Konu:
Yardım Faaliyetlerinde Yaşanan Aksaklıklar
Konuklar: Kızılay Genel Başkanı Dr. Ertan Gönen, Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Musa İkizoğlu, Körfez
Kaymakamı Erdoğan Ülker, Uluslararası Mavi Hilal İnsani Yardım ve Kalkındırma
Vakfı Başkanı Recep Üker
Oğuz
Haksever: "Şu gün, şu saatte, şu yerde muhtaç insanlara gıda
yardımı yapılacaktır". Özellikle Ramazan aylarında televizyon haber
merkezlerine buna benzer bilgiler çok sık gelir. Ve bu bilgiyi alan editörler
yardımın dağıtılacağı yere mutlaka ekip gönderirler. Çünkü olay yerinde
büyük bir ihtimalle izdiham yaşanacağını, tatsız da olsa seyredenleri
baktıracak görüntüler elde edileceğini bilirler... İyi akşamlar... Unumuz
var, yağımız var, şekerimiz var ama helvayı yapıp, insanları incitmeden,
üzmeden gerçek ihtiyaç sahibine vermeyi bilmiyoruz... Yardım faaliyetlerinde
yaşanan aksaklıkları Yakın Plan'a alıyoruz. Ve soruyoruz... "Sosyal
yardımlaşma nasıl olmalı?" sık sık yaptığımız gibi önce biraz geçmişe
gidip meseleyi ortaya koyan genel tabloyu ekranlarınıza getiriyoruz.
"Burası Adana'nın
Seyhan ilçesi... Takvimler 30 Haziran 1998'i gösteriyor. Depremin acılarını
sarmaya çalışan seyhanlılar bir parça ekmek için kuyruklarda işte böyle
birbirini eziyor...
Burası da Körfez depreminin vurduğu Adapazarı'nın Elmadağ ilçesi... Tarih:
Ağustos 1999... Yardım kamyonlarından bir yandan çadır bir yandan da ekmek
dağıtılmaya çalışılıyor... Kuyruklar uzadıkça uzuyor...
Elmadağ gibi benzer sıkıntıyı çeken depremzedeler çok...yardımların dağıtımında
yaşanan sıkıntı zaten zor durumda olan vatandaşları daha da zor duruma
sokuyor...herkes bir parça ekmek almak için mücadele ederken ekmekler
çamurların içinde eziliyor...
Şimdi de depremden uzak bir yere... Samsun'a gidelim... Takvimler bu kez
27 Kasım 200'i gösteriyor... Bir ramazan günü...kızılay ihtiyacı olanlara
gıda yardımı dağıtıyor.
Organizasyonsuzluk burada da kendini gösteriyor...yardım izdihama yol
açıyor..arada çocuklar eziliyor...ve 1998 aralığında Diyarbakır'da yaşananları
unutmak mümkün değil...
Biraz da yakın zamana... Ekonomik krizden sonra yaşananlara bir göz atalım...
Özellikle son haftalarda Kızılay, valilikler, kaymakamlıklar ve bazı belediyeler
ramazanın da yaklaşmasıyla yardım yarışına girdiler...
İzmit Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı'nın geçtiğimiz hafta içinde
yaptığı Ramazan yardımında belirlenen rakamın çok üzerinde başvuru olunca
büyük izdiham yaşandı... Bir yanda yardım paketlerinden alabilmek için
birbirlerini ezen insanlar, diğer yanda da izdihamı önlemek için görev
yapan polisler zor anlar yaşadı...
Gaziantep Şahinbey ilçe belediyesi, olağanüstü hal bölgesinde vatani görevlerini
yerine getiren asker ailelerine her ay üç milyon lira yardım yapıyor.
Ancak yaklaşık 700 asker ailesinin yararlandığı bu yardım belediyede izdihama
neden oluyor. Aslında belediye yardımdan yararlanan kişilere ödeme için
gün tahsis ediyor...ekonomik sıkıntı çeken ailelelerse bu parayı bir an
önce almak isteyince uzun kuyruklar oluşuyor...
Benzer kuyruklar dünya bankasının yaptığı 50'şer milyonluk yardımlarda
da yaşanıyor... Paralar hesaba yatırıldığı halde, banka önünde kuyruklar
bitmiyor... Örnekleri çoğaltmak mümkün.. Özellikle son günlerde bu tür
görüntüler hergeçen gün artıyor... Bazı anne babalar çekindiği veya utandığı
için yardım kuyruklarına girmeyip çocuklarını bile gönderiyor...
Türkiye'nin temel sorunlarından biri olan organizasyonsuzluk sosyal yardımlaşmayı
bir yara haline getiriyor... Organize çalışmalarsa başka tür ihmallerle
gölgelenebiliyor.. Geçtiğimiz günlerde okullara yardım için gönderilen
kuru incirlerin kurtlu çıkması ve öğrencilerin zehirlenmesi gibi... Bir
de tabi, bireysel yardımların yerine ulaşıp ulaşmayacağı korkusu var...
Deprem sonrası kaybolan yardımları, yerine ulaşmayan giyecek ve yiyecekleri
unutmamak gerek... Ancak herşeye rağmen insanları incitmeden, izdihama
yol açmadan, günü geçmemiş gıdaların da dağıtıldığı organize çalışmaların
yapıldığını da söylememek haksızlık olur."
Oğuz Haksever:
Aslında dayanışma duygusu son derece güçlü olan bir toplumuz. Bunu
da 17 Ağustos felaketinde çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyduk. Ama o
olayda da yine helvayı yapıp gerçek ihtiyaç sahibine dağıtamadık. Bunda
organizasyon sorunu da vardı... Bazı suistimaller yüzünden güven duygusunun
zedelenmesi de... Organizasyon sorunu ve zedelenen güven duygusunun yarattığı
olumsuzluklar hala sürüyor. Kızılay Genel Başkanı Ertan Gönen telefon
hattında. Sayın Gönen iyi akşamlar... Önce, Ramazan ayında yoğunlaşan
gıda yardımlarındaki sorunla başlayalım... Neden organize yapılamaz bu
iş?
Ertan Gönen: Aslında
biz bütün şubelerimize bu yardımı yapıyoruz. Bütün şubeler bu işi gayet
güzel organize ediyor ama maalesef bir-iki şubede böyle bir yığılma ve
bir halkın hücumu var. Bunu önleyemiyorlar. Bu da oradaki birkaç vilayetin
yapmış yanlış organizasyondur. Zaten bu konuda Samsun Valiliğinden de
bir uyarı aldık diyelim. Çünkü daha evvel de bu şubeyi uyarmışlar. İthal
teneke durumundan dolayı. Bu sene de yine bir şey tekerrür etti. O aslında,
Kızılay insan saygınlığına dikkat ederek bu yardımları yapıyor. O bakımdan
bir çok şubemize bu yardımlar yapılırken, bunlarda hiçbir yerde bir şey
olmuyor. Bir-iki yerde oluyor. Ki, bu da düzeltilecektir.
Oğuz Haksever:
Sizinle yaptığımız bu bağlantıyı sunarken güven duygusunun özellikle
17 Ağustos'ta zedelendiğini anlatmıştık... Kızılay bu olumsuzluğu hala
yaşıyor. Ve galiba artık eski ramazanlarda olduğu kadar yardım da yapamıyor...
Nedir bağışlarda durum? Kuruma güveni tazelemek için ne yapmayı planlıyorsunuz?
Ertan Gönen: Aslında
bağışlarda belki bir azalma var ama şu anda tekrar bu bağışlarda bir yükselme
hissediyoruz. Ve aslında Kızılay'a karşı güven duygusu artmaktadır. Tabi
eski seviyesinden bir değişiklik olmuştu. Ama şunu samimi olarak söyleyebilirim
ki, halkımızın bize güveni yavaş yavaş artmakta. Çünkü yaptıklarımızı
kendilerine anlatmaya çalışıyoruz. Onlar görüyorlar ve inanıyorlar. Ve
onun içindeki bu güven duygusunu yavaş yavaş yükseltmekteyiz. Bunu da
çok yakında eski seviyesinin hatta üstüne çıkaracağız.
Oğuz Haksever:
Yani, bunu nasıl bir mekanizmayla yaptınız? Galiba şeffaflık ortaya
çıkıyor burada? Bu konuda somut bir şey var mı, ortaya koyduğunuz bir
mekanizma var mı?
Ertan Gönen: Var
tabi... Mesela bakın yaptıklarımızı, bugün çadır atölyelerini açtık. Biliyorsunuz,
17 Ağustos'tan sonra çadır bulamayan bir ülkeydik. Aradık... Şu anda çadır
satan bir ülke haline geldik. Şimdi bu Kızılay için bir yeniliktir. Ve
bütün personelimi, bütün şubelerimde, yeniden bir dev organizasyona girdik.
Ve yaptıklarımızı onlar kanalıyla halka anlatmaya çalışıyoruz. Ve yanlışlardan
ziyade eksiklerimiz vardı. Ama hiçbir yanlışımız olduğunu zannetmiyorum.
Çünkü hakikaten o günden bugüne kadar sadece ve sadece güzel şeyler yaptık.
Operasyon merkezi açtık. Personelimizi yeniyoruz. Çadır üretim merkezini
açtık.
Oğuz Haksever:
Anlıyorum, o zaman yaptıklarınız en azından bu güveni tazelemek konusunda
önemlidir, diyorsunuz... Çok teşekkür ediyoruz, yayınımıza katıldığınız
için... Telefonda bu kez sosyal yardımların nasıl yapılması gerektiği
konusunda çalışmalar yürütmüş bir isim var... Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Hizmetler Yüksekokulu Öğretim Üyesi Dr. Musa İkizoğlu, telefon hattında.
Sayın İkizoğlu iyi akşamlar... Tek sorun oganizasyon mu sizce? Yoksa başka
hatalar da mı yapıyoruz? Ne dersiniz?
Musa İkizoğlu:
Öncelikle NTV televizyonuna bu konuda gösterdiği duyarlılıktan dolayı
teşekkür etmek istiyorum. Son günlerde TV kanallarında izlediğimiz bu
görüntüler, oldukça üzücü görüntüler. Ve düşündürücü görüntüler de...
Yoksul veya muhtaç olarak adlandırabileceğimiz bu kişi ve ailelere, bu
şekilde yardım yapılmasını, bizler, sosyal hizmet uzmanları olarak hiçbir
zaman benimsemedik ve bundan sonra da benimsemeyeceğiz. Konuya daha iyi
açıklık getirebilmek açısından sosyal yardım konusuna kısaca değinmekte
fayda görüyorum. Sosyal yardım neye diyoruz, önce bunu tanımlamakta fayda
görüyorum. Öncelikle sosyal yardım, çeşitli nedenlerle temel ihtiyaçlarını
asgari düzeyde dahi karşılayamayacak derecede gelir kaybına uğramış veya
tamamen gelirsiz duruma düşmüş bireylere yapılan yardımlardır. Bu bireylere
yapılan yardımlarda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar büyük önem taşımaktadır.
Bu tür yardımlar yapılırken, daha organize olmak büyük önem taşımaktadır.
Öncelikle bu açıdan önerimiz, muhtaç veya yoksul bireylere yardım etmek
isteyen kişilerin yardımlarının o bölge veya mahalli bir resmi kurum veya
kuruluş bünyesinde toplanması ve daha sonra profesyonel, bu iş konusunda
uzman, meslek elemanlarınca organize edilmesinin sağlanmasıdır.
Oğuz Haksever:
Türkiye'de böyle bir organizasyon var mı? Her yerde sosyal hizmet uzmanı
ya da organizasyon becerisi olan insan var mı, sizce?
Musa İkizoğlu:
Şu anda yok... Bunun için bizim önerimiz Türkiye'de sosyal yardımların
ortak bir çatı altında toplanması ve bu ortak çatı altından yardımların
organize edilmesidir. Çünkü, bu ortak çatı altında yardımların toplanması
sayesinde yardımların Türkiye'nin değişik mahallerinde rastgele, basından
da gördüğümüz gibi üzücü, onur kırıcı bir şekilde yapılmasına da engel
olmamız mümkün olabilecektir. Şöyle özetlersek, bu organizasyonlarda,
profesyonel olarak görev alabilecek sosyal hizmet uzmanları sayesinde
yardımların daha uygun şartlarda, daha organize bir şekilde mesleki bilgiler
de kullanılarak, insanlık onuruna yaraşır bir şekilde yapılması mümkün
olabilecektir. Bu ortak çatı olarak belirlediğimiz kuruluş, ortak standartlar
belirleyebilecek, Türkiyemiz açısından. Ve o mahallin şartları içinde,
kime yoksul deniyor, kim muhtaç, kim yoksul, buna karar vermemiz, daha
kolaylaşabilecektir.
Oğuz Haksever:
Yani, ortak bir standart olsun, bu yöntemlerin biraraya getirildiği,
ardından da bu uygulansın diyorsunuz. Sizinle tekrar birlikte olacağız.
Çünkü, bundan sonra artık meseleyi nasıl yapılmalı şeklinde irdelemekte
yarar var. İlk bölümde meseleyi tesbit üzerinde durduk. Artık bu yayın
sırasında istemeden de olsa zaman zaman ekrana gelen tatsız görüntüleri
yaşamamak, yaşatmamak için ne yapmalı, sorusunun yanıtını almanın zamanı
geliyor. Ayrıca, yanıtı aramamız gereken bir soru daha var. Yardıma hazır
yüzbinlerce hayırseverin güvenini kazanmak için ne yapmalı. Özellikle
ramazan ayında yoğunlaşan ama hemen hemen hepsi izdihama yolaçan, insanları
inciten yardım dağıtımlarını yakın plana aldığımız program devam ediyor...
Hemen hemen bütün gıda yardımı dağıtımları sorunlu oluyor dedik ama iyi
örnekleri de tespit ettik.. İstisnalar da var yani... İşte bunlardan biri...
"İzmit'teyiz.
Depremin en çok acı bıraktığı yerlerden Körfez ilçesinde... Orada da yardıma
muhtaç binlerce insan var.. Ancak Körfezliler yardım alırken incinmiyor,
izdihamda ezilmiyorlar... Bunun tek nedeni iyi organize olmuş bir sosyal
yardım yöntemiyle çalışılıyor olması... Bunu başaran da kaymakamlık bünyesindeki
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı... Vakıf, gıda yardımı yapıyor...
Peki nasıl çalışıyor bu vakıf...
Öncelikle mağdur aileler tespit edilerek vakıf görevlileri tarafından
tek tek ziyaret ediliyor... Bu ziyaret sırasında muhtaç ailelere gıda
yardımı karşılığında alışveriş fişleri elden teslim ediliyor... Böylece
aileler anlaşma yapılan marketlerden fişlerin karşılığı kadar alışveriş
yapabiliyor...
Vakıf alışveriş yapacak durumda olmayan yaşlı ve sakatları da düşünmüş...
Nasıl mı? Onlar için de alışverişi vakıf görevlileri yapıp ailelere teslim
ediyor... Kısacası, hem aileler mağdur olmuyor, incinmiyor, izdihamlar
yaşanıp kimse ezilmiyor, hem de yardımlar gerçek sahiplerine elden ulaşmış
oluyor... Çağdaş ve sosyal bir devlette olması gereken de bu değil mi?"
Oğuz Haksever:
Körfez Kaymakamı Erdoğan Ülker, telefon hattında... Sayın Ülker, iyi akşamlar...
Yardımı muhtaç kişilere evinde teslim etmek yerinde bir uygulama kuşkusuz...
Çok zor bir iş mi bu Sayın Ülker?
Erdoğan Ülker:
Zor bir uygulama değil. Biz, normalde, vakıf mütevelli heyetince bu
insanlarımızı tesbit ediyoruz. 1500'e yakın ailemiz var. Ve bu insanlarımızdan
durumu uygun olanlar geliyorlar, bizden fişlerini alıyorlar. Tabi, bizim,
verebildiğimiz her mahallede marketler var. Evine en yakın markete gidiyor,
bu fiş para yerine geçerli... Gidiyor, fişi veriyor, oradan normal şartlarda,
belirlediğimiz gıda maddelerini, 13 kalemden oluşuyor, 40 milyonluk 5
nüfusa kadar... Ve 5 nüfustan fazlası 55 milyonluk, 13 kalem malzemeyi
alıyor ve oradan evine gidiyor.
Oğuz Haksever:
Ne kadarlık periyotla gerçekleşiyor bu?
Erdoğan Ülker:
Ayda bir veya iki ayda bir, şartlara göre, bazen bu ailenin mağduriyet
durumuna göre. Bazı ailelere bir ay da olabiliyor, bazı ailelere iki ayda
olabiliyor. Tabi ki mağduriyet derecesine göre.
Oğuz Haksever:
Nasıl tespit ediyorsunuz? Herhangi bir şüpheye yer vermeden, gerçek
yardıma ihtiyacı olan kişileri nasıl tespit ediyorsunuz?
Erdoğan Ülker:
Bizim, vakıf personeli bizzat gidiyor, yerinde inceliyor. Mahalle
muhtarının görüşünü alıyoruz. En son dosyada vakıf mütevelli heyetine
geliyor. Mütevelli heyetinde inceleniyor. Ve onun muhtaçlığına karar verilmiş
oluyor.
Oğuz Haksever:
Çok teşekkür ediyoruz, yayınımıza katıldığınız için... Bu kez telefon
hattında uluslararası kuruluşlarla yaptığı işbirliği sonucunda yardım
konusunda neredeyse profesyonelleşmiş bir vakfın yöneticisi var... Uluslararası
Mavi Hilal İnsani Yardım ve Kalkındırma Vakfı Başkanı Recep Üker... Sayın
Üker, iyi akşamlar... Sayın Üker, önce doğrudan işlediğimiz konuya değinelim...
Sizce incitmeden, sıkıntı yaşatmadan, hatta hayırseveri bin pişman etmeden
yardım nasıl yapılmalı?
Recep Üker: Önceden
belirlenen kriterlere uygun olarak hak sahiplerinin belirlenmesi lazım.
Bu belirlenen hak sahiplerine dağıtım kartları verilir. Ve bu insanlara,
insan onuruna yakışır bir şekilde dağıtım yapılır. Tabi, bu kriterler
toplumsal konumu, yani örneğin kadın, erkek, çocuk, yetişkin mi bunlara
bakılır? Ekonomik konumu sıfır tavandan başlayarak belirlenir. Sağlık
durumu, iş gücü kaybı var mı? Sürekli tedaviye muhtaç mı? Bunlar gözönüne
alınır. Aile konumuna bakılır. Aile konumunda eşler ayrı mı, aile çok
kalabalık mı, bunlara bakılır...
Oğuz Haksever:
Çok ayrıntı var. Peki, bunları nasıl yapıyorsunuz, yöntem nedir?
Recep Üker: Bunlara
belirli aralıklarla anketler yapılır. Bu anketlerin direk amacı belirlenmez,
genel bir anket olur. O anketlerin sonucu değerlendirilir. Ve o bölgedeki
insanların neye ihtiyacı olduğu tesbit edilir. Ona göre hak sahipleri
de belirlenir.
Oğuz Haksever:
Peki, sizin gibi vakıflar, harekete geçmeye hazır hayırseverlerde
güven duygusunu yaratmak için ne yapmalı? Ya da şöyle soralım hayırseverler
suistimal edilmeyecekleri yardım kuruluşlarını nasıl seçmeli?
Recep Üker: Şimdi
biz, genel uluslararası yardım kuruluşlarıyla çalışıyoruz. BM'ne bağlı
kuruluşlarla çalışıyoruz. Bunların belli kriterleri var. O kriterlere
uygun biz faaliyetlerin belli dönemlerinde rapor veriyoruz onlara... O
raporlarda zaten dağıtım yaptığımız bölgelerdeki insanlara imza karşılığı
dağıtılıyor. Ve bu raporlarda kendileri ikna oluyor zaten. Fakat halktan
alınan yardıma da bizim web sayfamız aracılığıyla, bu yardımları nasıl
yaptığımızı görüntülü ve döküman olarak, onları orada yayınlıyoruz.
Oğuz Haksever:
Çok teşekkür ediyoruz, programımıza katıldığınız için... Programın
sonunda yeniden Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Öğretim
Üyesi Dr. Musa İkizoğlu'na tekrar dönüyoruz.. Sayın İkizoğlu, konuklarımızı
dinledik... Ekleyecekleriniz olacaktır kuşkusuz... Yardım dağıtırken nasıl
organize olmalı? Yani, herkesi bir yere toplayıp da alın dağıtın demek,
bir organize yapmak için herhalde doğru yöntem değil...
Musa İkizoğlu:
Tabi ki, o şekilde mümkün değil. Bence de söylediğimiz gibi yardımlar
için ortak çatı altında toplamanın gerçekleştirilmesi... Yani tüm Türkiye'deki
sosyal yardımların tek çatı altında birleştirilmesi. Bu açıdan birleştirmeden
sonra yoksulluk ve muhtaçlığa dönük standartların belirlenmesi ve yardımların
nasıl yapılacağına ilişkin planlamanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Oğuz Haksever:
Geliştirilmiş bir yöntem var mı? Körfez Kaymakamının gerçekleştirdiğine
benzer başka bir uygulama var mı?
Musa İkizoğlu:
Şimdi, zaten Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, ayni ve nakdi
yardım yönetmeliğiyle, bu şekilde düzenli yardımlar yoksul ailelere düzenli
yardımları yapmaktadır. Nitekim uygulamaları Türkiye açısından bir örnek
de teşkil etmektedir. Çünkü, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nda
yapılan yardımlar, profesyonel meslek elemanı olan sosyal hizmet uzmanlarıyla
gerçekleştirilmektedir. Sosyal hizmet uzmanları da uygulamalarında sosyal
incelemeyi öncelikle olarak gerçekleştirmekte, muhtaç ve yoksul bireyleri
sosyal incelemeler sayesinde belirlemekte. Çünkü bu konudaki temel bilgileri
eğitimlerinden almış bulunmaktadırlar. Ve bu sayede belirlenen muhtaçlık
kriterlerine göre düzenli olarak bireylere sosyal yardımların yapılması,
hatta düzenli olarak periyodik kontrollerin yapılması mümkün olmaktadır.
Ancak bu uygulamayı diğer özel ve resmi kurumlarda görmek çok mümkün değil.
O zaman kısaca toparlarsak, çözüm olarak bu tür yardımlaşmalarda ortak
bir çatı altında toplanmanın sağlanması, ortak yardım, yoksulluk ve muhtaçlık
standartlarının belirlenmesi, yardımların planlanması ve burada temel
meslek elemanlarınca, bu yardımların organize edilmesi, yapılması, verilmesi
daha uygun görülen çözümdür.
Oğuz Haksever:
Çok çok teşekkür ediyoruz, sayın İkizoğlu. Gıda yardımlarının nasıl
yapılması gerektiği konusunu yakın plana aldık. Bu programdan bir sonuç
çıkar. O da bu işin uzmanlarına verilmesi. Türkiye'de yetersiz de olsa
uzmanların varolduğunu burada gördük. İyi akşamlar.
|