|
|
Turizm (iç ve dış) kaybı ki bütün dünya ülkeleri için bir kayıp ve görünen gelecekte toplam üretim de yüzde 15 civarı bir kayıba sebep olacağı tahmin ediliyor. Bu bir şok kayıp. Savaşın ikinci aşamasının nasıl olacağı bilinmediğinden, telafisinin nasıl olacağı da bilinmiyor. PETROL Petrol ise ilk aşamada en çok tedirgin eden bir ögeydi. Şimdi ise öncelik sırası çok düştü bunun ise yine iki sebebi var. Birincisi eğer dünya ekonomisi ilk aşamada daralacaksa ve bu özellikle turizm, taşımacılık gibi sektörlerde olacaksa petrol talebininde daralması söz konusu. Bu daralma olası bir petrol arz daralmasını telafi edecek boyutta olabilir. Ayrıca petrol ihracatçısı ülkelerin ekonomik durumları pek iyi olmadığından dünya daralma konjonktüründe petrol üretimlerini kısarak, fiyat artışından fayda sağlamak stratejisinden çok zarar görebilirler. İkincisi ise ABD ve ABnin petrol fiyatları artışının maliyet enflasyonu yaratması konusundaki hassaslıkları. ABD zaten daralma konjonktüründe olduğundan enflasyonlu maliyet artışlarını hiç finansa edecek durumda değil. AB ise topluluğun en büyük projesi olan Euroya geçiş gündemde olduğu için, Euronun yeni bir enflasyon dalgasıyla darbe yemesini hiç mi hiç istemiyor, eğer böyle bir şey olursa faiz artıracaklar bu da ABDnin finans piyasalarını dahada sarsacak bir sonuca yol açabilir. Bu da bir sonuç olarak yine ABDnin istemeyeceği bir şey. Özetle ABDnin savaşın başarısı için petrol fiyatlarını ne pahasına olursa olsun kontrol altında tutacağı beklenilmekte. TURİZM Turizm Türkiye için önemli bir kalem ve sezon bitmiş olmasına rağmen Eylül-Ekim dönemi 1 aylık yaz turisti geliri ve Kasım-Mart 4 ve 5 yıldızlı otel turistleri kaybedilmiş durumda. Bu kayıbı Hazine dövizle borçlanma yöntemi ve yeni yurtdışı arzla kapatacak. Fakat bu büyümede beklenmedik yeni bir kayba da sebep olacak. Önümüzdeki yaz ise meçhul. Eğer turist olmayacaksa daha fazla mal ihracatı yapmamız lazım. Bu da TLnin değer kazanma ihtimalini sıfırlar. Enflasyon ve faize yeni bir baskı yaratır. İHRACAT İhracata bağımlılık daha çok Asya ülkerini ilgilendiren bir sorundu . Örneğin Türkiye için kendi iç pazarı daha önemliydi. Ama Türkiye 2001 ve 2002de büyümek ve dış borç-döviz rezervi sorunları yüzünden ihracata bağımlı hale geldi. Neyse ki Asya ülkeleri gibi ihracatta ABDye değilde ABye bağımlı olması sorunun derecesini düşürmekte, çünkü ABnin durumu Euronun değer kazanmasıyla (Dolar enstürmanlara yatırımlarının azalması sebebiyle) ABde de ekonomik daralma beklenmesine rağmen, ABnin ithalatının artması beklenmekte, TLnin zayıf olması ve dalgalı kur sebebiyle ABye ihracat yapan ülkeler arasında Türkiyenin durumu daha avantajlı. Tabi burada ihracatçının finansman sorunları bir engel olabilir. DIŞ BORÇ Dış borçta sıkışık olma durumu ise malum Arjantin ve Türkiye ve hatta Brezilya için tehlike göstermekte. Burada Türkiyenin bu durumdan diğerlerinden daha kolay sıyrılma durumu var o da savaştaki stratejik önem kriterinden kaynaklanmakta. Savaşın Afganistanla sınırlı kalması durumunda borç verenlerin ellerinin ne kadar açık olacağı bir tartışma konusu. Ama savaşın bilinmeyen ikinci aşamasında da Türkiyenin tam desteğini sağlamanın terörle mücadelede başarı için gerekli olacağı konusunda da genel bir beklenti var. Bu açıdan borç verenlerin Türkiyeye yaklaşırken uzun dönemli perspektifi gözden uzak tutmayacaklarını ummak lazım. Türkiyenin ilave dış borç ihtiyacı sadece kamunun dış borcundan değil, iç özel sektörden dışarıya net borç ödeme veya TLden kaçma şeklinde kaynak çıkması ve faiz dışı fazla hedefinin büyümenin düşük olması halinde vergi gelirlerinin yetersiz kalması durumunda da söz konusu olacaktır. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ANALİZİ Açık olan o ki tüm riskler ve stratejik faydaları göz önünde bulundurularak yapılan analizlerde, politik karar alıcıların ne düşündüğü tahminini yapmak gerekiyor. Bu konuda ise şu anda sessizlik hakim. Belkide politikacılar bir karar alıp sonra gidişata göre fikirde değiştirebilirler. Dolayısıyla, Türkiyeyi diğer ülkelere göre avantajlı görenlerde var çok dezavantajlı görenlerde var. Bir fikir birliği ortamı oluşmadan da Türkiyede hisse senedi ve bono piyasasına kalıcı yabancı girişi beklememek lazım; fiyatlar ne kadar cazip olursa olsun. Özellikle Türkiyedeki piyasalar savaşın ikinci aşamasının nasıl olacağı konusunda netleşme oluncaya kadar beklemede kalacaktır. ___________________________________________ Altuğ Karamenderes, Ata Yatırımda Baş Ekonomist olarak görev yapmaktadır. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||