Home page
Haber Menüsü


 
Stratejik kart kaç milyar dolar eder?
 
Stratejik kartın şimdilik kullanılan kısmının fiyatı geçen seneden kalan 5 milyar dolar olduğu görünmekte. İleride kullanılacak kısımlar ise 5 milyar dolar bankalara kredi ile 5 milyar dolarda rezerv takiviyesi veya benzeri krediler olabilir.
 
Altuğ Karamenderes
 
13 Kasım—  Kart hep vardı, şimdi kullanma ihtiyacı hasıl oldu. Ama kartı kullanmak isteyen kartın ne kadarını kaçtan kullanmaya karar vermek için gelişmeleri görmek istiyor, bir yandan da olası durumlar için fiyat üzerinde beyin fırtınası devam ediyor. Kartın sahibi ise kartın tümünü kullandırmak istemiyor (Irak meselesi), geri kalanına ise biçtiği fiyat 2002 için 15 milyar dolar taze giriş.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  IMF pazarlıklarda lojistik hizmet vermek konumunda, gerekli bilgileri toplayıp pazarlık zemini oluşturuyor, ekonomi parametrelerini tespit ediyor. Türk tarafı ise kooperatif davranıyor fakat daha önceden söz verilmiş bazı talepleri (ihale, tütün, bankacılık konuları) yerine getirmekte acele etmiyor, siyasi parametrelerin önemini artırıcı bir strateji izliyor.
       
KATALİZÖR DIŞ KREDİ AMACIN TA KENDİSİ
       Burada 11 Eylül sonrası Türkiye’nin 2002’deki finansman ihtiyacını tespit çalışmalarının üzerinden 2 aya yakın zaman geçti. 2002’de Türkiye’nin ne kadar ihracat yapabileceği, Türkiye’ye ne kadar turist gideceği, Türkiye’ye yatırım yapma istekliliği tahminlerinin zorluğu aslında bir noktadan sonra çok karmaşık hesapların abesle iştigal olduğu noktasına getirebiliyor, analistleri...
       Nihayetinde katalizör rolünü görücek olan ‘vaat edilecek’ dış yardımın büyüklüğünde kilitleniyor herşey.
       Eğer gelecek miktar kamunun bu seneki dış borç yükümlülüklerini (IMF hariç 10 milyar dolar) ve olası ihracat - turizm kayıplarını ( ? milyar dolar) ve olası özel sektör net borç ödemelerini (? Milyar dolar) karşılıyorsa sorun yoktu.
       Aslında ihracat-turizm bir yana, IMF ödemeleri hariç kamu ve özel sektörün 2002’deki 23 milyar dolarlık toplam dış borç ödemeleri karşılancak kadar bir dış kaynak hazır olsa, pek çok analist için Türkiye 2003’üde çıkaracak bir rüzgarı arkasına alabilir.
       11 Eylül öncesinde yeni IMF başkan yardımcısının da belirttiği gibi Türkiye’ye 2002 için ek bir yardım söz konusu değildi. 11 Eylül sonrası dünya koşullarının Türkiye’yi olası bir finansman zorluğu içine sokacak olması (döviz girişlerinin azalacak, ve borç ödeme çıkışlarının artacak olması) da belki o kadar önemli değildi, taa ki Türkiye’nin 11 Eylül sonrası uluslararası politikada önemli bir rol oynayacağı anlaşılana kadar.
       Bunun üzerine Türkiye’nin ihtiyacı ne kadar olur bir bakalım durumuna gelindi
       
İÇERİDEN TEMİN EDİLEBİLECEK KAYNAK
       Türk tarafı çok çabuk bir miktar tespit etti. IMF ise, ihtiyacın bir kısmının iç kaynaklardan temin edilebileceğini hemen tespit etti. Bu kamuoyuna devletin küçülmesi vasıtasıyla tasarruf olarak yansıdı, ayrıca zaman zaman yeni vergilerde gündeme geldi ve kanımızca başta petrole ek vergi olmak üzere, hiç gündemden düşmeyecek.
       Tahminimizce IMF şu ana kadar Türk tarafının kendi kaynaklarından 1 ila 2 milyar dolar ek vergi 2 ila 3 milyar dolar devlet harcamalarından tasarrufun, toplam 5 milyar dolara kadar iç kaynağın mümkün olduğunu hesaplamakta. Ayrıca, kamu borçların da yeni bir takas ile 2-4 milyar dolar faiz tasarrufu, Euro bond piyasalarına 3 milyar dolar ihraç, 2 milyar dolara yakın özelleştirme ile Türkiye’nin 14 milyar dolara yakın ( 5 milyar doları döviz cinsinden) bir kaynağı kendi imkanlarıyla temin etmesinin mümkün olduğu tespitini yapabilecek durumdadır.
       Bu toplamda Türkiye’nin hiç dış kaynak olmadan da yoluna devam edebileceğini gösteren bir rakamdır.
       
