|
| |||||
22 Ekim Reel sektördeki sıkıntıları aşmak için bir süredir olumlu adımlar atan bankalar, reel sektör ve ekonomi yönetimi kaynak konusunda zor bir dönemece girdi. Taraflar, reel sektörün borç sorununun nasıl çözümleneceği konusunda fikir birliğine henüz varamadı. |
Şirket kurtarma için düğmeye basıldı Derviş: Şirket kurtarmada seçici olunacak 'İstanbul Yaklaşımı Ekim sonu hayata geçecek' Özen: Çerçeve tamam, resmi boyuyoruz "İstanbul değil, oyalama yaklaşımı" 2002'de vergi gelirlerinde yüzde 50 artış hedefleniyor |
|||
Sürekli olarak vurgulandığı gibi, reel sektörün en büyük sorunu batık borçların rehabilitasyonu... Bu sorun, iş dünyası ve ekonomi yönetiminin önüne cevaplanması gereken iki soruyu getiriyor. Batık borçlar fiziki olarak nerede yönetilecek ? Bu borç sorunu nasıl çözümlenecek? | |||||||||
Taraflar, uluslararası tecrübelerin ışığında, bu sorulara şöyle yanıtlar bulmuş: Varlık yönetim şirketleri... Batık borçların iflas dışında çözülmesi planı yani Londra Yaklaşımı... İKİ AYAKLI SAC NASIL DURACAK? Toplantılarda görüşlerine başvurulan uzmanlara göre, Varlık Yönetim Şirketi kurulması Türkiye şartlarına uygun değil. Peki, reel sektör, bu iki ayaklı sac üzerinde nasıl duracak? Batık Borçların fiziki olarak nerede yönetileceği ve bu borç sorununun nasıl çözümleneceği sorularına getirilen iki çözüm de aslında birlikte çalışıyor. VARLIK YÖNETİM ŞİRKETİ Varlık Yönetim Şirketi her türlü konuya adı üstünde risk yönetimi olarak bakan şirketlerdir. Batılılar buna asset management diyorlar. Amaç zor durumda olan ve reel üretim yapan şirketlerin riskleri satın almak ve bu riski yönetmektir. Varlık Yönetim Şirketleri, aynı zamanda kreditör bankaların birbirlerinden habersiz ve sorumsuzca bloke ettikleri şirketlerin borçlarını alacaklı bankalardan bloke eder. LONDRA YAKLAŞIMINDA NE YAPILDI? Batık borçların iflas dışında çözümlenmesinde en yaygın kullanılan metoddur. Yaklaşım, Bankacılık kesiminin tamamen gönüllü kabullenmesi prensibine dayanır. 1990 yılında Bank of England tarafından geliştirilmiş olan bu metod, daha sonra uygunlaştırılarak Kore ve Taylandda, Bangkok Yaklaşımı; Endonezyada ise Jakarta İnisiyatifi isimleriyle uygulanmıştır. 4 temel prensibi vardır: Ödeme zorluğundaki şirket iflasa zorlanmayacak, aksine bankaların kredi kolaylığı tanıması sağlanacaktır. Borçlunun geleceği ile ilgili kararlar tüm bankaların ve diğer tarafların ortak onayını alan anlaşılabilir bilgiler üzerine alınabilecektir. Bankalar beraber çalışacaktır. Zararın önemi anlaşılmakla birlikte yükün paylaşılması geçerli olacaktır. YAŞAYABİLECEK VE YAŞAYAMAYACAK FİRMALAR Gerek varlık yönetim şirketi ve gerekse Londra Yaklaşımında ortak en önemli nokta, yaşayabilecek ve yaşayamayacak firmaların ayrımına gidilmesi ve seçicilik kriterlerinin tarafsız uygulanması. Reel sektörün sorunlarını çözmeye yönelik planlanan her iki yöntemde de sadece yaşayabilecek firmalara yönelik kurtarma planı çalıştırılıyor. Hangi yaklaşım söz konusu olursa olsun mutlaka finansal verilerden yola çıkılıyor. YAŞAYABİLECEK FİRMALAR: Risk sermayesini belirlenen bir dönem içinde geri ödeyebilecek potansiyele sahip olan firmalara yaşayabilecek firmalar deniliyor. Yaşam Sınırı içinde, Risk Sermayesi ile Vergi Öncesi rezervlerin yüzde 12sinin toplamı alınıyor. Bu toplam eğer eğer firmanın net karına eşitse yaşam sınırında kabul ediliyor. Yani firma net karının bu toplamın üzerinde olması gerekiyor. YAŞAYAMAYACAK FİRMALAR: Yeniden yapılandırma çerçevesinde firmayı kapatma maliyeti eğer karın üzerine çıkıyorsa firma yaşayamaz olarak nitelendiriliyor. Güney Korede yaşayabilirlik kriterini bankalar belirliyor. Bankalar batık borçları olan müşterilerinin şartlarını ve karlılığa dönüş kapasitelerini değerlendiriyorlar, bu borçlular arasında rehabilitasyona aday firmaları seçiyorlar. Her bir firma için bir lider banka belirleniyor (genelde en büyük alacaklı olan banka) ve lider banka kontrolünde şirket alacaklarına ilişkin müzakereler götürülüyor. İSTANBUL YAKLAŞIMINDA SORUN FİNANS Londra Yaklaşımının uygulama alanlarına göre değişik isimler almasının son örneği İstanbul. İstanbul yaklaşımı kendi kurallarına göre çalışacak. İşte özde aynı ancak içerikte farklı İstanbul Yaklaşımının çalışma planı. Toplantılara danışmanlık yapan uzmanların görüşlerine göre, sistemin çalışabilmesi için öncelikli olarak bir finansal desteğe ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Ancak içinde bulunulan ekonomik durum dolayısıyla finansal desteği sağlayacak kaynaklardan ikisinin çalışmayacağı açık... Yani bankacılık sektörü ya da Hazine bu kaynağı sağlayamayacak... Bu durumda geriye bir tek yol kalıyor: Dış finans kaynağı. Tabii bunun için de zaten bu amaçla kurulmuş bir kuruluş devreye girecek. Uluslararası Finans Kurumunun (IFC) temel amacı sanayiyi geliştirmek ve ayakta tutmak, uygulama alanları ise genelde gelişmekte olan ülkeler. NASIL ÇALIŞACAK? Şirket senedini alacaklı olan bankaya verecek, banka bu senedi alıp ciro edecek ve Merkez Bankasına verecek, Merkez Bankasıda senedi garanti göstererek IFCden kredi alacak. İşte Dünya Bankasının yan kuruluşlarından olan IFC, Türk reel sektörü için böyle bir kilit rol olacak. Zaten yaklaşık 2 hafta önce Dünya Bankasının Türkiye Temsilcisi Ajay Chhibberın da Türkiyeye ek destek vereceğiz sözleri bu yolun açık olduğuna işaret ediyor. YASAL DÜZENLEMELER GEREKİYOR Ancak, bir sorun var. Merkez Bankası Yasası böyle bir kredilendirmeye uygun değil, öncelikle Merkez Bankası Kanununun bu kredilendirmeye uygun hale getirilmesi gerekiyor. Uzmanlara göre, alternatif bir yol daha var; bu sistem Hazine tarafından da çalışabilir. IMF ile yeni bir düzenleme yapılarak bu kredilendirme Hazineye verilebilir ya da Merkez bankası için yol açılabilir. Ayrıca, İcra-İflas Kanununda kötü niyetli borçluyu koruyan hükümler kaldırılacak ya da çalışamaz duruma getirilecek. BORÇLUYA DA SORULACAK Bu düzenlemelerin ardından borçluya düzenlemelerde sonra oluşan yeni koşullar anlatılacak, bu koşullarda programı kabul edip etmediği sorulacak ve kabul edilmesi durumunda süreç çalışmaya başlayacak. Yeni düzenlemeler çerçevesinde bir bakıma risk üstlenecek olan bankaların da bazı istekleri var. Bankalar tüm koşullarda eşit olmak istiyorlar. İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde yapılacak anlaşmalarda, bankalar, fon bankalarının da diğer bankaların tabi olduğu hükümler çerçevesinde ele alınmasını istiyorlar. Böylece banka yöneticilerinin yasal kovuşturma ile karşı karşıya kalmaları engellenecek. | |||||||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||