|
|
Tüm dünya toplumları yaklaşık 30 trilyon A.B.D. Dolarından oluşan toplam dünya pastasından paylarına düşeni arttırmaya çalışıyorlar. Payı arttırmanın iki yolu var; ya pastayı büyüteceksiniz veya kendi payınıza düşen dilimi. Bunların ikincisi kaçınılmaz olarak başkalarının geçimini, boğazını kısacak sonuçlar doğuracaktır. Birinicisiyse ne yazık ki öyle hemen olmuyor. Yol kazalarının insanlık tarihinin sıradan olayları olduğu tarihsel akış içinde sabır, koordinasyon, kararlılık, sağgörü, bilgi ama hepsinden önemlisi zaman gerektiriyor bu ilk çözüm. Zaman çoğu kez sabır demek, sabır özveri, kararlılık, istikrar. Ne yazık ki dünyanın hiç bir yerinde sabır çok rastlanan bir erdem değil. Belki de erdem olarak nitelenmesi bundandır, kimbilir? Toplumlar da en az bireyler kadar sabırsız. Bu sebeple bireyden topluma uzanan bir çizgide konsantrasyonumuz hep çözümlerin ikincisi üzerinde; Pastadan payımıza düşen dilimi büyütmek. Coelho romanının bir yerinde; Kendi kişisel menkıbesini yaşayan kimse neye ihtiyacı varsa hepsini bilir . diyor. Şöyle bir düşününce bu sözün bireyler için ne kadar doğruysa, toplumlar için de o kadar doğru olduğunu görürüz. Sıkıntımız kendimiz için neyin doğru olduğunu bilmekte değildir. Sıkıntının kaynağı genellikle bu doğruya Nasıl ulaşılacağı, yani yöntemdedir. Türkiye özelinde toplumu oluşturan bireylerin, ondan kazanç sağlayan bir kısım şuursuz hariç, neredeyse her biri tek tek enflasyonsuz bir yaşam istemektedir. İhtiyacımız kuşkusuz budur. Ama nasıl? Yükü ilk kim sırtlayacak? Fedakarlık sırası kimde? Hadi fedakarlığı kabul ettin, senden bir sonraki acaba kuralına göre oynayacak mı? O da payına düşeni yüklenecek mi? Tüm bu soruların cevabı siyasa araçlarını belirleyecektir. Ve işte anlaşmazlık da genellikle buradadır. Başka bir noktadan konuya yaklaşalım. Türkiyenin artık 70 milyonların kapısını vuran bir ülke olarak uluslararası politikada etkinliği ne olmalıdır? Yine istisnaları olmakla birlikte bu soruya toplumun geneli, Adriyatikle Çin Seddi arasında sıkışmış bir vizyonla cevap vermeye heveslidir. Heves iyidir de, iş bedele gelince suratlar asılır, yöntem tartışma konusu olur. Toplum ve geçmişiyle ilgili bir tartışmayı ele alalım. Tarihsel olandan kendi geleceğine yönelik dersleri çıkarmakta zorlanan gündem arsızı toplumsal yapı bu biçimde günceli ıskaladığının da farkındadır. Aksi takdirde sık sık, niye küs olduğumuzda ayrı bir muamma olan tarihimzle barışmamız gereksinimi niye sürekli tellafuz edilen bir konu olsun? Toplum ihtiyaçlarının bilincindedir kuşkusuz, ama seçilen yöntemin getireceği bedele tahammülü sınırlıdır. Üstelik ilgili tarafların neredeyse tümünün bu ve benzeri tartışmalardan kendi adına bir beklentisi de vardır. Kısa vadede hem içeride, hem de dışarıda toplumun refahı için girişilecek mücadele işte bu çerçevede sıkıntılı bir mücadeledir. Pastadan payımızı arttırmak, nereye layıksak oraya erişmek için bu sıkıntıları aşmak zorundayız. Dünya tarihinin bu büyük kırılma döneminde toplumu arzu ettiği ve layık olduğu yere taşımak için toplumsal menkıbemizi aramak ve bulmak mecburiyetindeyiz. Oraya ulaşmayı arzu etmek hakkımızı, gerekli bedelleri ödeme kararlılığıyla birleştirmek durumundayız. Bu bedelleri toplumun geleceğini ipotek altına sokmayacak ve bize sürdürülebilir avantajlar sağlayacak biçimde belirlemek gereksimindeyiz. Dünya nüfusunun yaklaşık % 1, 1ini barındıran ülkemizde dünya üretiminin sadece binde 6sını gerçekleştiren bir toplum olma elbisesinin açıkça bize dar geldiği şu günlerde uygarlıkların ve jeopolitiğin sınır çizgisinde yaşayan bizler, fay hattının üzerinde oturmanın ne demek olduğunun bilincine artık varmış olmalıyız.Giydiğimiz elbise bize dar geliyorsa, ki geliyor, eğer layık olduğumuz bu değilse, toplumca kendi menkıbemizi yaratmalı ve ona yürümeliyiz. Dünya yeniden biçimlenirken önümüze bu yönde fırsatların çıkmakta olduğu görülmektedir. Yine Coelhoya kulak verelim; Bir düşün greçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu. yüreğine güven ama çölde olduğunu da unutma. İnsanlar savaşırken evrenin ruhuda savaş çığlıklarını duyar. Gökyüzünün altında olanların sonuçlarından hiç kimse kurtulamaz. Ahmet K. HAN NTV Uluslararası İlişkiler Danışmanı Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||