KAYNAK İHTİYACININ DÖVİZ YANI
       Fakat bir sorun vardırki iç kaynağın dövize döndürülebilmesi için yeterli döviz rezervi yoktur. İkincisi kaynakların temini içeride politik, dışarıda ise psikolojik engellere çarpacaktır ki bu durumda kaynakların yüzde 100 temini oldukça riskli olmaktadır. IMF doğal olarak politik psikolojik tarafını bırakıp, döviz rezerv temini tarafında yoğunlaşacaktır.
       Bu anlamda 2002’deki ödemesi gelen 6 milyar dolarlık IMF borcunun çevrilmesi ve 2001’deki anlaşmadan kalan 5 milyar dolarlık bir kaynak ve bankalara sermaye karşılığı 5 milyar dolarlık bir kredi IMFnin paket büyüklüğünü 16 milyar dolara, taze giriş miktarını ise 10 milyar dolara çıkaracaktır.
       Ayrıca Türk tarafının 3 milyar dolar euro bond ihracı ve 2 milyar dolarlık özelleştirme ile 15 milyar dolar dövize ulaşması mümkün olacaktır.
       Toplamda 9 milyar dolara yakın bir TL cinsinden kaynak ve 15 milyar dolar da döviz cinsinden taze potansiyel kaynak (24 milyar dolar) ortaya çıkmaktadır. IMF pazarlıkta Türk tarafını kendi kaynaklarını harekete geçirmeye ikna edebilmesi için bir ödül koyması gerekecektir. Bu ise 2000’de de kullanıldığı gibi kredili döviz rezerv takviyesi (SRF) olabilir.
       
KARTIN FİYATI
       Stratejik kartın şimdilik kullanılan kısmının fiyatı geçen seneden kalan 5 milyar dolar olduğu görünmekte. İleride kullanılacak kısımlar ise 5 milyar dolar bankalara kredi ile 5 milyar dolarda rezerv takiviyesi veya benzeri krediler olabilir. Bu basitleştirilmiş şemada pazarlık 10 milyar dolar üzerine dönmektedir. Türk tarafından talep edilenler ise 2003’üde içine alacak şekilde yeni bir devlet harcama ve bankacılık reformuna girmesi ve söz verilmiş yarım kalmış düzenlemeleri tamamlaması olacaktır.
       Tabii ki bunların yanısıra müttefik olmanın gereklilikleri de yerine getirilecektir.
       Politikacılar 1 tür fayda-2 tür maliyet analizi ile karşı karşıyadırlar. Maliyetler; reformların iç politik devamlılığı yok etmesi (ki bu konuda koalisyonun pek istekli olmadığı göze çarpmaktadır) ve müttefikliğin gerekliliklerinin Türkiye’nin bölge politikalarıyla çelişmesi.
       Fayda ise 11 Eylül sonrasında Türkiye’nin borç ödeme sorununa rağmen büyüyebilmesi (basit anlamda üretim için gerekli ithalatı yapacak dövize sahip olması) ve borcunu ödeyememe gibi geleceği ipotek altına alan bir durumdan kurtulması.
       
BU ARALAR KİM DAHA SIKINTILI
       Türkiye’nin pazarlık gücü atak değil, pasif ‘prisoners dilemma’ denilen beni zor duruma düşürürsen sende zor duruma düşersin, en iyisimi beni çok zorlama stratejisidir. Burada önemli olan zaman içinde kimin kimden daha çok yardıma ihtiyacı olacağı meselesi olacaktır. Bunu ise şimdiden tespit etmek zor görünmektedir.
       Aslında karar vermenin stresi - yükü pasif strateji izleyen Türkiye’den çok, atak strateji izlemek zorunda olan müttefiklerin sırtındadır.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları