinde olması beklenebilir. Eğer enflasyonda yukarı bir tırmanış olacaksa bu ancak Ocak ayında olabilir. Çünkü Aralık ayında dolar mevsimsel sebeplerle, Kasım ayında açığa dolar satanların pozisyonlarını kapatmak için dolar almaları kuru yeniden yukarı itebilir ve bu da Ocak ayı enflasyonuna yansıyabilir. Böylesi bir hareketi dengeleyebilecek gelişme yastık altı Markların Euro ya dönüşmek için bankacılık sistemine geri dönmeleri ve dün Hazinenin satması beklenilen 6 aylık yüzde 5-yüzde 6 faizli euro cinsinden tahvillere girmesi olabilir. İhracat iyi gibi, ithalat yeterince düşmüyor, eylül sonrasında ne olur? İhracatın ekonominin motoru olması ve dış ticaret açığının da (bu anlamda ihalatın gerilemesi) borç ödeme kapasitemizi ilgilendirmesi açısından dış ticaret rakamlarının analizi geçmişte olmadığı kadar önem kazanmaktadır. Bu yılın Ocak-Eylül döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı da geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 51.8den yüzde 75.4e yükseldi. Bu geçen yıllara göre performansın yüzde 11 ila yüzde 15 arttığını göstermektedir. Fakat sırf, Eylül ayına bakıldığında mevsimsel trendine göre ihracatın yüzde 3.9 oranında yavaşlama görülmektedir. Bu Avrupadaki resesyonun öncü sinyali olarak yorumlanabilir.(11 Eylül etkisi hariç. Bu etkinin önümüzdeki aylardan itibaren görülmesi beklenmektedir) İthalatta 9 aylık dönem kıyaslaması için en uygun yıl üretimin yakınlarda en fazla daraldığı 1999dur. 1999 yılının 9 ayında ekonomi yüzde 5.5 daralmıştır, 2001 9 ayındaki ekonomik daralma ise yüzde 9 beklenmektedir. 1999da daralma daha az olmasına rağmen ithalat 2001 yılındaki seviyesinin altında gerçekleşmiştir. Buradan çıkartabilecek sonuç yüzde 10 civarında gerileyen üretim için bile iç piyasanın gerekli talebi karşılayamamasıdır. Bunun en önemli göstergesi de ara malları ithalatının 1999 yılındaki seviyesinin üzerinde olması veya bizim ithal mallardan gitgide daha çok hoşlandığımızdır. Yatırımların 2001de yüzde 30 daralaması beklenmektedir fakat sermaye malları ithalatı Ocak-Eylül döneminde 1999 yılının aynı dönemine göre yüzde 13.5 oranında gerilemiştir. Burada da benzer bir şekilde ithal malları daha çok tercih etme söz konusudur. Özel nihai tüketim harcamasına konu olan tüketim malları ithalatı ise 1999 yılına göre yüzde 10.7 oranında gerilemiştir. Bu oranın da yine daha fazla olmasını beklerdik. Mevsimsellik elimine edildiğinde Eylülde ithalatın yüzde 3.8 oranında azaldığını görmekteyiz. Eylülde ihracatta istenen artış olmamasına rağmen ithallatta yavaşlamanın hızlanması ödemeler dengesindeki düzelmenin Eylül ayında da devam etmesini sağlamıştır. İhracat Birliklerinin kayıtlarını ve ithalde alınan KDV rakamını kullanarak yaptığımız hesaplamalar doğrultusunda Ekim ayı için ihracatın yüzde 5.4 artarak 2.7 milyar dolara, ithalatın ise yüzde 6.8 oranında artarak 3.6 milyar dolara ulaşabileceğini bekliyoruz. Bu durumda mevsimselliğin elimine edildiği değişim oranlarını ihracat için -yüzde 6.4, ithalat için ise yüzde 4.7 olmaktadır. Eğer bu gerçekleşirse dış ödemeler dengesinde Eylül ayında da devam eden düzelmenin Ekim ayında sekteye uğraması beklenebilir. Büyüme; Yanılan var mı göreceğiz? Hafta sonunda Eylül sonu itibarıyla ekonomide ne kadar küçüldüğümüzü öğreneceğiz. Rakam büyük ve bu açıdan bir sürpriz yok. Büyüme rakamları geriden geldiği için piyasa analistlerinin pek ilgisini çekmez. Ama geçtiğimiz aylarda, kimin sesi daha yüksek çıkmış, kötümserlerin mi yoksa iyimserlerin bunun ortaya çıkması açısından bu rakamlar önemli olacak. Durum o kadar da kötü yada iyi değilmiş yanılmışız tarzından yorumların yapılmasını sağlayabilecek, yanılgıların yüzdesi ise gelecek ile ilgili tahminlere yeni bir çeşni olacak. Ağustos - Eylül rakamlarının biraz iyi olmuş olmasının ilk 6 aydaki kötüleşmeyi azaltmış olması beklenir ama kıyaslamalar geçen seneye göre yapılacak. Geçen senenin üçüncü çeyreği en yüksek talep ve üretim ayı olduğundan bu etki görülemeyecek. Yine de rakamların yüzde 10 küçülmeye yakın olması moral bozukluğunun teyit edilmesi için yeterli bir sebep. Burada yanılgı sürprizleri küçülmenin yüzde 8 e yakın (iyi sürpriz) ve yüzde 11e yakın olması (kötü sürpriz olabilir). Merkez Bankası gecelik fonlaması ile piyasaya para giriyor Burada enteresan şeyler oluyor. Merkez Bankası yangından mal kaçırır gibi piyasaya para pompalıyor. Merkez Bankasının bilançosunda Hazine bonosuna dayanılmadan verilen gecelik borç miktarı son haftalarda çığ gibi büyüyerek artıyor. İlk akla gelen bu son aylarda ekonomiyi ateşleme görevine MBsı da çorbada bizim de tuzumuz olsun mu sorusu oluyor. IMF ile 2001 anlaşmasının tam sonundaki alacakaranlık döneminde böylesi bir kaçamak imkanının kullanıldığı kesin. Zaten artık en üst ekonomi yöneticileri bile enflasyon artık birinci sorunumuz değil dediği bir dönem bu dönem. Bu parayı kim borç alıyor dendiğinde tabiiki bankalar cevabı gelir. Peki Bankalara bu parayı ne yapıyor sorusuna cevap ise başka bankalara mevduat yapıyor olmak zorunda. Yani TLye ihtiyacı olmayan banka olan bankaya aracılık yapıyor. Ancak bu şekilde son haftalardaki TL mevduatında artışı izah etmek mümkün. Peki bu bankalar bu kısa vadeli borç ile (mevduat) ne yapıyor sorusuna iki cevap olabilir Birincisi son zamanlarda bozdurulan dövizleri topluyor. (Merkez Bankası yerine dolaylı sterilizasyon yapıyorlar ve döviz mevcutlarını artırıyorlar) Ama verilen para satılan olası dövizden çok daha fazla. Geri kalan para ile ne yapılıyor sorusuna cevap ise Hazinenin kağıtları alınıyor olabilir ama bundan ziyade, pahalı kredi borçlarının düşük faizle yenilenmesine izin veriliyor olabilir. Bu şekilde de piyasaya kaynak veriliyor olunabilir. Bankaların bu amaç için borç kaynak kullanma ihtiyacı, gelir getiren kredilerin kapatılması (kaybedilmesi) halinde bilançodaki Hazine kağıtlarının taşınabilmesi için ihtiyacını karşılamak olabilir. Bu şuna da benzetilebilir bankalar yurtdışından sendikasyon alırlar Hazine bonosu alabilmek veya taşıyabilmek için, şimdi ise MBsından borç alıyor olabilirler. Böylelikle hem piyasaya ucuz kredi verilmesi hemde Hazine kağıtları taşınması sağlanıyor olabilir. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||