Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 23:15 TS 17 Kas., 2001
CNBC-E
Denktaş: 38 yıl daha kaybetmeyeceğiz

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Rum yönetimi Klerides ile yapacakları görüşmeyle ilgili CNBC-e muhabiri Pınar Aydınlı’nın sorularını yanıtladı.
Rum yönetimi lideri Klerides’le ne zaman ve nerede görüşeceksiniz?
       Denktaş: Kendisine yazdığım mektupta 1 ile 10 Aralık arası benim için uygun olduğunu duyuruyorum. Kendi arzusuydu. BM bir yetkili bulundursun ve not tutsun. Bunu ben kabul ettim. Bizim için de iyi olur. Konuşulanları, karşılıklı pozisyonları Güvenlik Konseyi de görmüş olur. Niçin bu yüz yüze görüşme ihtiyacı duyduğum sorunuza verilecek yanıt gayet basittir. Genel Sekreterliğin mandası ile Genel Sekreter’e verilen yetki belgesi bunca yıldır Kıbrıs meselesinin haline yaramamıştır ve bir tıkanma olmuştur. Bu tıkanmadan Rum tarafı yararlanmak suretiyle AB trenini kendi deyimleriyle süratle AB’ye doğru ilerletmektedirler. Türkiye’nin ekonomik kriz nedeniyle ve AB’ye girme istemi nedeniyle yeterince buna karşı koyamayacağını 1960 anlaşmalarının verdiği hakları savunamayacağını veya savunmaktan vazgeçeceğini hesaplıyorlar. Kıbrıs Türklerinin de ekonomik kriz nedeniyle konfederasyonda egemenlikte eşitlikte ısrar etmeksizin Kıbrıs Rum idaresini hükümet olarak kabul edip AB’ye koşacağını zannediyorlar. Büyük yanlış yapıyorlar ve kendilerine bunun tehlikelerini anlatmak istiyorum. Öncelik, uzlaşmaya verilmelidir. Uzlaşma neticesinde iki tarafın statüsü belirlenmelidir. Eşit egemenlik kabul edilmelidir. Böylelikle AB’ye girme konusu gündeme gelir, o zaman her iki statüsü belirlenmiş eşit taraf AB’ye hangi şartlarda girileceğini oturur karara bağlar. Doğru yol budur. Kendilerinin tuttukları yol kapkaç yoludur. Sahte bir unvan altında Kıbrıs’a sahip çıkma yoludur. Silahla ambargolarla yapamadıklarını, Yunan’ın şantajına yenilmiş olan AB kanalı ile elde etmek yoludur ki bu opportunist bir yoldur. Büyük bir kumardır. Daha evvel de bu kumarı oynadılar, Türkiye bir şey yapamaz diye ve ne olduğunu gördüler. Türkiye haklarından vazgeçmeyecektir. Biz de vazgeçmeyeceğiz. Bu mesajı verip, gel birlikte bu tıkanmış yolu nasıl aşacağız. Bunu konuşalım davetidir.
       Yüz yüze görüşmelerden sonuç alınabileceğini umuyor musunuz? KKTC’nin haklı tezleri kabul edilecek mi?
       Denktaş: Şimdiki gidişatta sonuç alınamıyor. 38 yıldır sonuç alınamayan bir yoldayız. Dolayısıyla bir başka yolu denemek akıl harcıdır. Eğer her iki taraf da uzlaşma istiyorsa bizim de denemek istediğimiz hakikaten Rum uzlaşma mı istiyor yoksa sonucu olmadığını gördüğü bu yolda ısrar ederek silah zoruyla elde edemediği sonuca varmak oyununa devamı mı yeğliyor? Bunu anlamaya çalışacağım. Alacağımız sonuç bizim yeni politikamıza yön verecektir. Ya tıkanıklık giderilecektir. Veyahut da by pass ameliyatı gerekecektir. Ya o ya o. Bir 38 yıl daha Rum ne düşünür ne yapacak hükümetim mi değil mi diye vakit kaybetmenin manası yok.
       Dolaylı Kıbrıs müzakerelerinden ve önceki görüşmelerden farkı ne olacak?
       Denktaş: Önceki yüz yüze görüşmeler mesela Makarios’la yaptığım yüz yüze görüşmelerden bir müşterek zemin ortaya çıktı. Bu neydi? İki kesimli iki halka dayalı üç özgürlüğün dolaşım yerleşim mal mülk edinme özgürlüklerinin kısıtlanacağı garanti anlaşmasının devam edeceği ve her toplumun kendi toprağında hükmedeceği bir federal çatı ortaya çıkmıştı. Ondan sonra Kiprianu ile görüştüm. Kiprianu ile yaptığımız görüşme ki Kiprianu’nun isteksizliğine rağmen bu ortak zemini ortadan kaldırmadı. Kaldıramadı bütün gayretlerine rağmen. 11 yıl görüştük. Eğer Kiprianu böyle bir federasyona razı olmuş olsaydı çoktan halledilirdi. Seçimi kaybettiğinde beyanat yaptı ve dedi ki ben hiçbir zaman federasyon istemedim. Benim uğraşım Makarios’un vasiyetini yerine getirmek Makarios’un vasiyeti de bu Rumların Kıbrıs Hükümeti oldukları inancını devam ettirmek bu unvana sahip çıkmak bunu terketmemektir. Bu unvana sahip çıkmak Enosis’e en yakın noktaydı. Bundan vazgeçilmemesiydi ben buna hizmet ettim dedi. Ondan sonra Vasiliu geldi. Vasiliu ile yapmış olduğum görüşmelerde sonra farkına vardık. Yine kendisinin bir mektubu yayınlandı basında. O da söz vermiş diğer Rum liderlerine beni seçerseniz milli davadan yani Kiprianu’nun söylediği davadan vazgeçmeyeceğim merak etmeyin diye. Ama onunla yüz yüze görüşmede büyük bir şey elde ettik. Varılacak anlaşma ne olursa olsun iki halkın ayrı referandumuna sunulacaktır diye ve yine Vasiliu ile yaptığımız görüşmede AB’ye müracaatın uzlaşma olduktan sonra yapılacağı konusunda idi. Mal mülk mübadelesi kriter olarak önümüze gelecek şekilde müzakere edilmişti. Dolayısıyla bu yüz yüze görüşmelerden bunlar çıktı. Sonra Klerides geldi 1992’de. O bütün bunları reddederek geldi. O günden bu güne onun bütün uğraşı Yunanistan ile askeri anlaşmayı ileriye götürmek ki yaptı büyük ölçüde silahlandı Yunanistan’a askeri üsler verdi ve AB’ye öncelik verdi. Bizimle uzlaşma değil önceliği. AB üyeliğidir ve nedenini de söyledi. AB’ye Kıbrıs’ı bu haliyle üye yaptığımız takdirde 1960 Anlaşmaları ile Türkiye’ye verilen haklar ortadan kalkar Kıbrıs Türklerine vaat edilen Makarios’la yaptığım anlaşmanın parametreleri temelleri Avrupa yasalarına aykırı olur böylelikle bütün Rum göçmenler geri dönme hakkına sahip olur. Yunanlılık Helenizm zafere ulaşır. AB’ye müracaat bu maksatla. Bu nedenledir ki bugüne kadar her temasta Klerides AB’ye yapmış oldukları müracaatı desteklememizi istemiştir. Biz politik açıdan destekleyemeyiz. Çünkü Kıbrıs hükümeti diye yapılan müracaatın sadece bir Rum müracaatı olduğunu söylüyoruz. Hükümet değilsiniz diyoruz. Bizi temsil etmiyorsunuz. Bizimle istişare etmediniz ve 1960 anlaşmalarının yasakları vardır. Kıbrıs birleşik olduğu halde dahi Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadığı bir yere giremez. Siz bunu da çiğnediniz. Dolayısıyla sizin bütün gayretiniz 1960 anlaşmalarının kurmuş olduğu ortaklığı yıkan taraf olarak yeni bir ortaklık kurmamak ve Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde Yunanistan’la dengelenmiş haklarını ortadan kaldırıp Kıbrıs’ı bir Yunan çerçevesi içine sokmaktır. Nasıl ki Anastasiadis bunların bir parti lideri beyanat yapmış ve demiştir ki geçenlerde AB’ye girdiğimiz takdirde bu Yunanistan’la da Enosis anlamına gelir ki doğrudur. Dolayısıyla Klerides’in kaçamak oyunu AB sanki Kıbrıs meselesiymiş gibi oynaması neticesinde bir yere varamadık ve gördük ki Klerides bu tıkanmadan istifade etmeyi düşünüyor. Bizi suçluyor. AB’ye de ben konuşmaya hazırım görüşmeye hazırım diyerek kendini iyi takdim ediyor. Kıbrıs Hükümeti azınlıkla görüşmeye hazırdır diye yalan da söylüyor. Bizim statümüzü azınlığa indirgiyor. Böylelikle bir yol tutmuş gidiyor ve hayatından memnun. Zannediyor ki hedefe varacak. Ben de kendisine hedefe varamayacağınız anlatıyorum.
       BM gözetimindeki görüşmelerden 24 Kasım’da alınan kararla çekildiniz. Şu andaki görüşünüz nedir? Masaya dönmenin bir anlamı var mı?
       Denktaş: Hiçbir anlamı yoktur. Biz Genel Sekretere 12 Eylül değerlendirmesine dönmesini telkin ediyoruz. Orda iki eşit tarafın yeni bir ortaklık kuracağı ve bunların birinin diğeri hakkında konuşma diğerini temsil etmeye hakkı olmadığı vurgulanmıştır. Biraz evvel saydığım Rumlarla yapmış olduğum anlaşmalarda ortaya çıkmış olan ilkeler var. Bunların ters yüz edilmeyeceğini kabul etmelerini istiyoruz. O zaman bir çerçeve kurulmuş olur. Yoksa bu kurulmadan tekrar görüşmelerin başlamasının hiçbir anlamı yoktur. Çünkü üç gün sonra yine masadan kaçacağız. Veyahut kaçırılmış olacağız. O zaman daha da suçlu oluruz. Hem biz hem de Türkiye. Onun için biz görüşme yolu ile ciddi bir anlaşma istediğimiz için kalıcı bir anlaşma istediğimiz içindir ki görüşmelerin sağlam bir zeminde gerçekçi bir zeminde tarafların yasal haklarını göz önünde tutan bir çerçevede başlaması için uğraşmaktayız.
       AB’nin İlerleme Raporu’nda yine Kıbrıs yer aldı. Türkiye’den beklentilerini dile getirdiler yeniden. Rapora ilişkin değerlendirmeniz nedir?
       Denktaş: Bu raporun esasına baktığınızda bir yanılgının büyük bir ölçüde devam ettiğini görürsünüz. O da sanki AB’ye yapılan meşru bir müracaat varmış ve bunu yapan meşru hükümet de AB’ye layık bir tarafmış ve bu hükümeti kabul etmemekle suç işliyormuş ve uzlaşmadan kaçmış oluyormuş gibi bir çerçeve içerisinde yazılmış bir rapordur. Temeli de yanlıştır yaklaşımı da yanlıştır. Onun için bunların biz düzeltilmesini istiyoruz. Gerçeklerin kaile alınmasını istiyoruz. Geçmişe bakmazsanız 1963’ de niçin ortaklık yıkıldı kim yıktı? Maksadı neydi? Hedefi neydi? Bunlar hep belgelenmiş şeylerdi. Bunları biz anlatmaya çalıştığımızda geçmişe bakma geleceğe bak diyorlar. Ben geçmişe bakmıyorum. Kıbrıs hükümeti dediğimiz terörizmle bu unvanı alıp kaçmış olan tarafın işlediği eylemleri dolayısıyla sizin dediğiniz gibi Rumların meşru hükümet olmadığını anlatmaya çalışıyorum diyorum hayır onu unut diyorlar. Biz unutamayız ama. Unutamayız. 1960 anlaşmaları yasalar diyoruz. Kıbrıs meselesi yasal mesele değildir siyasi meseledir diyorlar. Eğer 21. yüzyılda Avrupa yasaları kaile almazsa vakaları kaile almazsa gözünü kapayarak taraflardan bir tanesini diğerinin meşru hükümeti yaparsa böyle yapmakla meşru hükümet dediği terörizm makama diğer tarafı yok etme yetkisini verdiğini görmezse anlamazsa tabiatıyla hiçbir yere gidemeyiz ve çok tehlikeli bir yola girmiş oluruz. Bunları anlatmakla biz vakit geçiriyoruz. Bunları anlayan var bazıları anladım ama ben bir şey yapamam demektedir. Hükümetinin siyaseti bu maalesef. Bazılar anlamamakta ısrar etmektedir.
       Rum kesiminin AB’ye tam üyeliği durumunda ne yapılacak? Plan ya da planlarınız nelerdir?
       Denktaş: Ben hala Rum tarafının tek başına AB’ye alınabileceğine inanmak istemiyorum. Eğer bu dünyada hak varsa adalet varsa ve Avrupa kendi kriterlerine sahip çıkacaksa. Soruyorum Avrupa kriterlerine göre halkının dörtte birini terörizmle evinden yurdundan etmiş bütçesinden atmış insan haklarını çiğnemiş ülkenin anayasasını yırtarak ben senin hükümetinim diye hiçbir şekilde hükümet olma hakkı olmayan devletler var mıdır? Bunları yapmış olan Rum idaresi AB’nın kriterlerine uygun bir idare mi? Cevap veremiyorlar. Herkes onları tanıyor diyorlar. O cevap değildir. Herkes bütün dünya dünya yuvarlaktır diyen insanı çarmıha gerdirmeye kalktı ama haklı o çıktı. Şimdi herkes bunlara meşru hükümet diyor diye haklı çıkamazlar. Biz teşhis istiyoruz. Teşhis. Otursunlar bizimle beraber Kıbrıs meselesi nedir teşhir koyalım. Bunlar hükümet mi değil mi bunu inceleyelim. Bunların Kıbrıs için AB’ye müracaat hakkı var mı yok mu buna bakalım. Yapan yok bunu. Dolayısıyla eğer bütün bunlara rağmen Avrupa gözlerini kapar ve Rumlarla birlikte bir kumar oynayacak olursa sırf bu bölgeye hakim olmak için bu bölgedeki uluslararası anlaşmalarla Türk-Yunan dengesini bozarak bir yere varmak için bu tehlikeyi göze alırlarsa bunun gereği yapılır. Bunun gereği boyun eğmek değildir. Bunun gereği peşlerinden gitmek değildir. Ayrılığı perçinlemiş olurlar. Bu ayrılık hangi şekilde devam eder. O o gün kararlaştırılacak bir iştir.
       Son günlerde Türk medyasında savunulan tezlerin aksine bir takım değerlendirmeler gündeme geliyor. Sizin buna bakış açınız nedir?
       Denktaş: Şimdi Türkiye’de öyle anlaşılıyor ki Kıbrıs meselesi halledilse veya Türkiye Kıbrıs’tan vazgeçse Türkiye’nin AB’ye girme yolu ağzına kadar açılacak zannedenler vardır. Biz bu görüşte değiliz. AB biz yetkili insanlarla konuşuyoruz. Konuştuk. Türkiye’ye eğer üyelik fırsatı verecekse Türkiye’nin önüne 10-15 yıl koymaktadır. Şimdi Türkiye bu baskı ile Kıbrıs üzerindeki AB baskısı ile Kıbrıs’ta taviz verirse en haklı olduğu bir davada taviz verirse demek ki bu baskının geçerli olduğunu etkin olduğunu ispat etmiş olacaktır. Bunun hemen arkasında Ege’de baskı gelecektir. Hemen arkasından Güneydoğu’dan baskı gelecektir. Eğer utanmazlarsa hemen arkasından Ermeni konusu gündeme getirilecektir. Bu baskı geçerli ise Türkiye bu baskı ile en haklı davasını kurtaramazsa artık baskıdan hiç kurtulamaz. Dolayısıyla baskı yapılıyorsa bunun haksızlığını savunmak gerekir. Kıbrıs meselesi Türkiye’nin AB’ye girmesinde bir kriter değildir ve olamaz. Çünkü Kıbrıs meselesini Türkiye yaratmamıştır. Yunanlılar yaratmıştır. Rumlar yaratmıştır. Onlara söyleyeceklerine hallet de öyle gel büyük bir jenosidi büyük bir soykırımı önlemekten başka bir şey yapmamış olan Türkiye’ye söylüyorlar. Büyük bir haksızlık büyük bir adaletsizliktir. Buna boyun eğmek demek artık ben hiçbir hakkımı koruyamam anlamına gelir. Dolayısıyla bu Kıbrıs meselesi engeldir verelim gitsin derhal halledilsin diyenlere verilecek cevap budur. Halledelim nasıl halledelim? Kıbrıs Rum’u nasıl halledilmesi istediğini söylüyor ve AB de bunu kabul etti. Meşru Kıbrıs Hükümeti mükemmel bir müracaat yapmış. Bu hükümet mükemmel bir adaymış ve biz bu treni kaçırmayalımmış. Peki bunu kabul etmek demek azınlık hakkına razı olmak demek Türkiye’nin garantörlüğünün etkisiz hale gelmesine razı olmak demektir. Anastasiades’in dediği gibi Kıbrıs’ın Yunan hegomanyasına girmesi yani arka kapıdan enosisin yapılması demektir. 13. Yunan adasının Türkiye aleyhine zaten silahlanmıştır. Tamamen bütünüyle silahlanması anlamına gelir. Anlaşın uzlaşın diyorlar. Peki uzlaşmak her iki tarafın istemiyle olur. Bir taraf kazandığını ve artık hedefe varmakta olduğunu gördüğü sürece benimle uzlaşır mı? Masaya gelin diyorlar. Masadaydık biz niçin kalktık? Çünkü masada bizden egemenlikten vazgeçmemizi istiyorlar. Biz 1960 anlaşmasında egemenliğin ortaklarından biriydik. Bunu bizden almak istediler vermedik. Egemen bir halk olarak direndik mücadele ettik. Egemenliğimiz bir yere uçup gitmedi ki. Egemenliği koruduk eşitliği koruduk. Rum’un bizi idare hakkı olmadığını koruduk, Türkiye’nin garantörlüğünü koruduk. Şimdi diyorlar ki masaya geleceksin ama sakın egemenlik konuşma. KKTC diye bir şey getirme. Masaya geleceksin eşitlikten bahsedeceksin ama eşitlik şu veya bu şekilde tarif edilecektir. Siyasi eşitlik falan yoktur. Masaya geleceksin ama seçimler bundan sonra hiç olmazsa bir kısmı müşterek listeler olacaktır. Müşterek listeler olacaktır. İki ayrı halkın iki ayrı birimin ayrı ayrı seçimi formülü 1960’taki formül geçerli değildir. Bunlar var önümüzde bunları gördükten sonra ben masada ne yapacağım. İşim ne? Bunları verecek olan bir insan bulacaklar göndersinler masaya. Dolayısıyla durum budur. Kıbrıs meselesi Türkiye için nedir? Biz neye inandık ve bu mücadeleye girdik. Her şeyimizi ortaya koyarak Kıbrıs meselesi sadece Kıbrıs Türklerinin insanca yaşaması meselesi değildir. Girit gibi kaybedilmemesi meselesidir. Türkiye açısından Atatürk’ün sözleri vardır. Kıbrıs düşman elindeyse ikmal yollarımız tıkanmış olur diye. Kıbrıs’a dikkat ediniz der. Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar’ın diğer bütün liderlerin Sayın Süleyman Demirel’in herkesin temas ettiğimiz bunca yıl liderlerin söylediği vardır. Kıbrıs Yunan’a Rum’a giderse Türkiye denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar. Ve bu bölge bir Yunan gölü haline gelir. Bunlar var ortada onun için Kıbrıs’ı verelim gitsin. Ver gitsin ama bir şey elde edecek değilsin. Büyük bir jeopolitik yara alacaksın. Biz böyle düşündüğümüz için bu mücadelenin içinde 50 yıldır gidiyoruz devam ediyoruz. Feda edilecekse Türkiye bunu hükümet olarak meclis olarak asker olarak halk olarak açıkça söyler. Biz 5-10 yazarın yazdıklarına bakarak maneviyatımızı bozamayız siyasetimizi değiştiremeyiz saygılıyız yazdıklarına ama görüyoruz ki bir inançla yazılıyor. Kıbrıs engeldir inancıyla yazılmaktadır. Bu da çok yanlış bir değerlendirmedir.

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları