|
Türkiyede hayvancılık sektörünün, 1980 yılı sonrasında başlayan ve devam eden yanlış uygulamalar nedeniyle hızlı biçimde kan kaybettiğini ve hatta komaya girdiğini savunan Eroğlu, şöyle devam etti: Hayvancılık açısından çok zengin bir potansiyele sahip olmakla birlikte ihtiyacımızı karşılamaya yetecek hayvansal gıdayı üretemeyen bir ülkeyiz. Böyle değildik, yaptığımız yanlışlar sonrasında böyle olduk. Bu ülkeye yıllarca kaçak yollardan ya da ithalatla ne olduğu belirsiz et sokuldu. Sahip olduğumuz potansiyeli değerlendireceğimize işin kolayına kaçıp başka ülkelerin ürünlerini tercih ettik. İthal ettiğimiz canlı hayvanların neslini devam ettiremedik ve önemli bir kaynağı heba ettik. Sahip olduğumuz zengin potansiyele sırtımızı dönüp hayvansal ürün ithalatını tercih ederek taşıma suyla değirmen döndürmeye çalıştık, ülke kaynaklarını yabancı ülkelere aktardık. GIDADA DIŞA BAĞIMLILIK Eroğlu, açlık sorununun gelecekte daha ciddi boyutlar kazanacağını gözardı etmeyen ülkelerin gıdayı en stratejik ürünler arasında düşündüklerini ifade etti. Tarımsal ürünler açısından dünyada kendi kendine yetebilen 8 ülkeden biriydik, bununla övünüyorduk. Yalnızca övünmekle yetinince pek çok gıda için dışa bağımlı hale düştük, gıda güvenliğimizi kaybettik diyen Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Türkiye, kendisine tarımsal ürün satmak isteyen ülkelerin amaçlarına hizmet eden politikalar uygulamaktan geri durmalı. En ucuz, en sağlıklı ve sürekliliği garanti olan gıdanın, ürettiğimiz gıda olduğu gerçeğini kabul etmemiz, politikalarımızı bu gerçeği dikkate alarak belirlememiz gerekir. Türkiye, Atatürkün direktifleri doğrultusunda 1926 yılında hayvan ırkının ıslahı amacıyla suni tohumlama çalışmaları başlatan dünyadaki 2. ülkedir. 1926dan 2001e gelmişiz ama ne yazık ki sahip olduğumuz 10,5 milyon büyükbaş hayvan varlığımızın yalnızca 800 binini suni tohumlama uygulayarak ıslah edebilmişiz. Hayvancılık için en önemli girdi olan kaba yem açığımız var. 40 milyon ton kaba yeme ihtiyacımız varken ürettiğimiz 20 milyon ton. Kaba yem üretimi teşvik edeceğimiz yerde bitkisel üretimi destekleyip çayır ve meralarımızın tarla yapılmasına göz yummuşuz. Hayvancılığın yeterince desteklenmediğini, uygulanan desteklerin besiciye ulaştırılamadığını anlatan Eroğlu, Tarımın desteklenmesi denildiğinde akla hep bitkisel üretim gelmiş, hayvansal üretim hep ihmal edilmiştir diye konuştu. Eroğlu, yaptıkları bir araştırmanın, tarımsal üretim içinde hayvancılığın payının yüzde 20den 17ye düştüğünü ortaya koyduğunu, gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 70lere vardığını bildirdi. HAYVANCILIK VE SAĞLIKLI BESLENME Türk halkının hayvancılığın ihmal edilmesi nedeniyle sağlıklı beslenemediğini kaydeden Eroğlu, hayvansal protein tüketiminin gelişmişliğin ölçütlerinden biri olduğunu anımsattı. Kişi başına hayvansal protein tüketiminin, dünya ortalamasının 24, Avrupa ülkeleri ortalamasının 50 gram olduğunu vurgulayan Eroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: Türkiyede bu miktar ne yazık ki 20 gramdır. Demek ki dünya ortalamasının da altında hayvansal protein tüketiyoruz. Bilim adamları hayvansal proteinin insanların zeka gelişiminde en önemli etken olduğunu söylüyorlar. Bizden daha çok protein alanlar, bizim gibi mideleri tahıl ambarı olmuş insanları yönetirler. Yani sonuç olarak et yiyenler ot yiyenleri yönetiyor. Kaliteli ve bol gıda tüketmenin temel koşulu, üretimin artırılmasıdır. Türkiye üretimi tercih eden besicinin pişman olup iflas ettiği, üretim yerine faizi ve repoyu tercih eden besicinin kazancına kazanç kattığı ülke olmaktan kurtarılmalı. Büyük kente yaşanan göç de hayvancılığa hak ettiği önemin verilmemesindendir. İnsanları doğduğu yerde doyurmanın yolu da hayvancılığın geliştirilmesinden geçer. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||