Home page
Haber Menüsü


Sen kimi tutuyorsun?
İlginç bir toplumuz. Bu ilginçliğimiz kendini, en yalın biçimiyle, futbol taraftarı oluş biçimimizde ele veriyor. “Kendisinden başka büyük olmayan” takımları desteklemeyi seviyoruz, örneğin.
Ahmet Han
NTV-MSNBC
22 Kasım— “Pazara kadar değil, mezara kadar”, desteklediğimiz kulüplerin camlarını yenilgiden sonra indirebiliyoruz. O’nu “satanı” bizim de hiç düşünmeden “satacağımız” oyuncular, kimi zaman kendi taraftarları tarafından tartaklanabiliyor.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Mazeret de hazır; “En büyük taraftar, futbocular sahtekar!”
       Bu siyah-beyaz tavrımızı kendimiz ve kendi eylemlerimiz dışında her şeye ve herkese karşı koruyoruz. Çok sevip, nefret etmek arasında geniş salınımlar yapıyoruz. “Asla” ve “her zaman”, toplumsal zaman birimlerimiz…
       Kişisel düzlemdeki bu “sapına kadar” tavrımızı geniş planda; “illa ki” ekonomiden, “kesinlikle” tarihe”; muhakkak” siyasetten, “kuşkusuz” kültüre her alanda sürdürüyoruz. Kimbilir belki de bu tavrımız sürekli yarınını görmekte zorlanan bir halde yaşamak zorunda “bırakılmamızdan” kaynaklanıyordur. Kesinlik, açıklık ve seçiklik için duyulan özlemden…
       
SAVAŞTA DA TARAFIZ
       Elbette bu “taraf” tavrımızdan, iç siyasetimiz payını aldığı kadar, dış siyasetimiz de payını alıyor. Sıcak örnek Afganistan savaşı. Bize “bir televizyon ekranı kadar uzak” bir savaşta, Afganlıların her gün altı çizilen çok parçalı siyasal, etnik, askeri yapısı yeterli değilmişcesine, “kendini bilen her Türk’ün olması gerektiği gibi(!)” taraf, bir çoğumuz. Kimileri Tacikleri tutuyor, kimileri Özbekleri. Türkmenleri tutanlar da var, kim olduklarını pek anlamasak da Hazara’ları destekleyenler de. Gizli ve açık Taliban yanlıları da cabası.
       
       Taciklerin ırk açısından Türklerle ilgisi İranlıların Türklükle ilişkisi kadardır. Farsça konuşan bu insanların oluşturdukları topluluklar yakın zamana kadar, yine şii mezhebinden olan ve Afganistan’dan geçen Cengiz ordusundan geride kalanların soyundan gelen Hazaralar gibi, İran ile sıkı ilişki içindedirler. Zaten Pakistan’ın Kuzey İttifakı içindeki bu en büyük gruba karşı temkinli ve tedirgin yaklaşımı da bundandır. Taliban ve Kuzey İttifakı’nın sözünü ettiğimiz unsurları, bir ölçüde, bölgesel süper güç olma iddiasındaki bu iki devletin aralarındaki, şimdi artık ikinci planda kalmış, oyunun piyonlarıdır.
       
       Bütün laik “esvabına” rağmen, eski komünist, yeni özgürlük savaşçısı, Raşid Dostum için de durum farklı değildir. Kendisi Kuzey İttifakının en yakın destekçisi ABD’nin yetkilileri tarafından, Yasemin Çongar’ın Washington’dan aktardığı cümlelerle; çok kolay saf değiştiren ve geçmişteki manevraları ile Taliban’a iktidar yolunu açan, uyuşturucu bağlarına sahip, insan haklarını hiçe sayan; “tam bir haydut”tur.
       
       Dostum, Rabbani ve şimdinin Paştun muhalifi, eskinin mücahit komutanı Gülbeddin Hikmetyar’ın aralarındaki iktidar kavgası, 1992’de girdikleri Kabil’i 1996’da altın tepsi içinde Taliban’a armağan etmeleri sonucunu doğurmuştur. Üstelik bu üçlü bugün “özgürlük müjdecisi” olarak karşılandıkları Kabil’de 1992’den 1996’ya kadar tam bir kaos yaşanmasına sebep olmuşlardır. Onların hakimiyeti altında Kabil, roket ve bomba gümbürtüsüz tek bir gün geçirmemiştir. Hepsi belgeli ve batının bilgisi dahilindeki insan hakları ihlalleri de cabası. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi asgari ölçütle kadına karşı tavırları dahi, bu kişilerin Afganistan vizyonu üzerine ürkütücü bir fikir vermeye yeterlidir.
       
‘KADINLARA ÖZGÜRLÜK GELDİ’ DİYORUZ AMA...
       Bütün bunlar Allahın günü batı basınına da yansır; Newsweek, Time, The Economist gibi dergiler ve batının saygın gazeteleri her gün bu konuda haber yaparlarken kimi Türk basın-yayın organlarının tavrı hakikaten ilginçtir. Hiç bir kadın görüntüsü olmayan çekimler üzerine Afgan kadınına “nihayet” özgürlük geldiği hakkında haber yapmaktan, kadınların konuşmadığı röportajlarda Kabil halkının yeni gelen özgürlükle ne kadar memnun olduğuna dair yorumlar eklemeye uzanan bir çizgide “ciddi yayıncılık anlayışı” sergilenmektedir.
       
BM’nin kadın çalışanları burka giymeyecek

       Ufak bir hatırlatma yapalım. Daha dün, sonunda, “özgürlük çiçeklerinin kış ortasında yeşillendiği” Kabil’i elinde tutan Kuzey İttifakı Birleşmiş Milletler ile kadın yardım görevlilerinin Burka yerine başörtüsüyle görev yapabilmesi konusunda pazarlık yapıyordu. Bir, iki kızcağızın dudağına acemice boya sürmekle olmuyor demek.
       
       Bütün bunlar ortadayken Türk medyasının bir kesiminin tavrını insan ancak tribün taraftarı mantalitesinin toplumsal yansımaları üzerinden anlamlandırabiliyor. Üstelik tüm bu toz dumanın arasında; olanlardan Türkiye’nin nasıl etkileneceği, stratejisinin ne olması gerektiği başlıklarda en az tartışılan konu hüvviyetinde. Sahi, kimi tutuyoruz?
       
       Afganistan’da, toplumsal dönüşüm de, gelecek de, savaşın bundan sonrası da hala zor.
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları