Home page
Haber Menüsü


Toskay
Devlet Bakanı Tunca Toskay
“İhracat ve turizm gelirleri azalacak”
Devlet Bakanı Tunca Toskay, ihracatın yılın ilk 8.5 aylık döneminde geçen yıla oranla yüzde 13.5 arttığını açıklarken, IMF Türkiye Temsilcisi Brekk, ihracat ve turizm gelirlerinde azalma olacağını ancak Türkiye’nin bu güçlükleri kaldırabileceğini söyledi.
Antalya
CNBC-E
    24 Eylül—  Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye Daimi Temsilcisi Odd Per Brekk, ABD’ye yönelik terör saldırıları nedeniyle Türkiye’nin turizm ve ihracat gelirlerinin azalacağını, uluslararası piyasalardan borçlanmanın da zorlaşacağını savundu.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Antalya’da Turizm, Ekonomi, Bilimsel Araştırma ve Tanıtma Merkezi (TEBİAT) tarafından düzenlenen 3. Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Brekk, bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin güçlükleri kaldıracak noktaya geldiğini belirtti.
       Yıl sonu için yüzde 5.5’lik faiz dışı fazla hedefine ulaşılacağını söyleyen Brekk, Türk Telekom gibi büyük KİT’lerin özelleştirilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını istedi.
       Brekk, 10’uncu gözden geçirmenin programa uygun ilerlediğini, Ekim ayında üç milyar dolarlık yeni bir kaynak geleceğini de sözlerine ekledi.
Sak. Enflasyon hedeflemesi tek araç değil

       
TOSKAY: 8.5 AYDA 21.5 MİLYAR DOLAR İHRACAT
       Devlet Bakanı Tunca Toskay ise konuşmasında, Türkiye ekonomisinin çok zor bir dönemden geçtiğini belirterek, “Herkesin canı yanıyor ama Türk dış ticareti çok önemli bir sınav veriyor” dedi.
       3. Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Devlet Bakanı Toskay, Türkiye’nin 1980’li yıllardan bu yana ekonomide yaşadığı gelişmelere değindi.
       Türkiye’nin ihracatında, 2001 yılının 8.5 aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.5 oranında artış olduğunu belirten Toskay, “Bu 8.5 aylık dönemde ihracattan elde edilen gelir, 21.5 milyar doları aştı. İhracatı artırmamızda başı çeken üç ana sektör var: Taşıt ve bazı yan sanayi sektörü ile elektrik, tekstil ve hammadde sektörleri... Taşıt ve bazı yan sanayi sektöründe 2.8 milyar dolar, elektronik ve elektriğe dayalı sektörde 2.6 milyar dolarlık ihracat yapılmış. Tekstil ve hammadde ihracatında da gözle görülür artışlar var” diye konuştu.
       Türkiye ihracatının en önemli sektörlerinden olan hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün sorunları bulunduğunu belirten Toskay, bu sektörün geçmiş yıllara göre düşüş içinde olduğunu söyledi. Kotaların 2004 yılında kalkacağını anlatan Tunca Toskay, “Önümüzdeki 1-2 yılı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu nedenle önlemler alınması gerekir.
       Türkiye ekonomisinde yatırım, üretim ve ihracat zincirinin oluşturulması gerekir. Bunun dışında yapılacaklar treni kaçırmamız demektir” diye konuştu.
       
“DIŞ TİCARET STRATEJİLERİ”
       “Dış ticaret stratejilerini” belirlemek için çalışmalar başlattıklarını anlatan Toskay, bu hazırlıkları tamamladıktan sonra bunu sivil toplum örgütleri ve ekonominin kurmayları ile geniş şekilde tartışacaklarını söyledi.
        Türkiye’de dış ticaretin çok önemli sorunları olduğunu kaydeden Toskay, tek bir pazara olan bağımlılıktan kurtulunması gerektiğini bildirdi. Türkiye’nin dış ticaretinin yüzde 50’den fazlasının AB ülkeleriyle yapıldığına dikkati çeken Toskay, şöyle konuştu:
       “Artık tek pazara bağımlılık riskinden kurtulmalıyız. Komşu ülkelerle dış ticaretimizi geliştirmeliyiz. 2001 yılında komşu ülkelerle yaptığımız ihracatımız geçmiş yıllara göre yüzde 7 oranında arttı. Yunanistan ile ilişkilerimize çok büyük önem veriyoruz. Komşu ülkelerle olan ihracatımızı dış ticaretimizi daha da artırmayı hedefliyoruz.”
       İhracatta önemli sorunların başında finansman kaynağının geldiğini anlatan Toskay, Eximbank’ın elinden geleni yaptığını kaydetti.
       Türk mallarının yurt içinde ve dışında rekabet edebilmesi için “kaliteli mala yönelinmesi” gerektiğinin altını çizen Bakan Toskay, dış ticaretin geliştirilmesi için hükümetin çok önemli yasalar çıkarttığını anımsattı. Toskay, konuşmasını şöyle tamamladı:
       “Enerji, iş gücü maliyetlerinin, vergi oranlarının yüksekliği, KDV’nin ağırlığı gibi sorunlar var. Ama bunlar bizi yıldıramaz. Türk dış ticareti ve ekonomisi çok önemli başarılı bir sınav veriyor. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Herkesin canı yanıyor. Kusura bakmayın bu işler bu kadar kolay olsaydı, bize kalmazdı.”
       
TANRIKULU: KRİZLERDEN TÜRKİYE KENDİ PAYINA DÜŞENİ ALIYOR
       Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, “günümüz dünyasında ekonomik krizlerin gelişmiş veya gelişmekte olan bütün ülkeleri tehdit eden bir gerçek olduğunu” belirterek, “Ekonomik krizlerden Türkiyemiz de kendi payına düşeni almaktadır” dedi.
       Antalya’nın Kemer İlçesi’ndeki Mirage Park Oteli’nde yapılan zirvede konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Tanrıkulu, zirvenin, ekonomi ve alt sektörlerin mevcut konumları ile rekabet güçlerinin gözden geçirilmesi ve farklı kesimler arasında güçbirliği yapılması açısından önemine değinerek, toplantının aynı zamanda, ekonomik sorunlar ve muhtemel çözüm önerileri açısından faydalı tespitlerin yapılmasına da imkan vereceğini bildirdi.
       Krizden çıkış programının, topyekün, yani toplumsal ve ekonomik bir mücadele olduğunu kaydeden Tanrıkulu, “Hükümeti, muhalefeti, bürokratı, akademisyeni, sanayicisi, esnafı ve vatandaşı ile herkesin mücadelesidir. Gerekli yapısal değişimlere ulaşıldıktan sonra da, herkesin sonuçları itibarıyla daha mutlu olacağı mücadeledir” dedi.
       
“HİÇBİR ÜLKE EKONOMİSİ KRİZDEN MUAF DEĞİL”
       Günümüz dünyasında ekonomik krizlerin, gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeleri tehdit eden bir gerçek olduğunu, küresel bağımlılığın giderek arttığı bu dönemde, “G-8” olarak adlandırılan ülkeler de dahil olmak üzere hiçbir ülke ekonomisinin krizden muaf olmadığını belirten Tanrıkulu, şöyle konuştu:
        “Ekonomik krizlerden Türkiyemiz de kendi payına düşeni almaktadır. Ekonomi kendi başına gitmemektedir. Piyasa düzeni altında bile, ekonomiye belirli bir yön verilmesi, akılcı planlama yapılması, çağın gereklerine göre stratejik önceliklerin tespit edilmesi ve bu önceliklerin farklı hükümetler yönetiminde bile azimle uygulanmasına devam edilmesi, başarılı bir ekonomi yönetimi için önem taşıyan unsurlar haline gelmiştir.”
       
DOĞRU İLACIN DOĞRU DOZDA VERİLMESİ
       “İstikrar Programı” başlığı altında gruplanan programlarının genel amacının, ekonominin bilhassa finansal ve reel kesimlerinde oluşan dengesizliklerin giderilebilmesine yönelik olduğuna işaret eden Tanrıkulu, pek çok ülkede uzun yıllardır uygulanmakta olan bu programların, “ekonominin yükselen ateşini düşürmek, bozulan dengeleri tekrar yerli yerine oturtmak için” kullanıldıklarını kaydetti.
        Bu noktada önemli olan hususun, “ilgili ekonomiye göre reçete yazılabilmesi” olduğunu ifade eden Tanrıkulu, “Diğer bir deyişle önemli olan, hastaya doğru ilacın, doğru dozda ve doğru zamanlama ile verilebilmesidir. Şüphesiz ki, bunun için de doktorun teşhis ve önerileri kadar, hastanın doktora gidiş zamanı, hastalığı ile ilgili vereceği ipuçları ve gerektiğinde yapacağı itirazlar da önem taşır” diye konuştu.
       Tanrıkulu, “25 yıldır devam edegelen ve 1994 kriziyle 3 haneli rakamlara yükselen kronik enflasyon, hepimizin fiilen yaşadığı bir ‘Türkiye gerçeğidir” dedi.
       
“BORÇ BÜTÇESİ”
       Uygun faizle borçlanamayan Türkiye’nin ödemesi gereken faiz tutarlarının, borç anaparasını bile aşarak, milli bütçeleri de yetersiz birer “borç bütçesi” haline getirdiğini söyleyen Tanrıkulu, şöyle devam etti:
       “Bu tabloya, yanlış ekonomik politikalar, kağıt üzerinde kalan istikrar programı anlaşmaları ve ödemeler dengesi problemleri de eklenince, ekonomi yönetimi işin içinden çıkılamaz hale gelmiştir. Bugün burada kısaca bahsedilen bu kısır döngünün ne yazık ki, asıl önemli sonucu ise ülke ekonomisinde büyük çaplı yapısal ve finansal problemlerin oluşmasında oynadığı roldür.”
       Uygulanan programın 2000 yılı ara sonuçlarına bakıldığında, enflasyonla mücadele başta olmak üzere başta olmak üzere hayli başarılı sonuçlar alındığının görüldüğünü anlatan Tanrıkulu, bir kısım yapısal reformlarda ilerleme sağlandığını, enflasyon konusunda beklentilerin kırıldığını bildirdi.
       Tanrıkulu, bununla birlikte yaşanan iki büyük krizin, “Cumhuriyet tarihinin bugüne kadar belki de en büyük siyasi kararlılıkla uygulanan ekonomik istikrar programını büyük ölçüde sabote ettiğini” belirtti.
       Konuşmasının son bölümünde ekonomideki sıkıntılara değinen Tanrıkulu, “Yabancı yatırımcı için Türkiye ekonomisi, siyasi ve iktisadi riski yüksek bir ekonomidir. Henüz çözülemeyen birtakım yapısal problemlere ilaveten önemli bir sıkıntı da, ekonominin siyaset ve dedikodu gibi gelişmelere karşı gereğinden fazla duyarlı olması ve bu gelişmelere göre aniden yön çizebilmesidir” dedi.
       Tanrıkulu, Türkiye ekonomisinin bu haliyle, global durgunluk ve krizlerin etkilerine karşı da daha savunmasız olduğunu söyledi.
       Uygulanmakta olan istikrar programının ülke için gerekli olduğunu kaydeden Tanrıkulu, programın başarılı ve kararlılıkla uygulanmasının, ülkenin önünü açacağını ve Türkiye’yi ekonomik gelişme ve sanayileşme açısından, kalkınmakta olan ülkeler liginde bir üst gruba taşıyacağını sözlerine ekledi.
       
TOBB: DARALMAYA TAHAMMÜL YOK
       TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise yaptığı konuşmada, “Artık Türk ekonomisinin daralmaya tahammülü kalmamıştır. Bundan sonra üretimi, yatırımı ve istihdamı artıracak politika ve tedbirlerin uygulamaya konulması gereklidir” dedi.
       Hisarcıklıoğlu, enflasyonun Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yaşamı üzerinde önemli tahribatlar yaptığını ve kaynakların etkin kullanımını önlediğini kaydetti.
       Hisarcıklıoğlu, yeni programın 2002 yılında enflasyon hedeflemesini esas alan bir para politikası uygulanacağını öngördüğünü hatırlatarak, şöyle konuştu:
       “Nominal çapa olarak, enflasyon hedefi esas alınacaktır. Enflasyon hedeflemesi, çeşitli ülkelerde enflasyonun kontrolünde başarı ile uygulanmıştır. Enflasyon hedeflemesini esas alan para politikasının başarısının ön şartı, Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığıdır. Merkez Bankası Yasası’nın değiştirilerek, Merkez Bankası’na bağımsızlık tanınması, isabetli bir adım olmuştur. Enflasyon hedeflemesini esas alan para politikasının başarılı olması için, ikinci olarak Türk ekonomisinde, para arzı değişim oranı ile enflasyon oranı arasındaki fonksiyonel ilişkinin, iyi bir biçimde belirlenmesi gerekir. Bu noktada bir hususun vurgulanması gereklidir. 2002 yılı için enflasyon hedefi, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu gerçek durum gözönüne alınarak inandırıcı bir seviyede belirlenmelidir. Ancak, iç borçların ve enflasyon oranının bu kadar yüksek olduğu ülkemizde enflasyon hedeflemesinin başarılı olması şüphelidir.”
       
RASYONEL TEDBİRLER
       Hisarcıklıoğlu, “Artık Türk ekonomisinin daralmaya tahammülü kalmamıştır. Bundan sonra üretimi, yatırımı ve istihdamı artıracak politika ve tedbirlerin uygulamaya konulması gerekmektedir” dedi. İç talebin belli ölçüde genişlemesini sağlayacak rasyonel tedbirler alınmasını gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, yatırımların canlandırılması için, yatırım indirimine uygulanan vergi stopajının kaldırılmasını da istedi.
       TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, ihracatın gelişmesi için stratejik hedef pazarlar belirlenmesi, komşu ülkelerle ticari ilişkiler geliştirilmesi, Eximbank kredilerinin kullanılmasında karşılaşılan sorunların giderilmesi ve ihracatta KDV iadeleri sorununun çözülmesi gerektiğini de kaydetti.
       Hisarcıklıoğlu, konuşmasının son bölümünde yolsuzlukla mücadeleye de değinerek, “Önemli ölçüde kaynak kaybına neden olan yolsuzlukların önlenmesi ve bu yola başvuranların cezalandırılması da çok önemlidir” dedi.
       “Bugün Türkiye’de hantal ve etkin olmayan bir bürokrasi vardır” diyen Hisarcıklıoğlu, kamu yönetiminde şeffaflığı ve etkinliği sağlayacak bir kamu yönetimi reformu yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
       
YILDIRIM: PROGRAM BİZE UYGUN DEĞİL
       İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım, uygulanan ekonomik programın “Türk insanının yapısına uygun olmadığını” savundu. Yıldırım, geçen yıl aynı yerde ikincisi yapılan toplantının ardından bir yıl geçmesine rağmen uygulanan ekonomik programdan sonuç alınamadığını söyledi.
       “Geçen yıl burada, ekonomi kurmaylarının ağabeyleri, bakanları vardı. Şimdi onlar neredeler?” diyen Yıldırım, şöyle konuştu:
       “O zaman da bu programları sevdirmeye çalışmışlardı. Bu program, Türkiye’ye, Türk insanının yapısına uygun değil. Türk insanı unutulup, finansa yönelindi, finansa ağırlık verildi. Ne oldu? Bankalar battı. Bu program, çalışanları, üreticileri ve sanayiciyi yok etme programıdır. Bir figüranın oynayacağı senaryo oynanıyor. Bu senaryonun baş aktörü işçi, memur, sanayici değil. Bu senaryoda rejisörlük yapan Başbakan’ın, senaryonun içeriğinden haberi yok. Haberi olsa belki müdahale eder.”
       Sanayicinin yeni fabrika kurması için parasının olmadığını ifade eden Yıldırım, “Maliyet girişleri azaltılmalı, vergiler aşağıya çekilmeli. O zaman 100 milyar dolarlık ihracat yaparız ve IMF’nin 3 aylık, 1 yıllık yüksek faizli kredilerine ihtiyacımız kalmaz. Türkiye borcunu borçla kapatmaz” dedi.
       Konuşmasında IMF Türkiye Temsilcisi Odd Per Brekk’e de seslenen Yıldırım, “Bu IMF programını Türk insanının yapısına, Türk özel sektörüne uygun hale getirin. Bu program Türk insanına uymuyor” diye konuştu.
       TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nu da eleştiren Yıldırım, ekonomiyi başkalarıyla değil, sanayicilerle konuşmasını istedi. Toplantıda Merkez Bankası yetkililerinin ekonomik rakamları anlattığını hatırlatan Yıldırım, “Ama dövizin durumunu anlatmadılar. Ya duvar bulamıyorsunuz ya da daha sert duvar arıyorsunuz” dedi.
       
MERAL: İŞVERENLER BİZİMLE BAĞIRIYOR
       Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral de, yaptığı konuşmada, IMF politikalarının Türkiye’yi kurtaramayacağını söyledi. Meral, ekonomik programın IMF’nin programı olduğunu öne sürerek, şöyle dedi:
       “Ülkede üretim yoksa, bunun neresi iyi? Fabrikalar kapanmış, işsizlik artmış, iç ve dış borçlar birikmiş. Dün biz bağırıyorduk, işlerin iyi gitmediğini söylüyorduk. Ne acıdır ki, bugün işverenler de bizimle birlikte bağırıyor. İşverenlerin o zaman bizim bağırmamıza seyirci kalması, bugün her iki kesimin de bağırmasına neden oldu.”
       Bayram Meral, “Geçen yıl Antalya’da yapılan Ekonomi Zirvesi’nde, eski IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli bazı üst düzey bürokratlara talimat verdi. O bürokratlar da kafa sallayarak, onaylayarak savundular. Ne Cottarelli kaldı, ne o üst düzey bürokratlar. Talimat veren de gitti, talimat alan da gitti. Ama sorunlarımız azalmadı, arttı” diye konuştu.
       Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Resul Akay da, geçen yılki Ekonomi Zirvesi’nde reel sektör ve hükümet temsilcilerinin aynı görüşü paylaştıklarını, kendilerinin ise ekonomik programın revize edilmesini istediklerini hatırlatarak, bugün haklı çıktıklarını söyledi.
       Akay, “Hangi yoksul ülkeler IMF politikalarıyla gelişmiş ülkeler sınıfına geçmiştir? Geçen sene IMF temsilcisi işçi ücretlerinin dondurulmasını istemişti. Şimdiki IMF temsilcisi de memur maaşlarına enflasyonun altında bir zam yapılmasını istiyor. Bu çok acı. Eğer memurun daha fazla fedakarlık yapması gerekiyorsa hükümet ve memurlar oturur, buna karar verir. IMF’ye ne?” dedi. Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu da, uygulanan ekonomik programdaki en önemli üç eksikliğin insan unsurunun gözardı edilmesi, üretim ve yatırıma yer verilmemesi olduğunu söyledi.
       Uslu, 2. Ekonomi Zirvesi’nde ekonomik programa ilişkin risklerin siyasi olarak üstlenileceğinin bildirilmesine rağmen Kasım ve Şubat krizlerini hiç kimsenin üstlenmediğini söyledi.
       
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları