Home page
Haber Menüsü


 
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal
 
Hazine’nin finansal sistem yükümlülüklerine ayak uydurmak için ister istemez döviz cinsinden borçlanmaya ağırlık vermesi, hızlanmış dolarizasyon olarak hanemize geri dönüyor.
 
Ozan Korman Tarman
NTV-MSNBC
 
2 Ekim—  Hazine’nin TL borçlanma bedelinin yüksekliğini aylardır tartışıyoruz. Mevcut programın çalkantılarla da olsa az eksikle uygulanması ve IMF’den hatırı sayılır ölçüde kaynak sağlanması da Hazine’yi rahatlatamadı.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bunun belli başlı üç nedeni var: İç borç dinamikleri üzerine şimdilik dindirilmiş kaygılar, siyasetçilere karşı oluşmuş güven bunalımı ve gidişatındaki belirsizliğin, hele hele yukarıya doğru dalgalanma hızının bir türlü önüne geçilememiş döviz kuru.
       Dördüncü işlenmesi gerekli sorun ise fınansal sistemimizin yükümlülükler bölümünün de TL cinsinden borçlanma ihtiyacımızı karşılamak için daha az uygun hale geldiğidir. Rakamlara baktığımızda, toplam iç borç stoğunun finansal sistemimize kıyasla çok büyüdüğü zaten bilinen bir gerçek. Kamu ve fona devredilmiş bankaların zararlarının seküritizasyonu nakit olmayan borç miktarımızı çok büyüttü.
       
İYİ HABER - KÖTÜ HABER
       Ana başlık bazında, iç borç stoğunun finansal sistemin toplam parasal yükümlülüklerine oranı Haziran sonu itibariyle yüzde 94’e ulaştı. Bu oran 2000 sonunda yüzde 54 idi. Ancak ana başlıktaki rakamlardan daha da önemlisi iç borcun yapısında meydana gelen değişiklikler.
       İyi bir haberin altını yukarıda da çizmiştim. Nakit olmayan borçtaki artış Hazine’nin mevcut yükümlülüklerini tahvile dönüştürmesinden kaynaklanıyor. Görev zararları adı altında bu borç zaten daha önce de fazlasıyla mevcuttu. Bugünkü program ve seküritizasyonlar sağolsun daha şeffaf hale geldiler.
       Ancak kriz sonrası TL cinsinden mevduatlar reel anlamda erirken, döviz cinsinde mevduatlar arttı. TL mevduat tabanının erime nedenleri ekonominin dolarizasyonu ve bir ölçüde bir miktar paranın finansal sistem dışına çıkarılması. Bunun sonucu, toplam iç borç stoğunun M2’ye oranı yılın ilk yarısı neredeyse iki katına çıktı.
       Yine bir iyi haber, nakit borcun özel bankalardaki tüm mevduatlara oranının düşmüş olması. Bunda kamu ve fon bankalarının sistemin kalan bölümünden izole edilmesi de etken. Haziran sonu itibariyle bahsettiğim oran yüzde 82. Yine büyük bir rakam olsa da 2000 sonundaki yüzde 112’den de bir düşüş söz konusu.
       Kötü haberse, nakit borcun özel bankalardaki TL mevduatlarına oranının Haziran sonunda yüzde 248’e ulaşmış olması. Bu özel bankaların iç borcun nakit kısmını sadece TL mevduatlarına dayanarak finanse edemeyeceklerini kanıtlıyor.
       
İÇ BORCU SATIN ALACAK DIŞ KAYNAK
       Sorunumuz da bu noktadan kaynaklanıyor: İç borcu satın alacak dış kaynaklı alımlar gerçekleşmiyor. Yatırımcıların birdenbire mevduat tercihlerini TL lehine değiştirmeleri de beklenmiyor. Bu durumda ya özel bankalar TL tahvilleri alabilmek için tekrar açık döviz pozisyonları yaratacaklar ya da Hazine daha çok döviz cinsinden tahvil çıkaracak.
       Bu bildiğimiz gibi yeni bir sorun değil. Ancak Şubat’ta yaşananlar bankaların dilini çok yaktı. Bankalar döviz riski almak istemedikçe ve yatırımcılar birikimlerini döviz mevduatlarında saklamayı tercih ettikçe, Hazine TL cinsinden borçlanabilmek için çok yüksek faiz ödemek zorunda kalıyor. Önemli bir faiz dışı fazla tutturulsa da ve IMF’den yüklü kaynak sağlansa da durum böyle.
       Bu durumda bankaların Hazine’nin döviz cinsi tahvillerine büyük ilgi göstermeleri şaşırtıcı değil. Değil ama Hazine’nin bakış açısından da bu denli döviz kağıtlarına yüklenir hale gelmek pek hoş değil.
       Birincisi daha düşük bir borçlanma bedeli karşılığında da olsa (yüzde 11- yüzde 12’lik dolar bedeline karşın yüzde 90 ve üzerine çıkan lira bedeli) Hazine üzerine döviz kuru riski almaya başlıyor. İkincisi, iç borcun önemli bir kısmı dövize kaydırıldıkça borcun reel değerini daha yüksek enflasyon yoluyla azaltma opsiyonumuz da yok edilmiş oluyor.
       
HIZLANDIRILMIŞ DOLARİZASYON...
       Ama belki en önemlisi bu yazıda dile getirdiğim olguların sonucunun dolarizasyonun hızlanması ve liranın varlığının tehlikeye girmesidir. Bankalar Şubat’tan beri Merkez Bankası’ndan alım yoluyla döviz biriktiriyorlardı.
       Şimdi Hazine döviz cinsinden cazip yatırım araçları piyasaya sürdükçe, bankaların dolar biriktirme gerekçeleri daha da fazlalaştı. Bankalar dolar biriktirmeye daha da niyetlendikçe, döviz mevduatlarını daha cazip hale getirmek için daha da yüksek oranlarla yatırımcıların karşısına çıkacaklardır.
       Yani Hazine’nin finansal sistem yükümlülüklerine ayak uydurmak için ister istemez döviz cinsinden borçlanmaya ağırlık vermesi, hızlanmış dolarizasyon olarak hanemize geri dönüyor.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları