|
Soruşturma sonucunda, 16 Ocak 1984 tarihinde bazı suçlara ilişkin 53 sayfalık iddianame hazırlandı. İddianamede, soruşturma sonucu bazı olaylara ilişkin verilen görevsizlik ve kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına da yer verildi. | ||||
İstanbul 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığının, bir kısım gazetelerde çıkan haberler ve Ağcaya atfen yapılan açıklamaları ihbar kabul ederek aradan geçen süre içerisinde yeni gelişmeler olabileceği ve yeni deliller ortaya çıkacağı düşüncesiyle 9 konuda soruşturma yapılmasını istediği ifade edildi
|
İddianamede, sanıklar bölümünde birinci sırada yer alan Mehmet Ali Ağcanın Adam öldürmek suçundan idam cezası ile hükümlü ve Roma Rebibiya Cezaevinde müebbet ağır hapse hükümlü olduğu ifade ediliyor. İddianamede Ağcanın yanı sıra, Zülfikar Yasan, Yılma Durak, Hasan Hüseyin Şener, Abuzer Uğurlu, Selçuk Atar, Yusuf Hududi, Mehmet Gürbüz, Mehmet Tanaydın, Eyüp Şanlıoğlu, Yusuf Ayaydın, Mustafa Kemal Derinkök, Doğan Yıldırım, Osman Alasu, Mehmet Metiner, Yılmaz Salman, Recep Öztürk, Oral Çelik, Yalçın Özbey, Mehmet Şener, Hasan Murat Pala, Güngör Uygur, İhsan Bayram ve Yüksel Yılmaz, sanık olarak gösteriliyor. SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARI Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve başyazarı Abdi İpekçinin 1 Şubat 1979 tarihinde öldürülmesinden sonra olayın failleri olarak Mehmet Ali Ağca ve Yavuz Çaylanın yakalandığı, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesince 11 Temmuz 1979 tarihinde tutuklandıkları ve Mehmet Şener hakkında da gıyabi tutuklama kararı verildiği belirtilen iddianamede, Ağcanın 28 Nisan 1980 tarihinde ölüm cezasına mahkum edildiği ve hükmün Askeri Yargıtay 1. Dairesince 20 Ağustos 1980 tarihinde onanarak kesinleştiği ifade ediliyor. Ölüm cezasının infazıyla ilgili kanunun, Resmi Gazetenin 12 Mart 1982 tarihli mükerrer sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe girdiği kaydedilen iddianamede, Yavuz Çaylana TCKnın 296. maddesi gereğince verilen 3 yıl hapis cezasının bozulduğu, yeniden yapılan yargılama sonucu da İstanbul 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Zahkemesinin 27 Ocak 1981 gününde verdiği kararla 10 yıl ağır hapse mahkum edildiği bildiriliyor. Ağcanın, 7 Kasım 1979 tarihinde muayene için sevk edildiği Adli Tıp Kurumu binasından kaçırılmak istendiği kaydedilen iddianamede, bu eylemden olayı Atilla Serpil ile Nurettin Çiçekin 1 Nolu Askeri Mahkemenin 23 Aralık 1980 tarihli kararı ile mahkum olduğu, Bayram Sarıtaş, Muzaffer İnan, Yusuf Hududi, Adnan Atmaca, Yusuf Kayabaş, Ali Çam ve Osman Alasunun ise beraat ettiği vurgulanıyor. Yine Mehmet Ali Ağcanın 23 Kasım 1979 tarihinde tutuklu bulunduğu Kartal-Maltepe Cezaevinden firar ettiği ifade edilen iddianamede, bu eyleme karıştıkları belirlenen Bünyamin Azeryılmaz, Mehmet Tanaydın, Rasim Gürbüz ve Ramazan Gürbüzün Sıkıyönetim 2 Nolu Askeri Mahkemesinin 16 Haziran 1981 günlü kararı ile çeşitli cezalara mahkum edildikleri belirtiliyor. KOMUTANLIĞIN EMRİ İstanbul 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığının, bir kısım gazetelerde çıkan haberler ve Ağcaya atfen yapılan açıklamaları ihbar kabul ederek aradan geçen süre içerisinde yeni gelişmeler olabileceği ve yeni deliller ortaya çıkacağı düşüncesiyle 9 konuda soruşturma yapılmasını istediği ifade edilen iddianamede, bu soruşturma konuları şöyle açıklandı: - Mehmet Ali Ağcanın cezaevinden kaçırılışından sonra Ankaraya götürülmesinde kullanılan aracın, Abdi İpekçi cinayetinin diğer sanığı Mehmet Şenerin kardeşi Hasan Hüseyin Şenere ait olduğunun ortaya çıktığı -Olay yerinde bulunan boş kovanların sayı ve niteliği itibariyle otopsi raporunun incelenmesinden olaya karışan başka bir kişinin de silah kullandığının ortaya çıktığı, -Ağcanın cezaevi kaçırılması olayının ve kendisinin karıştığı diğer olayların sanıklarının çoğunluğunun Malatyalı veya Pötürgeli oluşunun dikkate alınmadığı, -Ağcanın yakalandığı sırada üzerinde bulunan sahte kimlikte adı yazılı şahsın üzerinde durulmadığı, -Cinayetten önce Abdi İpekçinin kaybolan ve sonradan kapağı yırtılmış şekilde bulunan özel not defteri ile maktülün öldürülmesinden kısa bir süre önce ilgilendiği olayların üzerinde durulmadığı, -Yakalanan Ağcanın, kısa bir sürede kaçacağını soruşturmanın başında askeri savcıya söylediği, buna rağmen üzerinde durulmadığı, -Ağcanın, kaçakçı örgütleri ve özellikle Abuzer Uğurlu ve Bekir Çelenk ile irtibatının araştırılması gerektiği, -Sanık adına yatırılan paraların kaynağının araştırılması gerektiği, -Kaçırılma ve kaçırma teşebbüsünde müdahil olan kişilerin ve silahların tam bir araştırmaya konu edilmediği. Bir kısım basın organında, soruşturmanın amacının bu yayın organlarının savundukları siyasal görüşlere göre Ağcanın cezasının azaltılması veya özellikle sağ ve sol örgütlerdeki kişilerle irtibatının aranması olduğunun öne sürüldüğü belirtilen iddianamede, Terör eylemlerinin dünya çapındaki geniş kapsamı karşısında kısa bir sürede olayı çözümlemek ve herhangi bir siyasal görüşe bağlamak mümkün görülmediği gibi, kesinleşmiş mahkumiyet kararlarının değiştirilmesi de mevcut deliller karşısında söz konusu değildir. Aksine, yukarıda belirtilen tüm mahkeme kararlarının yerinde olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır deniliyor. AĞCANIN KİŞİSEL EYLEMLERİ Aynı iddianamede, Mehmet Ali Ağcanın kişisel eylemleri 9 maddede toplanıyor. Bunlar, Üniversite seçme sınavlarında sahte giriş belgesi düzenleyerek yerine bir başka kimseyi sınava sokması ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girmeye hak kazanması, İstanbulda Beyazıt ve Laleli bölgelerinde karıştığı kaçakçılık eylemleri, Abdi İpekçinin öldürülmesi, 5 Kasım 1979da muayene için sevk edildiği Adli Tıptan kaçmaya teşebbüs etmesi, Kartal-Maltepe Cezaevinden 23 Kasım 1979 tarihinde firar etmesi, Yakalanmadan önce 22 Mart 1979 tarihinde İstanbul Kızıltoprak Bağdat Caddesi 204 numarada kuyumcu Hamza Yıldırıma ait dükkandan, 3 Nisan 1979 tarihinde de Koşuyolunda Fruko deposundan silahlı gasp, Kendisini ihbar edip yakalanmasına neden olduğu gerekçesiyle Şubat 1980 tarihinde Ramazan Gündüzün öldürülmesi eylemine karışması, Firar sonrası çeşitli yer ve tarihlerde sahte pasaport ve nüfus cüzdanlarının temin edilip kullanılması ve Romada Mayıs 1981 tarihinde Papa 2. Jean Paulun öldürülmeye teşebbüs edilmesi olarak sıralandı. İPEKÇİYİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ SÖYLEDİ |
|||
Oral Çelik ve Yalçın Özbeyle Uğurlunun Efesteki Otelinde birkaç defa buluştuk ve plan yaptık. Ben, İpekçiyi takip ederek davranışları hakkında bilgi topladım. İpekçiyi, Oral Çelik ve Yalçın Özbey öldürecekti. Yalçın Özbey, şoförlük yapacaktı.
MEHMET ALI AĞCA Terörist |
Ağcanın 3 ayrı belgede Abdi İpekçiyi kendisinin öldürdüğünü söylediği, İtalyadaki ifadesinde ise reddettiği belirtiliyor. Dönemin Sıkıyönetim Askeri Savcısı Hakim Kıdemli Albay Hanefi Öncül ve Yardımcı Savcı Tevfik Tunç Onatın hazırladığı 53 sayfalık iddianamede, Ağcanın, İtalyadaki ifadesinde Abdi İpekçinin öldürülmesi olayını özetle şöyle anlattığı kaydediliyor: Kemal Derinkök, gazetenin satışına engel olduğu için Abuzer Uğurluya İpekçinin ortadan kaldırılmasını söylemiş. Uğurlu da, Türk mafyası aleyhine başlatılan basın kampanyası nedeniyle İpekçiye düşman olduğundan kabul etmiş. Oral Çelik ve Yalçın Özbeyle Uğurlunun Efesteki Otelinde birkaç defa buluştuk ve plan yaptık. Ben, İpekçiyi takip ederek davranışları hakkında bilgi topladım. İpekçiyi, Oral Çelik ve Yalçın Özbey öldürecekti. Yalçın Özbey, şoförlük yapacaktı. Ateş edenler ve öldürenler Oral Çelik ve Yalçın Özbey idi. Ben otelde idim. İddianamede, Ağcanın, 11 Ekim 1979 tarihinde olaya ilişkin yargılandığı dava sırasında verdiği ifadesinde ise Benim Abdi İpekçiyi öldürdüğüm doğrudur dediği vurgulanıyor. Aynı iddianamede, Ağcanın, itiraf niteliği taşıyan 30 Haziran 1979 ve 6 Temmuz 1979 tarihlerindeki ayrı ayrı günlük notlarında ise Abdi İpekçiyi kendisinin öldürdüğünü belirttiği kaydediliyor. ÜNİVERSİTE SINAVLARINDA SAHTECİLİK İddianamede yer alan anlatımlara göre Ağca, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde okuduğu 1977-78 yıllarında, bu fakülteyi beğenmediğinden ve ekonomiye yakınlık duyduğundan 1978 üniversite sınavlarına girebilmek için kimliği tespit edilemeyen bir arkadaşı ile başvuru belgesi düzenledi. Sınav sonucu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girmeye hak kazanarak okula kayıt yaptıran Ağcanın, sınava giriş için sahte belge tanzim ettiği yıllar sonra ortaya çıktı. Bu olaya ilişkin hakkında soruşturma başlatılan Ağca, İtalyada alınan ifadesinde bu olayda kendisinin yerine imtihana giren arkadaşının ismini vermekten kaçındı. ADLİ TIPTAN FİRARA TEŞEBBÜS Yine aynı iddianameye göre, gasptan tutuklu Atilla Serpil, bir süre önce tahliye edilen arkadaşı Mehmet Metinere Adli Tıp Kurumundan kaçma fikri için bir mektup yazarak, tabanca ve para göndermesini istedi. Serpil, tabancayı cezaevinde teslim aldıktan sonra Ağca da, cezaevi yönetimine müşahade altında 7 gün kalacakları Atilla Serpille birlikte gitmek için başvuruda bulundu. İpekçinin öldürülmesine ilişkin yargılandığı davada cezai ehliyetinin tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumuna müşahade altına alınması kararının çıkması üzerine Ağca, Atilla Serpille 5 Kasım 1979 tarihinde cezaevinden alınarak kuruma götürüldü. Ağca ve Serpil, Adli Tıp binasına geldikten sonra Atilla Serpilin müşahade altına alınacağı sırada ellerindeki kelepçeler çözülü olduğu için üzerindeki tabancaları çekip, kaçmak için bir hemşireyi rehin aldı. Ancak Astsubay Yusuf Hududinin müdahale etmesi üzerine tabancalarını teslim etmek zorunda kalan Mehmet Ali Ağca ve Atilla Serpilin firar girişimi, başarısızlıkla sonuçlandı. MALTEPE ASKERİ CEZAEVİNDEN FİRAR Ağca, 23 Kasım 1979 tarihinde Maltepe Askeri Cezaevinden er Bünyamin Azeryılmazın temin ettiği asker elbisesini giyerek kaçtı. Firar olayıyla ilgili İtalyadaki sorgulamasında Ağca, ziyaretçileri geldiğinde 2 astsubayın onlarla görüşmesinde kolaylık sağladığını belirterek, böylece sahte kimlikle ziyaretine gelen Oral Çelikin kendisine para verdiğini anlattı. Cezaevinden firar etmek için karar verdiğini belirten Mehmet Ali Ağca, Oral Çelikin gerekli parayı bulabilmek için aynı cezaevinde tutuklu Abuzer Uğurluya başvurduğunu söyleyerek, kaçışını şöyle anlattı: Astsubay Yusuf Hududi ve er Bünyamin Azeryılmazla, kaçışından bir gün önce anlaşmaya vardım. Kaçışım, 1979 yılının Kasım ayının 24. gecesini 25ine bağlayan gece kesinleşti. Ben Azeryılmazın temin ettiği bir er üniforması giyerek çıktım. Bu üniformayla birlikte astsubay Hududi, bana bir çift asker postalı bulmuştu. Kaçtığım sırada Hududi, nöbetçiydi. Azeryılmaz benimle geldi. Azeryılmaza 260 bin lira para vererek, 2 tabanca hediye ettim. Oral Çelikten öğrendiğim gibi, kaçışım için Hududiye 400 bin, yine Azeryılmaza 300 bin, soyadını hatırlamadığım astsubay Yüksele de 30 bin lira verdim. PASAPORT TEMİNİ VE İRANA KAÇIŞ İddianamede, Ağcanın İtalyada Papa 2. Jean Paula suikast girişiminden sonra sahte pasaportla yakalanması olayına ilişkin verdiği ifadede de, Faruk Özgün adına düzenlenmiş bu pasaportu kendisine Oral Çelikin temin ettiğini belirttiği vurgulanıyor. Aynı iddianamede, bu konuyla ilgili Konya Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığının soruşturma yürüttüğü, pasaportta ismi bulunan Faruk Özgünün hüviyetini Halil İbrahim Kurta, Kurtun da Abdullah Çatlının kardeşi Zeki Çatlıya verdiği, Zeki Çatlının da ağabeyinin talimatıyla pasaportun tanzimi için Ağcanın fotoğraflarıyla birlikte Hasan Dağaslana verdiğinin tespit edildiği anlatılıyor. İddianamede, Ağcanın, temin edilen pasaportla Oral Çelik ile Erzuruma, oradan da Iğdır üzerinden İrana kaçtığı bildiriliyor. SUÇLAMALARIN SONUCU İddianamede, soruşturmaya konu yapılması istenen suçlamaların sonuçları irdeleniyor. Buna göre, Papa 2. Jean Paulun öldürülmesine teşebbüs suçundan Mehmet Ali Ağca hakkında 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde kayıtlı bir dava bulunduğu için savcılığın bu suçu soruşturma konusu yapmadığı belirtiliyor. Ağcanın Erzurumda saklanması ve İrana geçişiyle ilgili Timur Selçuk ve Muammer Cindilli haklarında Erzurum Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığınca kamu davası açıldığı anlatılan iddianamede, Ağcanın Adli Tıp Kurumundan kaçırılmaya teşebbüs eylemine ilişkin de Atilla Serpil ve Nurettin Çiçek haklarında İstanbul 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde mahkumiyet kararı verildiği ifade ediliyor. Yine Ağcanın Maltepe Askeri Cezaevinden kaçışına ilişkin de, Bünyamin Azeryılmaz, Ramazan Gürbüz, Rasim Gürbüz ile Mehmet Tanaydın haklarında İstanbul 2 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından mahkumiyet kararı verildiği kaydedilen iddianamede, Ağcanın Ankarada saklandığı yerlerle ilgili de, Hasan Murat Pala, Mustafa Dikici ve Mehmet Kurşun haklarında Ankara 2 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesince mahkumiyet kararları verildiği bildiriliyor. Ağcanın, Abdi İpekçinin öldürülmesi olayına ilişkin yargılandığı davada da ölüm cezasına çarptırıldığı hatırlatılan iddianamede, Yavuz Çaylanın da 27 Ocak 1981 tarihinde 10 yıl ağır hapis cezası aldığı kaydediliyor. NETİCE VE TALEP İddianamenin netice ve talep bölümünde, Yalçın Özbey, Oral Çelik, Mehmet Şener, İhsan Bayram, Recep Öztürk ve Mehmet Malkan hakkında o dönemde firarda oluşlarından dolayı savunmaları alınamadığı için dosyalarının ayrılmasına karar verildiği belirtiliyor. Kaçakçılık ve buna bağlı olarak Mehmet Ali Ağca adına banka şubelerine yatırılan paralar arasındaki ilişkiler konusunda Askeri Savcılıkça görevsizlik kararı verildiği, soruşturma evrakının Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığına gönderildiği ifade edilen iddianamede, Ağca hakkında Üniversite seçme sınavlarında sahtecilik, Sahte kimlik ve pasaport temin etmek ve kullanmak ve Cürüm işlemek için teşekkül kurmak suçlarından dava açılması halinde yargılamanın sonunda verilecek cezanın, kesinleşmiş idam cezasına hükümlü oluşu ve bu cezayı yeni suçlarından dolayı verilecek cezanın bir etkisi olmayacağından 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kanununun Kuruluşu ve Yargılama Usulü hakkındaki kanunun 113. maddesi gereğince geçici olarak tatiline karar verildiği bildiriliyor. Ağca hakkında, Adli Tıp Kurumundan kaçmaya teşebbüsünde bilgi sahibi olması dışında suç oluşturacak herhangi bir eylemi olmadığından suç unsurları oluşmakla yine 353 sayılı kanuna göre kovuşturmaya yer olmadığına hükmedildiği belirtilen iddianamede, Papa 2. Jean Paulun öldürülmesine teşebbüs ile Koşuyolundaki Fruko deposundan silahlı gasp suçları hakkında da kamu davaları açılmış olduğundan bu suçlar hakkında yeniden dava açılmasına gerek olmadığına karar verildiği anlatılıyor. İşadamı Kemal Derinkökün Taammüden adam öldürmeye tahrik ve teşvik ettiği iddiası hakkında kamu davası açmaya yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği vurgulanan iddianamede, yine Eyüp Şanlıoğlu, Yusuf Ayaydın, Hasan Murat Pala ve Güngör Uygur hakkında kamu davası açılmaya yeterli delil bulunmadığından takipsizlik kararı verildiği ifade ediliyor. İddianamede, Zülfikar Yasan, Yılma Durak, Hasan Hüseyin Şener, Selçuk Atar, Yusuf Hududi, Abuzer Uğurlu, Mehmet Tanaydın, Doğan Yıldırım, Osman Alasu, Mehmet Metiner ve Mehmet Gürbüz hakkında ise çeşitli suçlardan yargılanmaları amacıyla İstanbul 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde kamu davası açılmasının gerekli görüldüğü vurgulanıyor. | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||